04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? man sizi klişelerden, salt övgülerden kurtarıp gerçeğine davet eder. Yani bu serüven sorunu çözmez, dünyayı değiştiremez ama az da olsa yardımcı olur. TEDİRGİNLİK DUYGUSU Dış dünya tanımınız kitapta.. "Aydın, özgür, ikiyüzlü… Çok uzaklarda, çekici, harika ama tehlikeli ve tehdit dolu… O dünya ki Yahudilere önce "Aşkenaziler Filistin’e dönün diye haykırırken, sonra Aşkenaziler, Filistin’den çıkın!" diyordu… Her yerde her yere uzak kılınmışlık hatta kimi yaşamdan gönüllü sürgünlük sesleniyor satırlarınızda… Hayatların pamuk ipliğine bağlı olması, içe işlemiş tedirginlik ana duygu.. Bu duyguyu çocuk ve yetişkin Amos Oz’un gözünden anlatır mısınız? Ben mültecilerin çocuğuyum ama ben bir mülteci değilim, çünkü benim bir yurdum, bir evim var. Bazı insanlar burasının benim evim olmasından hoşlanmıyor, bazı insanlar benim evimi terk etmemi istiyor. Fakat burası benim evim. Ailem şiddet yoluyla Avrupa’dan ayrılıp Kudüs’e gitmeye zorlandı. Başka çareleri yoktu, bu onlar için yegâne yaşama şansıydı ama yine de çok korkuyorlardı. Avrupa’da Nazilerin yaptığı zulmün benzerini Arapların yapmasından korkuyorlardı. Ben bu korku ve güvende olmama kaygısının hüküm sürdüğü bir atmosferde büyüdüm. Tüm dünyanın beni öldürmek istediği hissiyle yaşamak, asla büyüyemeyeceğim hissiyle yaşamak kolay değildi. Anne ve babamın birçok dil bilmelerine (annem 6, babam 16 dil bilirdi) karşın bana Avrupa dillerini öğretmemeleri sadece İbranice konuşturulmam da bu nedenledir. Avrupa diliyle konuşmak tehlikeliydi özellikle de 40’larda. Eğer Avrupa dilerini öğrenirsem, Avrupa’nın cazibesine kapılıp oralara gidebileceğimden ve Avrupa’da bir Yahudi olarak öldürüleceğimden korkuyorlardı. 1940’larda Avrupa’da Yahudi olmak ölümle eşdeğerdi. Bunca şey arasında ilk öğrendiğim İngilizce sözler de, mandacı İngilizlere attığım "British Go Home" sloganıdır Evet İngilizceyi onları yuhalayarak, aleyhlerinde slogan atarak öğrendim. Bu nedenle bir kitap olmak istedim çocuk aklımla, bir adam değil. Çünkü bir kitap olmanın bir adam olmaktan daha güvenli bir yol olacağını düşündüm. Fakat şimdi kendimi güvende hissediyorum. Bir yurdum var. Yurdum bir cennet değil, yurdumu, politikalarını çok fazla eleştiren bir insanım ama İsrail benim yurdum. İsrail benim evim diyebildiğim tek yer. Bu büyükbabamın, babamın benim için hayal ettikleri, umdukları şeydi. Romanda tam da bu bağlamda geniş bir dünyanın kapılarını aralıyorsunuz. Çünkü sürülen bu insanlar kafalarının içinde, zihinlerinde tüm dünyayı özellikle de Avrupa’yı getirdiler. Beraberlerinde tarih, gelenekler, kültür (ki yalnız Yahudi kültürü değil, Avrupa kültürü de) getirdiler. Bu bir ironi. Avrupa’yı çok sevdiler, zihinlerinde, yüreklerinde taşıdılar ama Avrupa onları kovdu. Bunu o zamanlar anlamamıştım ama şimdi anlıyorum ki bu tek taraflı, karşılıksız, hayalkırıklığı dolu bir aşktı. Onlar Avrupa’yı sevdiler ama Avrupa onları asla sevmedi. Onlar Kudüs’te küçük bir Avrupa yarattılar. Dünya görüşlerini asla daraltmadılar. Bunları yazmalıydım ve yazdım. BENİ ENGELLEMEDİLER... İsrail’de bir barış aktivisti ve yazar olmak nasıl bir şey? Sağ görüşlülerce sevilmiyorsunuz, hain olarak nitelendiğiniz de oldu. Baskılarla karşılaştınız mı? İsrail’deki bazı insanlara göre ben bir hainim evet. Çünkü ben Kudüs’ün İsrail ve Filistin arasında bölüşümünden yanayım. Çünkü ben Filistin halkının geçerli bir sebebi olduğuna inanıyorum. Çünkü Filistinlilerin hakları olduğuna inanıyorum ve saygı duyuyorum. Fakat bu düşüncelerim nedeniyle asla hapse atılmadım, susturulmaya çalışılmadım. Bu noktada İsrail hükümetinin hakkını vermek isterim, benden haz etmeyen sağ görüşlülerin de öyle. Beni hapsetmediler, engellemeye çalışmadılar. Kudüs’ün bölüşümü fikrinden yana olmanızı açar mısınız? Çok çok mutlu olarak, çok çok isteyerek olmasa da paylaşımdan yanayım. Kudüs biz hoşlanalım ya da hoşlanmayalım bölünmüştür. Bu bir gerçek. Dolayısıyla bir gün İsrail’in başkenti Batı Kudüs olacak, Filistin’in başkenti de Doğu Kudüs olacak. Ve bir gün İsrail’de Filistin Büyükelçiliği olacak, Filistin’de de İsrail Büyükelçiliği. Ve biz büyükelçilikten diğerine yürüyerek yarım saatte gidebileceğiz çünkü birbirlerine çok yakın olacaklar. Bu çok harika bir olay değil, belki ama gerçek bu. İsrail ve Filistin konusunun dünyadaki yorumlanışını yeterli buluyor musunuz? Bu noktada uluslararası eylem ve düşün trafiğini nasıl buluyorsunuz? Sanırım insanlar çok basit, basitçe yaklaşıyor olaya. Beyaz ve siyah diye kategorize ediyorlar. İsrail ve Filistin arasındaki trajedi beyaz ya da siyah diye değerlendirilemez. Bu bir trajedi. Bu "doğru ile doğru" arasındaki anlaşmazlık. Dünyada birçok ülke duruma basitçe iyi adam kim, kötü adam kim diye bakıyor. Ona göre sığ bir görüşten yola çıkarak desteklerini, duruşlarını belirleyerek vicdanlarını rahatlatıyorlar. Tüm savaşlarda bu yaşanmıyor mu? Taraf tutmak şart sanılıyor.. Ya da çıkar birliği, ittifaklar da adetten. Bu hiç iyi bir yol değil. Trajediye yardımcı olmak varken. Olaya doktor gibi yaklaşmalılar. Kim suçlu diye sorup taraf tutmak yerine nasıl yardım edebilirim diye sormalılar. Bu bir taraf tutmak meselesi değil, olmamalı. Her iki tarafta kanıyor ve yıllardır acı çekiyor. Dünya nasıl yardım edebilirim diye sormalı. ? Aşk ve Karanlık/ Amos Oz/ Çev: Gülden Şen/ Doğan Kitap/ 646 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 847 SAYFA 17
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle