Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
benzer birçok bohem dostu vardı. îşte böyle biriydi Fikret Mualla. Evde hiç birliktc olmadık ama dışarda sürekli görüşürdük. Bir giin Avni'nin kansı Henriettc ile atölyedeyiz. Içeri Mualla girdi, korkunç telaşh, dili sürçüyor ve baluşlan bir garip. Ama sarhoş gibi de değil, başka türlü bir şey. Son derece heyecanlı "Avni nerede, Avni nerede" diye sorup duruyor. Yanıt vermemizc fırsat bile bırakmadan birden çıkıp gitti. Çok kısa bir süre sonra duyduk ki, Sainte Anne Hastanesi'ne (Akıl Hastanesi) kaldırmışlar. Abidin kefU olup çıkardı onu oradan. Fikret Mualla yoksulluk içinde öldü denir, ama ayır bu doğru değil. Bu durumu o yaratıyordu. Seflileri oynamayı seviyordu. Ruhunda bir serserilik vardı. Yoksa son yıllarda beraber yaşadığı Fransız kadın son derece varlıldı biriydi. Ve ona el bebek gül bebek bakıyordu. PİCASSO VE KUS TÜYÜ HİKÂYESİ Picasso'yla da güzel bir hikâyemiz var. Yd 1938. Abidin Picasso'yla Paris'te tanışır. Ve Picasso Abidin'in çizgisini çok beğenir. Bir gün böyle güzel nasıl çiziyorsun diye sorduğunda, Abidin der ki: "bu tüyü veren kişiye söz verdim, bu bir sırdır söyleyemem. Ancak bu tüyden bende bir tane daha var, onu da size hediye ediyorum" der ve Picasso'ya o kuş tüyünü verir. Aradan birkaç giin geçer. Abidin bir gün Cafe Flore'da. O sıralarda Picasso'nıın birlikte yaşadığı Dora Mar da orada. Abidin'i görmesine rağmcn ycrindcn kalkmaz. lçeriye Picasso girer. Dora Mar'ın masasına gider ve hararctli bir tartışma başlar aralarında. Dora Mar, Picasso'ya öfkeyle bağırır "Bana bunu nasıl yaptın?" diye. Abidin sonradan öğrenır ki, Picasso kuş tüyünü aldıktan sonra cve dönmüş ve evde ne kadar kuş tüyü yastık ve yorgan varsa hepsini açıp açı kuş tüyünden aramış ve tabii Dora Mar evi o halde görünce çıldırınış. Aradan yıllar geçti, tabii Picasso'nun ünü büyüdü, yanına yanaşmak mümkün değil. Yıl 1952. Bir gün Paris'te kitabını imzalıyor... Müthiş bir kuyruk, Abidin de heıkes gıbı kuyruğa girdi. O sırada âdet: kuyrukta beklerken ufak bir kağlda ismini yazıp sıran gelince sanatçının önüne bırakıyorsun. Sıra Abidin'e gelince Abidin de kâğıdı koydu önüne. Picasso ismini görünce başını kaldırdı, Abidin'e "o kuş tüyünü hâlâ saklıyorum" dedi. Aradan 14 yıl gcçmiş ama Picasso Abidin'i unutmamış,. Bu olay çok hoşumu/a gitmiştı. Ptuıs ı bir kent olarak nıı yoksa daha çok bir kiillür mcrkezı olarak mı icvıyor sımıız1 Kent olarak diyeceğim. Ama Paris'te ohınca o kültüıü de yaşıyorsun zaten. Bu vc kültürün bir kişiliği var. Bakın bir olay anlatayım; bir tarihte akşam evde bunalınca, kalkar sigara almaya Saint Michel'e giderdim. Sokağa çıkmak.Paris havası almak... Rahatlıyordum. Bir gün Abidin'le yine böyle sigara almaya çıkmıştık. Baktık ellerinde meşaleler taşıyan bir kalabalık. Jean Moulin'in1 mezarını Pantheon'a taşıyorlar. O dönemin kültür bakanı Andre Malraux da başı çekiyor. Biz de takıldık arkalarına. Malraux muhteşem bir konuşma yaptı. Nefis bir akşamdı, hiç unutamam. Sonra 68 Mayıs olayları başladı. Bu olaylar bizim oturduğumuz semtte geçti. Fransa'mn tarihinde çok önemli olan bu dönemi dolu dolu yaşadık Abidin'le (jünlcrimzı nasıl degerlendiriyorsunıız, ncrclcre gıdiyonunuz? Artık eskisi gibi pck çıkmıyorum. Çoğıı zaman arkadaşlarım geliyor eve. Daha çok akşam 5'ten sonra. Sabah ııyanır uyannıaz gazetelerimi almaya çıkaıını. Zaman zaman resiın sergilerine gidiyorum. Çok ender olarak da sincmaya. Yeni iki 1 üık filmi gördüm; "Uzak" vc "Abdülhamit" iki filmi de çok beğenditn. SAYFA 6 cağız demektir bu. Hiç buna yanaşırlar DOĞA TUTKUNU mı? Sonra önemli bir nokta daha: AvruDoğa tutkunu Güzin Hanım, salonda pa Türkiye'yi arasına alırsa, pasaport, viçeşit çeşit bitkiler ve çiçekler. "Çiçekleri ze zorunluluğu da kalmayacak. Türkler çok seviyorum, çocuğum gibi bakıyoAvrupa'ya akın edecekler. Avrupa zaten nım onlara. Birçoğu da emanet. Senin yeterince istila edilmiş. Bunun farkındaevin çiçeksiz olmaz diyen dostlarım tatilar. Günümüz Avrupa ülkelerine bakın le çıkarken saksılarını bana bırakıyorlar" bir, her milletten insanla dolu ve bu indiyor. sanların sayıları her geçen gün hızla artı Geçmışe döniip baktı$ımzda "$u kışi yor. Şu Paris'te öyle semtler var ki, olmayt ısterdım"şcklınde bir ö'zlemınız Fransa demeyc bin şahit ister. var mı? Türkiye'ye yönelık çok özlem duydu Aktrist olmak isterdim. Yine ben $junuz bir dönem var mı? olarak kalmak ama aktrist olmak. 193435. On yedi yaşlarındaydım. Tiyatro sa Efendim, ben belli bir kuşağın muhnatçısı olmaİc için iyi de bir olanak Evllllk fotoğrafı ve Cüzln çıkmıştı önüme o Dlno'nun NDame de Slon yıllarda. Ama bayıllan (asağıda). bam, "Güzin, tiyat"Türkiye'ye dönmek için ro oynamak istiyorcok geç. Yaşım musalt değil. Paris'e 50 senemi san oynarsın.. ama verdim. Bir düzen bir daha bu eve gikurdum'dlyor Cuzln Dlno. remezsin..." deyince iş bitti. Türkiye'ye dönmeyı düşündüğünüz oluyor mu? Hayır. Artık çok geç. Yaşım müsait değil. Istanbul'da benim olanaklarımla ev bulmak, yerleşmek... kolay değil bütün bunlar. Paris'e 50 senemi verdim. Bir düzen kurdum. Emckliliğim, sigortam var. Her türlü kolaylığım var. Abidin bir yandan ayakkabılarını boyatıyor, bir yandan da sohbet ediyor boyacıyla. Bitince parasını veriyor tabii. Tam gidecek, boyacı "dur bey gitme, ne güzel sohbet ediyorduk. Izin ver de sana bir kahve ısmarlayayım" diyor. Abidin eve geldi, neredeyse ağlayacak. Çok duygulanmış. "Bak işte Güzin, böyle bir olay da ancak Türkiyc'de yaşanır"dı. Üç Yaz'da buna benzer bir dolu güzel anılar var. Yıllarca çevırı yapttnız, radyoevinde çalıstınız Bu çalı^malannızı bir de sızden dinleyelım... ^ Ankara'sında yaşadım. Şimdi artık böyle bir Ankara yok. Belki var da ben bilmiyorum. Sabahattin Eyüboğlu, Nurullah Ataç, Sabahattin Ali, Pertev Naili Boratav, Behice Boran, ürhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, Neceti CumaÖnümde artık bir 50 yılım daha yok. Eş, h, Azra Erhat, Abidin Dino. Daha ne dost, çevre bıırada. kendinıe göre bir çok değerli insan. Şimdi hepsi aklına düzeninı var. Son biiyük depremde Isgelmiyor. Hepimiz bir şeyin başındaytanbul'daydım ve büyük korku yaşadım. dık, hep beraber bir şeyler yapıyorduk. Ada'daydım, deprem sırasında denizin Siir tartışmaları oluyordu, harta şiir kavderinlerinden gelen o sesi beni çok etkigaları oluyordu. Ama bırakmadılar bizi. ledi. Ürküttü. Bir süre üzerimden ataDarmadağın ettiler. Hasan Ali'yi attılar. madım bunu. Olası bir büyük lstanbul Bin kitabı tercüme ettirmiş müthiş bir deprcminden çok korkuyorum. Istaninsandı. Yazık oldu bu döneme. Türkiye bullu'yum, Istanbul'u çok seviyorum için çok yazık oldu. ama keşke biri olsa de her şeyle ılgilen Antlarınızı yaztyor musunuz? se, bana sadece Istanbul'a gelip ycrlcşmek kalsa... "Gel Zaman Git Zaman"ı yazdım. (îiinccl bir \ıya\al sorıı \ornıak n/ıyo Yeni bir kitap daha hazırlıyorum. Adı: rıını. Sızce Avrupa liırlığt l'ıırkıyc'yt ala "İJç Yaz" olacak. Abidin'le Türkiyc'de üst üste geçirdıgimiz 919293 yılı yaz cak mı arasına''' anılannıı/.ı anlatıyoıum. Muhteşem bir Hayır eiendinı. Avrupa buı alına/ ııç yazdı. latll şeylerden so/ ediyorum. Biz 72 milyonıı/ Alırlarsa Avrupa'nın Oıneğin, Abidin Emirgan Kahvesini en kalabalık ılevletı biz olacagız. Avrupa çok sever. Yine bir gün orada, kahvenın Parlamentosu denen bir şey var. O Paı kapısında bir ayakkabı boyacısı var. lamentonun 60 üyesi varsa 35 ı biz ola Bakın size bir sırrımı vereyim. Ben tercüme yapmayı hiç sevmem ama bütün yaşantım boyunca da elime hep tercüme verildi. lstanbul Üniversitesi'nde bile tercümanlık dersi veriyordum. Sabahattin Eyüboğluda benim gibi aynı üniversitede ders veriyordu o yıllarda. Çeviri çok zor bir iş, en güç mesleklerden biri. Türk edebiyatından çeviri yaparken ismimi vermemeye bile hazırım. Benim ismimin bir önemi yok, yeter ki çeviri iyi olsun. Edebiyatımız hakkınca tanıtılsın. Yunus Emre'yi Nâzım Hikmet'i, Yaşar Kemal'i, Mahmut Makal'ı çevirdim. Bir gün UNESCO'dan bir mektup geldi. Yabancı ülkelere tanıtılması gereken bir Türk yazarlar listesi yapmışlar. Birçok insan var listede. Yaşar Kemal de var. Yaşar Kemal'in Ince Memed'ini okumuş ve çok sevmıştim. Yaşar'ın renkli, destansal bir üslubu var. Abidin'le "Bugünkü Türkiye'yi temsil edecek yazar Yaşar Kemal'dir" dedik. Ince Memed'i, ardındanda Makal'ın "Bizim Köy" nü çevirdim. Bütün Fransızca konuşulan ülkelerde satıldı. lnanır mısınız bu kadar yıl sonra halen telif hakkı geliyor. Düşünsenize, 1963 yılında çıkan bir kitap için. Yunus Emre çevirilerim de var. Marc Delouze'le birlikte çevirdik. Kitap çok ilgi gördü. Jacques Lacarirere ve Prof. Etiemble gibi büyük yazarlar çok ilgilendiler. Yunus Emre'yi tanıtmak için "Okuma Günleri" düzenlendi. Prof. Etiemble, Marc Delouze'la beni Sorbonne'de düzenlenen Şiir Çevirisi gecesine davet etti. Güzin Dino'ya doyum olmaz. Gecenin geç saati onun sağlığını düşünerek ayrılmak zorunda kaldık. O güzel anılar esrikleştirdi bizı. Hemen dönemedik evlerimize. Yağmur yine başladı. Az sonra ayrıldı Ibrahim. Ben gecenin kıyısında yağmur yüzlü Elir Su Alkan, saçlarım yüzüme yapışmış, Cüzin ablamın anlattığı anılarla ve ülkemin özlemiyle dolu, Boulogne Ormanı yakasındaki evime yollandım. • (1) \ean Moıılın, Vransız Dırcııt^ Eylenıı'nın lıdcrı (Llıf A/knıı) Gel Zaman Git Zaman/ Giizın Dıno/ (.an Yaymları/ 20S s K İ T A P C U M H U R İ Y E T S AYI 7 54