Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
mim) öteki Fransız (Colctte) iki gazeteci. Birbirini Paris'ten tanıyan bu iki genç, bilgili ve meraklı insan, mesleki dürtülerin de etkisiyle Cumhuriyetin inşa edildigi o yılları mercek altına alıyorlar. Birlikte. Samim daha içerdcn, Colette daha dışarıdan gözlemlerde bulunuyorlar. Birbirini tamamlıyor bu iki kişi. Birbirini tutkuyla seven, koşullann etkisi ilc aralıklarla bir araya gelebilen iki genç sonunda yaşamlannı birleştirmeye karar veriyorlar ve Colette çocuk doğurma kararını yakın dostlanna yukanda duyurduğumuz sözlerle açıklıyor. Ancak, romanın iki kahramanı kitapta esas olarak bir anlatıcdık (narration) görevini üsdeniyorlar. Mustafa Necati'ler, Reşit Galip'ler, Kılıç Ali'ler, Mahmut Esat Bozkurtlar, Tevfik Rüştü Aras'lar kimi zaman da Mustafa Kemal ve en yalanlan (Fuat Bulca, Nuri Conker, Cevat Abbas, Şükrü Kaya, Falih Rıfkı vb.) İki gazeteci Mustafa Kemal'in ünlü sofrası ekseninde bir dönemin, bir devrimin öyküsünü anlatıyorlar. Aslında Topuz'ıın anlattıklan bir Cumhuriyet yurttaşının bildiği, duymuş olduğu şeyler... Otuz küsur yaşında gencecik ölen Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati'den, Atatürk'e "Burası milletin sofrasıdır" diye kükreyen Dr. Reşit Galip'e, dilci Ahmet Cevat'tan Mahmud Esad'a kadar uzanan kahramanları çeşitli kaynaklardan tanımıştık. Hıfzı Topuz unutulmaya yüz tutan bu değerli insanlan yeniden sahneye çıkarıyor. Kara tahtalı, katılanlann sürekli not aldıklan ilimirfan toplanulan Atatürk'ün sofralan ... Yıllar yılı "içki sofrası" diye küçümsenen, dudak bükülen olaylar... Insan bunlann birer düşünsel şölen olduğunu anladıkça öfkeleniyor böyle yanlış yansıtan gericilere. DEVRİM VE DEVRİMCİLER EHinyada en zor şey devrim yapmaksa, en kolay şey devrim döneminde devrimcileri övmektir. Devrim bir kez zafere ulaştı mı, herkes ondan yana olur, ya da öyle görünür. Düşmanlar dahildir buna. Koskoca eski düzeni yıkmış, yıkmak için kelleyi koltuğa almayı göze almış kahramanlara, ölümü göze almış babayiğitlere karşı çıkmak kolay mı? En iyisi susmak, dahası onlan yüceltmektir... Ne zamana kadar; işte o belli olmaz, duruma göre değişir. Ostelik karşıdevrimci olmanın ilk ve temel ilkesi, herkesin üzerinde birleştiği, halkın taparcasına sevdiği devrimin kahramanlannın ve kazanımlarının öfkesini üzerine çekmemektir. Mustafa Kemal Paşa Istiklal Savaşı'nın kahramanı değil mi? Bunu ancak budalalar tartışma konusu yapar. Öyleyse Mustafa Kemal Paşa, Izmir, düşmanın denize dökülüşü vb. alabildiğine yüceltilmelidir. ... Milletin kafasını karıştırmanın yolu bir adım ötede başlar.. .Baş kahramanı sahnede yalnız bırakmak, öteki kahramanlara kara çalmak, yollardan biridir. Küçük kurnazlıklar (Gazi yaman adam ama Ismet haris!), devrimin kahramanının kimi yönlerini eleştirmek (içkiciydi, dindar sayılmazdı, fevriydi, kararları tek başına alırdı vb. ), yeri geldiğinde taşı gediğine oturtmak... Cenenneme giden yolun taşlan adım adım inşa edilir. "Aşınya kaçtı" her devrimi karalamanın bam telidir. Örnekten bol ne var? Aklı başındaki hiç kimse bu saatten sonra Fransız Ihtilali'ne karşı çıkamaz, keşke yapılmasaydı diyemez. Ama "Robespierre fazla kelle kesti, keşke oluk oluk kan akmasaydı" diyen dolu.. .Böylece bir büyük devrimci sağmdan solundan çekiştirile çekiştirile "kan tutan bir manyak" olup çıkıverir karşınıza... Sovyet Devrimi için de tüm devrimler için de aynı şeyler söylenebilir. Mustafa Kemal Robespierrc okulundandır. Kendisi ifade ediyor. O okulun ana kuralı şudur: Devrim neyi gerektiriyorsa o yapılacaktır. Düşmanları ona aynı Fransız devrimC U M H U R İ Y E T K İ T A P cilerine davrandıkları gibi davrandılar. Devrimi alkışladılar, "aşırılıklan" eleştir diler. Rüzgârın değişmesini sabırla beklediler. Karşıdevrimi adım adım inşa ettiler. Karşıdevrim okulunun ana kuralı sabretmek ve devrimin yaptığı her şeyi yıkmaktır. Bunları akılda tutmak hepimiz için anlamlıdır. "30'lu yıllar" sözleri Taha Akyol'ların, Adan biraderlerin vb. diline pelesenk oldu. Demediklerini bırakmadılar. Önceleri üstü kapalı yöneltilen eleştiriler, 80'li 9O'lı yıllarda açık saldınya dönüştü. Kubilay "resmi tarihin" bir göz boyamacası oluverdi; Dil Kurultayı uyduruk bir dil yaratma çabası. Serbest Parti liberalizminin yıkıcdığı demokrasi rüzgân olarak yüceltüdi. Karşıdevrimin saldırısı Gazi'nin ölümü ile arttı, ABD varlığı ile hızlandı, yaygınlaştı. Önlerindeki engellerin bir bir yıkıldığına inandılar.. .Hele o 80'li 9O'lı Reagan'lı, Thatcher'li, Özal'lı yıllar yok mu! "Tarihin sonu gelmiş miydi?" Artık Mustafa Kemal boy hedefiydi. Yeniyetme yazarlara yeni romanlar yazdırdılar. Bunlann milyon sattığını millete anlattılar. Bir şeyi hesaplamamışlardı. Devrimin çocuklannın onlardan daha inatçı, daha kararlı olabileceğini düşünmemişlerdi. Yanıldılar. Gerçekler inatçıdır, arşivler bir kol boyu mesafededir. Merak eden araştırır, bulur. O arşivler Mustafa Kemal'in "milletin içindeki cevheri" nasıl bulup çıkardığının örnekleri ile doludur. Işte birkaç örnek: Mustafa Kemal'in Harf Devrimi'ni halka anlattığı ünlü Sarayburnu Nutku"nun sonundaki sözleri: * (yaşam sevinci hakkında) "Eskiden bu içkinin bin katını çöplüklerinde gizli gizli içerek çeşitli kötülükler yapan ikiyüzlü sahtekârlar vardı. Ben sahtekâr değilim. Hepinizin önünde ulusumun onurunaiçiyorum" (s. 17) * (Köylüler hakkında) Gazi bize "bu memleketin efendisi kimdir?" diye sordu. Birbirimize bakıyorduk. Gazi bekledi, sorunun yanıtını alamayınca " Bu memleketin efendisi Türk köylüsüdür" dedi. (s.96) * (kadınlar hakkında) Hiçbir ulusun kadını "Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, ulusu kurtuluşa götürmede Anadolu kadını kadar çaba gösterdim" diyemez. (s. 101) Gazi yakın çalışma arkadaşlarını da havaya sokmuş: Milli Eğitim Bakanı Mustafa Necati hedefi koyuyor: "Millet Mektepleri'ni açacağız. Okuma yazma bilmeyen kalmayacak" (s. 64) Bu örnekler uzatılabilir ama doğru olanı, galiba burada kesip okurun ayrıntıları kitapta bulmasına fırsat yaratmaktır. Bizimkisi şöyle bir çıtlatmak olsun... HIFZ1 TOPUZ NE YAPMAYA ÇAUSIYOR? Ne yapmaya çahştığını kendisi söylüyor. Zaten apaçık ne yaptığı, ne yapmak istediği. lyi ki bir Hıfzı Topuz var bizim cephede. Ustelik kitaplan çok satan bir başka dinozorla karşı karşıyayız. Anı kitabı onlarca baskı yapınca şaşırıp kalan Mîna Urgan " Ozal'ı beğenen bu toplum benim kitabımda ne buluyor anlamıyorum, yoksa bende mi yanlışlık varr1" diyerek gırgır geçerdi kendisi ile. Hayır, bu olsa olsa bir şaka olabilir. Aziz Nesin bile bu milletin aptallarını sayarken, tersten akıllılan işaret etmiyor muydu? "Devrim Yıllan"nı unutturmaya çalışanlar kaybetmeye çoktan başladılar. Çünkü, Topuz'ıın deyişiyle, "karşıdevrimin içi boş" (Bkz, yan sütundaki Topuz röportajı) Gazi Paşa ve onun çevresinde toplanarak Cumhuriyeti kuran genç, ateşli, azimli kuşak milletin özüdür, geçmişidir, ruhudur. "Devrim Yılları" bize bunları anlatıyor. • Devrim Yılları / Hı/zı Topuz / Remzt Kitabevı/ 2H7 s. 761 USTA AŞIKTAN N f! Açık Pencere'den 20001i yıllar 2 SAYI SAYFA 17