03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yıldızoğlu'nun genellikle bu giriş dizelerinde, karanlık, gizemli bir atmosferin egemen olduğu söylenebilir. Bunun bir nedeni, şiirlerin tümünde betimlenen dünyanın karanlık, parçalanmış bir dünya olmasıdır. Bir başka neden, şairin uzun süredir yaşadığı Ingiltere'nin (Londra'nın) ve edebiyatının kimi özellikle riyle ilgili olabilir. (Sözgelimi, Eliot'ın kimi şiirlerinde karşılaşılan gizemli kent, akşam vb. betimleri). Fakat bu gizem, çoğu kez, Furuğ Ferruhzad'ın "Yer Yüzü Ayetleri"ndekiyle ya da Dante'nin "CehenneırTindekiyle karşılaştırılabilecek, kara bir atmosfere dönüşür: "çelik bir kaportamn üzerine açttğı renkli gazetelerin sofrasında açlıktan öldürdü'gü çocuklartm yiyordu teker teker özenle sıyırdığı kemikleri etrafında dolaşan aç kurtlara atarak sıranın kendisine gelmekte olduğutıdan habersiz." Sonuçta, tüm bu betimlerin yöneldiği amaç, "bozulmuş düşlerin bataklığında yüzükoyun yatan bir yüzyıTın betimlenmesi ve onunla hesaplaşmadır... nümüz Türkiye medyasının kimi köşe yazarlandır... "Bir maskeyı çtkart öbürünü tak Birt içindekiler için olsun, diğeri dışındakiler Hep, en büyük Phallus'un gölgesindeyuru fktidarstzlığın bu karanlıkta saklansın Ve kim bilir belki sen de yasarsın, Ölene kadar...Bir Übermench olarak" "Kişiye Özgündür Ölümü"nün girişine Dante'nin "CehennerrTinden, üflcelerine ya da kentlerine ihanet edenlerin betimlendiği bölümden dizeler alınmıştır: » "Günahkâr, o iğrenç yemekten basını kaldırdt ,/ensesinden kemirdiği kellenin saçlartyla sildi ağzınt" "Bunraku Bebeği ve Biz", "on yıl içinde tüm anlamların tersine dönüşü"nün, bir başka deyişle de "yeni ekonominin eski denizlerinde kayboluş"un şiiridir.. "Şimdi halk, hakkını istiyarsa özgürlük düımanıdtr. ] Demokrasi, dev şirketten, übermench'ten sorulur isçi sendikalıysa tutucu, hatta robot borsada oynuyorsa çağdas. insan saytltr!.." , : Yukandaki örnekte de görülebileceği gibi, özellikle de toplumsal eleştirisi en keskin şiirlerinde E.Yıldızoğlu, zaman zaman fazlaca anlatı diline ve slogana yönelmekle ve yine hemen tüm şiirlerine fazlaca yabancı sözcük, Yıldızoğlunun, glrts dizelerinde, karanlık, gizemli bir atmosferin egemen oiduflu söylenebilir Bunun bir nedeni, şllrierln tümünde betimlenen dünyanın karanlık, parçalanmış bir dünya olmasıdır "Devler neden hep çocukları yer büyüklerin masallarında" Güncel olanı evrensel özüyle şiirleştirebilme başarısının seçkin örneği olan bu çağdaş toplumcu şiir, şiirinin kendi öğeleri (dil, imge), belgesellik (dış yaşam) ve şairinin iç sesinin, biri ötekinden ayrılamayacak bütünsel örgüsüdür: "Bu görüntülerden kaçmak, kurtulmak istiyorum. Ama ne uygun bir biçim hulabildim ne de yeterince güçlü bir meta/or. Kadınlar ve adam hâlâ zamantn demir çerçevesinde tutsak Çocuk ıse öğle güneşinin karanlığında hiç ara vermeden ağlıyor." www.ThejordanTimes'ın dijital sayfalarında bir sabah rastlanılan bu görüntü, yaşamın kimi kez şiiri aştığının yine de şairce itirafıdır. Yazıya başlamadan önce aldığım notların bir yerinde şöyle demişim:"Bütünlük kurmaktan kaçınan, çok sesli bir şiir. Parçalanmış, ama tam da bu nedenle bütünsel bir dünya.. Yamalardan bir bütün oluşturur gibi hayatımızla özdeşleşen bir çeşitli IV Şiirlerin hepsinin, şairin göndermede bulunduğu kaynaklara gidilerek irdelenmeleri gerekmekteyse de bunlar arasında toplumcu bildirisi çok açık ve keskin olanlar da yer almaktadır. Bu şiirlerden"Ubermench ve Gariban", bu özellikleriyle Nâzım Hikmet'in "Portreler"iyle karşılaştınlabilir... Nietzche'deki (venazizmin) "üstün insan" kavramına göndermede bulunulan şiirin kahra'manları gü fik..." alıntı vb. yüklemekle eleştirilebilir... Kimi kez ise, aşağıya alacağım dizelerde görülebileceği gibi, l.Özel'in "Partizan" dönemindeki şiirlerini çağnştıran dizeler, en genç 68'lilerden Yıldızoğlu'nun şiirimizdeki bir başka kaynağına işaret ediyor; "Fully tvired, Genel Müdürler kirletiyor kâbuslartmızt Polidaktil ellerinde kokusu Asyalı sübyanların" ', • J Î Şükru Erbaş bütün eserleriyle Everest'te! "11 Eylül"de Şili darbesi, başkanlık sarayına saldın, Alllende'nin öfümü, bir Güney Amerika romanı atmosferinde anlatılıyor. Ve genelde de bir atmosfer şiiridir E.Yıldızoğlu şiiri. lç ve dış mekânları, kahramanları olan bir şiir... Çoğu kez duyumsadığımız roman tadının nedeni ve yukarıda sözünü ettiğim gizem duygusunun başlıca nedenlerinden biri de bu olmalı... "General, Genelkurmaya haber gönderdi. Genelkurmay da bir konsoloslu&a. Öbü'rleri, resim çektirmek için aizildiler. Sonra, siyah kaftanh kadınlar geldiler Koridorlardan geçtiler hiç konuşmadan, çift sıra. Kimse onları görmedi. Ayak sesleri yoktu, ayakları da. Yakılmtş, ytktlmış ya da sağlam, açık, kapalı, ya da aydınltk Bütün odalart dolaştılar tek tek. Tüm aynaları siyah kumaşlarla örtlüler" "19422002"de, 1942'den 2002'ye, "Varşova gettosu"ndan (82'deki Sabra ve Şatila'dan geçerek)Cenin ve Beytüllahim'e, değişen bir şey olmadığı anlatılıyor. Değişen,"Israil genelkurmayının Varşova deneyini de dikkatle incelemesi, " bir başka deyişle, tarihin çok trajik bir paradoksu olarak, dünkü kurbanın bu günün celladı olmasıdır... Ve "etnik temizliklerin gece yarısı sofralarında" çocuklar da kurbandır Kitabına giriş yazısında Ergin Yıldızoğlu bu tanıyı destekliyor ve açıklıyor: " estetik bütünlüğü sık sık kırılan şiirin dışındaki bir dünyaya çağıran, estetik haz sürecini kimi zaman 'gereğinden' fazla uzatan,kimi zaman yanda kesen, bütünlük kurmaktan özellikle kaçınan, toplumdaki iktidar matrisinin zorla oluşturmaya çalıştığı sahte bütünlük algısını parçalamaya, sorgulamaya çalışan bir ür... sahte dayatma (ideolojiksemboik) bütünlükİere karşı süren bir özgürlük mücadelesinin parçası olan bir şiir... Bugün bütünlük.lcarşımıza kapitalizm, emperyalizm (sınıfsal, ulusal baskı) ataerkillik (cinsel baskı) vb. çıktığı için bunların kurduğu öznellikleri kırmayı amaçlayan bir proje.... Bu "proje"yi devindiren "enerji" kaynağının ne olduğunu ve tanımını ise, yine Ergin Yıldızoğlu'nun açıklamalannda özlü biçimde buluyoruz: "Tam olarak betimlenemeyen, ama kayıp olduğu kesin bir şeyin özlemi... .. .hayvanlıktan insanlığa uygarlığa geçerken kaybettiğimiz, bu yüzden de bir türlü betimlenemeyen, ama yokluğunun ağrısı hep hissedilen 'Şey', sanırım en temel, ontolojik anlamda özgürlük... Modern sanatın, dolayısıyla da şiirin enerjisini, bu özgürlük özleminden, yokluğunun hissettirdiği boşluğu doldurma çabasından, bunu elde etmek için süren sonu gelmez mücadeleden aldığım düşünüyorum..." Köşe yazılarındaki eleştirici akıl ve irdeleyici zekâyı, şiirinde kendisinin "melankoli" sözcüğüyle de tanımladığı bu somut özgürlük özlemiyle birleştiren Ergin Yıldızoğlu; kavramları imgeleştirmedeki başarı ve çok yönlülüğüyle, modern dünya şiirinin (T.S.Eliot, E.Pound, belki Mayakovski vb.) kaynaklarından özümse Şükrü ErtMf Uc nokta be> l w f / Yalrazhk heccterl diği şiir yapılarının özgün (ve içeriksel) işlevselliğiyle, yazınsal ve genel kültürünün zengin ve sağlam altyapısıyla, toplumcu şiirimize özlemi duyulan bir yenileniş, bir ufuk genişlemesi kazandırmaktadır ... • Geceyle 'Gece' Arasında/ Ergin Yıldızoğlu/ Alkım Yayınları/184 s. K İ T A P SAYI SAYFA 6 C U M H U R İ Y E T 761
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle