Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
? oluşturmaya çalışmakta ve birbirleriyle kapışmaktadır." Sonuç olarak bu çabaların doğruluğu bir yana, Nancy Fraser’in çalışmasının son derece şematik olduğunu söylemek gerekecektir. Donna Haraway’in "Siborg Manifestosu", feminist literatürün en ilginç ve en orijinal metinlerinden biridir. Bunun yanı sıra yeni bir feminizm okuması sunar bize. Onun siborg miti ironik olmakla birlikte ciddidir, ilk önce kutsallaştırılmış şeylere dil uzattığı için ciddiye alınmayı hak eder. Donna Haraway siborg metaforunu kullanarak ironik siyasal bir mit yaratmıştır; "bir siborg, bir sibernetik organizma, makine ile organizmanın oluşturduğu bir melez, kurgusal bir yaratık olmanın yanı sıra, toplumsal gerçekliğe ait bir yaratıktır." Bu mitle kadın ‘deneyimi’ ve kurgusu bambaşka bir hal alır, esasında tahayyülün zaferidir bu. Kadın kurtuluşunda ve ‘ezilmişliğinde’ sınırlar reddedilir, siborg mitiyle birlikte kadın meseleleri bağımsız bir retoriğin içinde kendine yol bulur. Donna Haraway’in siborgu açıkladığı kısımlar doğrudan retoriğin kutlanmasıdır, sonrasında siborglarbilim kurgusundan, siyasal kurgusal (siyasal bilimsel) analize geçecektir. Yazarın çabası, ütopik gelenek içinde sosyalist feminist kültür ve teoriye, postmodernist, natüralist olmayan bir tarzda, cinsiyetin olmadığı (dolayısıyla doğumun da olmadığı) bir dünyanın tahayyül edilmesidir. Siborglar militarizmin ve patriyarkal kapitalizmin gayrimeşru evlatlarıdır, baba nedir bilmezler, babaların hayatlarında hiç yeri yoktur. Şu anki siyasal koşullarda siborg mitinden daha kuvvetli mitler yaratmak çok zor görünüyor. Feminizmde ‘dişi’yi, kadınları doğal olarak birbirine bağlayan bir terim şeklinde öne çıkarmanın hiçbir anlamı yoktur artık. Kadın kategorisi hiç de masum değildir. Şöyle der yazar: "Akla gelebilecek her türlü fay hattının yanı sıra feministler arasındaki (kadınlar arasındaki demeye hiç gerek yok) acı verici parçalanma ‘kadın’ kavramını ele avuca sığmaz bir niteliğe büründürmüş, kadınların birbirleri üzerinde kurdukları tahakküm matrisinin bir bahanesine dönüşmüştür." Kadın hareketinde özdeşlikler değil, yakınlık duymak önemli olabilir, kadın kategorisinin kırılması özdeşliklerin üstüne gidilerek yapılabilecektir. politikaların acilliğini savunur. Bu minvalde, siborg yazarları köken hikâyelerini yeniden naklederek, Batı kültürünün esas köken mitlerini silmekle uğraşmak zorunda kalacaklardır, zira her birimiz bu köken mitleriyle sömürgeleştirilmiş haldeyiz. Feminist siborg hikâyelerinin görevi, komuta ve kontrolü yıkmak üzere iletişim ve bilgi toplamayı yeniden kodlamaktır. Siborg gayrı meşrudur, onun için, işi yapacak ve yararlı olacak tek şey, kimliğinden soyunmuş piç bir ırktır. Ancak ona güvenebiliriz. KİMLİK KATEGORİLERİ Serinin yeni çıkan iki kitabında ise Judith Butler; "Taklit ve Toplumsal Cinsiyet’e Karşı Durma" adını verdiği makalesinde, konuyu şu cümlelerle özetler: '''Lezbiyen teoriler, gey teoriler' deyişi beni hiç rahatsız etmiyor, çünkü kimlik kategorileri hep düzenleyici rejimlerin enstrümanları olmaya eğilimlidir. Bunu söylerken, lezbiyen etiketi altında siyasal faaliyetlerde bulunmayacağımı kastediyor değilim, ancak bu etiketin tam olarak neye işaret ettiği konusunda sürekli bir belirsizlik kalmasından yana olduğumu da vurgulamak isterim. Kaldı ki, kimlik kategorileri beni her zaman rahatsız eden bir çerçeve olmuştur; ben kimlik kategorilerini değişmez ayak bağları sayarım. Gey (ve lezbiyen) kimlikleri heteroseksüellikte içerili olsa bile, gey (ve lezbiyen) kimlikler heteroseksüellikle belirlenmez ya da ondan türemez, keza, heteroseksüellik o kimliklerin içerildiği tek kültürel ağ değildir. Heteroseksüellik, tamamen silmeye çalıştığı ve asla silemediği veya tali kılmaya çalıştığı ama her zaman için önsel bir ihtimal olarak öylece ortada duran homoseksüelliğe derinden bağımlıdır.'' Ve Joan W. Scott; o da "Toplumsal Cinsiyet: Faydalı Bir Tarihsel Analiz Kategorisi"nde düsturunu şöyle açıklar: “Toplumsal cinsiyet siyasi iktidarı kavramak, meşrulaştırmak ve eleştiriye tabi tutmak için sürekli yinelenen bir referanstır. Toplumsal cinsiyet kadın ile erkek arasındaki karşıtlığa işaret ederken bu karşıtlığın anlamını oluşturur. Siyasi iktidarı temize çıkarmak için bu referans güvenilir ve değişmez olmalı, doğal ya da ilahi düzenin bir parçası gibi algılanmalı ve insanlar tarafından inşa edilen bir şey gibi görünmemelidir. Bu şekilde, hem kadın ile erkek arasındaki ikili karşıtlık hem de toplumsal cinsiyet ilişkilerine dair toplumsal süreç iktidarın manasının bir parçası haline gelir. Bu fikri herhangi bir şekilde sorgulamak ya da değiştirmek bütün bir sistemi tehdit etmek anlamına gelir” ? Dans Edemeyeceksem Bu Benim Devrimim Değildir/ Emma Goldman / Çev: Necmi Bayram / Agora Kitaplığı / 144 s. Kadınlar: En Uzun Devrim / Juliet Mitchell / Agora Kitaplığı / 80 s. İhtiyaçlar Mücadelesi / Nancy Fraser / Agora Kitaplığı / 80 s. Marksizm’le Feminizm’in Mutsuz Evliliği /Heidi Hartmann /Agora K./ 80 s. Siborg Manifestosu / Donna Haraway / Agora Kitaplığı / 80 s. Toplumsal Cinsiyet: Faydalı Bir Tarihsel Analiz Kategorisi / Joan W. Scott / Agora Kitaplığı / 80 s. Taklit ve ‘Toplumsal Cinsiyet’e Karşı Durma / Judith Butler / Agora Kitaplığı / 80 s. 892 SAYFA 11 KİMLİĞİNDEN SOYUNMAK Donna Haraway kadın kategorisinin kırılmasında, Chela Sandoval ve Katie King’in çalışmalarından esinlenmiştir. Feminizm sınıflamaları, kadınların formel deneyimden sapmalarını denetlemek için birtakım epistemolojiler ortaya koyar. King ve Sandoval’ın yaptığı, bu temellük etme, sınıflandırma, özdeşleştirme mantığının dışında şiirsel siyasal birliklerin kurulabileceğini göstermeleridir. Bunlar ‘ırk’, ‘toplumsal cinsiyet’ ve ‘sınıf’ üzerinden kurulan tahakkümlerle etkili bir şekilde baş eden birliklerdir esasen. Bu yüzden siborg miti, sosyalist feminizm için farklı bir siyasal mitin kurulmasına örnektir. Siborg feministler, doğal bir birlik matrisi istemedikleri için, hiçbir kurgunun bütün olmadığını savunmak zorundadır. Marksist ve radikal feministler durumlara her zaman kısmi açıklamalar getirmişlerdir. Donna Haraway, artık bilim ve teknoloji toplumsal ilişkilerle iç içe geçtiği için, bilime ve teknolojiye eğilen sosyalist feminist CUMHURİYET KİTAP SAYI