Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? Bana Düşlerini Anlat ? Metin FINDIKÇI C evat Çapan’ın toplu şiirleri “Bana Düşlerini Anlat”* adıyla yayımlandı. Doğrusunu söylemek gerekirse beklediğim kitaplardan biri de bu toplu şiirlerdi. Bir şairi daha iyi tanımak için genç kuşaklara bir fırsattır toplu şiirler. Ayrıca şairlerin toplu şiirlerini yayımlamakla Türk edebiyatına harika bir hizmet yapılmış oluyor. Bu çok gerekli bir adımdır. Cumhuriyetten hemen sonra (25 – 40) yılları arasında doğan şair ve edebiyatçıların arasında Türk şiir ve edebiyatına yön veren birçok kişi bulunmaktadır. Bunlardan birisi de Cevat Çapan’dır; gerek yazdığı şiirlerin özgünlüğü, yarattığı dille şiirine kimlik kazandıran ve gerekse dünya çapında yaptığı çevirilerle Türkiye’ye tanıttığı onlarca şairle şiire ve edebiyata harcadığı emek azımsanacak gibi değil. Yazılacak şiire sabır ister, aslında yazılmayan şiire de sabır ister; şiirin ucu yakalandığı an ne o şairi bırakır ne de şair onu yüzüstü bırakıp çekip gidebilir. Şiir rasgele yazılmayacağına göre sabır ister. Cevat Çapan’da ilk gördüğüm detay şiirin sabrını en içten, en güzel ve en hakkıyla veren şair olmasıdır. Başta şiire verdiği olağanüstü emek bunun kanıtıdır, ama ben bunu demiyorum, demek istediğim şey şu: İlk şiiri ben doğmadan önce yani 1952 yılında yayımlamasına rağmen, ilk şiir kitabını ben yirmi dört (24) yaşındayken yani 1985 yılında (aynı zamanda Necatigil ödülünü kazanan Dön Güvercin Dön) yayımlandı. Tabii bu uzun geçen dönem için birçok kişi birçok şey söyleyebilir, ben buna sabır derim ve sanırım bu durumu anlatan yıllanmış bir şarap gibi en güzel şiir de budur: “Yıllarca mektuplarla yaşadım/Kaçak tütün, yasak yayın/Larla beslendim/ Unutmadım. Unutmadım/En çok yelkenleri özledim/Bozkırın buzlu yalnızlığında,/Dağlar yoktu, dağlar yoktu/Rüzgârlara yaslandım/Çılgın mıydım, tutsak mıydım/Yüreğimde karanlığın?/Kan kurudu/Ben gül oldum açıldım”. Acaba geçtiği 6080 yılları arası ona ters düşen tarih sayfaları mıydı? Yoksa hayat şiiri gibi kutsal bir şeyi bekleten ağır nedenlerle mi doluydu? KİTAP SAYI ZAMAN... Cevat Çapan’ın şiirinde bizleri çoğu yerde çağıran zamandır. Cevat Çapan’ın kat ettiği ve de kaydettiği zamandır bu. Babasının, annesinin ve çocukluğunun geçtiği yoldan not düştüğü veya unutamadığını diyelim, izlerin kokularını bizlere sunar. Bunlardan bir tanesi “Yolcu” adlı şiirin ilk dört dizesi “Darıca’dan Hüdaverdi motoruyla/ her Hıdrellez gittiğimiz Eskihisar/ soluk bir çıkartma gibi/ görünüyor trenden” Babasına, babası için yazdığı birkaç şiirden bir tanesi ise “Pusula”. Bu şiirde hem özlemi hem de uzun bir yaşamın kısa yapılmış tanımını bulabiliriz. Bilen bilir; Cevat Çapan’ın babası Amerika diye çıktığı bu coğrafyadan kendisini Küba’da bulur. Harika bir serüvendir, Cevat Hoca bunu: “Nicedir uzaklardaydım:/ uzak dağlar, uzak kıyılar,uzak/dillerini bilmediğim yaban/insanlar arasında.”; Sonrasında yine babasının ağzından yazdığı “…Sana çocukluğunda anlattığım/Afrika, Amazon, Santiago, Havana/ bütün gençliğimdi benim, olgunluğum” dizelerinde ve uzun yıllarını oralarda geçirdikten sonra Darıca’ya dönüp orada fırıncılık yapması “Doğduğum dönülmez dağ köyüne döndüm/ sonunda, sesiyle uyuduğum/ derenin kıyısına. Toprak dama, tandıra, boğma rakıya” diye anlatıyor. Cevat Çapan aslında, babasının bu güzel serüvenini, çok güzel bir dille şiirlerine dökmüş, bir de bir anı olarak yazsa ne güzel olurdu. Anılarını anlatan şiirlerle sunduğu her zaman parçasında bir de özenli Türkçesiyle harika sözcük seçimiyle çizdiği canlı canlı resimler geçiriyor gözlerimizin önünden. Bu bazen “Yağmurdan Sonra” anımsanan bir andır “Her şeyin yitirtildiği/ ve yol kavşağında/bütün o kalabalıkla karşılaştığımızda,/seni benden uzaklaştıran zamanın/beni sana ne kadar yaklaştırdığını/anlayacaksın” veya “Sıradan Bir Gün”de olduğu gibi: “Buraya, denizi gören bir dağın eteğinde/ dilimde yarı unutulmuş şarkı sözleri,/kulağımda su sesi, suların sesi,/ rüzgâra sarınıp geldim” demesi. Bizlere sunulan bu izleğin kitapta çok daha belirgin dizeler bulmak da mümkün, artık onları da Cevat Çapan ? SAYFA 23 CUMHURİYET 892