27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

...KISA KISA... Ë Hüseyin MAHİR “ ...bu şiirleri; büyümüş bir çocuk yazdı./ ... / Çocuk gözü, çocuk duyarlığı, çocuk şiirliği, çocuk sıcaklığı yol gösterdi ona...” Bunları, daha ‘sunu’sunda, çocuksu, ‘saf’ça ve ‘duru’ca dile getiren sevgili Yetkin ARÖZ’ün “Evi Yıkılacak Sarmaşığın” adlı kitabı için; esasen başkaca bir söze gereksinim yok! Ancak, çocuk sevimliliğindeki bu kitabı henüz görmemiş, okumamış olanlara tattırmamak da haksızlık olur... Aröz, bu kitabına; Atatürk, kitap, okul, öğretmen, aile, doğa, hayvan, tarih vb. konuları kalemiyle çocukça nakışlarken, Sueltürk de; resimleriyle çocukça renklendirmiş onları. Kitap; 49 şiir, 56 resimle desteklenmiş. Eğitimciressam Muhip SUELTÜRK; Aröz’ün bu şiirlerini sindirmiş olacak ki çok güzel resmetmiş, “resimşiir” çıkartmış ortaya. Teşekkür ve tebrikler ona... Şair Yetkin Aröz, “Bir gün çıkagelir/ Bir kitap kurdu” diye başlatmış dizelerini ki, sanki çocukları tüm kitaplara aç kurt gibi saldırtmak istemiş ve “Açılır kapıları yüreğinin/ ... gülümser yüzü” diye de bitirmiş o dizeleri. İlk öğretmeninin tahtaya çektirdiği ilk çizgiyi unutamamış, atardamarım dediği Türkçe ona, ana gibi kokmuş. Memleketi bilge güzelliğiyle kucaklayan Atatürk’ün gözlerinde erimiş. Sorusu olsun çocukların diye dilekte bulunmuş, sadece çocuklara değil büyüklere de karne verilmesini sorgulamıştır. SEVGİLİ HÜZÜN Çocuk yürek(li)lere; sevgilihüzün, hüzünlüsevgi yerleştirmiş durmuş. İçinizden gülümsemeye duruyorsunuz hüznü okurken, ağlamaya duruyorsunuz sevinci okurken; yürek bir iniyor bir çıkıyor; pıtküt, kütpıt... Dayanıyorsunuz, başarıyor Evi Yıkılacak Sarmaşığın ışıklar gibi/ Ayrılık görmesin sevdikleri” (deniz feneri, s. 107) ÇOCUK GÖZÜYLE Çocuk gözüyle büyükleri, büyük gözüyle çocukları şiirleştirmiş. Nine ve dede gözüyle çocuğa, çocuk gözüyle nine ve dedeye bakmasını, onların özlem ve isteklerini şiirine yerleştirmesini bilmiştir: “Çocuklar ‘dede’ diye çağırıyorlar beni/ ... Biliyorlar belki de/ Onlardan daha çocuk dedeleri” (s. 23), “Eliyle gösterdi dedem/ Görünce kanat vuran bir kuşu/ Ha... ba... bu... ba bu.../ Günlerden bir gün/ ... / Dedemden önce söyledim/ Görünce o uçan kuşu/ Ha ba bu ba bu.../ En uzun konuşmam oldu” (s. 55), “Kucağına koşarım hemen de/ Sarar sıcaklığımı kollarında/ Öpücükler kondurur/ Mutlanır uçarım göklerimde/ Ninem benim, benim ninem/ Sığdıramam yüreğime” (s. 61), “Bir tek ninem/ Gelir bulurdu bizi/ Sevecen ve kararlı/ Tutardı ellerimizden” (s. 63), “Dedem güzel insandı benim/ Sevgi gözleri vardı/ Işıl ışıl sevecen/ Hep yarınlara bakardı” (s. 119). ‘Büyümüş Çocuk’ Yetkin Aröz’ün; kısa dizelerle ördüğü, çocukçocuk coştuğu “Evi Yıkılacak Sarmaşığın” adlı sevimli kitabını, sadece çocukların(ızın) değil, siz ‘büyümüş çocuklar’ın da okuması gerekiyor. Çocukları tanımak için, anlamak için, belletmekdüşündürmek için, bir şeyleri kavratmak için... Okumalısınız; “Yürümek için kardeşliğe barışa/ Ak çıkarmak için yüzümüzü” (s. 25) “Karne dediğin yaşamın/ Koca dershanesinde olmalı/ Küçük büyük herkes/ Notlarını birer birer almalı” (karne vermeli büyüklere de, s. 25). ? Evi Yıkılacak Sarmaşığın (Büyümüş Bir Çocuğun Şiirleri) / Yetkin Aröz/ Broy Yayınevi/ İst., Ocak 2008/ 120 s. Yetkin Aröz sunuz yaşamayı: “... Çocuklar sağlıklı/ Çocuklar güler yüzlü/ Çocuklar sevinç gözlü/ Nerdesin iyi yürekli Tanrım/ Çocuklar ölmemeli” (ölmesin, s. 13) “Sabahları babam götürürdü/ Beni okula/ ... / Simit param cebimde/ Koşup girerdim/ Okulun kapısından/ Bilirdim/ Bakardı ardımdan” (ben onu, s. 29) “Evi yıkılacak sarmaşığın/ Haberi yok olacaklardan/ ... / Bir şeylerden haberi yok/ Açıyor tomurcuk” (evi yıkılacak sarmaşığın, s. 39) “Şanslı bir çocuksun sen/ ... / Senin doğduğun ülkende/ Hemen ilk ağızda ölüyor/ doğumluların üçte biri/ ... / Sarıl Didem bebek sarıl/ Annenin sıcaklığına/ Mutluluğu tat minik ellerinle/ Öyle hep gülümse” (didem bebek, s. 73) “Cami avlusunda çocuklar/ Hiç düşünmezler ölümü/ ... / Bir acıdır saplanmaz yüreklerine/ Ağaçların gölgesinde yaz günü” (cami avlusu, s. 77) “Çocuğun gözyaşları inci tanesi/ Dökülürken yanaklarına/ Dökülürken bir acıya bir özleyişe/ Dökülsün yaşlarınız sizin de/ İnsin yüzünüzden sessizce/ Bırakın insin/ Yıkayıp yunmak için yüreğinizi de” (bırakın kendinizi, s. 101) “Bir deniz feneriyim ben/ ... / Işık ışık uzatırım gözlerimi/ ... / İsterim ki her zaman açık olsun/ Aydınlık olsun yolları/ Varsınlar uzak limanlarına/ Yaktığım Hep ile Hiç Arasında Ë M. Güner DEMİRAY katıyor. Dizelerindeki ses uyumu müzikal bir ritme yol açıyor. Bu dünyadan kim geçti, nasıl, ne zaman geçti, “Fikrimin ince gülü” söyleyin nerde açtı? Beşiktaş Vişnezâde ve en çok da Pangaltı Bir gülün kokusunu tüm İstanbul’a saçtı. ... Sevdalı mıydı? Elbet! Ne var ki Ahmet Necdet Diye sevdiği kişi Hiçkimse’ydi, bir Hiç’ti. Adı Ay’dı, Somay’dı bir yıldız olup kaydı, Kanatsız bir melekti, birden sonsuza uçtu. (s. 2223) A hmet Necdet “20002008” yılları arasında yazdığı şiirleri Hep ile Hiç Arasında adlı yapıtında topladı. Bu şiirleri de süzme bal tadında. Çağdaş gazeller, hoyratlar, tuyuğlar ve dörtlüklerden oluşuyor şiirler. Gelenekle çağdaşlığın biçimlendirdiği söyleyişlerle yeni bir şiir atmosferi yaratmış şair. Yetkin bir sentezle kendi kişilik ve biçemini bu koşuklara ustaca yerleştirmesini bilmiş. Şiirlerde ince bir felsefi düşünceyi de görebiliyoruz. Hep ile hiç ne demek? Bana göre hep varlığı, hiç yokluğu simgeliyor. Yaşama bu gözlükle bakıyor Ahmet Necdet. Gizemci bir duyarlılığın çağdaş doruklarda yeniden yorumlanışı olsa gerek bu sözcükler. Ayrıca gizemli ve ölçülü bir anlatımla diyalektik bir anlayış da yaratılmış. Aşk, sevda, dünyevi istekler, yaşam ve ölüm izlekleriyle bilinçaltı dediğimiz giz perdesinin açılımını gerçekleştirmiş. Öz ve arı bir şiire varmaya çalışmış. Dizelerde iç ses zenginliği göze çarpıyor. Uyaklar, lirik yapıya ses yönünden olumlu bir katkı sağlıyor. Metinlere bakacak olursak ilk şiir “Şiirimizin En Önemli Eleştirmeni” adını taşıyor. Bu şiirde kendini şiir eleştirmeni sanan kişiye göndermeler yapıyor, ona tepki gösteriyor. Bir tür taşlama bu şiir: Al beni İstanbul’da bu beni Çıldırtacak dediler Bu sendeki albeni (s. 12) Geldim Kendimi âşık kıldım Aşk müşkildir dediler En az bin kere öldüm (s. 12) Ahmet Necdet aynı zamanda çağdaş bir gazel ustasıdır da. Bu divan yazını geleneğini yeni söylemlerle varsıllaştırıyor, bu türe Türkçenin gücünü ve güzelliğini Sevgili eşi Nilgün için de yazar... Daha çok dörtlüklerle seslenir ona. Şairin izleği çok zaman aşktır. O pencereden bakar yeryüzüne. ... Sen ey güzel uyumu tüm uyumsuzlukların, Beni üzme, gönendir, elinin üstünde tut, Dün böyle sevmiştin ya, bugün değilse yarın, Beni bende bırakma, sende kalmakla avut! (s. 33) Tuyuğlar da mani biçiminde aruzla yazılmış koşuk. Şair yeni yaratılarla bu türe çağdaş bir anlam katıyor. Gözemci bir düşünü aşkla tümleyerek yeni bir estetik yapıya yöneliyor. IV Sen tinsel bir şafakta duruyordun, Orda Baudelaireperest bir şiir kurdun, Gördüğüm düş mü, yoksa gerçek mi: Canımsın dedin, canevimden vurdun! (s. 37) Kısaca söylemek gerekirse, Ahmet Necdet’in şiirleri okunmalı. Hele bu anlamsız şiir yazanların ortamında şairimiz bizi gerçek şiirle tanıştırıyor. Ürettiği ürünler yüreğimizde pırıl pırıl yanıyor. Şairin vicdanı, Ahmet Necdet’in şiirinde can buluyor. ? Ahmet Necdet Şiirimizin en önemli eleştirmeni Şuranın ayak bağı/ pasaklı cenini Evirgeni/ çevirgeni/ banka kemirgeni Şiirimizin en önemli eleştirmeni (s. 11) Hoyrat, halk yazınımızın önemli bir türü, bir mani çeşidi. Elazığ, Güneydoğu Anadolu ve Irak Türklerinin geleneksel şiiri. Ahmet Necdet bu türe çağdaş bir renk veriyor: SAYFA 18 Hep ile Hiç Arasında/ Ahmet Necdet/ Artshop Yayınları/ 46 s. ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 966
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle