Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
MEHMET ERGUVEN Sade yine kışkırtıyor C insel fantezide ölçü ölçüsüzlük ise bunun temsiline talip olan kişi, sonunda yarıçapı sonsuz olan bir kürenin merkezinde bulur kendisini. Marquis de Sade'ın en büyük kaygısı, bu merkezi konumuna gölge düşme olasılığıdır. Nitekim böyle biri için cinsel fantezilerini yazıya dökme ihtiyacı ardında hep aynı beklentinin yattığını görürüz: imkânsız olanla sonsuza dek esrime arzusu. Sade, hayal edilebilir olanın sınırını zorladığı yerde düşlerini düşlemeye geçer ve bu noktada içtenliğini maskcleyen ne varsa hepsi düşmüştür artık, çünkü bir insanın hem içten olup, hem de içten gibi görünmesi mümkün değildir. Bu bağlamda dünyayı döllemeye ahdeden kişinin nazarında coitus, nasılsa değişmeye yazgılı kuralları herkesten önce çiğnemektedir. Herkes biliyor: Cinsel fantezileri yutkunarak geçiştirmeye çalışmak, sayrılı beklentiye dönüşen arzuyu daha güçlü körükler sadece. Dolayısıyla cinsel fantezilerini yadsıma yoluyla bastıran yahut tersi, garanti supabını yitirmiş olmanın sonuçlarına er ya da geç katlanmak zorundadır. Sade için erk/ek'le bütünleşen güç istenci, duhul anındaki hazza tek başına sahip çıkıp, bunu paylaşma olasılığını mutlak surette engellemeKtir. Ne var ki, hazzın geçiciliğine karşı acının kalıcı olması cinselliğe kışkırtıcı bir boyut kattığı sürece erkek de bundan payına düşeni almalıdır. Yine bu bağlamda cinselliğin büyük ölçüde fallik/anal simgeler aracılığı ile yaşanması, erkeği kutsayan erkeğin vulva'dan aldığı intıkamdır hiç kuşkusuz. Yatak Odasında Felsefe'ye bu gerçeğin ışığında bakınca, Sade okurları için iyi bir naşlangıç olduğunu hiç çekinmeden söyleyebiliriz. Dolance ile özdeşleşen yazar, yedi diyalog bpyunca her şeyi tersinden okur buraaa. Oyle ki, ilk bakışta pornografi ile flört eden cinsellik ön planda görünmesine karşın, biraz ilerleyince bunun mükemmel bir tuzak olduğu kendiliğinden ortaya çıkar. Buna göre artı ile eksilerin yerini değiştiren Sade, model ile sureti arasındaki temsil sorununu inatla negatif kopyada kurcalamaya başlamıştır. Bu görüntüde aydınlık, olsa olsa kendine karanlık sıkan ışıktır sadece: "Eşitliği amaçlayan bir yönetimde zenginfikleri eşitleyici etkisı olan hırsızlık büyük bir kötülük müdür?" Sade'ı karalama yerine önce §u gerçeğin altını çizelim: Kabul edilemez olanı tartışmaya açan, sürekli değişmeye aday doğurgan doğrunun ebesidir. Doğru, yanlış yapma nakkının engellendiği her durumda kendi ağırlığı altında ezilmeye mahkumdur; çünkü karşıtı ile döllenip, ona dönüşme olanağını yitirir yitirmez, dichotomie'ye yenik düşen doğru ve dolayısıyla yanlıştan hiçbir şey kalmamıştır geriye. Totaliter yönetimin başat özeîliği, birilerinin doğru ile yanlısı yasalara aracılığı ile sonsuza kadar tescil ederek, bu konudaki her türlü tartışmayı peşinen dışlamasıdır. Sade'da rol alan kişilerin hemen hepsi fiilen katıldıklan sahnenin seyircisidır aynı zamanda; bu ise yaşanmakta olanın muhayyel bir podyumda cereyan ettiği duygusuna yol açar hep. Cinsel organları dışında neredeyse her şeyden soyutlanan bu kurmaca (kukla?) figürler o denli uç noktada dolaşı rlar ki, sonuçta sadece şahvani olan kendisine yabancılaşmakla kalmayıp, sözüm ona harfiyen betimlenen duhul edimi de açıklamakta zorlandığımız tuhaf bir emmebasma mekanizmasının parodisine dönüşür açıkça. Gerçi Antonin Artaud'dan (Heliogabalos'un izini sürerken ilgilendirdiği konular arasında maslahatının boyu aa ay Kusursuz muhalif rıca araştırma konusu olur) Andy Warhol'a kadar (tıpkı parmak izi ya da fizyonomi gibi cinsel organların da birbirinden farklı olduğu gerekçesi ile cock/ book için binlerce maslahatı fotoğraflamıştır) Dİrçok örnekte erkeğin cinsel organına ayrı bir önem verildiğine yeterince tanık oluruz. Ancak burada karşılaştığımız şey farklıdır: Sade için maslahat, ona itaat etmekle yükümlü sahibini phallambul a çeviren bir organdır. Bu nedenle diyaloğa katılan üç erkeğin önce orası ile tanışırız; ancak en son sahneye giren Augustin için sıfat yetersiz kalınca, yerini parmak (2,54 cm) hesabı alır: "On üç parmak boyunda, sekiz buçuk da çevresi. Daha büyüğünü hic görmedim. Işte mükemmel oir varak diye buna denir." Apaçık: Bu özelliğiyle (otuz santimetreyi aşan bir organ söz konusudur) tojplu sekse katılan Augustin erkek değil, Priapos ile fallik Satyr'in görkemli karışımıdır artık. Öte yandan vagina üe anüs arasında mekik dokuyan böyle bir uzvun asıl amacına anüste ulaşması bizi şaşırtmaz; duhul balamında vücudun hiçbir yeri (delik/yarık), doruktaki şiddetli acının yaşanmasına bundan daha elverişli değildir çünkü; orgazma giden yolda en dar (ince) ve kısa ile en ge liş (kalın) ve uzun arasındaki yırtıcı uyumsuzluk, işkenceye giriş için mükemmel bir başlangıçtır. Cinsel haz arayışında acı ile doyuma ulaşma arzusu, öyle bir an gelir ki, kendiliğinden kan ve pisliğe bulaşmak zorunda kalır sonuçta; aynen Sade'ın düzenlediği sahnelerde olduğu gibi. Burada şehvani dürtüyle seferber olan tüm salgıbezlerine öncelikle idrar ve dışkı e§lik ederken, kanayan yara da son noktayı koyar buna. Hiç kuşkusuz, dünyaya at gözlüğüyle bakanlar için bütün bunların telafruz edilmesi bile büyük bir ayıptır; ancak bakıs açısında yapdan en küçük değişikliklebirçok şey düzlüğe çıkar: Sade'ın toplu seks sannelerinde karşılaştığımız hicbir sapkanlığı, yani sapıklık'la ilgisi olmayan olağandışı cinsel tercihi pornografi ile aynı kefeye koyamayız; en azından bir Boris Vian ile karşılaştırdığımızda bunu çok daha iyi anlamak mümkündür: Boşalmak istiyorum dosllarım Kncamın meni toplandı lçinde taşaklarımın Sertleştiğin: hıssedıyorum kamışımın Geri çekilmez olmaz artık Erkek, dişi, eşek ya da balkabağı Bu akşam düzeceğim her şeyi arkadan Vian'da gözü kara kösnümenin bulaşkan ve davetkâr niteliği, gerçen duygusu ile yoğrulmuş olmaktan türü kolayca içine çeker bizi; bu dizelerde konuşan ben, okur ile yazar arasındaki sınır çizgisini usulca iptal etmiştir sanki! Sade ise yalnızca kukla figürleri ile değil, muhayyel podyumu çevreleyen sema perdesiyle de dünyadan soyutlar okuru. öyle ki, hücre benzeri bu kapsül mekân, sınır tanımayan cinsel haz arayışının inandırıcılığını yitirmesi için tasarlanmıştır nerdeyse. Nitekim her şeyin böylesine fütursuzca sergilenmesi de bir bakıma bunun sonucudur. Bu bağlamda neye uğradığını şaşıran okur, birbirini yeterince seyredenlere yeni bir seyirci olarak katılamadığı gibi, her şeyin apaçık olmasından ötürü Saae'da, bedenden önce yeryüzü ile her türlü bağı kopan mekân soyunmuştur dıkiz yoluyla tatmin olma (röntgencilik) şansını da yitirir. Boşalmanın bu denli sık ve uluorta gerçekleştiği yerde ise podyumdan başka ıslanan zemin yoktur doğallıkla. Sade için sınırsız orgazm arzusu, muhalif kimliğini cilalayan bir maskedir yalnızca. Dolayısıyla cinsellik, kendisinden kopacak denli gerildiği bir kırılma noktasında, sureti olduğu şeyden başka her şeydir burada; bunu başka şekilde okuyana gelince, asıl onun aklı sadece orasındadır. Yıllar önce Simone de Beauvoirsormuştu: "Sade'ı yakmab mı?" Hayır, tekrar tekrar okuyup, herkese okutmalı; başta Snakespeare ve Mozart olmak üzere uygarlık tarihine yön veren birçok sanatçıyı ancak böylece daha iyi anlayabiliriz çünkü. Yeter ki, Sade'ın bu ustalarla bölüştüğü J)aydayı unutmayalım: Mutak doğru ile yanlışların derin dondurucuda saklandığı yer, anarşinin dölyatağıdır. • CUMHURİYET KİTAP SAYI 652 Sade'ı tekrap tekrar okumalı Yatak Odasında Felsefe'ye bu gerçeğin ışığında bakınca, Sade okurları için iyi bir başlangıç olduğunu hiç çekinmeden söyleyebiliriz. Dolance ile özdeşleşen yazar, yedi divalog boyunca her şeyi tersinden okur buraaa. Öyle ki, ilk bakışta pornografi üe flört eden cinsellik ön planda görünmesine karşın, biraz ilerleyince bunun mükemmel bir tuzak olduğu kendiliğinden ortaya çıkar. Buna göre artı ile eksilerin yerini değiştiren Sade, model ile sureti arasındaki temsil sorununu inatla negatif kopyada kurcalamaya başlamıştır. Okurlar için iyl bir ba?langıç SAYFA 18