Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
¥ ona orada katiyyen bu hareketi tasvip etmediklerini belli ediyor. Ayrıca Atatürk de Nutuk’ta uzun uzun sayfalarla onun kurmay olmadığına, iyi bir asker olmadığına, cephede ileri hatta gitmekten çekinen, dürbünle işleri idare etmeye çalışan bir adam olduğuna işaret etmiştir. Neden kadroda peki başka kimse mi yok? Tamamen mecburiyetten. Kitabımda da vardır, Birinci Dünya Savaşı’nda İttihat ve Terakki hükümeti, sayısı onlarla ifade edilen birtakım Alman emekli yarbaylarını bile Türkiye’ye getirmiştir. Hepsine paşa denmiştir. Ali Kemal olsaydı ne yapardı? Ali Kemal, Mustafa Kemal’in, İsmet İnönü’nün ve silah arkadaşlarının yoluna taş koymak için görüşü doğrultusunda elinden geleni yaptı.. Yaptı. Birçokları gibi yaptı. “Nasıl yaptı, neler yaptı”yı açalım.. Sadece yazarak mı savundu görüşünü.. Tabi yazarak. Başka ne olabilir? Resmi görevli bir adam da ama aynı zamanda… Sadece yazmakla kalmıyor iş… Tabi resmi görev var, kendisi zaten Hürriyet ve İtilaf Fırkası’nın mensubuydu bir süre. Ama çok bağımsız ruhlu bir insandı. Mesela araştırdım Büyük Kulüp’ün üyesi ama mason değil. Çünkü birtakım ritüellere kolay kolay giren bir insan değil. Öyle olduğu için de 16 yaşından itibaren yazı yazıyor, ömrünün 20 yılı Avrupa’da geçiyor, Halep’te, Mısır’da, Avusturya, İngiltere, İsviçre’de, Fransa’da yaşıyor.. Orhan Karaveli, Ali Kemal’in başından geçenler ve yanılgılarından günümüzde ders alması gereken çok kişi olduğunu belirtiyor. GİRİŞKEN KİMLİK... Bu kadar derin alanlara girmesi, aktif yaşamı, girişken kimliği ciddi bir hasım olarak görülmesini de kolaylaştırmış.. Ali Kemal, “Türk Türklüğünü unutmamalı, Türklükten çıkmamalı. En büyük cinayet kişinin ülkesine karşı yürümesidir” diye yazıyor. Beni rahatsız eden bir tek insanın hain diye ilan edilip herkesin onun gölgesine sığınması. Refik Halit Karay’dan bahseden yok. Bakın Rıza Tevfik üstelik doktor ve filozof. Şurayı Devlet Başkanlığı yapmıştır, Bakanlık, milletvekilliği yapmıştır. Mustafa Kemal için ne diyor biliyor musunuz? “Mustafa Kemal’i anlamak için İtalyan ceza hukukçusu Lombroso’yu bilmek lazımdır” diyor. Lombroso, insanların doğuştan suçlu doğdukları tezini ileri süren insandır. Mustafa Kemal’e “doğuştan suçludur, tarihe de bu sıfatla geçecektir” diyor Rıza Tevfik. Yani Refik Halit Karay’ın da, Refii Cevat Ulunay’ın da, Ali Kemal’in de hiçbirinin hakaretlerinde bu kadar Atatürk’ü aşağılayan bir şey yoktur. Ne oldu Rıza Tevfik? Edebiyatımızda çok iyi şair diye geçiyor ve geçsinde. Atatürk’ü Seçim bölgelerinin halkından olmayan veya bir seçim bölgesinde en az 5 yıl oturmayan insanlar milletvekili seçilemezler” gerekçesiyle Birinci Büyük Millet Meclisi’nden atmak için kanun teklifi veren üç mebus da Erzurum’dan Süleyman Necati Bey, Mersin’den Selahattin Bey ve Canik’ten Emin Bey de unutuldular. Peki 1926’da İzmir suikastında Mustafa Kemal’i öldürmek isteyenler, Cavit beyler, İsmet Canpolatlar, Dr. Nazım’lar da unutuldu. Ben, Ali Kemal’in itibarı iade olsun falan da demiyorum. Biz Türkiye’de her konuda, herkese biraz abartılı yaklaşıyoruz. Nâzım Hikmet’e on yıllarca hain olarak bağırıldı ülkemizde, yazık günah değil mi? Ben Nâzım’la Moskova’da 15 gün arkadaşlık ettim, karşımda yurtseverliğin bir anıtını gördüm adeta. Tevfik Fikret’i herkes anne tarafı Rum diye aşağıladı, dinsiz dedi. Fikirlerinde çok sert hatta hırçın olarak nitelenmiş değil mi? Öyle, hatta kitabımda Andrew Mango’nun bir sözünü çevirdim, Mango, “küfürbazdı” diyor Ali Kemal için. Bu saldırgan bir gazeteci, bugün de yok mu böyle saldırgan gazeteciler… Çoook.. Değil mi? Neler var bir de aile boyu, oğullarıyla beraber neler yazıyor insanlar? Neler olmuyor ki şimdilerde, ordumuzu gözden düşürmeye çalışanlar var, birlik beraberliğimizi baltalamak için neler yapıyorlar. Tüm bunlara rağmen Ali Kemal 87 yıl sonra hâlâ paratoner. Ali Kemal’in başından geçenler ve yanılgıları konusunda ders alması gereken çok kişi var günümüzde. Bölücü, ayrıştırıcı şeyler yazanların insaf dedirten yazıları canlara tak dedirtmiyor mu? Gazetecilerimizin biraz Ali Kemal’in hayatından ders almaları gerekmez mi? Bir gün onların da hain diye anılabilecekleri hiç akıllarına gelmemeli mi? Türkiyemiz güç zamanlardan geçiyor, eski “hainlerle” uğraşma lüksümüz olmamalı. Türkiye layık olmadığı bir hükümet tarafından bir yerlere sürüklenirken Cumhuriyet’in değerlerine daha sahip çıkmalı ve bugün Türkiye’ye kasteden insanlara yoğunlaşmalıyız. Türkiye bir kez daha felakete sürüklenirse artık bir Atatürkümüz de olmayacak. ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Ali Kemal“Belki de Bir Günah Keçisi” / Orhan Karaveli / Doğan Kitap / 224 s. SAYFA 15 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1030