24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ATAOL BEHRAMOGLU tabek'in adıyla ilk kez "Cumhuriyet"in ikinci sayfasmda yayımlanan yazısıyla karşılaştım. 1980 önccsi olmalı. 'Taşizmin Kitle Kuhu Anlayışı" başlıklı yazıda Wilhelm Reich'ın aynı adı taşıyan yapıtını irdeliyordıı. Reich'a bugün deeksilmeksizin süren hayranlığımın başlangıç dönemiydi. Büyük düşünür üs tüne bizim basınımızda görebildiğim ilk yazıydı bu. Gazetenin sözünü ettiğim sayfası için dc ycnilik olduğunu düşündüğüm yazıda beni etkileyen, Reich'ın yapı tındaki sentezin Türkiye'de bir meslektaşınca, bir hekimyazarca görülmüş, saptanmış ve üzerinde duaılma gereği duyulmuş olmasıydı... Bu sentezi kısaca, DÜİmin toplumsallaştırılması diye niteleyebiliriz... Freud'un öğrencisi Reich, psikiyatri bilimini klinik duvarlarının dışına çıkarıyor, ona bir toplumbilim özelliği ka zandınyordu... Sözünü ettiğim yazı Dr. Atabek'in aynı gereksinimi Türkiye'de duyumsayan bir öncü oluşıınun işaret fişeği gibiydi... Şu anda masamda üst üste duran Erdal Atabek imzalı yapıtlar, bu olgunun somut kanıtıdır... Kendisiyle ilk kez karşılaşıp tanışmamız da yine 1970'li yılların sonlarında, yanlış anımsamıyorsam eğer, ortak bir toplumsal etkinlik sırasındadır. Atabek 1966'da üstlendiği Türk Tabipleri Birliği Genel Başkanlığı sorumluluğunu sürdürmekteydi. O ilkTcarşılaşmamızda karşılıklı olarak söylenen birkaç dostluk cümlesinin gerçek bir dostluğun temellerini oluşturacağını o sırada belki ikimiz de bilemezdik. "Barış Derneği Davası" diye anılan faşist uygulama nedeniyle "Maltepe Askeri Cezaevi"nde buluştuğumuzda, dostluğumuzun birgeçmişi vardı. Fa kat bugün yakın bir arkadası olmanın onurunu taşıdığım Erdal Atabek'i asıl o dönemde, "MaTtepc Askeri Cezaevi" diye anılan cephaneükten bozma bir zinda A Atabek Mucizesi... nın penceresiz duvarları arkasındaki koğuş arkadaşlığımız sırasında, hemen sonra da nakledildiğimiz Sağmalcılar Cezaevi'ndeki tutsaklık günlerimizde tanıdım... Cezaevlerindeki üzüntülü günleri mizde Erdal Atabek'in kişiliğinde en belirgin olan yön, mizan duygusunu hiçbir zaman yitirmemiş olmasıdır... Bugün düşündüğümde, bunu biraz da ortak morali yüksek tutmak için, her zaman ve her konuda sahip olduğu sorumluluk dııygusuyla yapmış olduğunu düşünüyorum... Kötümser değildi. Ama sözünü ettiğim mizah olgusumı iyimserlikle esdeğer saymak da yanıltıcı olabilir... Atabek, gerçekçiydi... Mizahı elden bırakmıyor, bunun yanı sıra, çalışkanlığıyla da örnek oluyordu... Koğuşların açıldığı ortak alana bin güçlükle lcoydurabildiğimiz dcrme çatma masalarda okuyup yazmaya koyulan ilk arkadaşlarımızdandır... Hapisnane koşullarında yakından tanıdığım Atabek, kişiliğinde mizahla bilgeliği,kalenderlikleilkeliolmayı,karşındakini şaşırtmayı seven bir zekâyla çocuksu denebileceK bir merak ve içtenliği birleştirebilmiş bir insandı... Bugün de aynen öylcdir ve çok az kişi bu niteliklerin toplamını bir arada taşıyabilir... Çok yönlü birikimleri ve kuşkusuz mesleğinin de etkisiyle, onu Çehov'a benzetiyor, oyunlar yazmasını bekliyordum Bunu kendisine söylediğimde hoş^ landığını gizlemiyor, ama işi şakaya vurmaktan da geri kalmıyordu... Cezaevi yaşantısı öncesinde tek bir kitap ("Alkol ve tnsan"/1981) yayımlamış olan Erdal Atabek oyunlar yazmadı ama, 80'li ydlardan bugünlere birbiri arkasına yayımlanan ve her biri üst üste yeni basımlar yapagelmekte olan benzersiz yapıtlarıyla sauece toplum bilimci ve gazete yazarı olarak değil, edebiyatçı olarak da seçkinleşti... Sözünü ettiğim yapıtlar toplamına bir kez daha topluca baktığımda bu gerçeği açık seçik bir kez daha görüyonım... Atabek'in yapıtlarının toplu değerlendirmesini en özetlenmiş sözcüklerle yapacak olursak, kendi sözlerini yinelememizgerekecck: "însanainanç....insanı anlamak...insana güvenmek..." Insan, insan, insan, insan.... Atabek'in yapıtlannda sayısız kez yinelenen, ama yinelendikçe yıpranmayan, tersine, anlamı daha bir derinleşen anahtar sözcük... Işte, 1990 Altın Kitap Ödülü'nü kazanmış, 1998'de 8. basımına ulaşmış "Kendı Yurdunda Sürgünsün"... Kitap, "ülkenin gerçek sahipleri"ne adanmış... Yani, "paranın egemenliği"nin bunalttı ğı, ama yine de insan olma onurunu yitirmemiş olan gerçek halk insanlarına... Işte, 1998'de 11. basımına ulaşmış, "Gençlik Duvarları Yıkıyor" ya da her biri birçok kez yeniden basılagelmekte olan "Erken Büyüyen Çocuklar", "Çocuklar Büyükler ve Tavşanlar", "Kırmızı Işıkta Yürümek" vb... Gençler ve çocuklar, Erdal Atabek'in yapıtlarının değişmezkah ramanlandır... Yâzarın, tomurcuktaki insan için duyduğu sevgiden ve kaygıdan dır bu... Yalın, nalksal, bilgece... Buimsel bilgiyi ve kimi kez dizelere de dönüşebi len şiirsel anlatımı birleştirebilen bir ustalık ve içtenlikle... Tüm amacı, onların bu toplumun ve bu yaşamın labirentlerindeki yol arayışlarına bir ışık tutabilmek tir... Sadece bugün için değil, gelecekteki insan için duyduğu sorumlulukla... 1998'de 5. basıma ulaşan "Cinsellikten Ikmale Kalmak", 2002'Je25. basıma ulaşan "Kışkırtılmış Erkeklik Bastırılmış Kadınlık"... Saptırılmış, sakatlanmış cinsel dürtülere, gerçek aşkın toplum dışına siirülmüşlüğüne ilişkin, sadece bizim ülkemiz bakımından değil, evrensel ölçüde güncel ve yaşamsal sorunlara ilişkin gözlemler, saptamalar, uyarılar... Çiçeği burnunda kitaplarından "Bizim Duygusal Zekâmız"da, acıtan bir soru: "Scvgiye Yer Kalmadı mı?.." Daha önceki bir tarihi taşımakla birlikte, "Beyaz Ba linayı Sevmek"te bu sorunun keder verici yanıtını buluyoruz... Sadece birbirimizi değil, sevimli Balina "Aydın"ı da sevmeyi bilmeyişimizin keder verici öyküsünde... "Atabek mucizesi" derken dostluk kantarının topuzunu hiç de kaçırmış olduğumu düşünmüyorum... Erdal Atacıek, seçkin okur kitlelerindeki popülerliğini bilek hakkıyla kazanmış, bilimsel akılla duygusal zekâyı birleştirebilmiş, toplumbilünci serinkanlılığıyla şairce duyarlılık arasındaki altın dengeyi kurabilmiş ender insan larımızdan ve yazarlarımızaandır... • İ M G İ T A B V İ Y A Y I N L A R I 60'lar... 70'ler... 80'ler... Mücadeleden yılmayan bir Mülkiye hocasının arnları... Türkiye'nin en hareketliyıllannın öyküsü... Siyaset ve bilim dünyasının bilinmeyenyönleri... .' ' „ Özellikle işçi ve öğrenci hareketlerine tanıklık eden bir gözün ironik, özalaycı, coşkulu anlatımı... 27 Mayıs, 12 Martve 12 Eylül günlerini, ülkemizdeki siyaset ve sendika hareketlerini roman tadında okuyacaksınız. 104 >, 6 S00 000 TL ; » Yayınevi Ankara Kızılay | Genel Dağıtım | Ankara Kızılay > Konur Sokak No 43VA Tel. (312) 418 28 65 Faks ( 3 1 2 ) 4 2 5 65 3 2 Kitabevı / Dağıtım Istanbul Kadıköy Mühürdır Cad No 80 Tel. (216)348 60 58 Faks (216)418 2610 ı ı I Kitabevi Ankara Kızılay Konur Sokak No: 17 Tel (312)418 1942 L. Kitabevı Ankara Kızılay Konur Sokak No: 3 Tel.(312)41709 73 Kitabevi Bodrum ?•• • Konuı SokakNıı 17 * Tel ( 3 1 2 ) 4 1 9 4 6 1 0 1 1 eposta. lmge0lmge.com.tr Oasıs Alt$venş Kültür ve Eglence Merkezı No.838105 Tel(252)317 01 9 3 www.imge.com.tr IMGE kitabevi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle