03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

şiirlerini okuduğumuzda algıladığımız sığındığı bir eylem, bir anlamda da proyalnızlıkla, yaşamının genelindeki yaltesto belki. Bu yalnızca babam için genızlık duygusunu karşdaştırmak ne kaçerli değil, birçok kez yaşadığımız bir dar doğru, bilemiyorum. durum. Babanızın kendi geçmisine olan tutkuSize "Sait Faik Hikaye Armağanı'nı sunu ve özsaygısmı biliyoruz. Nitekim kazandıran "Yorgun Anılar Zamanı'nda" Behçet Necatigil denincc de akla onun yer alan "îlk Öyküm" adlı oykünüzde büyülcyici arşiv çalışmalan gclir. Edebi kendinize bir başlama cümlesi arıyorsuyalımızda bıraklığı izdc ve mırasta onun nuz. Bir yazar olarak edebiyat hayatınızgeçmisine duyduğu büyük özlcmitı rolü da tüm baslama cümlelerinizi kaybe/ttğivar mı sızce? niz, kelimelerinizin tükendiği zamanlar Babamda var olan duygu geçmişine oldu mu? duyduğu özlemden çok, geçmişe sahip Bu pek sık başıma gelen bir durum çıkmaktı sanıyorum. Arşiv çalışmalarıdeğil, genellikle başlangıç cümlesi zihnın kökeninde de hep bıı bakış açısı yanimde çok net olarak belirdikten sonra tıyor. Emeğe saygı, geçmişteki çabaları yazmaya başlıyorum. Bir öykü, yazmaya unutmamaya, değerlendirmeye ve unutoturduğumda ana hatlarıyla, içerdiği turmamaya çalışmak... Babamı düşünduyguyla ve kendi diliyle, zihnimde ordüğümde, öncelikle aklıma gelen kavtaya çıkmış oluyor. Ardından defalarca ramlar; sorumluluk, kimseye yük olmayeniden okuyup gözden geçirmeler, kurma çabası ve emeğe saygıdır! gu ve dil ile ilgili düzeltmelere yönelik oluyor. Zaten bir solukta yazıp bitiremi"Kuyruk" şiirinde "Hem bazı kayıplar yorsam, istediğim gibi de olmuyor o öybir bakıtna kazançtır" dizesinde onun umuda olan bag'ışıklıg'ı seziliyor. Fakat bu kü. Şimdilik tüm sözcüklerin tükendiği umutlu dizeler, onun sokaktan kaçışıyla, anlarda yazmaya çabalamadığım için böyle bir sorunum yok. kendi yalnızltğtna sığıntşıyla bir yerde duygusal bir tezat oluşturabiliyor. Bu içe Aynı öyküde kültür sömürüsüne ve kapanıştn bir sebebi var mıydu toplumun kalıtsal değerlerinin yabancılaştırılmasına da ince göndermelerde buBu şiirin hikâyesini annemden dinlelunuyorsunuz... miştim. Babam, soğuk bir gün, sabahları Söylediğiniz gibi, o öyküde bazı kavyalnızca tuzsuz beyaz peynir yiyebilen ramlarla biraz dalga geçmek istedim. anneanneme peynir almak için kuyruğa Yazmayı da, dans ya da takı kursuna gitgirmiş. Zaten hastaymış, uzun süre kuymek, yoga yapmak gibi zaman zaman rukta bekleyince ateşi yükselmiş ve çok moda olan uğraşlar gibi algılayıp, "üç ağır bir grip geçirip günlerce iyileşemesaat boş zamanım var" diyerek 'yazma' miş. Ardından da "Kuyruk" şiiri gelmiş. modasına uymak isteyen bir kadını anAz önce değindiğim "sorumluluklara" latmaya çalıştım. Belki biraz da kendimküçük bir örnek belki! Anılarda da yazle dalga geçtim diyebilirim, "kurmacamıştım, babanıın şiirlerinden algıladıkdan" söz ederken, yine yaşanmışlıktan larımı, onun gündelik ve oldukça sırayola çıkan bir insana gönderme yaparak! dan görünen yaşantısıyla bağdaştıramadığım bir dönem olmuştu. Kendisini Babanızın geçmişe olan duyarlıltg'ı si"harcadığını" düşünüyor, bir eş ve baba zin öykücülüg'ünüze de yansımıs. "Yorgun olarak üstlendiği sorumlulukların, yaraAnılar Zamanı'nda" çoğu kez geçmis zatıcılığını engellediğine inanıyordum. Anman öykülerinizin ana damarlarını belircak yıllar içinde şiirlerini biraz daha iyi liyor. Siz bu bakımdan Necatigil soyadıyorumlamaya başladıkça, bu şiirlerin nın edebiyatçı kimliğinize yüklediği sofarklı koşullarda yazılamayacağı düşünrumlulug'u tastdtğtnızt hissediyor musucesi giderek ağır bastı. Pek çok şiirinin nuz? yaratılma koşullarını o "sıradan" yaşam Babamın etkisi ne kadardır, bileoluşturuyordu. Sonuçta babamın ödedimem, ama ben de geçmişime ve anılarıği bedellcrin hep farkında olarak yaşadıma sahip çıkan biriyim. Yıllar geçtikçe, ğına inanıyorum. Şiirin devamında yer anılar biriktikçe daha da belirginleşen alan "Nitekim kuyruklarda ben hava albu özelliğim, farkında olmadan öyküledım/Ya başka alanlarda/Acaba." dizelerime de yansıdı. Belki de öykü yazabilri de bunu gösteriyor. Şunu da eklemekmemin temel nedeni bu. Necatigil soyate fayda görüyorum ki; §u anda olduğu dına gelince... Ailesinden ve yetiştiği orgibi, yaptığım söyleşilerde, katıldığım ettamdan, dolayısıyla geçmişinden hoşnut kinliklerde babama ilişkin sorular yönelolan herkes gibi, ben de edebiyatçı kimtiliyor. Böyle olmasını da çok doğal karlikten bağımsız olarak soyadımın bana şılıyor, elimden geldiğince yanıtlamaya çalışıyorum. Ancak bu yanıtlar yalnızca, tanıdığım kadarıyla "babam"dan ve ortak yaşamımızda gözledikJerimden yola çıkarak yaptığım yorumlar; yoksa kendimi kesinlikle Necatigil'in sanatçı kimliğini ve şiirini edebi anlamda yorumlayacak konumda görmüyorum. yüklediği sorumluluğu taşımaya çalıştım. Bu soyadının kabul görmüş bir edebiyatçıya ait olması, sorumluluğa farklı bir boyut da ekliyor elbette. Özellikle, ölümünden sonra onun ismine, yapıtlarına sahip çıkmak, şiirin yaşamındaki en önemli kavram olduğunu düşünerek adına bir şiir ödülü oluşturnıak, bu ödülü sürdürmek Necatigil ailesinin ortak sorumluluğuydu. Hepimiz yıllardır bu sorumluluğu elimizden geldiğince taşımaya çalıştık. Benim çok sonraları babama ilişkin bir anı kitabı yazmamın ardından başlayan öykücülük scrüvenimin, bana farklı bir sorumluluk daha yüklediği düşünülebilir, ancak bunu ne şekilde taşıdığımın yorumunu benim yapabilmem çok güç. Böyle bir sorumluluk varsa, yalnızca "elimden geldiğince taşımaya çalışıyorum" diyebilirim. " Anılar, bir zincirin halkaları gibi, ayrılmiyor..." "Uayallerin de öğretilerle ve koşullarla sıntrlandırtlabildiğini" yazıyorsunuz. Bu perspektiften bakınca öğretiler ve kosullar bizim hayatımmn dalgakıranlan mı? Bir yazar olarak değcrlendirırseniz, bu dalgakıranlan insan nasıl aşmalı? Haklısınız, içinde bulunduğumuz kosullar, öğrendiklerimiz, bildiklerimiz hayallerimizi de sınırlıyor, bir anlamda dalgakıranlarımız yani. Keşke bunları aşmanın kesin bir yolu olabilseydi ve aşabilseydik! Başka dünyaların da var olduğunu bilmek, farklı görüşlerin olabileceğinin de ayırdında olmak, aşma çabasına girişebilmek için dar bir alan da olsa, bir yoldur en azından diyebilir miyiz? Farklılıkların farkında olabilmek bile, bir ölçüde koşullara bağlı. "U/ukta Tek Kurşun" adlı oykünüzde, oykünün kahramam kaderciliğe sığınan, tekdüzcliği ytkamayacağına inanan, denize ulaşarak özgürlüğü yakalayanlara öykünen bir kadın olarak karsımıza çtkıyor. Fakat deniz de bir yerde özgürlük demek deg~il midir? öykülerinizde bu tür imgelemlere ve sembollere sık sık yer verir misiniz? Öykülerimde deniz sıkça yer aldığına göre, sanırım ben de denizi özgürlüğün simgesi olarak algılayanlardanım. Ancak imgeden öteye geçemeyen bir özgürlük kavramı, nereye kadar yardımcı olabiliyor ki? însanın ruhu özgürleşemediği sürece her şey bir öykünme olarak kalmaya mahkum. Öyle ki, o öyküde de az önce değindiğiniz koşullarla ve öğretilerle sınırlanmış hayaller söz konusuydu. îlk kitabımda yer alan "Denizler Dört Duvar" adlı öykümde de bu karşıtlığı vurgulamak istemiştim. "Deniz" ve "Duvar", "Susmak bazen konuşmaktan daha güç bir protesto şekli" Behçet Necatigil "Susanlara birşey sormayınız", "Susmak gururu besler" derdi hep. Susmak belki onun için sanıldıg'ı kadar da pasif bir eylem de&ildi. Hatta kendince hayata ve düzene karşı bir protesto olarak da algılanabilir mi? Yorumunuza katılabilirim, özellikle de "Bir kişiyle bile konuşulamaz şeylerle/Doİuyken bardak/Saplandığın derinden çıkma söz!/(Çıksan ne olacak?)" dizelerini anımsadığımda. Ya da evde çok sık yinelediği "Anlatınca bir şeyler ölüyor/Bir şeyleri biraz/da uzaktan görmeli!" dizeleri. Susmak, bazı durumlarda konuşmaktan çok daha güç; insanın kendini anlatamayacağını ya da anlaşılamayacağını hissettiği durumlarda C U M H U R İ Y E T K İ T A P S AYI 809 özellikle de "Dört Duvar" ilk bakışta asla bir araya gelmemesi gereken sözcükler. Geçmişimiz, özellikle de çocukluğumuzdaki yaralar sıkı sıkıya bağlıyor bizi, bir anlamda ruhumuzun özgürleşmesini engelliyor. Her iki öyküdeki kadın tipleri farklı da olsa, geçmişten taşıdıkları, bugünkü duruşlarını şekillendiren durumları aşamayarak aynı sorunu yaşıyorlar. "Yorgun Anılar Zamanı" size 2005 Sait Faik Hikâye Armagant'nı kazandırdı. Bu basanda babanızın size bırakttğ'ı manevi ve edebi kalıtın payı nedir? Başlangıçta, Necatigil'in evinde büyümenin, yıllardır şiirle ve edebiyatla iç içe olmanın, gerek babakız, gerekse ustaokur ilişkisinden aldıklarımın sizin sözünü ettiğiniz "manevi ve edebi kalıtı" oluşturduğunu düşünürken, zaman içinde bu bakışımda farklılıklar oldu. İyi bir okur olmanın çok önemli olduğuna inanıyorum. iyi bir okur olma çabam ise, baba evindeki ortamın doğal sonucu. Başkalarının belki de binbir güçlükle ulaşabileceği kitaplar, dergiler her an elimin altındaydı ve daima edebiyat çevrelerine yakındım. Bunlar, elbette o dönemde pek de farkında olmadığım avantajlardı. Ancak yolumu çok farklı çizmiştim, mühendislik ve işletme eğitimi aldım, uzun yıllar mesleğimde başarılı olabilmek için kendimi geliştirmeye çalışırken, edebiyatla ilişkim yalnızca bir okur düzeyindeydi. Babamın ölümünden yaklaşık yirmi yıl sonra, anneme yazdığı mektupları ("Serin Mavi") ablam Selma Esemen ile birlikte yayma hazırladık. Babamla ilgili anılarımı, onun yaşam öyküsüyle birleştirerek yazmayı uzun süredir istiyordum, çalışmaya da başlamıştım. Mektuplarda karşıma çıkan, o güne dek algıladığımdan biraz daha farklı görünen Necatigil kimliği, bende bu çalışmayı bir an önce bitirme isteğini yarattı. Amacım, Necatigil'in şiirlerinin ve yaşamının daha iyi anlaşılmasına az da olsa katkıda bulunacak bir çalışma yapmaktı, ötesini hiç düşünmemiştim. O dönemde babamın geçmişine, yapıtlarına, ortak yaşamımıza biraz daha yakından bakmak, farkında olmadan kendi iç dünyama da bakmamı sağladı. "Çok Şey Yarım Hâlâ"nın önsözünde belirtmiştim, "Günün birinde yazmaya başlayınca, yıllarca neyi beklemiş olduğumu anladım. Babamdan bende kalanlara kendi yaşamımla, yaşanmışlıkla gerçeklik kazandırmayı beklemiştim galiba. Yaşadıkça, her şey daha iyi oturdu yerli yerine, anılar canlandı sanki; şiirler ise yaşamın ta kendisi oluverdi" diye. Anılar, bir zincirin halkaları gibi, birbirinden ayrılamıyor. Babama ilişkin anılara geri dönmek, belleğimde, tüm yaşanmışlıkları, önünden geçip gittiğim pek çok ayrıntıyı canlandırdı. Öyküleri oluşturan zemin de, bu aynntılar oldu. Önceleri yayımlanabileceğini "Babamda var olan düşünmemekle birlikte babamın duygu geçmlşine yakın bir dostunun yüreklendirmeduyduğu özlemden siyle devam ettim. Örneğin, yolun çok, geçmişe sahip başındaki birinin yazdıklarını okuçıkmaktı sanıyotabileceği yetkin bir edebiyatçıya rum. Arşiv çalışmakolaylıkla ulaşabilmesi çok önemli bir avantaj. Daha sonra, yine babalannın kökeninde mın bir dostunun görüşlerini alarak de hep bu bakış dosyamı yayınevine götürdüm. Belaçısı yatıyor. Emeğe saygı, geçmişte ki Necatigil adı, bana dosyamı postayla göndermek yerine, randevu ki çabalan unutma alıp götürme avantajını sağladı. Yimaya, değeriendir ne edebiyat çevrelerine yakın olmameye ve unutturnın sağladığı bir avantaj! Sonuç olarak, başlangıçta ben de yalnızca simamaya çalışzin belirttiğiniz "manevi ve edebi mak... Babamı dükalıttan" söz ederken, çeşitli ortamşündüğümde, öncelikle aklıma gelen larda sorulan sorular ya da aldığım yorumlar üzerine zaman içinde kavramlar, sorum"avantajlardan" söz etmeye başlaluluk, kimseye yük dım. Hâlâ farkında olmadıklarım olmama çabası ve da var belki, bunları da başarabildiğim ölçüde başkalarının yorumlaemeğe saygıdır!" rından anlamaya ve algılamaya çalışıyorum.B SAYFA S
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle