Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O K U R L A R A Yaşar Miraç, 9 Eylül 1953yılmda Trabzon 'da dogdu. AÜDTCF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. 196870 yılları arasında Trabzon'da gazetecilik yaptı. Ankarada Yeni Türkü Satıat Gazetesi'ni üç sayı çıkardı. tstanbul'da Yeni Türkü dergisini ve yayınevini kurdu. 1988 yıhndan bu yana Almanya da çalışıyor. îlk şiiri Trabzon'da yayımlanan Bayraktar gazetesinde çıktı. Militan, Yürüyüş, Yusufçuk, Türk Dili, Sanat Eme$i, Adam Sanat, Yazko Edebiyat ve Milliyet Sanat dergilerinde yayımladıgı toplumsal içerikli şiirleri ile tanındı. Şiirlerinde Karadeniz yöresinin folklorunaan edindiği kazanımları çok iyi kullandıgı, yöre halkının yaşamından aldıği örnekleri yeni imgelerle zenginleştirdiği belirtildi. Yüze yakın şiiri çeşitli formlarda bestelendi. Bazı şiirleri tngilizce, Almanca, . Rusça, Yunanca, Makedonca, Arnavutça, Hollandaca, Arapça gibi dillere çevrildi. Şimdiye kadar on beş şiir kitabına imza attı Yaşar Miraç. Toplu şiirlerini de resimlerle destekleyerek yayımlayan Yaşar Miraç'la, şiiri, yaşamı ve edebiyat üzerine uzun bir söyleşi gerçekleştirdik Bol kitaplı günler... TURHAN GÜNAY Romanın giriş bölümünü yazdığı için Murathan Munganın sorumluluğu belki diğer yazarlardan fazlaydı. Ama hemen söylemek gerekir, romanın beş yazarı klasik roman türünün tüm gereklerini yerine doğru getirdikleri için pek fazla olmasa da roman, bir bütünlük kazanmış. Asuman KafaoğluBüke Yazın Sanatı Beşpeşe lüm hazırlıyor kendinden sonra gelecek yazarlara. Bu bölümü okurken Mungan'ın verdiği bunca ipucunu kendi hayalimde sürdürmek de ayrıca keyif verdi bana: bir sonraki bölümü yazma isteği gibi bir duygu. O kadar çok yem vardı kı Mungan'ın oltalara taktığı bunların bir çoğunun tuzak olduğıınu ancak sonra anladım. Mungan'ın sergileme bölümünde Zehra'yı tanımakla birlikte ailesinin trajedisini de öğreniyoruz. Annesi, babası, anneannesi, ünivcrsitedeki hayranlık duyduğu hocası ve sevgilisi Zehra'nın çevresindekiler. Zehra'nın her biri ile ilişkisi, korkuları ve bilinmezlerle dolu arayışları Mungan taratından dolu dolu verilmış. Tuzak dedığım de bıraz bu, o denli çok oltaya, o denli çok yem koymuş ki Mungan, bir sonraki bölümlerde ikilcmlcre düşmemek için kesin kararlar vermeleri gerekmiş diğer dört yazarın. Mungan Zehra'nın ve dolayısıyla romanın geleceğini belirleyen yollar da çiziyor. Bırinci bölümün birkaç yerinde "Zehra çok sonraları...." ya da "daha sonraki yıllarda..." gibi geleceğe atılmış oltalar var, bunların ilerleyen bölümlerde doldurulmasını bekliyor okur ama ne yazık ki bu vaatlerin büyük bir çoğunluğu hiç gerçekleşmeden ilerliyor roman. Mungan romanın birinci bölümünü bir seksek alanı üzerinde yazan rakamlar gibi bölümlere ayırmış. 1,2,3, 45.... diye başlıyor ve yeniden 1 'e dönüyor. Özellikle 45 diye numaralandırdığı bölümü okurken, bir bölümün içine iki rakam birden sıkıştırıyorsa, bu bölümde bir sır sakladığmı düşündüm, gerçekten de 55. sayfada "bu gözlerde acının yanı sıra hiç tanımadığı başka bir şey daha vardı" sözlerini açıklamadan bırakması, Zehra'nın babasının gözlerinde ne gördüğünü dehşetle merak etmemize yol açıyor, romanın temelinde bence bu vardı ya da olmalıydı ama diğer yazarlar bunun üzerinde durmamayı seçmişler. V B ir zaman önce yirmi yaşlarında bir öğrencim ünlü bir yazardan söz ederken onun bir "marka" olduğunu söylcmiş ve çok şaşırmama nedetı olmuştu. Ne demek istediğini anladığım halde, bir yazann BMW ya da Arçelik gibi anılmasını yadırgadığım için, "o bir marka değil, bir yazar" demiştirn. "Tasarım" sözcüğiinii gereğinden fazla kullanan bir ncsil için "marka" olmak hem üriinün liyatını belirleyen en tenıel unsur hcm dc satış potansiyeli, bunu anlamamı sağlamıştı öğrcncimle konuşmamız. "MARKA1 ROMAN "Beşpeşe" romanı da piyasaya bir marka iirünü olarak sunulduğu için olacak , ilk başta hiç ilgimi çckmedi. Beş yazardan bazıları çok sevdiğim ve neredeyse her yazdıklarını scverek okuduğum edebiyatçılar olmalarına rağmen, bu romanın edebi değeri konusunda önyargılar taşıyordum. "Beşpeşe" romanıyla ilgili yazmaya, kitabın tasarımıyla başlamak en iyisi; Yumuşak muşamba cildi, kitabı kıvırarak okumayı sevenler için ideal, hem de bu kıvırmalar cildin dağılmasına neden olmuyor. Bir de sol sayfaların boş olması okurken benim gibi bol not almayı seven okurlar için özel düşünülrnüş adeta. Kapağın rengi de benim hoşuma gitti ama plastiğin dokusu ve üzerindeki çiçek ve yaprak desenlerine gözüm alışamadı, romanın içeriğiyle de bağlantısını kuramadım bu desenlerin, sanırım seksek alanı gibi belirlenmiş çizgiler daha hoşuma giderdi kapakta. Ama yine de kitaptan çok dcftere benzeyen bu romanın biçimi hoşuma gitti. MUNGANIN OLTAYA TAKTIĞI YEMLER Romanın giriş bölümünü yazdığı için Murathan Mungan'ın sorumluluğu belki diğer yazarlardan fazlaydı. Ama hemen söylemek gerekir, romanın beş yazarı klasik roman türünün tüm gereklerini yerine doğru getirdikleri için pek fazla olmasa da roman, bir bütünlük kazanmış. Mungan'ın yazdığı giriş bölümünde romanın kahramanı Zehra ve onun yaşamını etkileyen karakterler, olaylar ve yerler anlatılıyor, Mungan bir çeşit "sergileme" olarak görülecek bir böSAYI 7S3 etnail: cumkitap@cumhuriyet.com.tr Imtiyaz Sahibi: Çağ Pazartama Cazete Dergi Kitap Basım ve Yayın AS'vi temsilen Cumhuriyet vakfı adına llhan Selçuk o Cenel Yayın Yönetmeni: Ibrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Turhan GünayoSorumlu Müdür: Mehmet Sucu o Cörsel Yönetmen: Dilek Akıskalı o Baskc Merkez Gazete Dergi Basım Yayıncılık San. ve Tic. A.$. Barbaros BUİ. NO:125 BE$İKTA$ Idare Merkezh Turkocağı Cad. No: 3941 Cağaloğlu, 34334 Istanbul, Tel: 0 (212): 512 05 05 Cumhurlyet Reklam: j Cenel Müdür özlem Ayden /Cenel Mudür Yard.: Semra Yazıcı / Reklam uüdürü: Hüseyin Dalkıran / Tel: 0 212 512 47 78 • 512 48 30 Fax: 0 212 513 8463 C U M H U R İ Y E T K İ T A P lamış kendinden sonra gelecek yazarlara. SÜREKLİLİK OLABİLİR Ml? Şimdi işte beş ayrı yazann bir öyküyü yazıp yazamayacağı konusıına geldik. Mungan'dan sonra gelen her bir yazar bu ilk baştaki metni kendince okuduğu için her seferinde başka bir yöne kaymaktan kurtulamamış roman. Özellikle ikinci bölüm, romanın tamamen dışında kalmış gibi geldi bana. Faruk Ulay'ın "anneanne"si romanın diğer yazarlarının "anneanne"lerinden çok farklı olmuş. Zehra ile ilişkisi de bu bölümde aniden değişivermiş. Zehra'nın hiç şefkat görmediğini bildiğimiz köşkte "Fatma sana kuşburnu kaynattı, haydi içeri gel Zehra kızım" (s.207) diye konuşan bir anneanneyi okur çok yadırgıyor. Bu bölümde Fırat ve anneanne karakterleri gerçekten romanın dokusuna hiç uymuyorlar. Aslında bu bölümde tanıdığımız Yeşim ve Selin, aynca onca araba Mungan "sergileme" olarak görülecek bir ilk bölum hazırmarkası, res toran adları romanın geri kalanı ile inanılmaz ölçüde uyumsuz. Burada Zehra'nın da zekâsı düşüyor, diyaloglar sıradanlaşıyor ve Zehra daha önce hiç tanımadığı üç kişinin masasına oturduktan yaklaşık beş dakika sonra "biliyor musunuz, o çocukla yattım ben" gibi saçma bir laf ediyor. Masada bulunan kimse o yattığını söylediği kişiyi tanımıyor bile. Bütün bunlar bu bölümdeki gelişmeleri inandırıcılıktan uzak görmeme neden oldu. Neyse ki arkasında Elif Şafak'ın yazdığı üçüncü bölüm geldi ve derin bir oh çektim. Şafak kendi yazdığı metni ikinci bölümden çok birinci bölüme doğrudan bağlamayı tercıh etmiş, daha sonraki yazarlar da aynı şeyi yapmayı sürdürmüşler, hepsi sanki Mungan'dan sonraki bölümü yazmışlar. Ama tabii haksızlık etmemek gerekir, C.elil Oker romana müthiş bir gerilim katmayı, Elif Şafak masalsı bir boyut kazandırmayı, Pınar Kür ise bunca dal budak olmuş olayları gerçekçi ve akılcı bir yaklaşımla sonlandırmayı çok iyi başarmışlar. Ama hiçbiri romanın ikinci bölümde aldığı yaraları kapatamamış yine de. Sonuçta nasıl bir roman "Beşpeşe" diye sorarsak: beş edebiyatçı tarafından yazılmış olmasına rağmen, bir edebiyat eseri çıkamamış ortaya diye yanıtlayabiliriz. Roman kahramanlarına her yazann yaklaşımı farklı olduğu için, karakterler bir tııtarlılık kazanamamış. Halbuki her bölüm kendi içinde değerlendirildiğinde böyle bir sorun yok. Yine de deneyimli yazarlar olduklan için bazı temaları çok akıllıca roman boyunca sürdürmüş olmaları bir nebze bütünlük duygusu veriyor. Örneğin hırka, seksek oyunu, tebeşir, pencere, yükseklik, perde gibi imgeleri her bölümde yeniden canlandırmak okurda bu yanılgıya neden oluyor. Sanırım romanı okumamız için neden oluşturan şey kesinlikle bu kitabın edebi değeri değil, aslında bu kitapta gerçekten ilginç olan şey yazann yazma süreci ile ilgili düşünceler. Okur bir şekilde olayların nasıl yapılandırıldığına, nasıl ön plana çıkartıldığına, sorunlara nasıl çözüm bulıınduğuna şahit oluyor: işte bu kitabı okumanın zevki bu unsurları görmekte yatıyor. • BeşPeşe / Mungan, Ulay, Şafuk, Okcr, Kür / Metis Yayınları / 2004 / 676 sayfa. www.yazinsanati.com SAYFA 3