09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İlhan Berk’ten ‘Tümceler Geliyorum’ ‘Hep boşluğa yazdım. Böylece boşluk her şeyim oldu’ İlhan Berk şiirdeki olağanüstü veriminin doruklarında. Ardı ardına geliyor kitapları. Yeni kitabı ‘Tümceler Geliyorum’ üzerine üç yazıdan oluşan bir dosya sunuyoruz. Berk şiirinin tadına ulaşmanızda rehberlik edecektir sizlere. ? Fahri GÜLLÜOĞLU “Bütün tümceler yeryüzünde yabancıdır.” “Adlandırılan dünya (böyle bir dünyaya gelmişse şair) şiirin dışındadır. Bu durumda şaşırtıcılığını yitirmiş dünyayla karşılaşmış demektir şair. Korkunçluk da bundadır. Bundadır çünkü şairler dünyayı adlandırmaya gelmişlerdir. Dünya ancak o zaman anlamlıdır. (Bir anlamı varsa dünyanın.)” (İlhan Berk, Kanatlı At, s. 142143) İ lhan Berk'in Uzun Bir Adam kitabında aktardığı bir deneyimini tutuyorum aklımda: İlkgençliğinde, doğduğu yer Manisa'dan bisikletle İzmir'e yaptığı yolculuk ve ilk kez Deniz'i görüşü. Doğruluğunu sınayabilecek konumda değilim ama, kapalı bir dünyanın aralanması ve denize açılmak fiilidir, bu anıya okur gözüyle iğnelediğim. Sonra, Mai ve Siyah'ın birkaç gün uzun uzun sadece ön ve arka kapağına, kâğıdına bakması ardından çıkıp geldiğini söylediği “Mai ve Siyah” şiirini kaleme alması. İstanbul kitabında insanın işlenme, dile gelme biçimi ve biçemi için, Walt Whitman'la özgür koşuğun en uçlarına gittiğini söyleyişi, bir öğrenci gibi Apollinaire'in dili ve tekniğiyle çarpışması, öğrenciliğini Mallarmé'yle sürdürmesi, Francis Ponge'un nesnelere duyduğu yakın ilgiyle kavrulup, George Braque'ın “Nesne şiirseldir” sözünün de rüzgârıyla her nesneye büyük sevgiyle bağlanması, modern şiirin yalvacı saydığı Ezra Pound'u unutmadan ve Türk şiirinden sadece Ahmet Haşim'i kendi şiirinin kökleri arasında gören İlhan Berk. Ya da, Husserl'den öğrendiğini defalarca vurguladığı, dünyaya hep bir çocuk gibi, “dünyayı bir ayraca alıp ordan” bakışı: Her şeye, dünyayı ilk kez görüyormuşçasına bakan, “çok kollu bir şiir ırmağı” İlhan Berk'in şiirinin diriliğini açıklayabilmek için bunlar birer işaret oluşturabilir, sanırım. Şiire hep sadık kalmıştır İlhan Berk. Her şeyi şiire saklamış, şiirle gidip gelmiş, düzyazıya bulaştığında şiirin duyduğu kıskançlığı şiirle örtmüş ve dile getirmiş, yolu hep şiire açılmıştır. *** Mayıs 2006'da, YKY tarafından “Aforizmalar” alt başlığıyla yayımlanan Adlandırılmayan Yoktur'dan tam SAYFA 4 bir yıl sonra, “Tümceler” alt başlığıyla yayımlanan Tümceler Geliyorum kitabıyla seslendi İlhan Berk. Kuşkusuz, Atlas'ına dâhil tutacağımız bu kitabının adı “tümceler geliyorum” sözünde duyulan tını, ton tamamen İlhan Berk'e özgü bir yankı, bana kalırsa. “Bazı tümceler zehrini yıllar sonra verir” epigrafıyla açılıyor Tümceler Geliyorum. Elias Canetti'ye ait bu söz, gövdenin içine aldığı, yuttuğu tümceleri canlı organizmalar gibi algılamamıza yol açıyor, onların can alıcı varlıklarına dikkat çekiyor. Okuduğumuz, işittiğimiz, kurduğumuz tümcelerin yaşantıya nüfuz etme biçimidir bu aynı zamanda. Yıllarca pusuda bekleyip, organizmaya kendini böyle dayatması da olasıdır tümcenin: “Canlıdır tümceler.” TÜMCE’NİN DOĞASI... Tümceler Geliyorum, 4 bölümden oluşuyor: “Tümceler de Yalnızlık Çeker”, “Uzun Kısa Tümce Yoktur, Tümce Vardır”, “Tümceler Bir Adım İlerisini Bilmeden Yürür”, “Tümceler Yabancıdır”. Bölüm başlıklarıyla tümce'nin doğasına dair ipuçları sunuyor İlhan Berk, desenleriyle de çizginin serüvenini tümcelerin yeryüzüyle buluşİlhan Berk, Fazıl Hüsnü Dağlarca ile... turuyor, bütünlüyor. Tümceyi tanımlayan ama bir çerçeve çizmektense okurun ya da tümcesever'in yoluna taşlar dizen İlhan Berk, tümcenin yeryüzüne işaretler bırakıyor aslında. Bunu “bilinçdışılık, giderek her şeyim oldu” (Tümceler Geliyorum, s. 88) diyerek, bir anlamda pusulasız gerçekleştiriyor. Kendi yolculuğunun hem sus pus, karanlık hem de ışıyan deniz fenerleriyle selamlıyor tümceleri. “Daha öteyi görür tümceler, bizden.” diye yazıyor İlhan Berk. Tümcelerin dünyasına eğilirken yüzünü onların göğüne, dağına dönüyor, tümcelerin yeryüzünü dinliyor. Yeraltını da ihmal etmiyor, bu karmaşanın orta yerinden onların yeraltına da iniyor. Gizli kalmış aralıklara bakmak, kapalı bir dünyanın sesini duyabilmek ve tümce ler gibi bir adım ilerisini bilmeden yürürken daha öteyi görebilmek için. “Dilin delilik, çılgınlık, şizofreni boyutları hep ilgi alanım olmuştur” (Tümceler Geliyorum, s. 70) derken, “Hep, noktasız virgülsüz on sayfalık bir tümce yazmak isterdim. Hâlâ da istiyorum” (Tümceler Geliyorum, s. 101) ifadesinde açığa çıkan bitimsiz arzuya vurgu yapıyor, sanki. KİTAP SAYI ? CUMHURİYET 911
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle