Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ali Püsküllüoğlu ile 'Türkçe Sözlük' üzerine “Kendi dilinin sözlüğünü toplatan ilk ve son ülke olduk” ? Erdem ÖZTOP ayın Püsküllüoğlu, biraz geçmişe gidelim istiyorum. Bundan kırk dört yıl önce, 1963'te başlayan sözlük çalışmasından yol alalım söyleşimize. Nasıl başladı sözlük hazırlama serüveni? Sözlük kavramından bile haberim yokken, ilk sözlüğüm Dr. Mehmet Ali Ağakay'ın hazırladığı, TDK'nin yayımladığı küçücük bir sözlük olmuştu. Kadirli gibi ufacık bir yerde, nereden geçmişse şimdi anımsamıyorum, elime geçmişti. Onu bir roman okur gibi, hem de dönüp dönüp okuduğumu anımsıyorum. Bilgim, kültürüm, dünyam değişmişti. Şiire de ilkokulda başlamıştım, ortaokuldayken “Varlık” dergisinde, öteki dergilerde şiirlerim yer almaya başlamıştı. Yani işim Türkçeyleydi. 1960 yılı sonlarında TDK'de iş buldum, Erdal Öz'le yan yana çalışmaya başladım. O da benim yaşıtım bir öykücüydü, romancıydı. Kol başkanımız da ozan ve deneme yazarı Salâh Birsel'di. TDK'nin Yayın Kolu'nda bir süre bu üç kişi vardık. İşimiz yayın gibi görünüyordu ama uğraş alanımız dildi. Dergiye gelen yazıları da dil yönünden elden geçirmemiz gerekiyordu. TDK'yi yönetenler de, orada çalışanlar da bilim ve yazın dünyamızın önde gelen, ünlü kişileriydi. Elime geçen ilk “Türkçe Sözlük”ün yazarı Dr. Mehmet Ali Ağakay'la aynı çatı altında çalışmak benim için bulunmaz bir şeydi. TDK'de çalışır da insan dille, sözcüklerle, sözlüklerle içli dışlı olmaz mı? O yıllar TDK'nin iyice özerkleştiği, toplumun dil duyarlığının arttığı, Türkçenin özleşmesi akımının büyük bir katılımla benimsendiği yıllardı sanırım. Bugünkü gibi dilde kargaşa, yozlaşma yaşanmıyordu. Dilimizi nasıl daha da özleştirebileceğimizi düşünüyorduk. Üstelik yazarlarımız, ozanlarımız TDK'nin bile önündeydi bu konuda, yeni sözcükler oluşturuyorlar ve kullanıyorlardı. Yazınsal ürünlerde geçen pek çok yeni sözcük TDK'nin “Türkçe Sözlük”ünde bile bulunmuyordu. Üstelik bunların bir bölüğü TDK'nin önerdiği sözcüklerdi. Bunlar için okurlar sık sık TDK'ye başvuruyordu ve kolumuz “halkla ilişkiler”le de görevli olduğu için, onları ben yanıtlıyordum. Yani bir tür canlı sözlük gibiySAYFA 16 S Türkçenin doğru kullanımında sözlüklerin işlevi çok önemlidir. Ama gün geçtikçe, bu edimden uzaklaşmaya başladı insanlar. İnternetin akılalmaz yükselişi bunda büyük etken! Buradan sakın “Artık internetten bakılıyor sözlüğe” düşüncesi çıkmasın! Bilakis, öncelikle değinmek istediğim konu, Türkçenin internetin yanlış kullanıma yönlendirilmesiyle artık gittikçe bozulmaya yüz tuttuğunu söylemek! Bir şeyler yapılmalı! İşte, Ali Püsküllüoğlu bu savaşımda büyük çaba sarf ediyor, dilin bozulmaması, yozlaştırılmaması için kırk yılı aşkın zamandır hazırladığı sözlüklerle düzgün ve doğru okumayazmanın yapılmasını sağlamaya çalışıyor! Kendisiyle, Can Yayınları'ndan çıkan, yüz bin maddeden oluşan o dev sözlük vesilesiyle söyleştik. Püsküllüoğlu'yla Türkçe üzerine, dilin kullanımı üzerine ve sözlükler hakkında konuştuktan sonra, son olarak da şair yanını açalım istedik; bize yeni yazdığı bir şiirini de armağan etti. dim. Sanırım sözcükleri, dilimi sevdiğim için, onun yeni oluşturulan, kullanılan sözcüklerinin bile sözlük dışında kalmasına gönlüm katlanamıyordu. Böylece ilk sözlük çalışmam, onları bir araya getiren küçük bir sözlük olmuştur. Neydi sizi sözlük hazırlamaya iten sebepler? Erdem Bey, Yakup Kadri'nin kendisini “zoraki diplomat” sayması gibi, ben de kendimi “zoraki sözlükçü” sayıyorum. Başlangıçta gönüllü sözlükçü olsam bile. Türkçeyi seviyorum, benim işim onunla şiirler, yazılar yazmak olmalıydı, onun sözlüklerini yapmak değil. Okurların anlamak istediği yeni sözcükler de sözlüğe girmiş olsun diye, yazarlardan kullanım örnekleriyle onları bir araya getiren “Öz Türkçe Sözlük”ü hazırladım. Bu sözlük gerçek bir gereksinimi karşıladı. Hâlâ da karşılıyor. Özel bir sözlük olduğu halde. Kaç kez basıldı, sayısını bilemiyorum. 12 Mart döneminde toplatıldı, kendi dilinin sözlüğünü toplatan ilk ve son ülke olduk. İki yıla yakın bir süre mahkemeye taşındım durdum, sonunda aklandı. Ardından, yine çok özel bir sözlük olan “Yaşar Kemal Sözlüğü”nü hazırladım. Yaşar Kemal gibi bir büyük romancının, Türkçe ustasının, benim de çocukluğumu geçirdiğim yörenin, Kadirli'nin yerel sözcüklerini, deyimlerini yazınsal dile katışının bir belgesi olsun diye. Bu iki sözlüğü gönüllü olarak yaptım. Kimse de düşünmezdi belki. Ama sonraki sözlükleri ben değil “zoraki sözlükçü” hazırladı. 12 Eylül, kurumumuzu elimizden alınca dilimiz ve sözlükçülüğümüz öksüz kaldı. Atatürk'ün Türk Dil Kurumu'na el koyup, onun özerkliğini yok eden, onu sıradan bir devlet kuruluşuna çeviren anlayış, Türkçenin özleşmesini, gelişmesini önlemek istiyordu. Buna engel olmamız, Atatürk'ün Türk Dil Kurumu'nun amacının ve işlevinin sürdürülmesini sağlamamız gerekiyordu. Bunun için eski TDK'liler bir araya gelip Dil Derneği'ni kurduk. Dil Derneği, Türkçenin geliştirilmesi ülküsünü sıcak tutmaktadır. TDK'ye zoralım uygulayarak, var olan yasaları çiğneyip Atatürk'ün kalıtını başka biçime sokarak bunu önleyeceklerini sandılar. Peki, Türk dilinde sözlük yazma serüveniniz nasıl yol aldı? Gerçekten bir serüven benimki. Bir arkadaşımın basımevi vardı, yayınevi de olsun, yayınları da olsun istiyordu, özellikle sözlükler yayımlamayı tasarlıyordu. Öğrenciler için çağdaş anlayışla hazırlanmış sözlükler. Onları da onu kıramadığım için hazırladım. Derken, bir arkadaşımın ilk çocuğuna ad koymuştum, ikinci çocuğuna da bir ad bulayım istedi. Bulduğum adları beğenmedi. Yüzlerce ad hazırlayıp gönderdim ben de, onları da beğenmedi. Çocuğu adsız kalacaktı neredeyse. Bu kez oturup bir Türkçe adlar sözlüğü yaptım, tecimsel olsun, dikkati çeksin diye de adını “Seçilmiş Çocuk Adları Sözlüğü” koydum. Sözlük basılınca, yayınevinin ortağı bile “Kim alır ki bunu!” demişti ama sözlük pek çok baskı yaptı. Çok sattığını görenler benzer adlarla sözlükler yapmaya başladılar, bunlar beşon tane oldu sanırım. Hiç düşünmediler çocuk adı nedir, böyle şey olur mu diye! Ben sözlüğe bu aykırı adı bilerek koymuştum, ama onKİTAP SAYI ? CUMHURİYET 911