06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Orlando Figes’ten ‘Nataşa’nın Dansı’ Rusya’nın kültürel tarihi Nataşa’nın Dansı, sanatı, kurguyu, günlükleri, mektupları, anı kitaplarını ve kuralcı edebiyatı kullanarak, Rus ulusal kimliğinin yapısını yakalamaya çalışıyor. Kitap kapsamlı bir tarih kitabı değil, tersine, bir kültür yorumu. Ë Gültekin EMRE usya’nın Kültürel Tarihi’ni başından sonuna kucaklamak, daha doğrusu gün ışığına çıkarmak hiç de kolay değil. Ama başarılmaz da değil. Sanatın tüm disiplinlerini bir bir ince eleyip sık tarayarak, ayrıca siyasi tarih sayfalarında da dolaşarak günümüze kadar bir yol haritası çizilebilirliğini gösteren bir kitap var elimde: Nataşa’nın DansıRusyanın Kültürel Tarihi. Kitap boyunca klasik bestecilerin yaşamları, yapıtları, özlemleri, sürgündeki günleriyle sürüp gidiyor. Koskocaman bir ülkenin sanatsal tablosunu sonuna kadar, ince ayrıntıları hiç atlamadan, yapıtlar ve sanatçılar arasındaki bağlantıları bir bir göstererek uzun bir destan yazıyor Orlando Figes. “Rusya gibi bir ülkenin, görünmez yerel duyarlık ipleriyle bir arada tutulabileceğini” düşünmek mi gerekiyor bu koskoca ülkeyi düşününce? Bu soruyu, bu kitabın “kültürel tarih” merkezli omurgası yanıtlayabilir ancak. Bu kitapta Savaş ve Barış’ın hacimli dünyasının yanında “Nataşa’nın şalı üzerindeki folklorik işlemeden tutun da, köylü şarkılarının müzikal geleneklerine kadar bütün sanat eserleri” yer alıyor: “Üstelik bunlar, sadece birer sanat eseri olarak değil, siyaset ve ideoloji, sosyal gelenek ve inanç, folklor ve din, alışkanlıklar ve gelenekler, bir kültür ve bir yaşam biçimi oluşturan bütün o zihinsel ıvır zıvırla birleşen ulusal bilincin izlenimleri” çok geniş bir biçimde yer alıyor örnekleriyle birlikte. Nataşa’nın Dansı, “sanatı, kurguyu, günlükleri, mektupları, anı kitaplarını ve kuralcı edebiyatı kullanarak, Rus ulusal kimliğinin yapısını yakalamaya çalışıyor.” Kitap “kapsamlı bir tarih kitabı değil” tersine “bir kültür yorumudur”. 18. yüzyıldan günümüze doğru önemli sanatçılar üzerinden günümüze doğru adım adım, büyük bir titizlikle geliniyor yapıtları, sanatçıları, yazarları, bestecileri, ressamları... ele ala ala. rol oynayagelmiştir hep. Abartılı zennın âdetlerine, inançlarına, alışkanlıklaginlik gösterileri, köylülerin yoksulluğurına ve ritmine karşı içten gelen, saygılı nu perdeleyemiyordu. “On sekizinci bir empati” olmuştur hep. 18. yüzyılın yüzyılın sonu ile on dokuzuncu yüzyılın başlarında tüccarların, büyük işadamlabaşında 173 mülkte serf tiyatrosu, 300 rının koruması altında gelişmeye başlar mülkte ise serf orkestrası vardı. Şeremeözgün Rus tiyatrosu, klasik müziği, restova’lar, Gonçarov’lar, Saltikov’lar, Ormi ve folklorik unsurları. Rus dili Franlov’lar ve Şepelev’lerden başka Tolstoysızcanın egemenliğinden kurtulmaya lar ve Nashchokinlerin de, Büyük Katebaşlamış, özgün yapıtlarla doruğuna rina’nın saray tiyatroları (Kışlık Saçıkmıştır. Dostoyevski, Tolstoy, Turray’daki Ermitaj Tiyatrosu ve genyev, Çehov, Gorki, SaltıkTsarskoe Selo’daki Çin TiyatŞçedrin, Herzen, Lermontov, rosu) ile kıyaslanabilecek, zaten Çernişevski, Karamzin, Fonvio tiyatrolardan esinlenerek yapzin, Gogol... ön açıcı olmuşlar tırdıkları kendi tiyatro binaları ve Rusçayı doruğa çıkarmışlarve serflerinin oluşturduğu büdır. Bu yazarlar, düşünürler sayük tiyatro toplulukları vardı”. yesinde de Batılı aydınların ilgiRus tiyatrosunun yazgısını Kasi Rusya’dan hiç eksilmemiş, terina belirlemiş. Oyunlar ve tersine giderek artmıştır. Bir operakomikler yazmış. Rus tidönem yazarlar duygu ve düyatrosunun yönünü Fransız tişüncelerini anlatırken “yüksek yatrosuna göre ayarlamış. “On sosyetedeki okuyucularının sekizinci yüzyıdünyasını anlın son çeyrelatabilmek ğinden önce için” Franopera, yurtdısızcadan Rusşından ithal” çaya sözcük ediliyormuş. uyarlamaları Özellikle İtalyapmak zoyan operaları runda kalmışRusya’yı kasıp lar. Rus ruhu kavurmuş bir öze dönüşü dönem. Geleözendirince neksel Rus yaRusça yazşam biçimi mak bir alışFransa’ya göre kanlığa döuyarlanmaya çanüşmüş. lışılmış. FranOn dokusızca Rusçadan zuncu yüzyıönce öğrenilir lın başlarında hale gelmiş. Pek kitap ve reçok soylu Rusça sim pazarının konuşup yazabüyümesiyle mıyormuş. Dabağımsız yaha sonra bu tür zar ve resyaşam biçimine samların yakarşı çıkılmaya şaması, pek başlandığını kolay olmasa Kuzey komşumuzun klasik müziğini, resmini, folklorunu, görüyoruz. da mümkün heykelini, balesini, tiyatrosunu, geleneklerini, halkın yaşaRusçayla yazıolabildi. Puşmını, yükselen ticaret burjuvazisini, edebi yapıtlara yansıyan Rusya’yı Orlando Figes’in kitabından öğrenebiliriz. lan edebi mekin, devlet tinler ortaya hizmetinin çıkmaya başlıyor. Fransız yaşam biçimi olanaklarından yararlanmayan ve yazyerini geleneksel Rus yaşamına bırakıdıklarından geçinen ilk Rus yazarıdır. yor. Folklorik kültür öne geçiyor ve hatEleştirmen N. İ. Grech, yazmak için ta pek çok aydına esin kaynağı oluyor. devlet memuriyetinden ayrılınca, “soylu Tüm sanat dalları Rus folklorundan, ailesinin şerefine leke sürmekle” suçlahalk yaşamından etkileniyor. Rus halk nır. Müzik de bir soylunun seçeceği şarkıları derleniyor ve bestecilere yeni meslek olarak görülmüyordu. Rimskiufuklar açıyor bu şarkılar, türküler. ReKorsakov’un ailesi onun yaptığı müziği simden yontuya, edebiyattan tiyatroya, “bir yaramazlık” olarak görür ve deniz kuvvetlerine yönlendirilir. Musorgski, klasik müzikten baleye çok geniş bir harp okuluna gönderilir. Çaykovski, huaçılım sergilenmeye başlıyor Rusya’da. kuk okumak zorunda kalır. Gonçarov Bir yandan Çar’a karşı gelişen eylemler ve SaltikovŞçedrin ise devlet hizmetinbirbirini izler. Serflik kaldırılır. Rusde yükselen iki önemli bürokrattır. ya’daki yönetim merkezileşmeye başlar. Siyasal gelişmeler de Rusya’nın kültür Politik sürgünler gündeme gelir idamtarihinde büyük yer tutar. Aydınların, larla birlikte. Puşkin’in yıldızı parlar yazarların Çara ve Çarlık sistemine karşı yazdıklarıyla. “Bütün Rus aristokratlarıduruşlarının ardı arkası hiç kesilmemişnın içinde, ne kadar Avrupalılaşmış tir Rusya’da. Puşkin ve Dostoyevski de olurlarsa olsunlar, Rus köylü yaşantısıÇar’a karşı örgütlenmeden paylarına düşeni alırlar. Başka aydınlar da Sibirya’da sürgün yaşarlar, ölür ve öldürülürler ama duruşlarında pek bir değişme olmaz pek çoğunun. Sosyalist düşünceyi benimseyenlerin eylemleri sonucu 1917’de yaşananlardan Menşeviklerin yanında yer alanlar yurtdışında yaşamak zorunda kalırlar. GÖÇÜN MERKEZLERİ... Rusya’yla Avrupa arasında bir köprü olan Berlin, göçün “ilk önemli” merkezi olur. “Birinci Dünya Savaşı sonrası ekonomik kriz ve markın çöküşü, şehri, mücevher ve yabancı dövizle gelen Ruslar için” oldukça ucuz bir mekân haline getirir. Berlin’de Rus kahveler, tiyatroları, kitabevleri, kabareleri, lokantaları, gazeteleri, dergileri, yayınevleri, bakkalları, hatta bir Rus futbol takımı bile (kaleci Nabokov’dur) oluşur. Berlin, “Rus göçmen topluluğunun kültür başkenti” olarak tarihe geçer. Stravinski, Rahmaninov, Heifetz, Horowitz... de kentte yaşayan sanatçılardır. Tsvetayeva, Nabokov, Berberova, Remizov... gibi yazarlar da Berlin’i yurt edinirler kendilerine. Berlin yurtdışındaki Rusların kültür başkenti olarak görülürken, Paris de siyasi başkent olarak değerlendirilir. New York da başka bir merkezdir epey uzakta. İstanbul da payını alır bu göçten, kaçıştan. Aslında bu hacimli, önemli ve başvuru kitabını bir çırpıda özetlemek hiç de kolay değil. Kuzey komşumuzun klasik müziğini, resmini, folklorunu, heykelini, balesini, tiyatrosunu, geleneklerini, halkın yaşamını, yükselen ticaret burjuvazisini, edebi yapıtlara yansıyan Rusya’yı, Rus insanını bu kitaptan öğrenebilirsiniz. Orlando Figes’in Nataşa’nın Dansı’ndaki yalın dilini Figen Dereli başarılı bir biçimde dilimize aktarmış. Bunu da görmezden gelmemek gerekiyor. Zengin bir dipnot ve kaynakça da eklenmiş kitabın sonuna. Terimler Sözlüğü de unutulmamış. Kronolojik bir de tablo eklenmiş. Böylece olaylar, tarihler daha kolay anlaşılabiliyor. Resim ve levhalar için de ayrıntılı bilgi eksik değil. Ayrıca meraklısı için İngilizce kaynaklara da genişçe yer verilmiş. Tam bir başvuru kitabı ayrıca sürükleyici bir roman gibi de okunabiliyor. Rusya’nın kültürel tarihinin yanında her şey var bu kitapta. Beni günlerce meşgul etti. Üstelik ünlü yönetmen Tarkovski’nin filmlerine, Ahmatova’nın âşık olduğu babası şair Arseni Tarkovskiye ve Nâzım Hikmet’e hayran şair Yevtuşenko’ya... kadar da getiriyor yazar alıntılarını. Ayrıca devletin sanatçıya değer verişini ve ondan korkuşunu, acı çektirişini de gözler önüne seriyor Orlando Figes. ? Nataşa’nın DansıRusya’nın Kültürel Tarihi/ Orlando Figes/ Çeviren: Figen Dereli/ İnkilâp Kitabevi/ 784 s. R “RUS RUHU...” Rusya’nın politik ve toprak bütünlüğü olarak merkezileşmesinin yanı sıra, oluşmakta olan “Rus ruhu”na da büyük yer ayrılıyor Nataşa’nın Dansı’nda. Bir dönem, Osmanlı sarayında olduğu gibi, Fransız kültürü, dili, yaşam biçimi çok öndeyken, giderek kendi öz benliğine doğru yol alan bir saray erkânı, aydınlar grubu oluşmaya başlar. Rusya bir yere doğru yol alırken Fransız kültürünün eşliğinde, kimi aydınlar da bu gidişe karşı dururlar yapıtlarıyla. Puşkin bu aydınlardan, şairlerden en önde gelenidir. Yapıtları Rusya’nın derinliklerinin özünü kavrayıcıdır. Çara, çarlığa, yani sisteme karşı çıkar sürekli. Rusya’nın gelişen ticaret burjuvazisi ülkenin kültür ve politikasında müthiş, ağırlıklı bir SAYFA 8 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1030
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle