05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? tadaki diğer gelişmelerle birlikte bir şekillenme olacak. Bizim için ve Bolivarcı devrim için önemli olan, kitle örgütlerinin güçlenmesi ve kendi bağımsız iradesiyle siyaset yapabilmesidir. Chavez, bu aşamada onlarla sağlıklı bir diyalog kurabilirse, kıta ölçeğinde daha tarihsel bir işlev görebilir. DİKTATÖR DEĞİL, REFORMCU RADİKAL ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, Chavez’i Hitler’e benzetti ve tıpkı Hitler gibi seçimle işbaşına geldiğini söyledi. Diyelim ki Rumsfeld ABD bakanı olduğu için böyle düşünüyor. Ama Venezüella’da da böyle düşününler var. Latin Amerikalı yazar Carlos Fuentes de "Chavez, tropikal bir Mussolini" dedi. Bu benzetmeyi yerinde buluyor musunuz, Chavez bir diktatör mü ya da iktidarını diktatörlüğe taşır mı? Carlos Fuentes çok iyi bir yazar olabilir. Meksikalı. Acaba Meksika’da bin yıl tek parti diktatörlüğü yürürlükteyken ve seçim sonuçları hükümet tarafından keyfe keder ilan edilirken ne yapıyordu, ben çok merak ediyorum. İğneyi kendisine, çuvaldızı başkasına batırmalı herkes. Bu bazı ideologların on yıllardır fütursuz bir şekilde propagandasını yaptıkları ideolojinin çöküşünün, kitleler tarafından gerçekleştirilmesi karşısındaki panikten başka bir şey değildir. Neoliberal ideoloji arsızca yıllardır hükmünü sürdürdü ve tam nihai zafere ulaşmış gibi addedilirken; en güvendiği yerde, Latin Amerika’da, çorap söküğü gitmeye başladı. Hitler’in ve Mussolini’nin nasıl iktidara geldiklerini biliyoruz, tartışmaya gerek yok. Onlarla Chavez arasında bir benzerlik kurmak için belki iyi bir edebiyatçı ama kötü bir ideolog olmak gerekir. Peki, sizin de kitapta cevabını aradığınız bir soru: Chavez popülist mi? Popülizmin neoliberal kullanımı tehlikeli bir şeydir. Bugün neoliberal kullanımında, halka bazı sosyal haklar tanıyan rejimlere popülist deniyor. Bunu bir kenara bırakalım. Bizim kastettiğimiz bu değil. Bizim kastettiğimiz, Latin Amerika’da çok yaygın olan türdür. Nedir bu? Aşağıdakilerden yana gibi gözüküp ama aslında, yine kapitalist sistemin bekasını sağlayan yönetimlerdir. Böyle bir tehlike var mıdır diye baktığımızda, zenginliğin bölüşülmesine dikkat edeceğiz. Chavez’in zenginliğin bölüşülmesinde, bir önceki yönetimlere kıyasla, aşağıdakilerin önünü açtığı gerçek. Dolayısıyla Chavez’e radikal reformcu diyebiliriz. Popülist demek, akademisyenler için anlamlı olabilir fakat sokaktaki insan için bir şey ifade etmez. mücadeleler yumağına tanık olacağız. Bu, tıpkı oradaki yerlilerin giysileri gibi, rengârenk zevkli bir yumak. Bu yumağı izlemek gerekecek. Bizden biraz uzak görünüyorlar ama neoliberalizm, küreselleşme dünyayı daralttı. Bu mücadeleler açısından da böyle. Onlar artık bizim komşumuz. Komşuda pişer, bize de düşer; iyi komşuluk yaparsak… Ece Temelkuran’la Venezüella... 21. YÜZYIL SOSYALİZMİ Kitapta, Venezüella’daki siyasal süreç değerlendirilirken ülkenin sosyalist olmadığının sık sık unutulduğunu belirtiyorsunuz. Söylediğiniz gibi, Venezüella kapitalizm ‘tasfiyesini’ henüz gerçekleştirememiş bir ülke. Bu durumu göz önüne aldığınızda nasıl bir değerlendirmede bulunursunuz? Venezüella sosyalist bir ülke değil. Öyle bir iddiası da yok. Oraya doğru yönelmek, 21. yüzyıl sosyalizmini kurmak istiyor. Chavez’in uyguladığı önemli bir politika var: Kimi meseleleri ticari alandan çıkarıyor. Teknik tabiriyle metasızlaştırıyor. Yani neoliberalizmle şahikasına çıkan eğitimin özelleştirilmesi, sağlığın özelleştirilmesi orada yok. Herkes için, kaliteli, parasız sağlık ve eğitim. Bu önemli bir kazanım. Bir tespit de kitabın sonuç bölümünde var, "Devrimci bir kopuş olmadan, ‘devrimde devrim’i sürdürmek, burjuvazinin mülksüzleştirmesini gündeme almadan ve devlet aygıtını da yıkmayı hedeflemeden nasıl mümkün olacaktır? Troçki’den söz ederken Chavez, Troçki’nin yüzyıl önce imkânsız olarak ilan ettiği bir yörüngede dolanmaktadır. Devrimci araçlar kullanılmadan devrimci kazanımlar elde etmek tarihin henüz kabullendiği bir durum değildir." Belki 21. yüzyıl sosyalizmi, sizin bu tespitteki sorunuzun içinde barınıyordur. Belki de tarihin bu durumu kabullenme günü bugündür. Mümkün değil mi sizce? Hayır, mümkün değil. İkisi birlikte barınamaz. İkisi birlikte derken, kapitalizm ve sosyalizmi mi kast ediyorsunuz? Burjuva devleti ile emekçilerin yararına devlet olmayan bir devlet, üstatların dediği gibi bürokratik olmayan bir devlet, birlikte barınamaz. Fakat bu geçiş nasıl olacak? Bunun ritmini tayin edemeyiz. Böyle giderse ateşle baruta benzer, mutlaka yakıcı sorunlar doğurur. Örneğin; halkı silahlandıracağını söylüyor Chavez. Orduyu güçlendirmekle bu farklı şeyler. Halk milisleri kurarsanız, düzenli ordu bir sorun haline gelir. Chavez bizzat, bu çelişkiyi kendi içinde yaşıyor. Tabii ki siyasi rejimi değerlendirmek için bir insanın bulunduğu konumdan değil; oradaki kitlelerin haleti ruhiyesinden, örgütlülüklerinden, bilinçliliklerinden hareket etmek gerekir. Unutmamak gerekir ki, Amerika’nın desteklediği darbe sırasında milyonlar sokağa çıkmasaydı, bugün Chavez yoktu. Gönül arzu eder ki dertsiz tasasız bir geçiş olsun. Fakat çatışmalı, çelişik çıkarlar söz konusu. Bunları telif etmek mümkün değildir. Bu tür güç ilişkilerinde, önemli bir değişimin olması için, beklenmedik siyasi olayların cereyan etmesi gerekir. Onları şu anda kestirmek olanaksız. İkisinin birlikte yaşaması, arzu etmekle de ilgili bir şey değil. Ama bütün ihtiyaçları metasızlaştırdığınız takdirde, kapitalizme zaten yer kalmaz. ? * Simon Bolivar (17831830), Güney Amerika’da bağımsızlık savaşına önderlik eden, bu nedenle kendisine El Libertador (Kurtarıcı) unvanı verilen Latin Amerikalı düşünür. ** V. Cumhuriyet Hareketi (MVR) *** Amerikalar İçin Bolivarcı Alternatif, Chavez’in, Amerika’nın ‘Amerikalararası Serbest Ticaret Bölgesi’ projesine alternatif olarak sunduğu ekonomik anlaşma. **** Telesur, CNN’e rakip olarak, Güney Amerika’da Venezüella, Arjantin, Uruguay ve Küba’nın katılımıyla kurulan televizyon ‘Değişimi devrim olarak yaşıyorlar’ iz halkız, yeniden doğarız ölümlerde." Pablo Neruda, ‘Buğdayın Türküsü’nde böyle seslenir Şili’ye. Bir başka Latin Amerikalı, şair değilse de şiir gibi konuşan bir devlet başkanı, şöyle sesleniyor dünyaya: "...Önümüzde yüzyıllar yok. Bu gezegende yaşayan insanların bir karar vermesi için belki en fazla on yıllar var önümüzde. Ya bu toplumsal ve ekonomik düzeni gerçekten değiştiririz, sosyalizme gerçek bir biçim, yaşama kapasitesi ve bir yol yaratırız, yani 21. yüzyılın yeni, yenilenmiş sosyalizminden bahsediyorum ya da bu gezegendeki hayatın son bulmasına karar veririz." Bu sözler, Chavez’in, Caracas’taki ‘Uluslararası Gençlik Festivali’nde yaptığı konuşmasından.İnsanlık, yeryüzü hâlâ ellerindeyken, tohumlar bırakmalı toprağa. Zamanın dünyayı sömürenlere ait olduğu bir çağda, yarını beklemeksizin yapmalı bunu. Yaşam yarını isteyenlerindir, bekleyenler değil. Dünya Demokratik Gençlik Federasyonu tarafından düzenlenen gençlik festivalinin on altıncısı, geçen yıl Venezüella’da gerçekleştirildi. Festivale katılan gazeteciler arasında Ece Temelkuran da vardı. Temelkuran, Venezüella izlenimlerini ‘Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita’ adıyla kitaplaştırdı. Kitapta yazar, ‘Bolivarcı devrim’e dair gözlemlerini, festivale katılan gençler ve Venezüella halkıyla söyleşilerini anlatıyor. Ece Temelkuran’ın okurlardan bir isteği var: "Kitabı satın alanlar, okuduktan sonra lütfen satın alamayacak birine hediye etsinler" diyor. Çünkü yazarına göre bu kitap, yoksullarla ilgili, yoksulların okuması gereken bir kitap ve onların, birçok insana göre, bu kitaptan daha çok faydalanacaklarına inanıyor. “B ? Mehmet ÇAKIR RENGÂRENK BİR YUMAK Küba ve Bolivya ile Venezüella arasındaki işbirliği için neler söylersiniz? Bu hesapta olmayan bir şeydi. Başlangıçta Chavez ALBA’yı önerdiği zaman, hayal tacirliği gözüyle bakıldı. Şimdi ete kemiğe bürünmeye başladı. Bolivya’da da petrol var, şimdi kamulaştırılacak. Bu önemli bir değişiklik. Venezüella’da mülkiyet alanında çok büyük değişiklikler olmadı. Ama Bolivya’da bunu yapmak zorundalar. Yapmadıkları takdirde yeniden isyan olur. Unutmamak gerekir ki, Evo Morales’ten önceki iki başkanı halk isyanıyla kapıya koydular. Eğer bu kamulaştırma olmazsa Morales’i de gönderirler. Dolayısıyla bu, önemli bir değişim yaratacak. Küba’nın elinde çok iyi bir insan malzemesi var. Bütün bunlar bir çekim merkezi oluşturacak. Karayipler’deki bazı yoksul ülkelerle de ayrıcalıklı petrol anlaşmaları yaptı Chavez. Bu da önemli bir gelişme. Önümüzdeki dönem Latin Amerika’da Meksika seçimleri var, Arjantin var, Brezilya var… Nasıl bir değişim olacak? Eskisinden biraz daha Amerika’dan uzak, biraz daha halka yakın değişimler söz konusu olacak. Kostarika’daki basit değişim, merkezden sağdan merkez sola bile bunu gösterdi. Önümüzdeki bir yılda, iki yılda, üç yılda değil; beşon yılda şekillenecek bir CUMHURİYET KİTAP SAYI V enezüella’ya gidiş sebebiniz ‘Uluslararası Gençlik Festivali’ni izlemekti değil mi? Tabii tabii, festivalle ilgili yazı dizisi yapmaya gittim esas itibarıyla. Ama Venezüella’da başka şeyler yapacağımı biliyordum. Zaten festivali izlemem gereken kadar bile izlemedim. Gitmeden önce adını bildiğim bazı insanlar vardı, onlarla röportaj yapmaktı niyetim. Bu adamlar ne yapıyor? Bu sistem nasıl bir sistem? Becerebiliyorlar mı? Devrim yapabilmişler mi? Bunu kontrol etmeye gittim. Venezüella’ya gidip devrimi yerinde görmüş bir gazeteci olarak, devrimin nasıl gerçekleştiğini söyler misiniz? Halk, devrimi nasıl yaşıyor? YÜZYILIN İLK DEVRİMİ Öncelikle, oradaki süreci ‘devrim’ olarak tanımlamaya başlangıçta epey direndim ben. Kitabın adı da o dönemden geliyor. Petrolden gelen paranın sosyal fonlara aktarılması işinin başında olan Romal Rangel’le konuşurken, o kadar istatistiksel, o kadar ayrıntılı sorular sordum ki; en sonunda sinirlenip "Biz burada devrim yapıyoruz. Bunlara zamanımız yok" dedi. Devrim çok ‘kocaman’ bir sözcük, kolay kolay söylenebilecek gibi değil. Üste kanalı. Hugo Chavez ve Devrimde Devrim/ Masis Kürkçügil/ Agora Kitaplığı/ 172 s. 836 lik bu işin içinde ordu var. Halkın tek başına yaptığı bir ‘devrim’ değil. Ordunun olması giderken de, oradayken de, hatta şimdi de benim kafamda bir soru işareti, izlenmesi gereken bir mesele olarak duruyor. Devrimi nasıl yaşıyorlar deyince… Değişim ve dönüşümü bir devrim olarak yaşıyorlar. Sadece toplumsal sistemdeki bir değişim değil; aynı zamanda insanların kendisinde de bir değişim var. Hayata bakışta, ekonomiye bakışta, yoksul ile zengin ayrımında… Çok yönlü, herkesin kendi fikrinde yaşadığı bir değişim ve dönüşüm var. Her gün, her dakika burada bir şey oluyor bilinciyle yaşanıyor devrim. Herkes işine dalmış, artık heyecan bitmiş filan değil. Aradan yedi yıl geçti, yedinci yılını kutladılar şimdi, o ilgi hâlâ sürüyor. Şimdi soracağım soruya bu cevabınızda değindiniz. Yine de biraz daha konuşmak istiyorum: Orada devrim mi yapılıyor sinyorita? Şu anlamda bir devrim olabilir: Neoliberal dünyadan başka bir dünya olabilir sözü yıllardır söylenip duruyordu. İşte Venezüella, neoliberal dünyada başka bir dünya kurmanın somut girişimi. Bu anlamda bir devrim sayılabilir. Çünkü neoliberal dünya öyle günahlar yarattı ve üretti ki: Özel mülkiyet, çokuluslu şirketler, çokuluslu finans kurumları... ? SAYFA 23
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle