Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Orhan Karaveli “ulusal hain” Ali Kemal’i anlatıyor Gazeteci yazar Orhan Karaveli Ali KemalBelki de Bir Günah Keçisi adlı yeni kitabında, yakın tarihimizdeki Ali Kemal olayına farklı bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Kurtuluş Savaşı ve Mustafa Kemal’e başından beri muhalefet edip açıkça işgalcilerin yanında saf tutan, Kuvayı Milliye’ye ağır hakaretler eden, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasından sonra da linç edilip öldürülen gazeteci Ali Kemal’in biyografisi elimizdeki. Karaveli, Cumhuriyet tarihinde “vatan haini” olarak anılan Ali Kemal’in yaşamını, kapsamlı bir araştırmayla sayfalara döküyor. Orhan Karaveli ile “Ali Kemalbelki de bir günah keçisi...” adlı kitabını konuştuk. Ë Gamze AKDEMİR “... Tüm birikimine karşın yolunu yordamını bulmakta güçlük çeken bir kişilikti Ali Kemal... Bugün gözlerini açıp bizleri görse şaşıp kalırdı...” İlhan Selçuk am da bu dönemde yazmak nereden aklınıza geldi? Neden şimdi ve neden Ali Kemal? İlhan Selçuk benim 50 küsur yıllık arkadaşımdır hatta İlhan Selçuk Cumhuriyet gazetesine geçmeden önceki dönemde bir süre Vatan’da birlikte çalıştık. İlhan çok sevdiğim, saygı duyduğum bir insandır. Bugün Cumhuriyet’in temel direklerindendir. Kısa süre önce hastaneye ziyaretine gittim. Kitabımı da götürdüm çünkü kitabımı yazmamda çok büyük etken olmuştu kendisi. “Orhan tam zamanında yazdın” dedi. İlhan Selçuk geçen yıl yaz aylarında Ergenekon soruşturması sonrasında bir hayli rahatsızlanmıştı biliyorsunuz ve Gökova’da çok sevdiği bir otel vardır, orada kalıyordu. Ben de eşim ve oğlumla Datça’daydım, oradan Gökova’ya geldik, Oktay Akbal’ı da evinden aldık ve birlikte gittik. Orada bu projemden bahsettiğimde “Orhan tam zamanında yazıyorsun hatta kitabı kafanda yazmışsın” bile dedi. Aynı şeyleri Akbal da söyledi. Tam destek oldular bana. Bir Ali Kemal kitabı yazayım diye karar verdiğimde eşim ve oğlum başta olmak üzere bazı yakınlarım bunu yazmamın birtakım sakıncaları olabileceğini, en başta da çağdaş, Atatürkçü kimliğime gölge düşürebileceğini ileri sürdüler. Ben önce gazeteciyim, gazeteciyazarım, o nedenle gazeteci yakaladığı bir konuyu hemen kullanmalı, yoksa o konuyu bir daha kullanma fırsatı bulamayabilir. Çalışmalarım sırasında onun yakınlarıyla tanıştım, torunlarıyla tanıştım, onlardan da bu konuda herhangi bir talep gelmedi. Koşulları özümsemiş, dedelerinin pozisyonunu belli bir yere oturtmuş son derece seçkin insanlardı. Özellikle Türkiye’deki iki torunu, bir de İngiltere’de torunları, torun çocukları var. Türk eşinden olan çocukları Sinan ve Selim Kuneralp. Sinan Kuneralp yayıncı, İsis Yayınevi’nin sahiplerinden, Selim Kuneralp de Türkiye’nin Seul gibi, Stockholm gibi önemli merkezlerinde görev yapmış bir büyükelçisi. Halen de Brüksel’e gitmeye hazırlanıyor, TürkiyeAB ilişkilerinde rol oynamak ve bunları yönetmek için. Dedeleriyle ilgili herhangi bir savunmada da değiller, herhangi bir beklentileri de yok. Gönüllerinde belki bir SAYFA 14 Vur, fakat dinle!.. Ali Kemal ve Ermeni ortağı Mihram Efendi’nin “Peyamı Sabah” gazetesiydi. Tirajı 4 bin civarındaydı, belli başlı kentlere gidiyordu. Ayrıca Anadolu’nun birçok yerinde mütareke basınının, Anadolu basınının Bursa’da, Adana’da, Balıkesir’de, İzmir’de Yunanlıların veya Fransızların parasıyla Kurtuluş Savaşı’na karşı son derece şiddetli ve hakaretlerle dolu bir yayın içinde bulunan gazeteciler ve gazeteler vardı. Anadolu gazeteleri Anadolu kentlerinde çıktığı için daha etkindi, kolaylıkla dağıtılıyordu. Fransız, Yunan uçaklarıyla köylere kadar atılıyordu gazeteler parasız. Veya Balıkesir’de, Bandırma’da olduğu gibi birtakım muhtarlar bu gazeteleri satın almaya zorlanıyordu, işgal kuvvetlerini destekledikleri için. Dolayısıyla basın çok önemliydi, bu basının içinde kuvvetli kalemler de vardı. Yalnız Ali Kemal değil yani. Ölümü üzerinden 87 yıl geçse de medyada hâlâ neden yalnızca o “Ulusal Hainimiz” olarak anılıyor. Ali Kemal’i insan olarak insaflı bir yaklaşımla tanıtan bir kitap benimki. Kimdi Ali Kemal? Nasıl bir çevrede doğmuş ve yetişmişti? Kişiliğini oluşturan etkenler nelerdi? Kuvayı Milliye’ye neden karşı çıkmıştı? Gerçekten galeyana gelen birilerince mi linç edilip öldürüldü? Yoksa planlı bir cinayete mi kurban gitti? Mütareke basınının İstanbul ve Anadolu’daki Kurtuluş Savaşımıza karşı çıkan en az Ali Kemal kadar sivri ve acımasız diğer kalemleri mesela; Refii Cevat, Rıza Tevfik, Cenap Şahabettin, Dr. Abdullah Cevdet gibileri… Anadolu basınında Ömer Fevzi Efendi’ler Hafız İsmailler Mir Mustafa Özkan’lar… Bandırmalı Ali Sami ve benzerleri gün gelip itibarlı kalemler olarak gazetelerine veya köşelerine döndüler ve geçmişleri rahatsızlıkları olabilir fakat beni rahatsız eden esas konu bu değil, esas konu Cumhuriyet öncesinde Mustafa Kemal’e, Kuvayı Milliye hareketine, tek karşı çıkan Ali Kemal’miş gibi bu adamın gündeme getirilmesidir. “GÜNAH KEÇİSİ HEP O, YA DİĞERLERİ?” Çok etkin bir isim olduğunu okuyoruz, biliyoruz Ali Kemal’in. Çok entelektüel, son derece iyi donanımlı, girişken, önemli pozisyonlarda bulunmuş… Yani, ne yaptığını iyi bilen bir profil çizmiş… Linç asla savunulmamakla birlikte, bir yere kadar duyulan tepki için mesnetsiz denilemez… Bu da bir etkendir muhakkak, evet kendisi döneminin çok parlak bir Osmanlı entelektüeli, birçok kitabı, romanları olan, Sorbon’da Edebiyatı Hakikiye dersi verebilecek kadar konulara vakıf bir insan, aynı zamanda biliyorsunuz Damat Ferit kabinelerinde önce Maarif yani Milli Eğitim Bakanlığı daha sonra İçişleri Bakanlığı yapmıştır. İçişleri Bakanlığı döneminde elbette ki mensubu olduğu kabinenin, hükümetin görevlerine uygun hareket etmiştir. Bunlardan birisi de bizim hiç unutamayacağımız Mustafa Kemal’in yurtiçindeki telgraf yoluyla birtakım yerlere ulaşma gayretini kösteklemeye çalışmış olmasıdır. Bunu hiçbir zaman unutmadık, bundan sonra da unutmayalım. Ama günah keçisi de yapmayalım. Aynı dönemde onun kadar etkili, Mustafa Kemal ve Kurtuluş Savaşı karşıtı edebiyat bakımından ondan daha güçlü kalemi olan, daha şair kalemi olan insanlar vardı. Bunlara örnek olarak daima hatırlanan Refik Halit Karay, Refii Cevat Ulunay ve Rıza Tevfik’i sayabiliriz. Kurtuluş Savaşına karşı çıktıkları için mütareke basını ve işbirlikçi basın diye bilinen gazetelerin başında, en çok satan gazete, Aşağıda Ankara’daki ‘Yeni Gün’ idarehanesinde Ali Kemal arkadaşları ile (oturan Yunus Nadi). Yanda ise 20. Yüzyıl başlarında İngiltere’de evlenen Ali Kemal’in düğün fotoğrafı... T ni unutturdular. Çünkü bunlar biliyorsunuz Yüzellilikler listesine alındı, 13 gazeteci var Yüzellilikler listesinde. Bunlar gittiler ve affedilerek hatta Atatürk’ün sağlığında geldiler ve yazarlıklarını sürdürdüler. Refik Halit Karay geldi, “Aydede”yi çıkardı, bir süre “Alemdar”ı çıkaran Refii Cevat Ulunay’a bir süre sonra Milliyet gibi önemli bir gazetede önemli bir köşe verildi. Bunların hepsi unutuldu. ‘İTİBARI İADE OLSUN DEMİYORUM’ Nurettin Paşa’dan da hiç haz etmiyor Mustafa Kemal. Nurettin Paşa’nın bu linç ettirme konusunda sicili temiz değil... Ankara hükümetinin niyeti Ali Kemal’in linç edilmesi değil ki. Bazı kimseler Mustafa Kemal’i suçlamaya kadar vardırıyorlar, hatta İngiltere’deki akrabalarının da böyle düşündüğünü söyleyenler var. Hiç doğru değil. Hepsinin Kurtuluş Savaşı’na, Çanakkale Zaferi’ne büyük saygıları var. Atatürk’ü hiç suçlamamışlardır. Oysa bazı kimseler Türkiye’de bugün bile Mustafa Kemal’i suçlamaya yelteniyorlar. Mustafa Kemal gibi zarif, adalet duygusuyla dopdolu bir insan birinin linç edilmesini ister mi? Bu mümkün değil. Ali Kemal’in linç edilmesi daha doğrusu ettirilmesi galeyana gelen İzmit halkının işlediği bir suç değildir, böyle satılmaya çalışılıyor. Kitabım, Yahya Kemal’in, gazeteci Asım Us’un, bir kurmay subay olan sonradan büyükelçilik yapan Rahmi Apak’ın hatıralarına dayanarak ve İzmit’teki birtakım dostlarımın büyüklerinden dinledikleri şu gerçeği kesinlikle ortaya koyuyor ki; Ali Kemal, Sakallı Nurettin Paşa tarafından, aynen birkaç hafta öncesinde İzmir’de Metropolit Hrisostomos’a yaptığı gibi organize bir cinayetle öldürtülmüştür. Nurettin Paşa Ankara hükümetini de güç durumda bırakmıştır. Nitekim Lozan’a gitmekte olan İsmet Paşa’ya bir mizansenle, Ali Kemal’in paramparça vücudunu, üzerine alelacele giydirilmiş beyaz elbiseyle darağacına asılmış şekilde bir marifetmiş gibi göstermiştir Nurettin Paşa. İsmet Paşa çok ¥ sarsılıyor, CUMHURİYET KİTAP SAYI 1030