06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bağımsız Sosyal Bilimciler krizi değerlendiriyor ‘Bilginin yozlaştırıldığı bir dünya’ Krizin etkilerinin en ağır şekilde hissedildiği günlerde, Bağımsız Sosyal Bilimciler (BSB), yaşanan kriz sürecini ele alan güncel bir kitapla okur karşısında. Nail Satlıgan, Yordam Kitap tarafından yayımlanan Türkiye’de ve Dünyada Ekonomik Bunalım, 20082009 adlı bu inceleme üzerine çalışmaya katkıda bulunanlardan Prof. Dr. Korkut Boratav, Prof. Dr. Ahmet Tonak, Prof. Dr. Oktar Türel ve Prof. Dr. Erinç Yeldan’la konuştu. Ë Nail SATLIGAN SB’nin her sorumlu yurttaşın dikkatle izlemesi gereken sosyoekonomik konjonktür raporlarının sonuncusu da geçenlerde yayımlandı. “Sunuş” bölümünde belirtildiği üzere, bu da daha önceki raporlar gibi “kolektif” bir çalışmanın, bir “imece”nin ürünü. Temel bakış açısı, her zaman olduğu gibi son derece belirgin: BSB emekçi sınıfların yanında yer alıyor; ülkemizin dünya ekonomisiyle eklemlenme tarzına karşı çıkıyor ve bunun olmazsa olmaz bir koşulu olarak hâkim iktisat ideolojisinin dogmalarına meydan okuyor. Bu zemin, önemli bir “asgari müşterek” olmakla birlikte geniş bir ideolojik, siyasi ve programatik çeşitliliği de kucaklıyor olabilir. Bu çeşitlilik, doğası gereği kesinlikli bir iş olması gereken iktisadi, siyasi ve toplumsal tahlili zorlaştırıyor mu? Yoksa yararlı mı oluyor? Tonak: Her ikisi de oluyor; çalışmalarımızı bazen zorlaştırıyor, bazen de kolaylaştırmasa bile, zenginleştiriyor; daha kapsamlı ve ayrıntılı bir tahlile erişme imkânı sağlıyor. Zorluk, daha çok kapitalizmin uzun dönem dinamiklerinin tahlilindeki farklılıkların su yüzüne çıktığı durumlarda yaşanıyor. BSB çalışmalarına katılan arkadaşların sayısı oldukça kabarık; bu yüzden, formasyonları itibarıyla heterodoks, eleştirel iktisat anlayışlarına genel anlamda aşina olmakla birlikte, Marksist iktisadi tahlilin incelikleri bakımından farklılaşan her grupta yaşanabilecek iç tartışmalar BSB bünyesinde de oluyor. Hatta, bazen bu farklılıklar metinlere bile kısmen yansıyabiliyor. Dikkatli bir okuma, kitap uzunluğundaki, kolektif BSB metinlerinin değişik bölümlerinde üslup ve vurgu farklılığının ötesinde, BSB’nin emekten yana tavrından taviz verilmeksizin, tahlillerin bazen farklılaştığını sezebilir. Keza, belli iktisat politikalarının olası etkilerini, sonuçlarını aramızda tartışırken, siyasi aktörleri tahlil ederken de farklı görüşler ortaya çıkabiliyor. Ama ben, özellikle bu tür farklılaşmaların kolektif çalışmalardan beklenebileSAYFA 18 cek daha ayrıntılı ve zengin yorumlara imkân yarattığını düşünüyorum. “BAĞIMSIZ SOSYAL BİLİMCİLERİN EN RAHAT OLDUĞU ALAN KAPİTALİZM ELEŞTİRİSİ” Türkiye ve dünya ekonomisinin bunalımını çözümlerken BSB şu vurguyu yapıyor: “Krizsiz / barışçıl bir dünya ancak kapitalizmin aşılması ile mümkün olabilir” (s. 24). Şu var ki bunalıma karşı önerdiğiniz kısa ve orta dönemli önlemler, kapitalizmin temel ilişkilerini, özellikle mülkiyet ilişkilerini sorguya çeker nitelikte değil. Uzun ve kısa dönem arasındaki bu kopukluk, üstüne gidilmesi, tartışılması verimli olabilecek bir gerilim oluşturuyor mu sizce? Boratav: Bu türden bir gerilimin var olduğu kesindir; ancak, bunun ardındaki ana etken, sadece uzun/ kısa dönem ayrımı değildir. Ortada, kapitalizmin eleştirisi, kapitalizmin düzeltilmesi ve kapitalizmin aşılması ifadeleriyle özetlenebilecek üç farklı tartışma alanı vardır. BSB çalışmalarına katılanların kendilerini en rahat hissettikleri alan, kapitalizmin eleştirisi alanıdır. Ortaya çıkan çözümlemelerin değeri, yeterliliği, özgünlüğü bir yana, BSB incelemelerinin hepsinde Türkiye kapitalizmi, bölüşüm ilişkileri, sermaye birikimi/ büyüme ve emperyalizmle eklemlenme biçimleri bakımından eleştirilmiştir. Bu alandan bir adım ötesine gidilmesi, yani “kapitalizmin düzeltilmesine ilişkin iktisat politi B Korkut Boratav Oktar Türel kası seçenekleri”nin BSB gündemine girmesi ise, elbette sancılı sorunlara yol açacaktı. “Alternatif politikalar” öneri ve tartışmalarının hangi çerçeve içinde, kime hitap ederek, neyi amaçlayarak kaleme alındığı hususunun çok dikkatle belirlenmesi gerekir. İlk BSB çalışmalarının 20002001 kriz ortamında Emek Platformu için de yapıldığını hatırlamak gerek. Kriz ortamını, sermaye lehine bir dizi dönüşüm için vesile gören, burjuva iktidarlarının “ortak akıl/ tek seçenek” sloganıyla pazarladıkları programların sınıfsal karakterini teşhir etmek o dönemdeki (zaman zaman da sonraki) BSB çalışmalarının ortak bir hedefi olmuştur. Bir anlamda, emekçi sınıflara, alarak çalışır. Bu ani karar dönüşümlerinde finansal sermaye yüksek oranda akışkanlık kazanmakta ve büyük hacimlerde sermaye akımları bir ülkeden diğerine ya da bir sektörden diğerine hızla akmaktadır. Bunun sonucunda da spekülatif rantlar oluşmakta ve reel sektörün değerler sisteminden kopartılmış bir finansal fiyatlama yaşanmaktadır. Böylelikle tasarrufların reel sabit sermaye yatırımlarına yönlendirilmesi işlevi ikinci plana itilmekte, kaynaklar, deyim yerindeyse, finans dünyasının kumarhane masasında çarçur edilebilmektedir. Türkiye benzeri finans piyasaları daha henüz olgunlaşmamış ekonomilerde bu tür ani yön değiştirmelerin maliyeti çok daha fazla olmaktadır. Finans sisteminin bu tür çalışma tarzına bir de reel dünyanın gerçeklerini ekleyin: “büyük oyuncuların”, yani çokuluslu tekellerin, eksik rekabet koşullarının, piyasa tökezlemelerinin var olduğu bir dünyayı gözler önüne getirin. Bilginin yanıltıcı olarak uluslararası finans tekellerinin stratejik çıkarlarına göre yozlaştırıldığı bir dünya. Böylesi bir dünyada finans akımlarını tamamıyla piyasa güçlerine teslim etmek demek, sadece sanayileşme ve büyümeye aktarılabilecek kaynakların israfı değil, aynı zamanında ge“ÖZELLEŞTİRİLENLERİN GERİ lir dağılımının giderek onarılmaz biçimALINMASI TALEP EDİLMELİ” de bozulmasına neden olacaktır. Bu anlamda finans piyasalarının düzenlenme Son bunalımın tetiklenmesinde bansi, bankacılık sisteminin ve finansal yatıkaların ve finans şirketlerinin oynadığı rım şirketlerinin kamu denestratejik rol, bu ketiminde tutulması gerekli görünmektedir. “Serbest” piyasanın üst kurullar ve özel derecelendirme kuruluşları aracılığıyla kendi kendini denetleyebileceği savı, son küresel krizin acı derslerinde de izlenebildiği gibi, yanlışlanmıştır. Boratav: 2001 krizi sonrasında Türkiye’de batık bankaların, dış borçlarıyla birlikte devletleştirildiklerini, bugünün kriz ortamında da emperyalist metropollerde zararların devletleştirilmesi uygulamasının yaygınlaştığını hatırlatmak yararlı olacaktır. Bu tür devletleştirmeleri desteklemek mümkün değildir. Buna karşılık, canlılık konjonktürlerinde, çoğunlukla Erinç Yeldan emekçi sınıfların geçmiş edinimlerinin ürünü olan devlet simin devletleştirilmesi tartışmalarını işletmelerine ve kamusal varlıklara serdünyanın en “liberal”kapitalist ülkelemaye, özelleştirme adı altında el koyrinde bile gündeme getirdi. Hatta bu muştur. Bu hamleler farklıdır ve geledevletleştirmenin kısmi, mevzii ve ister neksel sol çevreler ve emek örgütleri istemez çarpık örneklerine yer yer tanık haklı olarak bunlara karşı çıktılar. Sınıfolmaya başladık. 1960’larda, ‘70’lerde lararası dengelerin imkân verdiği her ortamda, bunların “geri alınması” talep sosyalist solun hemen hemen tümünün edilmelidir. Ancak, bu kez, “devletleştiprogramında yer alan bu talebin günümüz koşullarında yeniden canlandırılrilsin” talebinin, bir iktidar değişikliğiyması yerinde olur mu? le bağlantılı olarak ifade edilmesi gerek Yeldan: Burada önemli olan husus lidir. Gerici, burjuva iktidarlarının devşudur: Finans sektörünün ulusal ekonolet mülkiyetini genişletmesi, herhalde minin tasarruflarını en etkin ve dolaysız sola ait bir program öğesi olamaz. ? bir biçimde yatırımlara dönüştürecek bir yapıya kavuşturulması esastır. FiTürkiye’de ve Dünyada Ekonomik nans dünyası, doğası gereği, kısa döBunalım 20082009/ Bağımsız Sosyal nemli bir hafızayla ve çok ani kararlar Bilimciler/ Yordam Kitap/ 213 s. “mevcut koşullarda (yani, sistemin temel parametreleri sürerken) dahi sizlere önerilen programa, geçmiş kazanımlarınızı yitirmeye mahkum değilsiniz; birden çok seçenek vardır” mesajı verilmeye çalışılıyordu. Öte yandan, pek çok şeyin siyah/ beyaz ayrımına oturtulduğu kriz ortamları geçtikten sonra, düzen yanlısı iktisatçılarla tematik, bazen de içerik benzerlikleri taşıyan “seçenek tartışmaları”nda, sözü geçen sınıfsal pozisyonlar herkes tarafından algılanmamış olabilir. Ancak, BSB metinlerinin hepsinde bölüşüm ilişkilerinde emekyanlısı ve uluslararası ekonomiyle bağlantılarda antiemperyalist pozisyonlar daima var olmuştur. Üçüncü alanı oluşturan “kapitalizmin aşılması” sorunsalının, BSB çalışmalarının ana temalarından biri olması beklenemezdi. BSB yazarlarının “kapitalizmin aşılması” hedefinde birleşmiş oldukları, tüm çalışmalarda çoğu kez açık, bazen de örtülü biçimde ortaya konmuştur. İktidarın el değiştirdiği bir ortamda yazmadığımıza göre, bu temel hedefin belirtilmesinin ötesi, iktisadın değil, siyasetin ilgi alanıdır. Kolektif/ anonim siyasal iktisat ürünleri olan BSB metinlerinin bu alana girmesi beklenemezdi. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1030
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle