Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Jorge Amado’dan ‘Mucizeler Dükkânı’ Pek çok eleştirmen Mucizeler Dükkânı’nı Amado’nun başyapıtı olarak niteliyor. 1912’den 1995’e otuz kadar roman yazmış olan yazarın tüm yapıtlarını okumadan böyle bir yargıyı değerlendirmek olanaksız. Ama Mucizeler Dükkânı’nın bir başyapıt olduğu da tartışmasız gerçek. Ë Bilgin ADALI Bahialı bir büyücü N ereden başlasam ki? Her ülkenin edebiyatında büyücüler vardır. Yaşar Kemal, Borges, Hermann Hesse, Faulkner, Marquez gibi. Bahialı Jorge Amado da bunlardan biri… 1912’de doğan Amado’nun ilk romanı 1931’de, 18 yaşındayken yayımlandı. 1933’te yayımlanan ikinci romanı, ülke çapında tanınmasını sağladı. Solcu etkinlikleri ve görüşleri yüzünden kitapları yakılan, Brezilya ve Portekiz’de yasaklanan Amado, uzun yıllar, çeşitli Latin Amerika ve Avrupa ülkelerinde sürgün hayatı yaşamak zorunda kaldı. Çocukluğu büyük kakao plantasyonlarında geçen Amado, romanlarında ağırlıklı olarak köleci bir zihniyetle çalıştırılan yoksulların yaşamlarını ele aldı. Siyah, beyaz, melez ayrımcılığına karşı çıktı, dinsel inanç özgürlüğünü savundu. 1945’te Brezilya Komünist Partisi adayı olarak Kurucu Meclis’e seçildiğinde, dinsel inanç özgürlüğüyle ilgili yasayı ilk imzalayanlardan biri oldu. 1947’de Komünist Parti kapatılıp üyeleri tutuklanmaya başlayınca, Avrupa’ya sürgüne gitti. 1955’te Brezilya’ya yeniden döndüğünde, Komünist Parti’den ayrıldı ve politikayla ilişiğini kesti, kendini tümüyle roman yazmaya verdi. Bu dönemde, önceki çalışmalarında ağırlıklı bir yer tutan “sosyal gerçekçilik”ten uzaklaşarak Bahia’nın gelenek ve törelerde yaşayan güzelliklerini, güler yüzlü bir tonlamayla anlatan romanlar yazmaya başladı. Kimi kitaplarında, yörenin cinsel geleneklerini ve ağırlıklı kahramanları olan kadınları anlatış biçimiyle zaman zaman büyük tepkilerle karşılaştı. Kitapları 55 ülkede 49 dile çevrilen Jorge Amado 2001 yılında, 89 yaşında öldü. Bu kadar ansiklopedik bilgi yeter sanırım. Gelelim Mucizeler Dükkânı’na… Jorge Amado AMADO’NUN BAŞYAPITI Pek çok eleştirmen Mucizeler Dükkânı’nı Amado’nun başyapıtı olarak niteliyor. 1912’den 1995’e otuz kadar roman yazmış olan yazarın (1994’te yazdığı kitabı okuyabilmeyi isterdim: A Descoberta da América pelos TurcosTürkler(1) Amerika’yı Nasıl Keşfetti) tüm yapıtlarını okumadan böyle bir yargıyı değerlendirmek olanaksız. Ama Mucizeler Dükkânı’nın bir başyapıt olduğu da tartışmasız bir gerçek. Kendi halinde bir zenci melezi olan Pedro Arkanjo’nun öyküsü anlatılıyor kitapta. Dinsel mucizelerin tasvirlerini çizen, kardeşi kadar yakın arkadaşı Lidio Corro’nun çalışma yeri Mucizeler Dükkânı’nda yaşayan kendi halinde bir adamdır Arkanjo. Öyle büyük beklentileri yoktur yaşamdan. Dostlarıyla birlikte kaşasa içmek, gitar çalmak, sambalar bestelemek, Afrika kökenli dinsel törenlere katılmak ve hepsini de pek hoş tutSAYFA 6 tuğu, mutlu ettiği her renk kadınla sevişmek yeterlidir onun için. Bir üniversitede odacıdır Arkanjo. Ve bir gün, karışık ırkların aşağılanıp ari ırkların (her neyse o) yüceltilmesine takılır ve okuyup öğrenmeye, yazmaya başlar. Arkanjo, yine dostlarıyla söyleşerek kaşasa içer, yine kadınlarla sevişir ama bir dönüşüm başlamıştır artık. Lidio’nun da yüreklendirmesiyle kitaplar yazmaya başlar. Bu kitaplar Arkanjo yaşarken de, öldükten sonra da epeyce bir gürültü koparacaktır. Jorge Amado’nun, Arkanjo ile çizdiği kültürel mozaik, son üçdört yüzyılda oluşmuş. Bu bana, göçler, istilalar ve savaşlarla yurdumuzun yüz bin yıl içinde oluşmuş kültürel mozaiğinin, hızlandırılmış bir laboratuvar çalışması gibi geldi. İlginçtir… Bizim son beş bin yıldır çözemediğimiz pek çok sorunu Brezilya’daki mozaik, son bir, bir buçuk yüzyıl içinde çözebilmiş. Kökeni ne olursa olsun, Portekizli, İspanyol, Japon, Suriyeli, Yahudi, Ermeni, Kayserili, Pekinli vb. anayurtlarından getirdikleri değerleri öteki kültürlerle harmanlayarak özgün bir Brezilya kültürü oluşturmuşlar. Elbette büyük mücadeleler yaşanmış birkaç yüzyıl boyunca. Ama şimdi bir senteze ulaşılmış. Rengi, kültürü, kökeni ne olursa olsun, sokaktan geçenlere sorduğunuzda, “Brezilyalıyım” diyor; diyebiliyor. Sanırım Güney Amerika kültürlerinde, bu bilincin oluşmasında en büyük etken yazarlar. 400 sayfalık romanı özetleyecek değilim burada. Diyeceğim şu: Mucizeler Dükkânı’nı okur, Pedro Arkanjo’yu adım adım tanırken, Köroğlu geldi ara ara gözlerimin önüne, İnce Memet geldi. Onların silaha sarılmayan, barışçı bir ör neği. Güçlünün (yani devletin) haksız zulmüne direnen, sıradan ama yürekleri iyilik dolu insanlar ve bunların arasındaki özel, destansı bir kişi… Romanın başkişisinin hangisi olduğuna karar veremedim. Başkişi Arkanjo ise, ikinci kişi tüm renkleriyle Bahia. Başkişi Bahia ise, ikinci kişi Arkanjo olmalı. Kavgaları, dedikoduları, renkli kişileri, profesörleri, çıkarcıları, yoksul ama rengârenk, güzel insanları, içkileri, yemekleri, festivalleriyle sürekli öne çıkıyor Bahia. Elbette hırslar, düşmanlıklar, kötülükler de var… Uzunca bir süredir destanlarla boğuşuyorum. Gılgamış, Odisseia, Oğuz Kağan gibi kimi destanları genç okuyucular için, yalınlaştırarak ama “manzum” olarak yeniden yazmaya çabalıyorum. Bu çabalarım sırasında şunu gördüm: Kendilerinden önceki akımların üstüne inşa edilen, birbiriyle rekabet eden pek çok edebi akım var. Bu akımların örneği, temsilcisi olan kitaplar bir süre popülerleşiyorlar. Sonra yeni modalar türüyor. Sonra yenileri… Çoğu, belki yeniden keşfedilecekleri güne kadar unutuluyorlar. Ama Raskolnikov(2) hep gündemde. Bunun bir nedeni olmalı. Ne mi? Bilemiyorum. Bilseydim de söylemezdim zaten. Belki bir gün, bu tür konuların uzmanı birileri çıkar da aydınlatır bizi. ÇEVİRİ ÜZERİNE İmdiiiiiiii… Can Yayınları Temmuz ayını Jorge Amado ayı yapmış belli ki. Bu ay üç kitabı birden yayımlandı Amado’nun. Mucizeler Dükkânı, Tarçın Kokulu Kız ve Kızgın Toprak. Öteki iki kitabı okuyamadım daha. Ama Mucizeler Dükkânı’nda büyük bir sorun yaşadığımı itiraf etmeliyim. Yerel töreler, dinsel törenler, günlük yaşamda geçen pek çok olayla ilgili kavramlar Portekizce geçiyor kitapta. Kitabın sonunda, iyi çevirmenlerimizden biri olan Şehsuvar Adil’in kimi terimlerle ilgili açıklamaları var ama kitapta geçen Portekizce (ve belki de yerel) terimlerin yarısını bile kapsamıyor bu açıklamalar. Ne olduğunu anlamadığım terimlere bakmak için kitabın sonuna gittiğimde, çoğunu bulamadım. Kimi terimlerin tam karşılığı olmasa da başka dillerde, tanımlaması yapılabilir. Ama mutlaka vardır bir açıklaması. Benim için pek çok terim anlamsız kaldı: Yalorişa, Oşalufan, ora yeye o, sarapatel, kopuera şöyle sayfaları çevirerek bulduklarımın yalnızca birkaçı. Belki de yalnızca Bahia bölgesinde kullanılan yerel sözcükler, terimler bunlar. Ama bunları anlamak, okur olarak benim hakkım, bana ne olduklarını açıklamak da çevirmenin görevi değil mi? Yine de hakkını verelim: Sevgi Tamgüç çok güzel bir çeviri yapmış. Akıcı, çeviri kokmayan bir anlatımla çevirmiş kitabı. Diline, eline sağlık. Böyle düzgün çeviri yapan kişilerin sayısı gittikçe azalıyor. “It was raining cats and dogs”u (göğün dibi delinmişçesine yağmur yağıyordu ya da gökten sağanak halinde yağmur boşanıyordu gibi çevirebiliriz), “gökten kedi köpek yağıyordu” diye çevirenlerin sayısı giderek artarken, böyle zor bir kitabı çevirmedeki başarısı için Sevgi Tamgüç’e küçücük bir teşekkür benden. Bir de ne olduğunu anlayamadığı her terim için kitabın sonuna bakmak, öyküden koparıyor okuyucuyu. “Kaşasa”nın ilk geçtiği yerde, aynı sayfada dipnot olarak bunun sert bir içki olduğunu belirtmek daha uygun değil mi? Mucizeler Dükkânı’nı, ilk fırsatta yeniden okuyacağım. Belki kimi Portekizce sözcük ve terimler konusunda da minik araştırmalar yaparım. Belli mi olur, ikinci okumada, yepyeni keşiflerim olabilir… Amado’nun öteki kitaplarını okuduktan sonra, onlarla ilgili izlenimlerimi de yazar mıyım? Sanmıyorum. Ama “Kızgın Toprak”ın adı bile ürpertiyor beni. Toprak ağaları hâlâ var benim ülkemde. Ve suya hasret kalan toprak, çatır çatır çatlıyor ama kimsenin umurunda bile değil. Merak etmeyin, bizim “çatlayan toprak”larımız da kendi öykülerini yazdırmaya başlayacaktır kısa süre sonra. Bu bağlamda bir parça zayıf kalan edebiyatımız, Yaşar Kemal’in açtığı kanalla beslenen ama ona rakip olan yazarlarını da yetiştirecektir. Jorge Amado’nun kitaplarını okuyun lütfen. Yaşadığımız dünyaya, topluma başka gözlerle bakacak ve kendinizi sorgulamaya başlayacaksınız… Bu yazıyı bitirdikten sonra, Kızgın Toprak’ı okumaya başladım. Sanırım, yazmakta olduğum metinleri birkaç gün erteleyeceğim. Daha ilk sayfalarından başlayarak öyle sardı ki beni, içimdeki şeydan durmadan dürtüyor, “Yazmayı bırak da şu kitabı okuyup bitir” diye. Şimdilik, içimdeki şeytan bir sıfır önde…? (1) Güney Amerika’da, Osmanlı topraklarından göç etmiş herkes “Turco” diye tanımlanıyor. (2) Raskolnikov Rusçada “bölünmüşlük” anlamına gelen “raskonlik” sözcüğünden türetilmeymiş. Geçen yıl bunu öğrendiğimde pek şaşırmıştım. Kitap yeni bir boyut kazanmıştı gözümde. “Suç” ve “ceza” da bir bölünmüşlük değil mi? Ne yazık ki çevirilerde bu tür açıklamalar yer almıyor. Mucizeler Dükkânı/ Jorge Amado/ Çeviren: Sevgi Tamgüç/ Can Yay./ 412 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 968