Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Uwe Timm’in ‘Kırmızı’sı üzerine 68 kuşağına veda Almanya’da 1974 yılında, ülkemizde ise geçen yıl yayımlanan romanı Sıcak Yaz’da ’68 öğrenci hareketini ele alan 61 yaşındaki yazar Uwe Timm, yeni kitabı Kırmızı’da o kuşağın bugün geçmişle yüzleşmesini anlatırken, okurun iki baş karakterine en ufak bir yakınlık duymasına izin vermiyor. Fakat kenarları, köşeleri ve tuhaflıklarıyla neredeyse “kaçık” olarak nitelenebilecek bu antikahramanların özenle çizilmiş portreleri, romana gerçekçi bir hava katıyor. da yer alan bu olay, kırmızının baskınlığına rağmen, aynı zamanda toplumun son derece renkli bir panoraması niteliğindedir. Hayatını kaybetme tehlikesiyle burun buruna geldiği o zaman diliminde Thomas Linde’nin anıları ve düşünceleri su yüzüne çıkar. Zaten Uwe Timm’in romanının konusu da bu anı ve düşüncelerdir. ’68 kuşağının başarısızlığa uğramış politik fikirleri, bütün bunların tam ortasında yer almaktadır; ki yazarın biyografisi de romanda anlatılanlarla gözle görülür paralellikler taşır. sında yöneticilik yapan kocasını sonsuz sıkıcı bulmaktadır: “Gençlerde insan kendisinin o kadar önemli olmadığını biliyor, bıraksan bahçe çitindeki bir budak deliğini bile düzerler.” Almanya’da 1974 yılında, ülkemizde ise geçen yıl yayımlanan romanı Sıcak Yaz’da ’68 öğrenci hareketini ele alan 61 yaşındaki yazar Uwe Timm, yeni kitabı Kırmızı’da o kuşağın bugün geçmişle yüzleşmesini anlatırken, okurun iki baş karakterine en ufak bir yakınlık duymasına izin vermiyor. Fakat kenarları, köşeleri ve tuhaflıklarıyla neredeyse “kaçık” olarak nitelenebilecek bu antikahramanların özenle çizilmiş portreleri, romana gerçekçi bir hava katıyor. Çünkü Uwe Timm ’68 tablosundan basmakalıp tipleri işlemek yerine, kendi gözlemlerini ve kişisel deneyimlerini edebi ve aynı zamanda eğlenceli bir dönem hikâyesine dönüştürmüş. Thomas Linde bir türlü hayatın virajını alamaz; dünya güzeli Iris’le birlikteyken bile. Ona bu konuda engel olan sıra dışı bir görev de vardır: Peter Lüders adında, tanımadığı bir adamın vasiyetinde, cenaze konuşmasını Linde’nin yapmasını istediği yazmaktadır. (Timm’in 1996 yılında yayımlanan romanı Ateş Gecesi’nde de böyle bir olay vardı.) Baş karakter Linde, Lüder’in aslında ’68 dönemindeki yoldaşlarından Aschenberger olduğunu öğrenince, acı verici anılar, azap içinde kendini sorgulamalar ve kendi politik duruşuna yönelik ıstıraplı bir güvensizlik zihnini ele geçirir. FARKLI BİR ROMAN Linde, merhumun cenaze konuşmasına hazırlık yapmak için gittiği evinde sadece bir paket patlayıcı madde (tabii ki üzerinde kıpkırmızı bir “dikkat!” ibaresiyle) değil, Berlin Zafer Sütunu’nu havaya uçurmak üzere titizlikle hazırlanmış bir plan da bulur. Hikâyenin bu bölümünün 11 Eylül olaylarından sonra başka bir boyut kazanmış olmasının ve okurken midede bir rahatsızlık hissi yaratmasının sorumlusu elbette yazar değil. “İyi bir konuşma yapın” diye talimat verir Linde’nin çalıştığı cenaze şirketinin sahibi ona yeni bir görev verirken. Linde genellikle bu talimata uyar ve geride kalanları teselli eder; aslında teselliye en fazla ihtiyacı olan kendisi olduğu halde, bu cenaze konuşmalarının tamamen yalana dayalı bir edebi tür olduğunu bilir. Diğerlerine kendini saydırmak için eğilmek… Thomas Linde buna, hayatının ikinci yarısında alışır. Ölen Aschenberger’in terör planlarını gördükten sonra, içindeki çelişki daha da büyür. Zafer Sütunu için patlayıcı mı, yoksa sevgilisi Iris’in önerdiği gibilazer ışıklandırması mı daha iyidir? “İnsanın bilgisi arttıkça huzursuzluğu da artar” der Goethe, Şiir ve Gerçek adlı yapıtında. Uwe Timm de romanında eğitimli ama hayatta başarısız olan Thomas Linde’nin bu huzursuzluğunu anlatıyor. Kırmızı, bütün bir ’68 kuşağı adına ilginç bir karakterin hayatını, yıllar sonra cenaze konuşmalarıyla dünya devrimi, ihanet ve uyum sağlama arasında yalpalayışını son derece başarılı bir biçimde veren, farklı bir roman. ? * www.titelmagazin.de/ Çeviren: Esen Tezel Kırmızı/ Uwe Timm/ Çeviren: İlknur İgen/ Can Yayınları/232 s. Ë Peter MOHR* we Timm’in aynı adlı romanında “kırmızı” renk, bütün nüansları, politik ve simgesel anlamlarıyla hikâyenin merkezinde yer alıyor. Gündelik hayatta kırmızı her zaman tehlikeye işaret eder: Arabanın gösterge panelinde kırmızı ışık yanması kötü bir sürprizin habercisidir, elektrikli aletlerde kırmızı semboller elektrik akımına karşı uyarı anlamında kullanılır. Futbol sahasında kırmızı kart, çekim halindeki televizyon kameralarının kırmızı ışığı, hatta Avrupa’da şehrin erotik eğlencelerinin bir araya toplandığı “kırmızı bölge”; bütün bunlar bir şekilde tehlikeyle ilintilidir; en azından bir insanın bu renkle karşılaştığında tetikte olması gerektiğini söyler. Aynı şekilde, bu romanın baş kahramanı Thomas Linde’nin de türlü türlü “kırmızı deneyim”i vardır. ’68 kuşağındandır; fakat yoldaşlarının aksine, sonradan küçük burjuvalara özgü kariyer yolunu bir türlü bulamamıştır. Berlin Belediyesi arıtma tesislerinin basın sözcüsüyken tesislerin işleyişine yönelik “rasyonalizasyon ölçütleri” nedeniyle işini kaybetmiştir ve o zamandan beri, hayatını radyo için caz eleştirileri yazıp cenaze hatipliği yaparak kazanmaktadır. “Kırmızı kışkırtıcı bir renk” der Linde. Bir cenazede tanıştığı, kendisinden 20 yaş küçük sevgilisi ise ona, kırmızının en fazla simgesel anlamı olan renk olduğunu öğretir. Bu bilgi Linde için hiç de önemsiz sayılmaz, çünkü kendisi de boş vakitlerinde kırmızı renk üzerine bir deneme yazmakla meşguldür. Doğrudan hikâyeye girilmesinde kırmızı ışık da önemli bir rol oynar: Yaya halindeki Linde’ye bir araba çarpar, çünkü adam düşüncelere dalmış ve bu nedenle yayalara kırmızı ışık yandığını gözden kaçırmıştır. Kazanın ardından bir süre bilincini kaybeder gibi olur. Romanın en başın U BAŞ KARAKTER... Romanın baş karakteri, bir zamanlar ideallerine bağlı bir komünisttir; “proletaryayı” ülkedeki sosyal adaletsizliğe duyarlı hale getirmek için fabrika kapılarında bildiri dağıtmaktadır. Biermann’ın vatandaşlıktan çıkarılmasının ardından Linde politik eylemlerden uzaklaşır; hayal kırıklığı içinde, dışarıya neredeyse sımsıkı kapalı sayılabilecek olan kendi dünyasına çekilir: “Bir bavul ve bir çanta. Bütün eşyam bu kadar. Her an başka bir yere taşınabilirim.” İyi ki bunu yapmaz; çünkü eğer yapsaydı, hayatının önemli bir olayını ıskalamış olacaktı: Işık tasarımcısı Iris’le tanışmasını. 50’li yaşlarının ortasında olan Linde, bir kez daha, güçlü bir biçimde aşkın ayak izlerini takip eder, yaşını unutur (“Onda en sevdiğim yan çoğunlukla bu gülüşü”) bir erkek ve bir insan olarak beğenildiğini hisseder ama bir yandan da Iris’le arasındaki kuşak farkı, ikisinin hayata bakış açıları arasındaki keskin ayrımı son derece belirgin kılar. Genç Iris, hayatın tadını çıkaran bir insandır (“Yapmak istediği şeyi, kendisine fayda sağlayacak olanla birleştirir”); apolitik, maddi durumu için çalışan, egoist bir kuşağın çocuğudur. Linde için o kadar önemli olan öğrenci hareketini yalnızca tarih kitaplarından bilir. Böylece iki dünya görüşü karşı karşıya gelir ve “farklı olanın cazibesi”, bu birbirine denk olmayan iki insan arasında bir bağ kurar. Bu“İnsanın bilgisi arttıkça huzursuzluğu da artar” der Goethe, Şiir ve Gernun yanı sıra Iris, Porsche çek adlı yapıtında. Uwe Timm de romanında eğitimli ama hayatta başakullanan ve bir ecza firmarısız olan Thomas Linde’nin bu huzursuzluğunu anlatıyor. SAYFA 8 CUMHURİYET KİTAP SAYI 992