Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
"Dumas kulübü", kitap avcısı bir kişinin kiraladığı bir hafiyenin gözünden yazaryayıncılıkkitap koleksiyonculuğu dünyasını postmodern bir polisiye roman tarzında Icuruyor. Arturo PerezReverte bu dünyayı kurarken matematiksel bir doku oluşturmayı tercih ediyor. MEHMET ERGUN ii ü 'Dumas Kuliibü'nde Kitapseverlep ve kitap tutkunlan Arturo PerezReverte'den "Dumas Kulübü" O nüne konan "incunable lerle elyazmaları"na bakan Lucas Corso, "Bunlann arasında birçok şövalye romanı davar..." deyince, "Evet, babamdan miras." diye onaylar Fargas ve şöyle sürdiirür. "En biiyük tutkusu Don Qui;ole kitaplığıntn doksan bes kitabını bir araya gelirmekti, ö'zellikle de Papalığın yasaklar listesindekileri. Os Lusiadas'ın, 17X0, dörl ciltlik lbarra baskısının yanmda gördüğünüz şu i/ginçDon Ouijote de babamdankalma, llkbaskıyakonulan resimlerden haska XVIII. yüzyılın birinciyarıstnda Ingilizlerin bastığı nüshadan alınmıs resimlerle zenginlestirilmis sekız orijınal sulıı baya, bir de Cervantes'in doğum belgesinin deri üzerine basılmıs tıpkıbasısı... I lerkesin kendine göre bir saplantıst oluyor istc. Diplomat olan ve İspanya'da uzun ytllar yasayan babamın tutkusu da Cervantes'tî. Haskalarında bazen bu saplantılar hastalığa dbnüşüyor. Kimileri ne kadar iyi yapılmıs olursa olsun, yenilenmis kitaplara tahammül edemez, kimileri ise elliden fazla nüshası olan bir kitabı asla almaz." (Arturo PerezReverte, Dumas Kulübü ya da Richelieu'nün Gölgesi, htanbul 1998, lletişim Yayınları, s. 180) "Kitapseverler"le "kitaptutkunları"na ilişkin bu sözler, öyle gözükseler bile, dışarıdan bakan bir gözlemcinin değil, o iklimde yaşayan birinin sözleri. Nitekim babasının "Don Qııijote kitaplığının doksan beş kitabını bir araya getirme" tutkusundan yola çıkan ve bir gencllcme ilc yolculuğunu sürdüren Fargas kendine, kendi durumuna getirir sözü: "Benim de tutkum, belki defark etmişsinizdir, el sürülmemiş, kenarlan düzeltilmemis kitaplardı. Elimde cetvel açtk arttırmalan, kitapçı dükkânlanm dolaşırdım. Sayfa kenarlan için yazdığı güldürüyü okudunuz ttıu? Bana da aynı şeyler olurdu. Kitapları hiç düsünmeden, giyotinle kolayca kesen ciltçileri ellerim titremeden öldürebilirdim. Ve sayfa kenarı boşluğu kilisenin kitap listelerinde yazılı olandan iki milim daha geniş bir kitap kesfel/iğimde dünyalar benim olurdu." (s. 180) Kltaplarla tutkulu bir illşkl "Olağan okur"un yadırgayacağı bir bakış açısı bu. "Kitap seçimi 'nde "içerik"ten bağımsız öğelerin belirlevici olması ve "elsürülmemiş", "kenarları kesilmemiş", "bakire (...) kitap anlayışı usunun alacağı bir şey değil çünkü. Böyle "bir kitap bulunca dizlerin titre'mesi; "sayfa kenarı boşluğu kilisenin kitap listelerinde vazılı olandan iki milim daha geniş bir kitap keşfettiği"nde dünyayı ele geçirmiş, gıbi olmak; "kitapları hiç düşünmeden, giyotinle kolayca kesen ciltçiler"e onları "elleri titremeden öldiirebil'ecek denli düşman kesilmek de öyle. Dolayısıyla da bu ve benzeri düşünceleri dillendirenlere garipseyerek ba kaeaklardır. Ama "kitaptutkunları" böyledir. "di'li geçmiş zaman kipi" ile konuşmasına bakılarak Fargas'ın tutkusunıın uzak bir anıya dönüşmüş olduğu sanıl~ SAYFA 14 masın. Bunları söylerken de tutkusunun insanı o. Ancak koşulları değiijmiş, varsılken yoksul duruma düşmiiş, artık yeni yeni kitaplar edinmek yerine edinmiş olduklarından asla vazgeçemeyeceğini düşündüklerini korumanın kavgasını verir olmuştur. Sıvası dökülmüş duvarlarındaki tablo izlerinden bir zamanlar değerli eşyalarla dolu olduğu anlaşılan, ancak kitaplara dokunmadan babasından kalan borçlarla yıllık vergileri ödeyebilmek ve kütüphanesini zenginleştirebilmek amacıyla birerikişer elden çıkardığı için şimdi yerleri boş olan bu çatısında nayır kalmamış, kıruan camları yenilenmemiş, rutubetli ve soğuk büyük kö§künde, giiçliilde bile olsa yine de elden çıkarmayı göze alabildikleri ile çoktan nesabını kesmiş ve nicedir sıra, tutkulu bir ilişki içerisinde olduğu kitaplarına gelmiştir çünkü: "... Bu köşk, birkaç eşya ve babamın kitaplığı dısında, bana miras olarak sadece biryıjlın borçkaldt, Bütün elime geçen parayı kitaplara yatırdım Cîelirım tükenince de her şeyi sa/tım; tab/olaı; mobilyalar, porselen yenıek takımlan iutku/u birkıtapsever olmanın ne demek olduftnnu bilirsiniz; ama ben kıtapsever değil kitap delhiyim. Kitaplığmtn dağılacağım düşünmekbilesonsuzacı veriyurdu. (...) GVceleri kalkıp kitaplarımın arasında acıyla kıvranan bir hayalet gibi dolaşırdım. Önlarla konusur, sadakat süzii vererek kapaklannıoksardım... Hepsıboşagitti. Bir gün karar vermek zorunda kaldım: Büyük bir bölümünü feda edıp sadece en sevdiklerimi ve en değerli olanları saklamak... Ne siz, ne de başkast bunun ne demek nlduğunu anlayamazsınız: Benim kitaplanm akbabalara yem oldu. (...) Haytr. Yüzyıllar boyu yasasanız da bilemezsiniz ne demek olduSunu. Sattlacakları aytrmam iki ay sürdü. Altmıs bir gün süren bir can çekişme, üstelik ateşim yükselmişti, neredeyse ölümüme neden nlacaktı bu karar. Sonunda alıp götürdüler, çtldıracağım sandtm... Aradan on iki ytl geçmesine rağmen dünmüş gihianımstyorum." (s. 176177) Corso'nun "Peki şimdi ?"sinin karşılığı ise şöyle olur: "Epcy bir zamandtr yeniden kıtaplarıma basvurmam gerekiyor. Aslında yasamımı sürdürmek için fazla para gerekmiyor. llaftada bir gün gelip evi temizliyorlar, yemeğimi kasabadan getiriyorlar... Bütün paramı köskü elden çıkarmamak için vergi olarak devlete veriyorum." (s. 177) Kitapla böylesine tutkulu bir ilişki içerisinde bulunan bir insanın bu sözleri karşısında, "Evi de satabilirsiniz..." diye öneride bulunmamak olanaksız. Nitekim Corso da öyle yapıyor. Ama aldığı yanıt, "Doğrıı (...) Ama sizin anlamadiğınız pekçokşey var." oluyor (s. 177). O "pek çok şeyin" ne olduğunu uçıklamayı sonraya bırakıyor, Fargas ve kitapları gözden geçirmeye başlıyorlar. Bunlar "Öyle güzeldi ki, en soğııkkanlı insana bile sıcak terler döktürürdü." (s. 179). Kitaplartn albenisi ve görkemi ile büyülenen Corso, bu kez de, elinde olmadan, "Deli misiniz! Bütün bu kitapları satsanız hiç para sıkıntınız kalmaz." deyiveriyor (s. 179). Yanıt kısadır: "Biliyorum (...) Ama kitaplarımı satacak ol sam yasamımı sürdürmem için hiçbir neden kalmaz ki, para sorunum varmış, yokrnuşurnururnaabileolmai;." (s. 179180) Evet geldiği noktada tek sorunu var Fargas'ın: Olağan giderleri karşılayabilmek için her yıl birkaçını elinden çıkartmak zorunda olduğu kitapları belirlemek... "Yusuf'u kurtarmak için bir "kurban" gerektiğini çok iyi biliyor. Amao"kurban", "nangikitap(lar)"olacak? Karabasana dönüşen bu sorunun gölgesinde geçiyor işte günleri: "...Geceleri uyuyamtyorum, kalkıp bu salona geliyorum, kitapların karşısına, yeni bir günah islemeye kararlı... (...) Kendime ve kıtaplarıma karşı günah işlemek üzere... Bir kitaba dokunuyorum, sonra hemen pisman olup çekiyorum elimi; bir baskasını alıyorum, sonra onu da yerine koyuyorum.. Diğerleri birlikte kalabilsinler diye birinifeda etmek, ağaan keyfint çıkarabilmek için hirdalını yolup koparmak... (...) Bu parmaklardan birini kessem daha iyi." (s. 182) Bu tutkulu bağlılığa yabancı olmayan Corso, biraz da Fargas'ı vatıştırmak amacı ile, "Neden birkaç daha az değerli kitabı satmıyorsunuz?... Böylecegereken parayı elde eder ve daha değerli kitapları, ya da en sevdiklerinizi saklayabilirsiniz." (s. 183) der demez şu karşıhğı ahr: "Bırilerini kurtarmak için diğerlerini küçük düsürmek mi?.. (...) Asla. Benim gözümde hepsi ölümsüz bir ruh tasıyor ve aynı haklara sahip. Doğru, daha fazla sevdiklerım olabilir. Olmaz mı hiç?.. Ama hiçbir zaman onları daha az deSer verdiğim yoldaslar' karşısında yüceltecek tek bir söz bile söylemem, farklılıklannı belirtecek hiçbir hareket yapmam. Tam tersi. Tanrı'ntn bile insanltğt kurtarmak için kendi evladını kurban ettiğini unutmayın. (...) Feda edeceğim bir kitaba hiçbir zaman kayıtsız kalamam. Yoksa bu acıklı davrantş nasılaçtklanabilir?.. Açıkpazar kurallanna göre pis bir alısveris, yüksekfiyatlt bir kitap yerine birkaç ucuz kitap... (...) En çok sevdiklerimi, diğerleri arasında güzetlikleriyle en fazlaparlayanlan, bana tatttrdıkları sevgiye karstlık olarak ellerinden tutup kurban edilecekleri yere kadar kendim götürüyorum. Hayat elimden birçok seyi alabilır, doğru. Ama hiçbir zaman beni bir zavallı durıımuna sokamaz." (s. 184185) "Roman kişlsl" Ardından, az önce "Ama sizin anlamadığınız pek çok şey var." sözleriyle geçiştirdiği sorunun da yanıtını verir: 'Buyüzden hâlâbu evdeyim (...) Duvarlart arasında yitirdiğim Kitaplarımın hayaletleri dolaşıyor (...) Bazen bana öyle geliyor ki, benden hesap soruyorlar... O zaman su gördüğünüz kemanı alıyorum ve onları yatıstırmak için saallerce çalıyorum, bu karanlık evde bir mahkum gibidolaşarak..." (s. 185) Söyledilderinden de "kitapseverlik"in sınırlarını aştığı anlaşılan "kitap ilgisi" ile "kitaptutkunluğu'nun dolambacında yolculuk yapan bir kişi Fargas. "Ben kitapsever değU kitap delisiyim" diyecek denli de açık sözlü. Ama bir "roman kişisi" o:' Arturo PerezReverte'nin Dumas Kulübü ya da Richelieu'nün Gölgesi adlı romanın kişilerinden biri... Üstelik romanı sürükleyen "temel kişiler" arasında da yer almıyor. Dört yüz elli sayfalık romanın birkaç sayfaşında şöyle bir gözüküp kayboluyor. Öyleyken, "kitap tutkunlarının dünyası"na yabancı olmayanların hemen teslim edecekleri gibi, bir "kitaptutkunu"nda rastlanan özelliklerin neredeyse tümünü benliğinde topluyor. O iklimi azçok bilenlerin, irkiltici de olsa, şu sözlerini yadırgamayacakları kesin bu yüzden: "Kitap konusunda geleneksel ahlak kurallartnın geçersiz olduğuna inananlardamm. (...) Hanişu sizin, ispanyollann, Barselonalı katil kitapçtyt anlatan bir efsaneniz varya, CUMHURİYET KİTAP SAYI 657