03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dilimize neredeyse tüm yapıtları çevrildi Düş ve gerçek eytişiminde Italo Calvino Italo Calvino yapıtları dilimize çevrilen Italyan yazar olma özelliğini de taşıyor. Can Yayınları Calvino'nun neredeyse tüm yapıtlarını aktardı dilimize. Ankara Üniversitesi DTCF Dekanı Necdet Adabağ Hoca da bu yapıtları sizler için değerlendirdi. d Necdet ADABAĞ zünü yitirmiştir. Ya da Ungaretti, kcndi deyiıniyle "şiirin nefcri" olduğu gibi ülkesinin özgürlüğü uğrunda da bir nefcr olarak savaşım vermiş ve cephede çarpışmıştır. Calvino da öyle. Askere çağrıldığında hışist ordunun çağrısına uymamış, ülkesinin özgürlüklerine pranga vııran faşizme karşı direnişe geçmek için 1943 yılında on altı yaşındaki kardeşiyle birlikte partizan olmuş ve Dayanışma'ya katılmıştır. Dayanışma'nın "dörtdörtlük" Marksist eğilimli kişilerce yapıldığı ne kadar doğruysa bu savaşıma katılanlardan çoğunun da özgürlükleri uğruna savaşım veren düz insanlar olduğu o kadar doğrudur. Bu nedenle Calvino için dayanışma hareketi "bir mit, bir araç, bir idol" değildir. "CEPHEDEKİ ROMANTİKLER" Sözünü ettiğimiz yazarlara/şairlere "cephedeki romantikler" adını koymak yanlış olmasa gerek. Ancak söz konusu romantizm, (Calvino ve diğer çoğu ttalyan yazar/şairinin romantizmi algılayış biçimlerine baktığımızda, hiç de, yaşanmış umutsuzluklar ve karamsarlıkların ardından özgüven kargaşasına düşmiiş, destek ve iç huzur için insanüstü güçlere sığınma ve tinsel dayanak aramak için göksel tanrılara başvurma anlamında algılanmamalıdır. Romantizmin ilkesi gereği ülküsel yaklaşımlarla sergilenen yurtsever ve deyim yerindeyse, "kahramanlık" örgelerin sıkça metnin içine serpiştirildiğini; ardından, çoğu yerde romantik duyarlılıkla desteklenen masalımsı bir havanın yaratıldığını da biliyoruz. Ama romantik yaklaşımla çoğu yerde sağlama alınmış "mutlu son"a ve içeriksel ve biçemsel olarak başvurulan masalımsı anlatımın özünde masala bu denli yaslanmalarına karşın masal yanlışına düşmelerini engelleyen temel etmenlerden biri ve yok sayılmaması gereken aydınlanmacı inançlarıdır. Unutmayalım ki Italyan yazarlann yetişiminde en etkin düşünsel araçlardan biri de, insanı boş masal dünyalarına hapseden ve gerçeklikten uzaklaştıran koyu katolik inanç dalgasının tersine insan aklına kazandırmış olduğu güvenle duyguakıl dengesini sağlayan Humanizma ve Rönesans'ın yanı sıra hiç göz ardı edilemeyecek olan bir Aydınlanmacı yaklaşım vardır. Aydınlanmacı felsefe aklın üstünlüğünü öğretmiş, dahası, insanı karamsarlığa sürüklemiş olabilir ama bu karamsarlığın üstesinden gelebilmcnin yollarını da göstermiştir diye düşünüyorum. Bu yollardan gelip geçmiş olan Gramsci, "aklın karamsarlığı, istencin iyimserliği"nden boşuna söz etmemiştir. Bize göre, "istencin iyimserliği"ni ayakta tutan güç insanın "hayvansal içgiidülerinin tuzağına' düşmesini engelleyen ve "insana insan olmayı" öğreten; yanılsama, düş ve imgelem gücüyle bezenmiş olan masal dünyasıdır. Bu nedenle Calvino'nun yazılarına bakarken çoğu yerde öne çıkan düş ürünü masalımsı anlatım ve içeriklere bakarak 'çocuklara masallar' bağlamında algılama C alvino 1923'tc Küba'da doğdu. Çok geçmeden ailesi îtalya'ya döndü. îki yaşından başlayarak Italya havasını solumaya başladı. Anne ve babasının botanikçi olnıası, ayrıca Sanremo gibi Italya'nın cn yeşil bölgelerinden birinde çocukJuk yıllarını geçirmiş olması, Calvino'nun daha çocuk yaşta bitki vc ağaçların giz dünyasıyla iç içeliğine neden olmuş; daha sonra bu sıcak ilişki çocuk yaşlarından başlayarak kuracağı diişsel dünyasının temel öğesini oluşturmuştur. Insanın yaşamında çocukluk yıllarından başlayarak ergenlik dönemine kadar geçirmiş olduğu deneyimler gelecekteki yetişimi için çok önemli, kayda değer bir birikim sağlar. Ne ki, Calvino'nun düş dünyasıyla kurmuş olduğu iletişim o denli bir içtenlik gösterir ki kimi eleştirmenler yazarın gerçeğe soğuk baktığını ve gerçekle ilişkisinde sorunu olduğunu anıştırırlar. Oysa Calvino düş dünyasının zorlamasıyla etkin boyutta ne denli yanılsamalar ve imgelem yazarı olmuşsa, kaygan bir altyapı ve değişken üstyapı kurumlarıyla sürekli değişmekte olan Italya, dahası evrensel gerçekliğin çok canlı bir tanığı olmakla kalmamış, o gerçeklik içinde bire bir savaşım veren bir kahramanı olmuştur. îç ve dış dünyasına yaklaşımında romantik ve duygusal olduğu kadar gerçekçi olmaktan geri kalmamıştır. Sanıyorum, kahramanlarının çoğunlukla çocuk olması bu olguya dayalı bir konudur. Ama yalnız çocuk demek de yanlıştır çünkü öte yandan çocukluğu içinde taşıyan yetişkin kahramanları da vardır. Böylesi bir yaklaşım Italyan yazınının geleneğinde var. Çok uzaklara, örneğin, Leopardi'ye, gitmeden, yaşam sorunsalını düş ve gerçek bağlamında ele alan D'Annunzio'nun yazın anlayışında da görmek olanaklı. () şatafatlı, iç gicıklayıcı ve inceden inceyc işlenmiş, ama ayrıntıda boğulmamış bir anlatımla verilmiş kentsoylu insanının düşler dünyasının estetik güzellikleriyle dolu ve gene düşsel çağrışımlara yol veren aşk, sevda, cinsellikle bezenmiş yaşam kesitlerinin yazarı olarak algılamış olduğumuz D'Annunzio, ülkesinin geleceğine sevdalı bir delikanlı olarak savaşa katılmış ve bu yolda bir gö mak ve gerçekle yüzleşmenin bir başka yolunu göstermiş olduğuna inanmak gerek. "Calvino'nun insanı ya da yazarın kaleminden çıkmış insanı, içinde, masal kahramanının bilgeliği ve çağdaş insanın gerilim dolu ve huzursuz sorunsalı "nı (G. Bonura, Calvino, 1972, s. 117) taşır. Bir yazısında Calvino, yazını "imgelem dünyasının sesi olmalıdır" diye tanımlamıştır. Söz konusu olan "tarih içinde yer bulan imgelem" dir. Ona göre, yazın "geleceğe ve kendimize bakmanın bir yoludur; kişisel ve toplumsal olayları ilintileyendir; küçük ya da büyük şeylere değer katandır; (...) edebiyat, katı olmayı, acımayı, hiiznü, ironiyi, humorizmi ve bunun gibi zor ve gerekli birçok şeyi öğretendir" (Menabo'1955) 1922 yılında Mussolini, Salvemini'nin deyimiyle tsviçre'den "yataklı vagonla" Roma'ya gelerek iktidar koltuğuna oturdu. Italya için artık yirmi yıldan fazla sürecek karanlık bir dönem başlamış oluyordu. Mussolini, Hider'den önce iktidara çıkıyordu. Öte yandan Mussolini başbakan olduğunda Calvino henüz doğmamıştı. Tam yirmi yılı aşkın bir süre içinde çocukluk, ilk gençlik yıllarını faşizmin karanlık baskısı altında geçirmiş ve sonunda faşizmin çöküşüne dek elinde silah çarpışmıştır. Kilise ile faşizm arasındaki 1929 yılındaki antlaşma Kilise'nin bağımsızlığını pekiştirirken Kilise'yi yanına almış olan iktidann daha da güçlenmesini sağlamış; Kilise'nin, devlct içinde devlet oluşumuna ortam hazırlamıştır. Ardından sermayenin giderek güçlenmesine tanık olunurken Kilise işçi ve köylüyü görmezden gelerek kentsoylunun yanında yer almış; tüm ülkeyi idaresi altına alabilecek gücü toplamaya çalışmış ve giderek iktidarın ortağı olmuştur. Bugün bile ayrı bir devlet olmakla birlikle Italya, yalnız Italya değil, tüm Katolik, dahası tüm hıristiyanlık dünyasının üstünde egemen olan Kilise'nin bu etkinliğini gördükçe Italya'nın tarihi boyunca laiklik uğruna savaşım vermiş olan Dante, Machiaveüi, GiordanoBruno, Galilei gibi büyüklerini anımsamamak elde değil. Calvino gerek ailesinden aldığı laik eği timden ötürü Kilise'ye sıcak bakmadığı için, gerekse ülkesinde giderek kendisini etkin biçimde duyuran ve yoksulu daha yoksul, varsilı daha varsıl yapan; Kilise'yi yanına almış kapitalist bir düzene karşı çıkmak için cephc gerisinden partizanları destekleyen komünist partisine yazılır. Ülkede iki ccphe oluşmuştur. Bir yandan sermayenin çıkarlarını savunan ve ülkeyi tek tip bir yaşam biçimine zorlayan bir siyasal anlayış ve bu anlayışla sıkı bir ilişki içinde olan kentşoylu sınıf; ve bu anlayışın karşısında yer alan ve halkın çıkarına göz dikenlere karşı savaş açan ardından özgürlüklerin savunuculuğunu üstlenen bir başka cephe. Fransız Devrimi'nin ardından kentsoylunun terk ettiği işçi ve köylü sınıfının bir intikam davası olarak da görebiliriz bu zıtlaşmayı. Bu zıtlaşmada yitirenin savaşla birlikte kentsoylu sınıf olduğunu biliyoruz. Bunu bize haber veren yapıtlardan biri A. Moravia'nın 'Aylaklar' (1929) adlı romanıdır. Gene aynı yılların bir başka başyapıtı Alvaro'nun 'Âspromonte Halkı' adlı romanıdır. Bu roman oysa o yörenin köylüsünün sorunlarını düş ve gerçek bağlamında sergileyen ve kamuoyunun dikkatine sunan bir kitaptır. CaJvino'nun bu aşamada yaşamış olduğu ikilem göz ardı edilmemeli diye düşünüyorum. "EZİLENLERİN" YANINDA Calvino kentşoylu, kendi deyimiyle "bilim insanlan"ndan oluşan bir aileden gelen biridir. Aradığını bulan bir insandır. Insanlann yoksunluk ve yoksulluk içinde kıvrandıkları bir dönemde istediği okulda okuyabilen ve eli kolaylıkla ekmeğe ulaşan biri olarak "ezenler"in yanında değil, "ezilenlerin"yanında yer almasının üzerinde durmak gerek, çünkü Calvino böylesi bir ortamda ruhsal bir çöküntü yaşamıştır. Bir yandan tüm değerleriyle yıkılmakta olan dingin vc huzurlu bir kentşoylu sınıfın, kendi sınıfının, çöküşünü izlerken, öte yandan özgürlükler uğruna "şiddet" yanlısı olmak zorunda kalmıştır. Ilginçtir, bu yıllarda (19221945) iki yönlü yazın etkinliğine tanıklık etmekteKİTAJ» A SAYFA 12 OUJMHURİYET V ı an a
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle