Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ceyatçapan Şiir Atlası Abbas Baydun/ Şiirler/ Çevfren: Metln Fındıkçı ipip şafağın bolluğu şiirinde alevin şiirinde tersyüz olacak bedenini sonradan belki de soyunu devam ettirecek duvumsadığı gibi anlatılacak. Gözlerinde mutlu bir haber onu mutlu eden ışık zayıf vuracak suskunluğun içinden geçtiğinde 8 Kibirle yükseleceğini bekliyordu kapının önüne bıraktılar tutulduğunda ürker bayılır şimdi fanus içinde ve o bildiği beyazlar içinde tavandaki yuvanın içinde sağa sola dönerek îçinde çoğalır akıp giden bcnliği bile kuyuyu delirterek sokak lambasına hiamet eder, kemerli köprüye hizmet yaşadıklarıyla yoğrulmuş topraklara katarlarla gidenlere : kesik ışıltılarla taşınanlara , v • • veoyunlara •••;•,,. ' 'v V Oradaydılar hasta mekânda kahkahaları yükseliyordu meşe ağacının yemişleri düştüğünde ikiye bölünen gölgede dilekleri tavaf eder aşk duyduğu yemek kokulanyla havası sonsuzlaşır anlatılanlar dallanıp budaklandığı gibi dumanın altında yüzerek getirir orda garipliğin ve güvercinlerin işkencesini kusarak 'Çıkışlardan yorgun düşer gölgeler' Lübnan genç kuşak şairlerinden olan Abbas Baydun'un, şiir kitaplarından bazıları şunlar: "Zamanın Yuttuğu Büyükiuk198211, "Sur1985" "Camların Gömdüğü1985", "Çürümüş Hüzün1987", "Bu Bardağın Tatlılığı1990", "Taşlar1992" DOCMAK 1 Dökülen bir kaç damla zeytinyağından kayar düşerim ben doğmadan önce duvarda uyuyan taş büyüktü ışık soğuktu, dökülen, üstümden geçen ışıltıların alacasında saklı sararıyordum korkudan ve ondan uçup gelen hüzünden Kadındı etkili olan şimdi ayakları askılarda telaşlarla emir verir içindeki küçüğü iterek kendisinin de içinden çıktığı Sonunda şiirin organları beklediği o ışığa kavuşur kilit açıldığında orada kazıyacak şeklini senden sonra hayvanın ve kumun tanelerinde çalışanlar yorgun yaşar bu ışıkla rüzgarlar arasında taşınır dört mevsim ve içindekileri Kadının elleri bacak arasında soyunu keşfederek yaşar ve son ölümü kuşlar hesapsız renkler ve savrukluk içinde onu gagalar Üşüyen bir kız kardeşim vardı peygamber ağacından çıkan şehri kuşatılmış durumda eleğin içindeki onun gövdesiydi ağzında fareler var sanırdı Seninle birlikte orda yerinden söküp atılan levhaların üstüne basarak sınırların kontrol noktalarından kaçardık Ondan dağıldı daha bi kiiçük gezginliğimiz durdıığunda uzun bir matemde umutlara bağlanarak dutlann altına gider gölgesine dolar gibi girer hayvanlar ve yaşlılarla birlikte o siyah kemerli köprüde ürküterek orda otııran iki kişiyi cam bardakların bulutlanyla birlikte havatın dumanı öylece ondan yükselirdi Fanus taşı parlatır sarkan ışık gibi şimdi kavisler çizerek sonuçta içinden kirli gazı üfler ve buhar orda göründü odanın içinde ve istekleri de içinde Duvarın şiiri azıcık göründü adamlar iştahlı gözlerle bekledi ve kanlı ondan yayılan tenin kıskırtıcı kokusu orada otıırmuş kuraklıldarı meydanda mezarların duygıısu Kadınlar toplanmakta ısrarlı onlarda biçimlenir bütün düşlenen düşlerin anı ibriği çalkalayarak. Içten içe çoğalan karanlığın sabrı onların ikisi kızgınlıklarıyla gittiler güzden gönderılecek sözlerle orada terk ettiler katlin edatlarında ve köprünün derin kemerlerinde yasaklar çoğaldıkça , y. adımları silinecek ayrıldıkları yerden dönmeye cesaret etmeden Çıkışlardan yorgun düşer gölgeler solucanların gözleri hakim idare edecek şekilde uyuklayan rahip gibi gölgesi onun olmayanı zehirler îçten içe çoğalan ve yıkılan ahmaklığın çocukluğunda 10 Dışanda korkuyla yarar suskunluğun parlaklığını iki dikili fanus arasında belki de çakılların sahanında bütün bu yollarda dağılır küçükleri sallayacak bu olaylar Kanıtı kimbedenin içinde seçildiğinde veya sıcak bir yerde Güzümü avuçlamışım sanki . bedenimden ayıramadan içinde terk ettiğim o istekler eridikçe zamana yaklaştım belki de şimdi dişlerim yanlıyor veya palyaçonun ipleri belki de yeniden ekilir veya görmeyen gözlerim görür ağzımda yarılan etten uzaklaşmadan Belki de o deprem beni yutmadan odanın önünae yıkılırım eşikte Doğuşum dağdandı büyüleyip yaptıklarında veya zehri sattığında Kucakta geldiğim zaman yollardan daha çok olan kuşatan taşlardan kirlenmeyerek Sur1984 C U M H U R İ Y E T K İ T A P Taş evde huzurlu kediler siperde ve davullar çingenede buradan geçince hizmette kusur etmezdi balkonlar ve bahçeler içinde kaybolurduk sonunu unuttuğum bir zamanla ilk bildiğim şeye geri döner o ikisinin üstüne abanırken hepsinin payına güneşin sütunları düşerdi oysa Belki dc daveti yapan bu kandildir tavaf edenler çoğalarak çıkınca bu ahmaklığa giin boyunca ziyaret ederek Belki de kandil rahatlıg'ın bölgesiydi sisle kesilen yollarda senin gibi uyuyanlar toplanır bu bölgeleri özgürleştiren harflerle Sigara bir yuvaydı / senin gibi uzaklaştmr ve sahtiyanda istekler,tekrarlanır / işte o duvarların dibinde uyur o fanusu taşıyan / odayı gezinir yolun sonunda kuru kabukları ve haşerelerin oyununu ve duvarları terk eder karışarak mazlumun duvarına terk eder / kişileri ve havvanları benliğindeki şiir yolunda Kadının başından düşürdüklerini bilirdi / kaynayanda gizlediği o nefsini bilmeden / tünelin sonu tıızaöın ucudur / ve devamında oradan giriyorlardı / onlarla bilinen her şeyde sonunda bekledikleri ve bildikleri her şey / sonradan asılanda olacak Girişinde yağmurun iplerini biliyordu o tersyüz olan SAY I 8 0 5