Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O K U R L A R A 'Bazı kitaplar, yşaşadıkları döneme tanıklık etmekle kalmayıp geleceğe de ışık tutarlar "Imparatorluk" da çok sayıda düşünür tarafınaan böyle bir kitap olarak gösteriliyor. Kitabı bu kadar önemli kılan, kürüselleşme çag'ını her yönüyle irdelerken, küreselleşme magdurlarından yana aktifbir tavır alması, onlan küreselleşmenin vahşetinden kurtaracak alternatifler de önermesi. Nedir "împaratorluk"? Sermaye küresel çapta önüne çıkan her engeli yıkıyor; Seattle'dan Cenovaya uzanan isyart dalgasına ragmen, muhalefet güçleri zayıf; karamsanık iliklere işlemiş durumda. Mevcut durumu açıklamakta emperyalizm kavramı yetersiz kahyor; yeryüzünü ele geçirmekte olan merkezsiz ve topraksız egemenlik aygıtını "împaratorluk" olarak adlandınyor Michael Hardt ve Antonio Negri. Onlara göre 'ezilen ve sömürülen yığınlar, bütün yeryüzünü yurt edinerek, evrensel yurttaşlık hakkını savunarak insanlıto. kucaklayacak gerçek bir enternasyonaıizmin temelini atabilir, hayatlarını otonomlaştırarak yeniden üretebılir; Imparatorluğunjoer yerdeki kalbine yine her yerden darbe indirebilirler Hardt ve Negri, değişen dünyayı yorumlamakta zaaf gösteren muhalif düşünceye yeniden atak imkânı sunuyorlar bu kitaplarıyla. Bol kitaplı günler... TURHAN GÜNAY Fethi Naci anılarının ilk kitabı "Dönüp Baktığımda"nın etkileri ve tadı damaklarda iken ikinci bir anı kitabıyla, "Dünya Bir Gölgeliktir" ıle okurlarının karşısında. Bu nefis anılar demeti üzerine bu kez de Metin Fındıkçı bir yazı yazdı. Aşağıda onu okuyacaksınız. METİN FINDIKÇI ir süre önce anılar, günlükler, otobiyografiler ve gerçek hayatıyaşanmışı anlatan romanlar bir kefeye konulup teşhircilik ve iriraf çılıkla suçlandtlar. Ama işin ilginç yanı bu tür kitapların satış rekorları kırmaları oldu. Bu rürden kitaplann hepsinin aynı kefeye konulup şuursuzca haksız bir şekilde suçlanmalan çok yersiz değil miydi? Ey hoşgörü!.. "Akademi Cuma" masasına; uzun bir zamandır tanıdığtm ve bu masada "peygamber" diye çağrılan Cevat Çapan beni götürmüştü. Bu masayı ve Akademi Cuma'nın müdavimlerini anlatmayı başka bir yazıya bırakarak: Sadece ve sadece "Dünya bir Gölgeliktir" (*) kitabı dolayısıyla "eleştirmen" Fethi Naci'den söz etmek, anlatmak istiyorum. Fethi Naci'nin anı kitaplarının ilki "Dönüp Baktığımda" ilk basımı 1999 yılının Nisan ayında ve aynı yılın içinde üçuncü baskısını yaptı. Böbürlenerek söylediğimiz (yetmiş müyon) gibi bir nüfusa, böyle bir kitap için ne kadar az. "Dönüp Baktığımda" çocuk luğundan başlayarak Giresun'u, ilk aşkı, karpuzcu Fethi'yi, Erzurum yaülıliseyıllarını; tanıdığı dostları: Siyasi arkadaşlan, Turgut Uyar'ı, Edip Cansever'i, Nuri Âkay'ı, Cevat Çapan'ı, Atilla Tokath'yı, Idris Küçükomer'i, Yürnaz Güney'i ve Türk edebiyat ve siyasi yaşamına damgasını vuran daha nice kişi. "Dönüp Baktığımda" kitabını okuyup bitirdigimde, hem keyif almıştım, hem de uzun bir süre kitapta anlatılan o acı olayların, ölumlerin etkisinde kalmıştım. Belki de ilk defa böyle içten ve etkili bir anlatımla bir "Anı" kitabı okudum. "Rânâ 'kısmi felç' demişti; sol yanı tutmuyordu. On dakika geçmedi, bir daha unutmama imkân yok: O gövdenin belden yukansı nasıl birden kalkıverdi! iki gündür kapalı olduğunu öğrendiğün o gözlerbirden nasıl açılıverdi! Şaşırmıştım. Bir şeyler yapmak istiyordum. Yaşlı nasta bakıcı kadın, parmağını dudaklarına götürerek 'suss!' diye fısüdadı ve kendi kendine konuşur gibi, 'Ölmek için demek sizi bekliyormuş...' diye mınldandı. Ve orada, gözlerimin önünde öldü. Ölen, babamdı. veya hayatında derin etki bırakmış; kızı Deniz ve eşini trafik kazasında yitirdikten sonra, bir kâbusa dönen hayatı. Kızı hayattayken onu etkileyen kızının üç görüntüsünü anlatan o iç burkan anı: "Sonra, 24 Aralık 1976'da her şey bitti. Şimdi artık bir ben var benden içeri: Deniz, güzelim, benim, yalnızım, üzerinde güller açan kızım... Acıyı yaşadım ben ve yalnızlığı ve sevgisizliği. Bir, ölüm kaldı, o da umurumda değil: Ölüm yaşanmıyor ki..." Bu kadar. Sevdiklerimizi elimizden sonsuza kadar alan ölüm için söylenecek bu kadar öz ve güzel bir şey olamaz, tıpkı ölümün kendisi gibi kestirip atmak değil mi? Kır saçıma benziyop su katınca rakıva" Fethi Naci'nin "Dünya Bir Gölgeliktir"i B Imtiyaz Sahibi: Çağ Pazarfama Cazete Dergi Kitap Basım ve Yayın AŞ yi temsilen Cumhuriyet Vakfı adına llhan Selçuk < Yayın Danışmani: , Turhan GunayoSorumlu Müdür MehmetSucu Cörsel Yönetmen: Dilek Akıskalı > Baski: Sabah Yayıncılık AŞ oldare Merkezh Türkocağı Cad. NO: 3941 CağalOğlU, 34 334İStanbul Tel: (212) 512 05 05 : Reklam: Publi Media CUMHURİYET KİTAP KtTAP "Akademi Cuma'ya ilk gidişim "Dönüp Baktığımda" kitabının yayımlandığı yü, yani 1999 yılına denk gelmişti. O dönemlerde "Akademi Cuma" müdavimleri Cumhuriyet meyhanesinde toplanıyordu; dolayısıyla ilk oraya gitmiştim. ilk tanışma fasknda çok sıcak karşılanmıştım özellikle, Fethi Naci tarafmdan ki, bu masa Akademi Cuma onun eseridir. Daha sonra çiçek pasajındaki "Sev iç" meyhanesine taşındı. Gerçekten.daha uygun ve daha hoş bir yere. loğu zaman, masaya ilk gelen Balıkçı Nuen sonra, Fethi Naci oluyor. Sonra daha sonra herkes. Bir gün masaya konan plastık çiçekleri fark eder etmez, komiyi çağırdı: "Akademi Cuma" S "Hemen bunlan buradan al, gerçeği varsa getir" sonra masadakilere: "Şöyle ya masada gerçek şeyler olsun Üç masa birleştirilmiş, zengin sayılabilecek mezelerle donatılmış: "Eh bu kadar zenginlik yeter" diyor Fethi Naci. Zaman biraz ilerliyordu, masadakiler biraz biraz tükenmeye yüz tutunca, Nuri Akay'a dönüp: "Nuri, masayı iyice kuruttuk yahu bir şeyler yaptır" der. Her zaman o güler yüzü masadakilerin bakışlan arasında iyice güler. Fetnı abi, her zaman çakmağının kaybolmasından şikâyet ederek purosunu ve çakmağını masaya, tabağın yanına koyarak "Puradan vana bugün şanslıyım" der. Purosunu yakar, bardağından bir yudum çekerek, "Amma da rakı tüketiyoruz, Bülent Bey'e soda" Ant Dergisı ile ilgili bir anısını anlatıyor: "Bülent Bey, Sabahattin Selek, Vedat Günyol, Nuri Akay, eski (Eski?) MİT mensubunun evinde oturmuş, Bülent Bey'le merak ettiği konuları konuşuyorduk (...) Bütün gece boyunca Bülent Bey soda içti. Nasıl dokunmuyor, hayret!" ve ekler "şimdi de saçlarını boyatıyor". Masa gitgide kalabalıklasıyor, sohbet bireyler arasında üleşiyor. Yeni bir rakı söyleniyor, hoşa giden bazı mezeler tazeleniyor. Fethi Naci, " Ya biraz kiraz aldırsaydık. Rakının en güzel mezesi kirazdır" diyor. Komi geliyor. Kiraz için bir miktar para veriliyor, Fethi abi: "Sakın Napolyon kirazı alma (..ma) benziyor, Giresun kirazı olsun" der. (Giresun adı Kerasus'tan bozma olduğu içindir. Tabii, bugün Giresun'da tek bir kiraz ağacı bulunmuyor) kiraz da iki tabak halinde masadaki yerini alıyor. Fethi abi tabağına birkaç kiraz koyuyor, bardağından bir yudum alıyor, ağzına bir kiraz atıp çiğniyor, çekirdeğini tabağın kenarına koyduktan sonra, bıyıklarını iki parmağıyla düzeltiyor. Sönen purosunu yakıyor. Gözleri o günlere bakar gibi: "Ya Nuri, ne kadar güzel bir yazdı o yaz" ve anlatır: "Keyifli, verimli bir yazdı 1968 yazı... Bir arkadaştan aldığım borçla Paşabahçe'de külüstür mü külüstür bir yalıda iki odalı bir bölümü tutmuştum. Yalnız yatmak için giriyorduk içeri. (...) Bizim işçi arkadaşın küçük teknesivle her akşam çapariye çıkardık. Ne balık bolluğuydu o! Her akşam rakı mezesi olacak kadar istavrit garanti idi. (...) Edip Cansever'in bir motoru vardı, Nuri Akay'ı da alır, gelirlerdi. Ne güzel bir yazdı... tnsanın "Bitmeseydi!" diyeceğibiryaz..." "Bilene bilene tükenen bıçak" gibi masada her şey bitmeye yüz tutmuş artık. Fethi abinin purosu da bitmek üzere. Kısacık puroyu ucundan tutup, yakıyor, sonra ağzına götürüyor. Bir iki nefes çektikten sonra, en sevdiği türkünün son kıtasından başlıyor, çünkü türkünün en sevdiği bölümü; orasıdır. "Dünya dedikleri bir gölgeliktir / Ay karanlık gece vurdular beni ey..." "Hani Turhan zamanı geldi. Ondan sonra dağılalım" der. Turhan Gunay, Fethi abiyi hiçbir zaman kırmaz, gerekirse iki üç defa söyler bu türküyü. Tanıdığım en güzel insanlardan biridir Fethi Naci. Iyi ki tanıdım. Edebiyata ve siyasete dair dersler çıkanlacak bu harika iki anı kitabını iyiki yazdı. • (*) Fethi Naci, Dünya Bir Gölgeliktir, YKY, 2002,176s. Geçen haftaki (656 No'lu) sayımızda Sayın Deniz Durukan'ın BakiÂyhanT. ile yaptığı söyleşi Çetin Balanuye imzasıyla, Dergimizin gerçekleştirdiği Turhan Feyizoğlu söyleşisi ise Deniz Durukan imzasıyla yayımlanmıştır. Her iki yanlışlık için yazarlarımız ve okurlarımızdan özür dileriz. SAYFA 3 DÜZELTME SAYI 657