Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Hasan Bülent Kahraman'la "Kültür tarihi Affetmez" üzerîne Yazar ve akademisyen Hasan Bülent Kahraman'ın modernite. eğitim, aydın ve iktidar gibi konular üzerinden Türkiyenin siyasal ve kültürel gündemine ışık tuttuğu yazılarını bir araya getiren son kitabı Kültür Tarihi Affetmez, Agora Kitaplığı'nca yayımlandı. Yazarla, birçok yönüyle kültür sorunsallarına değinen bu kitabından yola çıkarak, Türkiyenin yakın tarihi üzerine söyleştik. O Bekir TARIK T ürkıye Cumhurtyettnın kurulu^undan ıtıbaren DoguBatı kavramlan etrafında hep bir kimlık tarttjması yaşandı. Bu anlamıyla bir Türkıye tahlilı yapar mısıntz? Belirttiğiniz gibi Türkiye 19. yy'dan başlayarak ikili bir kültürel dönüşüm yaşadı. Bunlardan birincisi genel olarak, kendi içindc sekülerleşme. Örneğin Cemal Kafadar gibi tarihçilcr bu sekülerleşmenin toplumsal alanın keşfiyle birlikte 16. yy'da kendiliğinden başladığını söylüyor. Bu önemli bir tespit. Ikincisi 19. yy'ın ortasından başlayarak bir aydın hareketi olarak Türkiye'nin Batılılaştınlması ve onunla eşanlamlı olarak modernlcştirilmcsi projesi. Bu çok geniş kapsamlı bir proje. Çünkü bir toplumun 19. yy pozitivizmi etrafında dönüştürülmesini öngöriiyor. Buradan ulus devlet çıktı, laik sistem ve yurttaş tanımı çıktı vs... Fakat bütün bu sistematiğin arka planında yatan mesele Türkiye'nin moderleşmesi. Bizim zaman zaman hatırladığımız zaman zaman unuttuğumuz aına daima kafamızın bir kösesinde kalan şey bu modernleştirme dinamiğinin neyin üstüne oturaeagıdır. Nitekim o noktada da ilk elde akla gelen ana mesele Türkiye'nin Batılılaşması oluyor. Şimdi Batılılaşma da aslında 16. yy'dan başlayan tarih bağlanmında kendine özgü anlaını olan bir sürcç; çünkü Batılılaşmanın bir teknoloji boyutu var, bu bir ölçüde kendiliğinden bir dip akıntısı gibi daima devam etti gitti, ama bir de Batıhlaşmanın ideolojik hale getirilmesi söz konusuydu, Tanzimat'tan itibaren başlayan süreç de buydu. Fakat nereden bakarsak bakalım, 19. yy'ın ortasından başlayan bu hareket bütünüyle kültüralist bir harekettir; yani bu hareketin altında herhangi bir teknolojik dönüştürüm boyutu yoktur. Bu çok sonradan eklenen bir boyut oldıı. Nitekim bu o kadar sonradan eklenen bir boyut ki Türkiye'de bunu tasarlayan öneren ve kısmen de gerçekleştiren Türk muhafazakâHarı o/muştur. Muhafazakâr/ık/a teknolojik ilerlemenin bir arada yürütülmesi; Türkiye'den başka nerede olabileceğini tahmin edemediğim ender bir durum. Bu şunu gctiriyor: Türkiye'nin aslında siyaseti keşfedişi 1950 sonrasıdır. Yani 19. yy'a gelinceye kadar Türkiye'deki model tamamcn kültüralist olarak tasarlandığından içinde üç şey yoktu: Halk yoktur, halk olmadığı için siya kimlig'in, gerı dönüşü olarak yorumlanabılır mi? Şerif Mardin bir halk Islamı tarif ediyor, bunun bağlayıcı bir doku olduğunu söylüyor. Bunun toplumsal alanda temel Kultur sosyal norm ve deöerler sistemini oluştarihi affetmez turduğunu ortaya koyuyor. Bu anlamda da tekkelerin ve diğer Islami kurumların, vakıfların bir işlev üstlendiğini ortaya koyuyor. Bu doğru. Şimdi Cumhuriset yoktur, siyaset olmadığı için muhaleyet'in denediklerinin arkasında birkaç fet yoktur. Bu, 1950'den sonra Türkikatman var. Birincisi; 1789'dan beri deye'nin öğrendiği bir şeydir. Fakat gene vam eden temel insan haklarının yurttaş 1950'den sonrası da sembolizmalardan ölçeğinde tarif edilmesi. Bu çok önemli medet uman bir kültürcü hareket olarak bir proje. tkincisi; 1848'den itibaren Avkendisini göstermiştir. Işte ezanın Araprupa'da başlayan ve 1914'e kadar devam ça okunması, imam hatip lisesinin açıleden bu yurttaş temelli modelin bir tür ması, liselere Arapça'nın seçmeli ders, eleştirisi de olabilen romantik akımın olarak koyulup koyulmaması gibi semgetirdiği birtakım iddialar var. Cumhuribolik değerleri çok yüksek olan bazı şeyyet kendi kültür politikaları etrafında ler de gene kültüralisttir. bunu da Türkiye'ye taşımaya çalıştı. Bu bir yanıyla antik Yunan'ı yeniden yücelMODERNLEŞME SÜRECİNDEKİ ten bir yaklaşımdır, öbür taraftan CumDEVLET POLİTİKALARI huriyet'in de savunduğu tcmel Herberci Oysa modernle$tne sürecındekı devlet dil politikalarını takip eden bir politikapolitikalannın daha farklı açılımlar geiır dır. Bunlar belli bir kültüralist dönüşüm mest gerekme% miydu olarak Türkiye'de temellendirildi. Işte onun için diyorum ki bunlar 1950'den sonra Türkiye'de ortaya çıkan sembol değeri vüksek şeyler. Yani bugün politik akımlar iki iddiayla ortaya çıktı. gelinen noktadaki açılımları göz önünde Bunlardan bir tanesi mılletle devleti babulundurunca bile ben aslında 1923 rıştırmak. Bu o dönemden sonra etkin sonrasında başlayan bu kültürcü sürecin olmuş bütün politik akımların temel aryükselttiği ve oluşturduğu sistemin yetegümanı. Ikincisi, bu milletle devletin bari kadar, yeterin ne olduğunu bilmiyorışması başka hiçbir şey etrafında değil, rum ama, toplumsal bir algılama haline bir dinsel sembolizm etrafında cereyan geldiği kanısındayım. ünun için yani ediyor. Çünkü Cumhuriyet'in 1789 dcvöbürleri ister istemez daha sembolik boriminden sonra olduğıı gibi en radikal yutta kalan şeyler. İster oradan bakılsın tepkisi laisizme karşıydı. Fakat şunu ister buradan bakılsın Türkiye'nin 19. unutmamak lazım. Türkiyc'de 1950'den yy'ın ikinci yarısından beri devaın eden sonra etkin olan bu muhafazakâr akımana problematiği daima kültürle yaşadıların ikinci iddiası Türkiye'nin imar ve ğı gerilimli bir ilişki etrafında biçimleninşa edilmesiydi, yani ycni bir teknolojik miştir. altyapı sürecinin topluma yerleştirilme Şerif Mardın, Türkıye'dekı itvıl toplu siydi. Şimdi burada iki şey çıkıyor karşımu, tekkeler ve larıkatlar gıbı Ulam külmıza. Birincisi, bunu niye yapmak isteditürünün doğrudan yaşandığı yerler tçınde ler.'1 Çünkü, bunu yaparlarsa cumhunyearanıak gcrcktıg'ını söylenııştı 1950 son tin temel degerlerine dönük eleştirilerinrasında yukarıda dedıg'ınız anlamda hal den kaynaklanan tcpkıleri aşabilmek ktn, \tyaselın vc muhalefetın güçlü btr $e için bir toplumsal güç olabileccklerine kıldc ortaya çıktığım görüyoruz ıu ps Bup\ıinanıyorlardı. Nitekim, askeri darbeler kanaltlık bir tanımla bastınlmıştn,İsL ıslamı ; bu kesimi ne kadar iktidardan uzaklaştınrsa uzaklaştırsın, halk hep bir sonraki seçimde oy vererek onları 60'Iardan beri iktidara taşıyor. Ikincisi bu hareketi gerçekleştiren kesimin dayandığı temel, Türkiye'de ister kabul etsinler ister etmesinler Saidi Nursi'nin görüşlerinden etkilenen bir boyut var. Çünkü Saidi Nursi'nin Islam sistematiği içinde savunduğu en önemli göriiş şudur: 19071927 arasında geçcn o yirmi yılda Saidi Nursi, tamemen pozitivist ve materyalist aydınlanmacı görüşle tslamı birleştirmeye çalışan bir mantık silsilcsi izlcdi... Ve kitabını da bunun üzerine inşa etmiştir. Dolayısıyla bu kesim Türkiye'de Nurculuk üstünden pozitivist, aydınlanmacı, ilerlemeci bir mantıkla kültürel sembolizmayı ki bu da din, Islam demektir, birleştiren bir hamle içine girdi. Kaldı ki arkasında Anadolu Islamı vardı. Anadolu Islamı da öyle katı, dogmatik bir Islama tekabül etmez; şamanistlik boyutu, Alevilik boyutuyla, Anadolu'nun tarihöncesi dönemden getirdiği inanışlarla harmanlanmış özgün bir Islami anlayıştır. Ve bu çerçevede ortaya çıkan modele baktığımız zaman C.umhuriyet'in temel projesi bir boş adım değildir. Çünkü bugün işbaşında olan AKP iktidarı da esas itibarıyla lslamın kendi içindeki kırılmasının, sekülerleşme çabasının sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Yani bu hareket Refah, Selamet gibi bir gelenektcn kopmaysa, bu kopmanın temel maksadı budur ve nitekim dün bilc Başbakan İaikliği son hücrcmizc kadar savununız' demck zorunda kaldı. (Burada laikliğin ta nımında bir sorun var ama o başka bir mesele.) "28 $UBAT P0STM0DERN DARBE" Samrıtfi, bu kırılmanın 2H Şubat'la ba\ladıg'ını söylcycbılırız Bir yanıyla poKtmodern bir darbc olarak tanımlarıan bir eylemle Kırılma şu 28 Şubat tabii ki bir postmodern darbeydi. Kendine göre haklı yanları da vardı. Kanlı mı olacak, K İ T A P SAYI 756 SAYFA 4 C U M H U R İ Y E T