08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? İlhan Berk’in gördüğü ? Müjde BİLİR “G ördüm zamanı gördüm boşluğu gördüm gençliklerini.”… “Gördüm de söylüyorum sonsuzluk her yerdedir.” diyordu İlhan Berk. “Kuşların Doğum Gününde Olacağım”da büyüttüğü sonsuzluk evrenini, “Adlandırılmayan Yoktur” kitabında “aforizmalar”ıyla aydınlatmıştı bir süre önce. Bu kez de tümceleriyle aydınlatıyor. Son kitabı “Tümceler Geliyorum”da tümcelerin çağrısını duyuyor, duyuruyor İlhan Berk. Dünyaya, oluş'a, olmayış'a, sonsuz boşluğa bu kez de tümcelerin gözüyle bakıyor: “Daha öteyi görür /tümceler, bizden.” (I.Bölüm, 4. Tümce) İlhan Berk, dünyada oluş'un yanı sıra “görme” olgusunu da sorunsallaştırmıştır. Gören ile görülen ilişkisinde keşfettiği mucizedir onun şiirini var eden. Değil mi ki “görme”, “sözcüklerden önce gelmiştir”.(John Berger) , İlhan Berk'e göre de şair: “her sabah dünyaya bir anlam vermek için kalkan”, “bakan”, “gören” kişidir. Ama “bakma”nın, “görme”nin yüklendiği anlam ona yetmez: “Göz, görünene ayarlanmıştır, depoladığı, sakladığı, (gerektiğinde de) onunla varolandır. Görünmeyene kapalıdır göz, görmez, belki de istemiyordur. Kimbilir? Görünmeyeni görmek, ona eğilmek, onu görünür kılmak gözün işi değildir. Düşündüğü olabilir mi? Belki. Göze öngörüyü şairler yükler.” der. (Ben İlhan Berk'in Defteriyim) Nedir İlhan Berk'in öngörüsü? Nasıl bir sürecin oluşumudur? Ona göre gözün görüş alanı şairi sınırlayan bir çemberle çevrilidir. Bu çember şairi mutlak biçimde kapanmaya mahkum eder. Bu sınıra başından direnir, karşı gelir İlhan Berk. Felaketi görmüştür. Belki de bu yüzden “Göz için yeni bir şey yok. // Korkunçluk bunda.” (Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum) diyecek ama bıkmadan usanmadan imgelemin ışığını görünmeyenin üzerine yöneltecektir. SONSUZ BİR GENİŞLİK Aklın soğuk mantığı yoktur onda. Ruhun, sezginin, içgörünün ışığı ile aydınlattığı dünyayı yeniden görür ve yeni oluşumuyla bize de gösterir. Onun görme açısı, sadece bilineni (görüneni) değil, bilinmeyeni (görünmeyeni) de içine alacak sonsuz bir genişliğe ayarlıdır. Oysa “Bilme, bir ölçeğe göre ölçmedir. Ölçek olmadan, yani sınırlandırma olmadan bilgi olmaz.” demişti Nietzsche. Ama bilmenin de bilinmezin de sınırı yoktur İlhan Berk için. Bir “Anlatı doymazı” olarak açlığını, bu ölçüsüz bakışıyla beslemektedir: “İnsan gizlidir.//Bilinmeyen / Bilinene dönüşsün!” der. (I.Bölüm 7.Tümce) Yalnızca insan değil kuşkusuz, örtülü SAYFA 6 olan, kendi doğasına kapanmış olan her şey, uçsuz bucaksız derinlikler onu kışkırtır. Bir çakıl taşından “varolup da varolamayan tanrı”ya değin, gizemli bir dünyaya büyülenmiş bakar. Bu bakışı Mahmut Temizyürek, “İlhan Berk: Uçtaki Yeni” başlıklı yazısında “bir gezgingöz” olarak tanımlıyor: “ (...) yeryüzünde ve gökyüzünde var olan her nesne, soyut ya da somut her varlık, düşünülmüş her şey, yazılmış her şiir şairin gezi alanı olarak tasarlanmıştı; “Benden habersiz bir şiir asla yazılamaz” diyecek kadar. Hızla geçip giden değil, içe ve dışa doğru, dikey ve yatay gezinen, bazı anlarda uzun uzun duran bir gezgingöz.” (Radikal Kitap Eki, 13 Temmuz 2007) İlhan Berk için “görme” başlıbaşına bir varlık nedenidir aynı zamanda: “(...) Baktıkça varım, baktıkça var ediyorum.// Buyum ben.” demiştir. (Adlandırılmayan Yoktur) Çünkü görme, orada… o an'da bulunma bir çeşit “karşılaşma”dır. Ve sonsuzluk, bu olanı yakalamaktır. Suyu görüyoruz dediğim zaman böyle bir yere geliyoruz.” (Varlık Dergisi, Ocak 2003) Şiirden beklentisi bir bilim insanının beklentisi gibi algılanabilir; bir yanı budur ama bundan daha samimi tavır Berk'in kaygısıdır. Bilimin nüfuz edemeyeceği alan dünyanın, şeylerin varoluşunda kendiliğinden ya da bakan gözün etkileşimiyle görülebilen hallerdir. Bu hallere bizi götürürken aynı söyleşide şöyle demişti: SİHİRLİ SÖZCÜK ‘BİRDENBİRE’ “ (...) Bazen kırk yıldır masanın kıyısında duran bir taş, yahut bir kalem, hiç düşmeyecek diye bildiğimiz o taş, o kalem düşebiliyor. Ben böyle olaylarla çok karşılaştım. Yani nesne kendi durduğu yerde bir serüveni yaşıyor, diye düşünüyorum. Geçende bir resim kendiliğinden düştü aşağıya. Bu beni çok afallattı. Diyelim ki ipi çürümüştür onun için düştü. Ben böyle bakamıyorum ona. Nesne düşmek istemiştir ve “Tümceler Geliyorum” aracılığıyla gördüğümüz dünya, bir şairin dünyada oluş serüveninin aydınlanmasıdır. O dünyanın her bir ayrıntısına düştüğü kayıttır İlhan Berk'in tümceleri. an'ın, şimdi'nin olağanüstü gücündedir. Bir şair olarak, bu karşılaşmada gördüğü her şeye görünmek ister İlhan Berk. Çünkü onun bir şeyi görmesi kendi ”görünebilir”liğinin, bir başka deyişle varoluşunun kanıtıdır aynı zamanda. Nesnelerin ona “bizden biri” demelerini istemesi bundandır. (Şeyler Kitabı) İşte bu “görme”nin, “görünme”nin oluşu, vurgusudur İlhan Berk şiiri. Onun imge evreni bu “görme biçimleri”yle varolmuştur. “Şeyler Kitabı”yla ilgili yaptığımız bir söyleşide şöyle demişti: “(…) Ben isterim ki şiir bilinmeyeni kurcalasın. Biliyor olduğumuzu sandığımız şeyleri de yeterince bildiğimizi sanmıyorum. Örneğin su, diyoruz. Suyu, ne olduğunu biliyoruz. Aslında onu da bir masaya yatırırsak, bilmediğimiz bir yığın şey çıkar karşımıza. Görünen tabii ki beni çok ilgilendiriyor. Fakat görünenin ötesinde de bir yer var. Sanırım şairlerin işi de o görünmez düştü, diyorum.” Bu hallerin betimlenmesi şiir için bir heyecandır İlhan Berk'te. Varlığın, nasıl olduğuyla değil, olduğuyla ilgilenmesi kaçınılmazdır. Bu etkileşim neredeyse “birdenbire” olur ve “birdenbire” sihirli bir sözcüktür dilinde. İlhan Berk'in beklentisi, özlemi açıktır: Bilinmeyenin karanlığı, görünmeyenin gizemli yüzü şairin imgeleriyle aydınlanacaktır. Oysa “bilinmeyenin serüveni” bir şair için her zaman riskle doludur. Farkındadır bunun. Bu riskli dünya onu yeraltına, karanlık dehlizlere, bilinçdışına, sonsuz boşluğa, imkansız labirentlere sürüklese de vazgeçemez bu tutkudan… Ama her defasında bir “yenidoğan” olarak çıkış yolunu bulmuştur. Çünkü İlhan Berk için “bakmak” bilinen sınırın ötesine geçmek ve orada yeni bir görüntü elde edebilmekle eş anlamlıdır. Elde ettiği görüntülere o görüntülerin “yüz”üne bakar İlhan Berk. Bu nedenle “yüz her şeydir” onun için, “bi timsizdir”. Bir şair için gereken her şey orada yazılıdır adeta. “Yüz, bir yorumlar yumağıdır. / Okumak gerekir.” (IV. Bölüm 19. Tümce) Bunca yıllık şiir ömründe kayıtlara geçirdiği bu okumalardır. Bütün riskleri kuşanarak, anlamı anlamsızın içinde görebilen, bütün şey'leriyle dünyayı, evreni sobeleyen izlenimleriyle gelişir şiiri. İzlenimlerinin aracı olan dil, “her şey” dir onun için. Ama “hiçbir şey” dir aynı zamanda. Çünkü “Dilin yurdu yoktur.” şaire göre. Bunun için başından beri her türlü tekniği, süreci denemiş, ancak deneyimleriyle asla yetinmemiştir. Şairin bir dua eder gibi “dil”e yakarışı bu yetinmezliğin işaretidir: “(…) (Ayak basılmadık yerlerini benden esirgeme, çok görme bunu bana, sevgili dil.)” (Dün Dağlarda Dolaştım Evde Yoktum) Tümceler Geliyorum, bu gelişimin vardığı sadece bir duraktır. Ama kesinlikle son durak değil. Çünkü onun poetikasında sınır yoktur, son yoktur. Sürekli bir devinime yazgılıdır adeta. Nereye ve nereden bakarsa baksın, ana sorunsalı olan yazıya yeni kapılar açmaya, onu özgürleştirmeye adanmış bir bakışın eseridir. Felsefenin kavramları, metaforlar imge dünyasının kilit taşları olarak gelip yerini alır. Harfler kelimeleri nasıl örüyorsa o da sözcüklerle örmüştür tümcelerini. Ama bir farkla... onun ördüğü tümceler yerinde durmaz. Elde ettiği dokunun belirsizleştiğini, anlamın bir kelebek ömrüyle uçuşup dağıldığını, şair öznenin nesneleştiğini görüveririz. Bütün ördüklerini bir bir sökerek başa döner şair. Çünkü ona göre “İyi bir tümce kendisiyle hesaplaşarak,/ kendini yıkarak kurulmalı.” dır. (II. Bölüm 2. Tümce) Bu yıkımın eşiğinde oluşur yiter, aynı eşikte yeniden varlık bulur şiiri. Bu oluşumun doğal sürecinde “dilin bütün uçları”na yöneldiğini görürüz: “dilin delilik, çılgınlık, şizofreni boyutları”... “belirsizliğin egemen olduğu bir yol” ... İlhan Berk serüveninin “aşkınlık” boyutlarıdır. Şair böyle bir noktada “Bir düşüşte görmek kendini:/ Orda yürümek.” diyerek çoktan ilan etmiştir gözü karalığını. Ulaştığı başdöndürücü rakım, yine de sormaktan, araştırmaktan vazgeçmesine engel olmaz. Ancak sorgulamayı derin bir sessizliğe tercih ettiğini de görürüz kimi zaman. Dahası, hiçbir şey söylememe riskini göze aldığını... “Tümceler Geliyorum”, bu anlamda, şairin yarattığı boşluklarla, “yazılan ama görünmeyen” boşluklarla da okunması gereken bir kitap: “Hep boşluğa yazdım ben. / Böylece boşluk her şeyim oldu.” (IV. Bölüm, 20. Tümce) “Tümceler Geliyorum” aracılığıyla gördüğümüz dünya, bir şairin dünyada oluş serüveninin aydınlanmasıdır. O dünyanın her bir ayrıntısına düştüğü kayıttır İlhan Berk'in tümceleri. “Bir bok çukuru olan dünya”ya bir anlam yüklemek.. onu değiştirmek için, yeniden ve yeniden “ilk” görmenin elinden tutan . Şairin “New York Şiiri 1995” te dediği gibi: “Hem dünya dediğimiz bir sokaktır belki de / İlk gördüğümüz.” (YKY Kitaplık Dergisi, Haziran 2007) ? KİTAP SAYI 911 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle