25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Vural Savaş, ilk kitabı Militan Demokrasi'yle büyük gürültüler koparmıştı. Çok geçmeden Müitan Atatürkçülük'le ortalığı allak bullak etti. Şimdi de "Satılmışların Ekonomisi" çalışmasıyla karşımızda, can alıcı sorularına yanıt arıyor. AHMET GUNBAŞ abııl etmeliyiz ki bu kitap büyük bir iddianame! Yerliyabancı bir yığın kaynaklardan sonra, ulusal ekonominin nasıl baş aşağı edildiğini gözler önüne seren yargısal örneklerle dolu. Savaş'taki bu tarini çıküji öncelikle bir politikacıdan ya da ekonomistten beklerdim ben. Negezer!.. Çok şükür, sol'umuz sağ'ımız IMF'li; Dünya Bankalı ekonomık önermelerin ve aynı koşutlukta politikalann 'olur'uyla tescillikten sonra kimsenin ağzını bıçak açmıyor. Ortalıkta tam bir ölüm sessizliği egemen. Irili ufaklı kimi çıkışlar göz ardı ediliyor. Bize bir şeyler oldu, uyuşturulduk. 80 yıl öncesinde yedi düvel karşımıza dikılmemiş, Sevr'in, Mondros'un ağır koşullarına karşın gök gözlü bir komutan önümüze düşmemişti sanki. Ateşin ve ihanetin puslu havasında can kan pahasına bağımsız bir devlet yaratmanın özverisi çok çabuk unutulmuştu! Evet, uyuşturulduk! Bambaşka birileri olduk. Osmanlı'run tanıdığı her türlü imtiyazı yırtıp atan, Düyunu Umumiye'ye meydan okuyan, saltanatı ve hilafeti alaşağı eden bir nalkın çocuklan olduğumuzun pek bilincinde değiliz. Daha dün Uğur Mumcu'nun cenazesinde tabur tabur yürüyen o görkemli kalabalık kabuğuna çekildi. Çeteler, soyguncular, vurguncular "Türkiye sizinle gurur duyuyor!" belgileriyle alkışlandılar. Lozan'la elde ettiğimiz kazanımlar tehlikeye girdi. Tahkim Yasası'yla, özelleştirmelerle ekonomi etkinliğimiz daraldı, uçuruma sürüklendi. Şubat 2001 Kriziyle tarihin en büyük soygununu yaşadık; birdenbire yarı yarıya yoksullaştık, insanımız savruldu gitti. Saf Imıslarm Ekonomisi ABD'ye uydu devletlerin harcı değildir. Küreselleşmenin Türkiye serüveninde bağımlılık ciddi biçimde artmış; gitgide borca batan ve borcu yine borç alarak ödemeye çalışan zihniyet, binbir çile ile kurulan ulusal yatırımların iflasına seyirci kalırken; ışsizliğin yağdığı devasa sorunlar çoğunluğu sosyal patlamanın eşiğine getirmiştir. Savaş'ın ifadesiyle Türkiye, kısa vadeli sıcak para hareketine, özellikle döviz transterine engel tanımayan 'vergi cenneti' tek ülkedir dünyada. Yazar, "Türkiye'de kapatılmayan tek kumarhane îstanbul MenkuJ Kıymetler Borsası'dır" der. (s:184) Ne yazık ki Sermaye Piyasası Kurulu, küçük tasarruf sahiplerinın birikimlerini yutmaya yönelik manipülasyonlara engel olamamaktadır. IMF talimatlı banka Datırmalarının ardı arkası gelmemekte, Demirbank'tan Pamukbank'a uzanan bilinçli soygunların ve el değiştirmelerin temelinde çokuluslıı şirketlerin tekelci eğilimleri yatmaktadır. Madencilikten hayvancıhğa değin ulusal ekonomiyi canlandırıp yüceltmiş KlT'lerin yok pahasına özelleştirilmesi kimsenin umuru değildir. Yoksulluğu iki kat artıran Küreselleşmenin hiçbir yaraya merhem olmadığı bizzat kendi temsilçileri tarafından itiraf edilmiştir. Sabancı Üniversitesi'nde bir konuşma yapan Daimler Benz firmasının eski başkanı Edzard Reuter, şu can sıkıcı tümceyi kurmakta ikirciküğe düşmeyecektir: "Sadece büyümeyi, sadece güçlenmeyi, sadece daha büyük kazancı nedef alan, ner türlü değer yargısını bir yana iten, toplumsal ihtiyaçlara, ahlaki değerlere önem vermeyen, fakir ile zengin arasındaki uçurumun derinleşmesine yol açan küresefleşme nereye kadar gider?"(S: 187) Son yıüarda neredeyse ner kesimden ilgi gören 'devleti küçültme' 'edebiyatı' gelişmiş kapitalist ülkelerde safsatadan ıbarettir. Küreselleşmenin kan içici miman ABD'de de devletin ekonomideki payı 1870'de yüzde 3.9 iken, bu oran 2OOO'deyüzde32.2'yenrlamıştır.(S:211) Batı'nın Türkiye üzerindeki oyunları 'Lozan'ın intikamı' gibi bir konuyu akla getirir. Öyle ya, Lozan görüşmelerinde ner türlü imtiyazlarını yitiren îtilaf Dev letleri temsilcisi Ingiliz delegesi Lord Curzon, Türkiye'yi kastederek "Geleceksiniz, diz çökeceksiniz, para isteyeceksiniz. Reddettiklerinizin hepsini cebimden çıkanp size göstereceğim demişse.bunu Batı'nın zamana karşı bir gözdağı gibi algılamak gerekir. Lozan ruhuna t>a^L kalarak, AB'nin Türkiye'yi esit koşullarda şemsiyesi içine alacağına pek inanmaz Savaş. Hele nüfusa göre temsil esasında, 400 müyonluk Avrupa'nın 60 milyonluk Türkiye'ye ne yaparsa yapsın gereken şansı tanımayacağı görüşünde birleşir. Ona göre, kalkınma modelınde özümüze dönmek, Kuvayı Milliye söylemiyle olanaklıdır. Artık evcil aydınlar fazla gölge etmemelidir. Küreselîeşmeyi tümüyle kuşatacak ulusal karakterli geniş bir örgütlenmeden yanadır. Yeter ki sorunun sahibi uyansın, tarihin seyrine el koysun! Şairin yazdığı gibi: "Sürülmüş toprağın ve şehirlerin bahtı bir şafak vaktı değışmiş olut bir şafak vaktı karanlığın kenanndan onlar afar ellerini toprağa bastp doğrulauklart zaman" (Nâzım Hikmet) Çünkü Satılmışlar'ın vatanı yoktur!" Satılmışların Ekonomisi /Vural Savaş / Bilgi Yayınevt / 472 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 657 Vural Savaş'tan yine şaşırtıcı ve çarpıcı bir kitap K FaUp He zengbı arasmdaM uçurum Vural Savas'ın asıi derdl, Küreselleşme deniien beianın yeterlnce önemsenmemesi, fark edilmemesldlr. Artık tek kutuplu bir emperyailzm vardır dunyada. 0 da tum ulusal ekonomllere aba altından sopa gösteren ABD Empervallzmldlr. Tüm bu olumsuzluluarda "gaflet ee dalalet içinde" olmamızın temel bir nedeni vardı:" Aydırumız evciHeşmişti" Vural Savaş'a göre! Evcilleşmek, yani benliğini, kimliğini yitirmek; koyunlaşıp sürüye katılmak!.. Tanzimat'tan bu yana kendini Baü'ya beğendirmek yanşına girmişti aydınunız. Dilini, etiğini ona göre belirlemiş, başı dara düştüğünde de Batılı dostlarının "manda ve rurnaye"sine sığınmıştı. Aynı davranış biçimi Atatürk'ün ölümünden sonra işbirlikçi politikalar elinde güç kazanmış, zamanla geleceğimizi tehdit eder boyuta ulaşmıştı. Savaş, 'evcil aydın' hakkinda şunlan söylüyor: "Tanzimat sonları Meşrutiyet başlarına doğru Avrupa'ya okusunlar diye gönderilmiş aydınların da evcilleştirilmesi suretiyle Beyoğlu'nda, Beyazkule'de veya Frenk mahallesinde yerli Hıristiyanlarla beraber artık Batıülaşmış, yeni medeni dünyaya ait olmuş sayılan bir aydın kesimi belırmiştir."(s:50) Savaş'a göre Kemalizme ters gelen bir aydın tipidir bu. Hiçbir zaman 'ulusallık' kaygısı gözetmez, varlığını tümüyle Batı'ya emanet eder. Ulusal ekonomi denince, Cumhuriyet Türkiyesinin 1930'la 1940 yülan arasını gösterir Savaş. Devletçiliği öne çıkaran bir karma ekonomi ile ülke ekonomik zaferlerle taçlanmıştır. Dış yardımsız bir sermaye birikimi halkın lut olanaklan ve özverili çalışmasıyla sağlanmış, Türkiye kendi çabasıyla bir özgüvene erişmiştir. Elbette bu ekonomik başanya doğrudan temel neden, savaşma azmi gibi diri tutuSAYFA 8 'Evdaydn' lan eğitim ve öğretim seferberliğidir. Yani bağımsız ve özgür bir Cumhunyet geleceğini gönüllü sırtlayan Cumhuriyet aydınıdır. tşte Batı, bizi bu heyecanı söndürerek vurmaya başlamıştır. Bugün hâlâ Onuncu Yıl Marşı'nın coşkusuyla yetiniyorsak, kabahatin çoğu bizdedir. Çünkü yavaş yavaş emperyalistlerin ve yardakçdannın eliyle ülkede bir şeyler değişmiştir. Bu önemli değişimi 'kumbara' örneği ile anlatır Savaş. Kumbara, aslında 'üretici bir toplum'un simgesidir. Onun verine enjekte edilen 'kredi kartı' ise, salt bir tüketim toplumu bireyi olarak har vurup harman savurduğumuz, sorumsuz bir ldşiliğin belgesidir. Buradan ulusal ekonominin aldığı darbelere getirir sözü Savaş. Cumhuriyet'in ayağa kaldırdığı ulusal karakterli her oluşum, işbirlikçi politikalarla temelinden sarsılmıştır. En Daşta Bausız yapılamayacağı imajı çizilmiştir dış yardımlarla başlatüan süreçte. Zamanla yoktan var edilen sanayii atılımlan, tarım ve hayvancdık büyük yaralar almıştır. İhanetin kesin çizgisi îkinci Dünya Savaşı'ndan sonra hazırlanan Thornburg Raporu'yla belirlenir. Şu satırlan dikkatle okuyalım: "îkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, ABD yardımlanna yön vermek üzere Amerikalı ekonomist ITıornburg Türk ekonomisini inceledi ve "Türkiye'nin Bugünkü Ekonomik Durumunun Eleştirisi" adlı bir rapor düzenlendi. Atatürk dönemi ekonomik uygulamalarını eleştirmekle başlayan rapor, Türkiye'nin ağır sanayii kurma girişimlerine karşı çıkıyor, Karabük Demir Çelik tesislerinin tasfiyesini istiyor ve 125 lokomotif imal edecek kapasitede bir fabrika kurma projesini reddediyordu."(s:83) Bu raporla birlikte Türkiye'de yeni düzeni sağlayacak politik sivil oluşumlar(!) öne çıkar. Marshall Yardımı'nın onurumuzu yaraladığı hiç düşünülmez. Paldır küldür NATO'ya girilir. Demir Çelik Kombinaları, Genel Makine Fabrilcası, Elektronik Bakır Kombinası gibi ağır sanayi projelerinden anında vazgeçilir. M K E eliyle gerçekleştirilen ve dışsatım olanağı bulan yolcu uçağı yapımına son verilir. Thornburg Raporu'nun, kemal Derviş'in Dünya Bankası yetkilisi olarak 1978'de Türkiye için kaleme aldığı raporuyla çakıştığını belirtir Savaş. (Kizatı muhteremin bugün Türk Solu'nu örgütleme içine girdiği düşünüîürse, evcil aydın tipinin yarattığı çelişkiler ortaya çıkar) Savaş, çekinmeden "müstevlilerle" ilişkiye geçen işbirlikçi güruha "Satılmışlar" diyor; ardından 50 yılı aşkın bir zamandır yeraltı ve yerüstü değerlerimizi bir ağaçkurdu gibi kemiren emperyalistlerin (Başta ABD Emperyalizmi olmak üzere) yaptıklarına getiriyor sözü. tkili anlaşmalann içyüzünü bir bir sergiliyor; dışa bağımlılığın petrole dayab enerji politikalanyla güç kazandığını, kimi madenlerimiz üstünde denetim hakkımız olmadığını belirtiyor. Çarpık sanayileşmenin yani sıra tarımın ve hayvancı%ın içine düşürtüldüğü kaosu nedenleriyle açıklıyor. Öte yandan bağımsız, özgür ve üretken karaktere dönük devrimci eğitim sisteminin emperyalistlerin istemi doğrultusunda nasıl edilgenleştiğini; yaratıdan, ulusallıktan uzak kendıne yabancı bir kimlikle birleştiğini, kollektif Dİr çalışmayla temeli atılan eğitim kurumlannın yerini Batı'yla uyumlu yeryer ümmet toplumuna açık okulların aldığını örnekliyor. Savaş'ın asıl derdı, Küreselleşme denilen belanın yeterince önemsenmemesi, fark edilmemesidir. Artık tek kutuplu bir emperyalizm vardır dünyada. O aa tüm ulusal ekonomilere aba altından sopa gösteren ABD Emperyalizmidir. Son 20 yılda Türkiye'de olup bitenleri ibretle özetlerken, dünyadaki olumsuz gelişmelerin de altını çizer. ABD artık gemi azıya almış,sorgusuzsualsiz doğaıkaynakların yoğun olduğu her bölgeye güç kullanarak girmeye Daşlamıştır. Çoklarının öne sürdüğü gibi Afganistan'aaki önceliği rejim savaşı değil, hiç dokunulmamış madensel zenginliklerdir. Kaldı ki Ortadoğu'daki her türlü rezaletlerin altında petrol rezervlerinin ABD yararına el değiştirmesinin öngörüsü vardır. Bu aşamada savaşa ya da banşa karar vermek ABDBnııapyalnnl Poltft stvl okışunlv
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle