Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Turgay Fişekçi ? gediklilerinin ortalamayı düşüren “yapıtları”. Ama bu tür insanların zaman zaman romana ya da şiire de el atması nasıl bu türleri küçültmüyorsa, gezi kitabı üretmeleri de gezi türünü küçültmemeli. Bu alanda neler yapılabileceğini görmek için onların yazdıklarına değil, Yahya Kemal’in, Tanpınar’ın, Enis Batur’un yazdıklarına bakmalıyız. GEZİ YAZILARI Turgay Fişekçi de yukarıdakilere eklenmesi gereken adlardan. Daha önce 2000 yılında, Avrupa’nın her köşesinden gelen bir grup şair ve yazarla birlikte “Edebiyat Treni”yle yaptığı yolculuğu Raylar Üzerinde Avrupa adıyla kitaplaştıran Fişekçi’nin bir süre önce yayımladığı Unutulmaz Bir Andı Görüp Geçtiğim’de de değişik dönemlerde yazdığı gezi yazıları yer alıyor. Kitap “Bağlarda Geçen Çocukluğa Bir Gezinti” adlı kısa ama yoğun yazıyla açılıyor. Bunu okurken aklıma Nabokov’un yazar olmak isteyen bir gence, “Bitkilerin adlarını bilmeyen birisi yazar olamaz” demesi geldi. Çocukluğunda hiç arkadaşı olmadığını, ama büyüdüğü bağ evinin çevresindeki ağaçları birer arkadaş gibi benimsediğini söyleyen Fişekçi’nin bu akça armutları, iğdeleri, çitlembikleri, dutları, bunların arasındaki üzümleri ve babasının sebze bahçesindeki domatesleri, patlıcanları, kabakları, fasulyeleri alabildiğine canlı ve çarpıcı bir şekilde anlatması bitkilerin adlarını bilmemesinin ya da güzelliğini görememesinin söz konusu olmadığını gösteriyor. “SANCILI” GENÇLİK... Kitabın bundaki sonraki yazısı “XX. Yüzyıldan Ayrılırken”de Fişekçi, coğrafyadan sonra, hepimiz gibi, onu da oluşturan ikinci etmen olan tarihe geçip yetmişli yıllarda ve 12 Eylül sonrasında geçen “sancılı” gençliğine değiniyor. Gezileri de bu yazının sonunda anlattığı, yirminci yüzyılın son günlerinde Köln’de başlayıp seller altındaki Paris’te yılbaşı gecesi Eiffel Kulesi’nden atılan havai fişeklerin altından geçerek Anvers ve Amsterdam üzerinden Fişekçi’yi tekrar Köln’e götüren yolculukla başlıyor. Unutulmaz Bir Andı Görüp Geçtiğim’in kalanında, kimi günlük, kimi de köşe yazısı olarak yazılmış gezi yazıları var. Neredeyse hepsi de Avrupa’yla ilgili. Fişekçi kitabının başlarında bir noktada, 12 Eylül’den sonra pasaport alamadığı için Hindistan’daki bir genç yazarlar toplantısına gidemeyişini haklı olarak biraz hayıflanarak anlatıyor, ama gerçek aşkının Avrupa olduğu belli. Öyle onulmaz bir Avrupa hastası ki Paris, Berlin, Roma gibi belli başlı şehirleri dolaşmakla kalmıyor, Oporto, Lille ve Sorrento gibi bir hayli uzak köşelere de sokuluyor. Raylar Üzerinde Avrupa’da anlattığı yolculukta Doğu Avrupa’yı da karış karış geçtiği düşünülürse Türkiye’de bu kıtayı en iyi tanıyanlardan biri olduğu söylenebilir. “TAZE” BİR BAKIŞ Fişekçi’nin Avrupa kültürüyle, uygarlıkla, insan varoluşuyla ilgili olarak bu yazılarda yer alan gözlemleri her zaman ilgi çekici, ama bunlardan da ilgi çekicisi çevresine bakarken gördükleri. Kitabının arka kapağında “Bakıla bakıla eskitilmiş dünyada/ Hiç görmediğimsin” dizelerine yer veren Fişekçi’nin gerçekten de alışılmadık, “taze” bir bakışı var. Okunmaya değer bütün yazarlar gibi o da bize kendi başımıza göremeyeceğimiz ayrıntılar gösteriyor. Hollanda’nın yapay ışıklandırmayla domates yetiştirmek için kullanıldıklarından karanlıkta yıldızlar gibi parlayan dev seralarını, Fransız çayırlarındaki elektrik pilonlarının küpe çiçeklerini andıran fincanlarını, KİTAP SAYI ? SAYFA 20 CUMHURİYET 911