Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Şiir Atlası CEVAT ÇAPAN Stephen Romer/ Şiirler/ Çeviren: Nice Damar ‘bebeğimiz üzgün ve süt gibi sakin’ 1957’de Hertfordshire’da doğan şair, Cambridge Üniversitesi mezunudur. Şu anda Fransa’da Tours Üniversitesi’nde ders vermekte, ayrıca New York, Colgate Üniversitesi’nde konuk öğretim üyesidir. Kendi şiirlerine ek olarak, Fransız şairlerinden Philippe Jacottet, Jean Tardieu, Jacques Dupin ve Paul Valery’i İngilizceye çevirmiştir. Şiir kitapları: Idols, (1986); Plato’s Ladder, (1992); Tribute, (1998); Yellow Studio, (2008). 1 ^^DAHA YÜCE ŞEYLER İsterdim Soren Kierkegaard gibi katışıksız olabilmeyi ve kaybolmasını kızın yüzünün suda bir ada olana dek anı dediği kendisinin. Katışık hiçbir şey boy ölçüşemez süren Regine imgesiyle onun. Yalnızca anılarda sevgi dokunulmazdır hep onunla olma özlemiyle. O, bulundurdu yanan birer mum her odada, her masada bitmemiş bir el yazması. Gereksineceğim tüm yürekliliğine onun iyice yüceleşmek işinde; başlanacak yalnızca yüzünden kızın. ONUN HABERİ Dünya benim düşündüğümden daha büyük ve akıllı sesler bana unutacağımı söylediğinden bu gece kulak verdim haberlere. Bana ‘su dolup’ battığı ve ‘ateş aldığı’ söylenen başka bir tanker kaldı Asor Adaları açıklarında. Ne kadar üzülmeliyim buna eğer kaptan tayfasıyla kurtulmuş ve yarına dek bitecekse yangın? Ama eğer zavallının biri kalmışsa güvertede duacısı olurum (düşüncem genel) sulara batan ve ateş alan, altı ay sonra hâlâ yanan birkaçı için. LIPP BİRAHANESİ Kafamın arkası köşeli bir aynada. Kendime saygım başlar burada, umutsuz bir kafatasıyla. O, iner doruktan oldukça alışkın işi bitirilmiş, arkasında aldatıcı bir görünümün. Daha kötüsü olabilir, abartılmış bir şey, en az direnmenin sınır çizgisi… Bir kıza, henüz oturmuş, açığa vuruyorum Aztek profilimi. Onun kafatası biçimli, çok gergin ama dudakları, gözleri kibirli, fakat gözetlemekte; düşleyin şaşkınlığımı o okşadığında öyle sevgiyle, dönen oyuna kızın parasını sokacak bir kurupiyerinki gibi, eğilmiş kıllı bileğini garsonun. Bu bir yorum sorunu. Onun hareketi fırlar pırıltılı dört köşeye, sınırsız kendi reklamı mı? Ya da başka bir şey, ama bunun için de güzel bir söz var, ‘şoke eden yalnızlığı güzelin’. ERİŞKİN TEK Bir günlük sanki diyetini ödermiş gibi zamanın güncellerim onu ağırbaşlı, sıradan bir ayinle, sanki yakın geçmişe egemen olunurmuş, en son manşetler gibi, sanki, bir kez ve hep, denetim altına alabilirim işleri not düşerek bu hızla giden trende ve inebilirim, yeniden doğabilirim ama isteğim geçer yeniden yazmak için… Kâğıtlar düşer ellerimizden, komşularım ve ben direnemeyiz sıcaklığa, uzağı görememeye, sürekli ritme manzarayı gölgelediğinde sis. Sallanarak uykuya dalmış yerleşiyorum devinen her şey gibi, başım kayıyor daha aşağıya oturduğum yere doğru, düşüncem içine tekbenliliğin, sımsıkı bir kabuğu yalnızlığın, dalıyorum yavaş yavaş okyanus tabanında bir faya. Yolcu oluyorum eskilere, evrimin bin yılının içinden bıyıklı balığa, karanlık akıntısında tek arzumun oyalanmak için kesintisiz devinimde arkasında hüzünlü pencerelerin ve yağmur kamçısının. ÇALIŞMA Ne zaman başlayacağız? Alabildiğine tertemiz silinmiş çatı penceresinde milyarlarca milyarlarca yıldız var ve iskemlelerimiz oluşturuyor sıkı bir dostluk çemberi ateşle. Hazırız çalışmak için, beklediğimiz an bu an. Bir sınama, yanılma gününden sonra, tam bir zafer ve huysuzluk hali, bebeğimiz üzgün ve süt gibi sakin. Direnen evimiz neredeyse erinçli, hiç olmayacak kadar dingin. Kafayı bulmuşuz tütün ve İrlanda çayıyla, bir duvar dolusu kitap var okunacak, önümüzde lamba ışığıyla aydınlanan saatler, iç karartıcı sesler, içeri girmek isteyen. Şimdi başlayabilirsek tüyler ürpertici soğuk, ama burası ılık ve oturuyoruz kıpırdamadan, düşüncelerden esriğiz. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 964 SAYFA 23