Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
M. Şehmus Güzel’le ‘Abidin Dino’ ‘Abidin’in insani boyutu siyasi angajmanından geliyor’ Ë Uğur HÜKÜM ürkiye hafızayı pek sevmeyen bir ülke, daha doğrusu geçmişi işine geldiği gibi hatırlamayı yeğleyen bir toplum. Bugün iyimser ve yapıcı bir bakışla yaklaşacak olursak geçmişini henüz keşfetmeye başlayan bir toplum, bir ülke, bir kültür. Siz bu kültüre alışkın olmadığımız zenginlikte bir eserle benzersiz bir katkı getiriyorsunuz. Özgün sanatçı, eşsiz kültür adamı, büyük insan Abidin Dino’nun hayatına ilişkin, Fransızların deyişiyle bir “pavé”, kaldırım taşı diyebileceğimiz üç ciltlik bir çalışma ürettiniz. Bu çalışma, bu kaldırım taşları, bu tuğlalar, işte o hafızasız topluma bir ‘taş atma’ olduğu gibi hafızasına benzersiz bir katkı; yeni yeni inşa edilen bir yapının gıdım gıdım yükselen duvarları... Abidin Dino ile ilk karşılaşmanızdan, daha doğrusu ilk karşılaşmalarınızdan başlayalım. Siyasal bilgiler doktoramı hazırladığım Aixen Provence kentinin önemi benim için sadece 45 yıllık bir zamanı orada geçirmem değil, Abidin Dino ile Güzin Dino’ya da orada rastlamamdır. 1972’de Abidin ve Güzin’le bu kasabada karşılaştım. Elbette Abidin’in ismini ve yaptıklarını önceden biliyordum. Örneğin 1966’da Londra’daki Dünya Futbol Şampiyonası’nın belgesel filmini gerçekleştirmişti. Ve büyük bir sinema başyapıtı olarak “Goal” Türkiye’de “Altın Goller” adıyla gösterilmişti. 19661967 başında biz bu filmi Ankara’da Gölbaşı Sineması’nda izlemiştik. İşin ilginci şu tabii: Filmin sonunda “Directed by Abidin” yazdığı zaman salondan müthiş bir alkış kopuyordu ve herkes Abidin’i tanıyordu. Daha da ilginci şuydu: Sinemanın önünde upuzun kuyruklar oluşmaya başladı, çünkü Abidin Dino’nun filmi diyerek herkes geliyordu. Kuyrukta kimlere rastlanmıyordu ki? Mehmet Ali Aybar, Behice Boran, Sadun Aren, Türkiye İşçi Partisi’nin bütün yöneticileri, bu arada Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin öğrencileri, işte arkadaşlarımız, hepimiz kuyruktaydık ve filmi birlikte izliyorduk. ABİDİN DİNO’YLA KARŞILAŞMA Abidin Dino’yla birebir karşılaşmanız nasıl oldu? İlişkiniz nasıl sürdü? Abidin’le ilk karşılaşmam 1972’nin bir yaz ayında oldu. Yaz Aix’te festivaller ayıdır. Aix, Akdeniz kıyısına yakın, çok şirin bir kasabadır. Yazın nüfusu iki hatta üç kat artar, normal nüfusu 3040 bindir, 40 binin yarısı da öğrencidir, yani aynı zamanda bir öğrenci kentidir. Yazın nüfusu T “Adana yıllarından İstanbul’a, oradan Paris’e uzanan otuz iki kısım tekmili birden maceralarıyla Abidin’le dünya kadar şey konuştum. Sohbetlerimizde davetliler arasında Pierre Loti’yi, Ostrogorg ailesinin bütün fertlerini ve misafirlerini, Georges Simenon’u, Fikret Muallâ’yı, Neyzen Tevfik’i ve elbette Arif Dino’yu ve diğerlerini bulabilirdik. Sonra Paris yılları: Yani Kzara. Picasso, Elsa, Aragon… Ve Güzin. Her yerde her zaman. Ondan çok şey öğrendim. Abidin, 20. yüzyılın en önemli tanıklarından biriydi… Ressam, heykeltıraş, gazeteci, karikatürist, yazar ve saati gelince şairdir Abidin. Birçok arkadaşının yapıtını Fransızcaya kazandıran bir çevirmendir de… Yaşamın bütün belalarını tattı, güzelliklerini es geçmeden. Güzel yaşadı Abidin. Hiç ölmeyecekmiş gibi. Abidin biraz da hepimizin öğretmenidir. Onunla söyleşilerimden, izlenimlerinden ve Abidin Dino için yazılanlardan oluşturduklarımı sizinle paylaşmak istiyorum. Hem Abidin’i bir kez daha ve hep beraber anabilmek için hem de ona bir arkadaşlık armağanı sunabilmek arzusuyla. Anılara saygı gerek çünkü. Anılar uçup gitmesinler. Uçup gitmeden önce iz bıraksınlar bir yere: İşte buraya, bu kitaba…” demiş M. Şehmus Güzel ‘Abidin Dino’ kitabında. Güzel’le kitabını konuştuk. SAYFA 14 Abidin Dino’yu gerçekten ilk bakıştaki ve insanı yönüyle son derece güzel çizmiş Şehmus Güzel. Kitapta çok hoş ayrıntılar var. hem artar hem de çok renkli kozmopolit bir yapıya bürünür, İngilizler, İrlandalılar, Amerikalılar, İtalyanlar gelir kente. İtalyan kökenli insanlar da vardır öteden beri Aix’te. Bu kent aynı zamanda Emile Zola’nın babasının ve Emile Zola’nın çocukken yaşadığı kenttir. Ünlü ressam Cezanne’nın kentidir. Aix’e çok yakın şirin Harmas beldesinde, Cezanne’ın yazlık atölyesini kurduğu bir çiftlik vardır. Abidin’lerin oraya gelmesinin nedeni o çiftliğin, yani Cezanne’ın bir zamanlar sahip olduğu çitfliğin, yeni sahiplerinin Mikaelis’ler olmasıdır. Cecil Mikaelis ve eşi Liz. Liz’in de aile tarafı Osmanlı’ya, Osmanlı hanedanına dayanır. Abidin’ler Mikaelis’lerle Paris’te komşu oldukları için yaz tatillerinin bir kısmını da birlikte Harmas’ta geçirirler. İşte 1972’nin o yaz günü böyle bir tatil anına rastlar. Aix’te Trabzon folklor ekibinin bir gösterisinin yapılacağını duymuştuk. O gece, Aix’e ilk kez yabancı işçi olarak ayak basan bizim Lazlardan Hasbi ve “Uzun” Ali ile gösteriye gitmeye karar verdik. O sıralar Aix’te epey Karadenizli arkadaş yaşıyordı. Zavallı Ali, adını andıkça üzülüyorum, çünkü maalesef Ali’yi otoyollar yuttular. Fransa’da bizim işçilerimiz o sırada Aix ile Nice arasındaki otoyolun inşasında çalışıyorlardı. Trabzonlu Laz Hasbi “Hocam” dedi, “Biz bu gösteriyi kaçıramayız ta Trabzon’dan gelmişler bizimkiler. Burada bir folklor gösterisi yapacaklar bizim de gitmemiz lazım.” Tamam, dedim. Hasbi, Uzun Ali ve bendeniz, o gece tiril tiril giyindik ve gittik. Oturuyoruz. Hepimiz çok heyecanlıyız. Fakat bizden daha heyecanlı biri daha var. İşe bakın, o da tam önümüzde oturuyor. Bir bayan, mini minnacık, şirin, güzel. İlginç bir ritüel içinde dalgalanıyor. Her gösteriden sonra kalkıyor koşarak neredeyse sportif adımlarla gidiyor sahnenin önüne kadar. Orada durup fotoğraflar çekiyor. Sonra yeni gösteri başlamadan önce yine neredeyse koşar adım yerine dönüyor: Gözümüzden kaçması mümkün değil. Sonra ara veriliyor o sırada müthiş bir alkış var, bizim hanımefendi yine fotoğraf çekiyor ondan sonra aynı şekilde tıpış tıpış koşarak geliyor yerine oturuyor, gösteriyi izliyor, sonra yine kalkıyor, gidiyor geliyor ve bu sürüyor. O zaman bu kim ki diyorum ve dikkatlice bakıyorum bu kadına ve yanındaki adama: Aaaa, bu Abidin Dino kardeşlerim, yanındaki heyecanlı kadın da Güzin Dino. Rastlantının bu kadarı da sadece filmlerde olur hani. Gösterinin sonunda kalktık ve ben hemen, “Siz Abidin Dino değil misiniz?” diye sordum. “Evet, ben Abidin’im” dedi. Abidin öyle ‘Sayın’lı mayınlı, siz’li bizliyi tercih eden bir insan değil ve hemen yüzyıllık arkadaşmışız gibi kaynaştık birbirimize. Ben işçi arkadaşlarımı tanıştırdım. Abidin de bizimle beş saat kalamazdı. Orada bir ¥ CUMHURİYET KİTAP SAYI 966