03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

okunurken). Bant bile çözmeden, o kadarcık zahmetten dahi imtina edilerek, hep ama hep röportaj. Bazcn kılıç kınından çekiliyor, fakat çoklukla şahsi şeyler dökülüyor ortalığa, bu da edebiyat sayfasından çıkıp başka gündemlerin başlığına dönüşüyor. Okur da enayi değil. Yutmuyor bayat numaraların çoğunu. Ya da bazısını yutuyor. Dostlar alışverişte görüyor, görmüyor... Gcriye kalan ne? Sel de gidiyor, kum da. Bize kalan simitler hep sıfır diyor. lyi pazarlanan her kötü kitap, kötü pazarlanan iyilerin önünü tıkamıyor mu sizce? Edebiyat medyası eleştirel gözlüklerini gözünc takmadan, ne gerçeği görebilir, ne de saygınlık kazanabilir bu haliyle. 4. eleştimenler. Öykü üzerine yazanların sayısı o denli az ki, yılmış hallerine bakıp menfi bir şey söylemek ayıp belki. Ama sopalarını çoktandır bıraktılar ellerinden, bu kesin. Öykü yazarının, yayıncısının yanlışına işaret etmiyorlar. Ya isim telaffuz etmeden genel bir eleştiriyle yetiniyorlar, ya da göklere çıkanyorlar. Hemen hepsi için durum aynı: eğer iyi bir şey değilse dillerinin ııcuna gelen, yazmamayı, söylememeyi tercih ediyorlar. Meydan samimiyetsiz, yüzeysel tanıtımcılara terk (=bakınız madde 3, madde 2 ve sonra da madde 1). Sonııç olarak, eğer ortada bu kadar çok kötü varsa, eleştirmenlerin de işlerini iyi yapmadıklarını kabul etmeliyiz korkarım. 5. okur. Tek boyutlu, zorlamasız metinleri tercih ediyor. Televizyonda dizi seyreder gibi haz peşinde. Çoğunluk işin sonunu merak ediyor, okuma zevkine tav olan az. O az sayıdaki edebiyat okuru da piyasayla birlikte döneniyor. Patırtıyı büyük koparan, yarattığı girdapla sürüklüyor okuru peşinden. Her çok satan bir sonrakinin çıtasını yükseltiyor. Roman, hatırat, siyaset, inceleme derken edebiyatın ince gülü küçük hikâye güme gidiyor. Gerçi kabahatin cn küçüğü budur, okura suç bulmak kolaycılığın daniskası. lyi yazılmış, emek ve zaman harcanarak tasarlanmış, editoryal süzgeçten itinayla geçirilmiş ve tarafsız bir eleştiriyle analiz edilmiş öykü kitapları koymadan ortaya, belki dc hiç söz etmemeli okura. SULAR HIZLA YÜKSELİYOR Kısaca halimiz böyle. Türkçe hikâye cephesinde sular hızla yükseliyor. Bir başka gösterge de öykü yazarlarından: Türkçe hikâyeye geçmişte verdikleri eserlerle damgasını vurmuş pek çok edebiyat insanı uzıın siiredir öykü yazmıyor. I layatta kalmak için, ya da başka bir nedenle, diğer türlere yönelmişler. Yenilerin pek çoğu da hemen romana soyunuyor, itiliyor neredeyse. Öyküde ısrar edenlerin sayısı az; onlar da layıklarını bulııyor, unutuluyorlar. Böyle bakınca gidişat karamsardır: Eğer bir şey yapmazsak, bir tür olarak Türkçe hikâye çok marjinal bir grubun içine hapsolabilir. Bu da yok olmaktan farklı değil. "Böyle bir şey mümkün değil" demeyin sakın. Şiire bakın. Nasıl inceldi zümrcsi. Geleneksel halk edebiyatı dallarına bakın. Örneğin masallara. En son ne zaman bir Türk masalı dinledinizr1 Anlatıcılar kalmayınca masallar da çekip gitti. Kurtulabilen bir avuç metin kütüphanelerin raflannda şimdi. Türk çocukları artık Andersen, Grimm ve benzerlerini dinleyerek büyüyorlar. Değişen toplum, değerlerini de değiştirdi, masallannı da. Bir de şu var, yukarıda saydıklarımın her ne kadar çoğu bize özgü belalarsa da, öykünün perişanlığı evrensel bir gerçektir. Yani Türkçeye özgü değildir bu dert. Arzın cümle cinsten lisanında C U M H U R İ Y E T K İ T A P S AY I kısa hikâye kayıp gitmektedir okurun gündeminden, geriye düşmektedir. Hemen her ülkenin öykü cemaatinden benzer çığlıklar yükseliyor. Türkçeye çevrilenlere bir bakın. Başka milletlerin ne okuduğuna göz atın. Küçük hikâye, çapı gittikçe daralan bir çembere hapsolmuş, gittikçe küçülmekte. Peki şimdi ne yapmalı? a. öykünün zamanı geçmiştir dostlar. Nasıl ki insan değişiyor, onun yarattığı her sanatın da bir miadı var, dolunca teslim olacaksın, hayatm akışına karşı durmayacaksın. Mı? b. başka ihtimaller. Arayış. Deneme. (Ve elbette ki daha iyi metınler, daha iyi kitaplar.) b'den devam: Yazılan öykü bir yana, bizatihi öykü kitabı da arızalanmış olabilir. Nicedir bu düşünceye takıldım kaldım. Hikâyenin kendisinde değil ama, kitap haline getirilmiş şeklinde yapısal bir sorun olabilir. Değişen toplumsal şartlar, okuma alışkanlıkları vb yüzünden arıza yapmış olabilir. Şu öykü kitabına dönüp bir bakalım. Nedir bu nesne? Ideal hikâye kitabı beş Ua on sayfada bir şekil değiştirir. Bir kıvılcım çakar, ışık yanar, parlar, söner, karanlığa döner, yenisine yer bırakır. Sayfalar ilerledikçe yanıp sönen ışıklar bakanı büyüler, kavrar, tutar, tuttuğu gibi bir dııvardan öbür duvara çarpar, sarsar, zorlar, değiştirir. Hikâyeden hikâyeye geçışte dünyalar yıkılır, yeniden kurulur. Zaman sıçrar, şahıslar değişir. Ancak bu akış içinde beğenilen her öykü, ardından gelenin kuyusunu kazmaktadır. Etkisi sürdüğünden, yenisinin başını uçurur, yani ilk sayfaları yutar; komşusunun kellesini ister. Bitmedi. Beğenilmeyen her öykü de ardından gelen için kötü bir temrindir. Bıraktığı acı tad, yeni lezzetlerin önüne tıkayabilir pekala. Soğutur, önyargı verir. Bir de kitap iyi kurulmamış, iki aynı "ben" iki ardd öykünün kahramanı olmuşsa, sıkıysa sıyrılsın biri ötekinin gölgesinden. CELCİT OOLU MACERA Ya okurun gözleri? ünlar hazır mıdır bu gelgit dolu maceraya? Benim teşhisim odur ki, değildir. Eski zaman insanlarının idmanlı oldukları, haz duydukları bu mesaide günümüz okurunun en azından bir bölümü zorlanabiliyor. Roman okumaya alışkın gözlcr, öyküden öyküye geçerkcn gafil avlanabiliyor. Okuma sanki hiçbir şey değişmemiş gibi, zamanmekâninsanlar hep aynıymış gibi sürebiliyor. Taa ki, metinde çok aykırı bir dönüşme ola na dek. Eğer sahiden bir dertse bu, bir çare bulunur mu bu derder* Denemek lazım. Bir kere okura şunu diyemeyiz: "Ey çilekcş edebiyat tutkunu, sen bu kitaptan her gün bir doz al. Okuduğun öykü bitince, kitabı yastığın altına dürt, ertesi günü bekle. Bir sonraki öyküyü yarın okursun." Mümkün değil. Başka bir çare bulmalı, belki bir icad yapmalıyız. Bir varsayımdan devam ediyorum, bir hoş umudu kovalayarak: Öyleyse, öyküden öyküye geçişe bir süzgeç konabilir mi? Bir durak, bir temizlcyici; lüks taamdaki adıyla öğünler arası servis edilen bir 'sorbet'. Damağı temizlcyip yeni lezzete hazırlayan... Belki. Denemek lazım, deneyeceğim. Bir sonuç elde edersem mutlakalıaberiniz olur. Öykü kitabının dizilişiyle, formuyla oynamak belki bize birtakım kazanımlar sağlayabilir. Ancak 1 iirkçe hikâye nin şu hazin gidişine dur demenin ilk şartı korkarım çok, çok, çok daha basit: Daha iyi öyküler yazmak! • 761 kayıp metnin izinde... İnsanca. Pek İnsanca 2 Nietzsche'nin Bütün Yapıtlan'nı sağlıkh bir biçimde oluşturmak yani, onun adını taşıyan ve bugüne ulaşabilmiş ne kadar kitap, metin, tümce varsa, hepsinin, tarihsel sırayla doğrusunu yayımlamak... Ithaki, yolu açan iki italyan'ın; Colli ve Montinari'nın göze aldığına benzer bir işe girişti: ithaki, Eleştirel Toplu Basım'ın Türkçe edisyonunu gerçekleştirmeye devam ediyor... YAYIMLADIĞIMIZ NIETZSCHE KİTAPLARI: ECCE HOMO 1889 Kitapları 17 (Çeviren Can ALKOR) DECCAL 1888 Kitapları 16 (Çeviren Oruç ARUOBA) DIONYSOS DITYRAMBOSLARI18881889 Şiirler 1 Kitapları 18 (Çeviren Oruç ARUOBA) İNSANCA, PEK İNSANCA 1 18781886 Kitapları 6 (2. basım) (Çeviren Mustafa TÜZEL) İNSANCA, PEK İNSANCA 2 18791886 Kitapları 7 (Çeviren Mustafa TÜZEL) X ithaki www.ithaki.com.tr SAYFA 21
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle