23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

leşme sürecinde bir dizi sonuca maruz kalduar. Sonradan bunlar hakkında söylendiği gibi "Bunlar hayduttu, eşkıyaydı, ahlâksızdı, nursuzdu, pirsizdi vs." diyerek işin içinden çıkıyorsunuz, aıııa bu halk. Bütün bir halk; halkın büyiik çoğunluğu. Şimdi ne olacak, biraz da buraya bakın. Modern ordıı kıırmaktan bahsediliyor. 11. Mahmud'un kurduğu ordıı 50 yıl tek bir zafer yüzü görmemiştir. Yeniçcri tcşkilatı yok edildikten sonra onlarca kale Ruslara kaybedilmiştir. E tabıî, her tarafta savaşanlar onlardt... Evet... mesela o sırada binbaşı olarak Istanbul'a gelen Alman subayı Moltke ki daha sonra modern Alman ordusunun en önemli kurucularından biri olacaktır şunu söylemektedir: "Dünyada hiçbir hükümdar yoktur ki her cephede savaştayken kendi ordıısunu yok etsin!" Bir de bu taraf var. Yine çok çarpıcı birşey de dinsiz ilan cdilmcsi ycniçcrilcrin. Öysa sınırları içindeo dinin uygıılanmasını mümkün kılan ülkeyi bunlarkoruyor, sınırları da bunlar tutuyor. Bu nasıl iş? Bu nasıl yazılabili yor? Bu nasıl bu kadar kolay işkembei kübrâdan atılabiliyor. Deniliyorki, "Savaşa gitmeyip kaçıyorlardı. ' Peki, savaşta ölcnler kimr1 Onlar da yeniçcri. Peki, deniliyor ki, "Yeniçeriler yenılik ıstemiyorlardı." Yeniçeriler Batı'nın askerî üstünlü ğünü ilk görenler, yaşayanlar, bundan mahvolanlar. Bir topçu üstiınlüğü karşısında yeniçeriyi süvari rilan etkisiz kılmamıştır. Yeniçeriyi top kullannıa teknoloiisindeki ve top kullanma taktiklerindeki geîişmelerden mahnım kalmak çok hırpalamışur. Batı'nın topçu üstünlüğü çok hırpalaınıştır. Yeniçeruer bunları ilk görenler ve buna maruz kalnnlar. Bu insanlar savasa yenilmek veya ölmek için nıi gidiyorlamı? O zaman hiçbiri gitmezdi. Oysa görüyoruz ki, en son döneme, işin en sonıına kadar, Osmanlı ordusunun birleşririci çekirdeğini veniçcriler oluşturnıaktaydı. 1821'de bu böyledir. 22'de, 23'te, 25'te de böyledir. 1826'da vok edilene kadar Osmanlı ordusunun biıleştirici, esas çekirdeğini yeniçelilcr oluşturdu. Bu kadar tahrilat, bütün bir lıalkın esnahyla, Bektaşisiyle, yeniçerisiyle; dinsız, ası, serserı. eşkıva ilan edilme.si, hadi o dönemde sıvasi bir çatışma var dı da buııun sonucuydu. Ama ondan son raki tarihçilerin bunu surdürmesı bana inanılmaz geliyor vc buna tepki gosteriyorum. üolayısıyla ben çok sornut bir öneri geti riyorum beraberinde; diyorum ki, okullardaki tarih kıtaplarının müfredatlarından "Vakayi Haynye" terimı kaldırümabdır. şu dendi, Kınm Savaşı için şu dendi vs." Bütün bunlar düzenli, yazılı rapor olarak sadrazama verilir, iletilir. Sadrazam bunların içinden belli bir ayıklama yaparak kalanını padişaha gönderir. Ve bunlar binlercedir, bunların çoğunda padişah övülmektedir. Hafiyclcr şöylc dcr: "Berber Salih, padişah efendimizi şöyle övdü vs." Bunlann çoğunda övücü şeyler geçer. Çünkü belki dc nafiyelcr o mahallenin insanlarındandı; kendi dostlarına, arkadaşlarına bir kötülük gelsin istemiyorlardı. Bunu pek yansitmı yorlardı, kendi aralannda kapatıyorlardı meseleleri, ama bu arada bir sürii kınayıcı, yergi dolu rapor da gitmiştir. Ama bu ra porlara göre saray hemen şiddetli tedbirler alsaydı sürekli o dönemde binlerce insanın öldürülüyor olması lazımdı. üysa saray bu nu yapmamıştır, saray izlemis,tir, bilgi biriktirmiştir. Nerede ne var ne yok, nunıı dikkatle gözlemiştir. Osmanlı tmparatorlugu'nun iç savaş olmadan, büyük bir iç isyan olmadan geçirdiöi bazı özel baskı dönemleri vardır. Mesela IV. Murad dönemi bunlardan biridir. 11. Mahmııd dönemi bunlardan bir başkasıdır. Bu dönemde binlerce insan sorgusuz sııalsiz öldürülmüştür. Ama genelde Osmanlı'nın düzenine hâkinı olan, DÖyle bir sorgusuz sualsiz öldürme düzenı değıldir. I lanye raporlarında da görürüz; izler, takip eder, kendince çok tehli keli olduğu noktada müdahale eder ya da bizzat fiilî bir duruma dönüşürsc müdahale eder. Abdî Baba meselesinde de bu böyle. Yani izliyor, takip ediyor, "gözüm iizerinde" demeye getiriyor. Arada bir bunu hatırlatıyor. Yine Son Yeniçeri den bir soru Sarı, Zo> nep'le vvlcniyor, aıledcn bırısioluyor. Ftikcit mnra Zeynep hakkında hıçbirsey ögreneınıynruz Neden'•>Acaba bu, sadece okuyucunun, csirlikten kıırtulan Sarı'nm, Arij Ağa'nın evınde yaşamım sürdürmesini vadumaması ıçın diişüniilmü} bir edebî oyun rrıu? Havır, lıuyır... ^inıdi çok net olarak şunıı söylevevim: Son Yeniçeri'de ben 17691828 arastndakı bir kesitı vazdım. Osmanlı toplunıundan bir kesit. Ve iddia ediyo rum ki o dönemde kadın ne kadar toplumda görülüyorsa Son Yeniçeri'de de o ıcadar görülüyor. ()smanlı toplumunda kadın, bu tarihler arasında ne kadar varsa Son Yeni çeri'de de o kadar var. "Buna yok denebilirmir'" derseniz; evet, "yok "ayakın. Gördüğümüz gibi ancak erkekler savaşta olursa fîlan biraz daha ön plana çıkıyorlar. Bel li bir dayanışma sürdürüyorlar, ama esas olarak eve kapanmışlar, ev içinde bulunuyorlar. Tanzimat'tan, Islahat Fermanı'ndan sonra, yani 1839 ve 1856'dan sonra kadm toplumsal hayatta biraz daha fazla yer alıyor. Daha fazla sokağa çıkılıyor, feracelerin renkleri degişmeye başlıyor, hayat biraz da ha kadmın katılaığı bir hayat olmaya başbyor ve mesela Cevdet Paşa gibi muhafazakâr bir modernist "Kadınlar sokağa çıkmaya, hayata girmcye başladığındanrju tarafa Osmanlı da oğlancılık gibi eski kötü âdetler azalmaya başladı" diyor. Katılırsınız veya katılmazsınız; o, sizin bileceğiniz iş, ama Cevdet Paşa'nın bir tespili bu. Cevdet Paşa, kadının hayata katıhşını da görmeye başlıyor modernizasyon süreci içinde. Son Yeniçeri'de ise durum henüz böyle değil. Aynca Son Yeniçeri'nin içinde yer aldığı, dile getirdiği kesit, yani 17691828 arası Osmanlı'nın çok yoğun bir kriz dönemi. 2030 serıe sonra padişahla halkm ilişkileri çok kötü bir şekilde değişmeye başlıyor. Anlattığım kesit ise bir kriz dönemi. Bu, imparatorluğun tel tel saçılmaya başladığı bir dönem. Daha sonra bir toparlanma hamlesi yaşanıyor ve Osmanlılık ru hu yeniden dirilmeyc başlıyor. Ama anlattığım kesitte henüz öyle bir döneme girilmemiş. hmail'de yer yer Osmanlı topraklannda yaşayan Bektaşîlerin sorunlarından söz ediliyor Sanki Son Yeniçeri'nin ıpuçlarını veriyorsunuz. Buradan juna geleceğim. Son Yeniçeri'de Fransız îhtılali'nden sonra güçlenen ımllıyetçi akınıların, aidıyet arayışlîınnın elkilerini de görüyoruz Ve romanın bir bölümündeSabit, Habib'e doluylı olarak da olsa kendderinın de bir gün aidiyet arayıp içıne gıreceklerını ve Tiirk kımlığıni sahıpleneceklerini düsündüjlünü söylüyor Bu sözler dışında devriminıürkçülüg'e de ctki edeeeğıne daır bir ıma yok Acaba hu iözleri bir sonraki romanınız hakkında ipucu ola rak görebılir miyiz? R tabiî. Olmalı bence. Şu görülmeli ki, Osmanlı ülkelerinde kendi milliyetçilifiini en son geliştiren gruplardan biri Türlder dir. Osmanlı tarini boyunca Türlder tartışılmaz bir şekilde imparatorluğun birleştırici çekirdeğidir. Yönetici elittir, askerîelit tir. Ama Bulgarlardan, Sırplardan, Ermenilerden sonra milliyetçılıklcnni geliştirmişlerdir. Çünkü onlar imparatorluğun birleşik konumu için nıüeadek edip, impa ratorluöun çıkarlarını kendi çıkarlarının önüne kovmuşlardır esas olarak. Çünkü iınparatorluuun esas gücü, biıleştirici tınsuru onlar olmu!)tur. Ama sonra bakılmısrır kı imparatorluk tel tel dagılıvor, bu muliyetçılıkakımlarının önüne Reçmekmumkün değil, onlar da derin bir aitliyet bunalımı içine düşmüşlerdir. Artık Osmiınlıhk, mesela Yunan ısyanında görülebileceği gibi onları eskisı gibi coşturmamaktadır. Osmanlılık için mücadefe etmek çok anlamlı görülmemektedir. Bu sefer aidiyel bulunacak, uŞrtına ölünecek, cephelcrc gidilccck venı bir kimlik arayışı içine gırmişierdir. Bu kinıliği de kesinlikle Türklükte bulmuşlardır. "Türk" kavrammm Osmanlı seçkinlerince birçok kerc aşağılayıcı bir kavram olarak kullanılması bizi yanıltmasın. Bu doğrudur, birçok kcre, birçok yerde "Türk" kavramı cahıl, odun gibi nitelemelere e'ş kullanılmıştır. • Ismaıl de de Türkmenlerin sadece birer savaş makıne'ii gıhı görüldüklerine sahit oluyoruz. Evet, sürekli aşağılanmışlardır. Ama bu bizi aldatmasın. Mesela Ibrahim Mütefer rika matbaasının ilk bastığı eserlerden biri de Türkçc sözlüktür. Kamusı Türkî'dir... Osmanlı, birleştirici, elit, seçkin ıınsurun Türlder olduğunu bilmektedir. Bu bilgiye sahip olmadığmı düşünmeyelim. Bu bilgiye sahiptir, ama bunun milüyetçiliğini yapmamıştır. Bir Türk milliyetçiliği doğmamıştır. Ta ki imparatorluk parçalanma sü recinc gircne vc Türk unsur yani hâkim unsur yeni bir kimlik arayışına girene ka dar. Işte o zaman Türk milliyetçiliği doğmuştur. Sabit'in işaret cttiği şey dc bu sancıdır. Evet, henüz halkla böyle bir arayıs yok, ama Sabit'in kafasında bazı sorular doğmaya başlıyor. Evet, evet... Zaten hemen bir dönem sonra bu sorular, halkta yankılarını bulmaya başlayacak bir hareket haline gelir. Yine resmî tarihten ayrıldığtnız bir nok ta: Senedi tttifak. Son Yeniçeri'nin karakterlerinden Ari/Ag'a'ntn a&zından sert eleştiriler getiriyorsunuz ()ysa bıldıStniz gıbı, bir çesit Magna Carta gibi gosteruir hep Se nedi îttifak... Blrfflk duygusıma zarar Ben Magna Carta gıbı olduğunu dü şünmüyorum açıkçası. Âyan hareketleri nin Osmanlı'nın ekonomik, sosyal vc siyasal yapısına ve birlik duygusuna büyük za rarlar verdiğini düşünüyorum. Büyük göç ler de çokça âyan hareketleri sonucunda olmuştur. Halk âyanlann baskılarma dayanamaz hale gelmiştir. Halkın Istanbul'a ve di ğer büyük şehirlcre göçlerinin sadece sa vaşlardan kaynaklandığını düşünmeyelim. Neredeyse savaşların yol açtığı göçlere ya kuı bir göç de âyanlann zorbalıklarının sonucunda meydana gelmiştir. Ayanların zorbalıklarının özellikle gayrimiıslım nüfusta milliyetçiliğe doğru itici bir giiç olduğunu da düşünüyorum. Aynlıkçı hareKederi güçIendiren bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Kaldı ki II. Mahmııd da Senedi tttitak'ı çok kerhen kabul etnıiştir. Bu anlanı da Senedi Itüfak'a Magna Carta demek çok büyük bir zorlamadır. Şimdi tam rakamı hatırlamıvorum, ama gelen 70 kiisur âyandan ya 4'ü ya 6'sı imzalamıştır. Âyan lar da bunu kabul etmemişlerdir. Yani ölü doğmuş bir belgedir. Bence esas olarak Alemdar Mustafa Paşa nın ve saraydaki bir kısım vandaşının lstanbul ahaüsini zaptu rapt altında tutmak için yaptıkları bir siyasî manevradır vc tutmamıştır. Alemdar Mustafa Paşa bunun sonucunda hem ls tanbul ahalisini düşman edinmiştir hem sarayı... Tarihçı kt/nliğinden sonra romanct kimliğini de tammaya bailadığımız Reha Ça muroglu, romanlannı yazarken ne tür yan çalışmalarda bulunuyorŞ Bir zaman kafama bir konuyu takıyo rum, sonra o konuyla ilgili karşıma çıkan şeyleri biriktiriyorum. Okurken, normal hayatımı sürdüriirken her şekilde birikiyor bunlar. Sonra o birikimin olgun bir dü zeye geldiğini düşündüğümde onu bir araştırma ya da bir romana dönüştürüyorum. Ben 1991'de Yeniçerilerin Bektaşiliği ve Vakayi Şerriye isiınli bir kitap yayımladım. 1990 dan bu yana yeniçeriler üzerine bilgi, belgetopluyorveokuyorum. Dolayısıyla, 2000 yılında yazdığım Son Yeniçeri için, böyle baktığımızda bir 10 yıllık bilgi biriktirme, araştırma sürecinin ürünüdür diyebiliriz. Benzer şeyler tsmail için de söylenebilir. Bence bir yazar için bilgi edinme, biriktirme, onlan sınıflandırma bir yaşam tarzıdır. Yani başka türlü yapamadığı bir tarzdır. Belli bir alandaki bilgi ve birİKİmi nin olgunluğa eriştiğini düşündüğünde de bir eser verir, diye diişünüyonım. Çünkü o birikim çıkmak, kendini dışa vurmak ister. Yazaruğın dinamiğinde bunun olduğunu düşünüyorum. Burada birinci ve ikinci el kaynaklar mutlaka devreye girer. Bunların araştırılması gerekir. Bir tarihî roman yazmanın bir doktora çalışmasmdan daha gayri ciddi ol duğunu düşünmüyorum. llgflenilen konu daki, cn azından kitapların tümünü gözden geçirmek, okumak gerekir. Makalelerin tümü olmasa da en azından büyük çoğunluğu gözden geçirilmeli. Bunlar belki katı akaaemik kriterlerdir, ama başka türlü olacağını zannetmiyonım > SAYFA 5 "Vakayl Hayniye" Bazı tanhçder "Vakayi $errtye" dıyorlar. "Vakayi Şerriye' denmesi şart değil, o benim görüşüm. Ama en azından hayırlı olay denilmesi bir tarafa bırakılmalıdır. ts tanbul'da binlercc insanın sokak ortasında katledildiği, Sarayburnu'nun cesetlerle dolup taştığı, Osmanlı ülkesinin birçok yerinde yeniçerilerin vahşi hayvanlar gibi kovalandığı, oulunduğu yerue öldürüldüğü bir olaya; mezarlann kazılıp içinden cesetlerin çıkartılıp yok edildiği, yakıldığı bir olaya hayırlı olay denemeyeceğini düşünüyorum ve bu olaytn okullardakı öğrencilere hayırlı olay adıyla öğretilmemesi gerektiğini düşünüyorum. "Vakayi Şerriye" de nflir denilmez; o benim görüşüm. Ama en azından " Vakaı Hayriye" denilmcmelidir. Son Yeniçeri'deki en ilginç karakterlerden biri de bir cumhur devleti isteyen Abdt Baba. Acaba saray, kendtst tçin büyük bir' tehlike olarak gördüğü ve her hareketinı izlettirdig'i balde neden çıkarlanm düşündügü çoğu zaman yaptıg't üzere kelle almayı düşünmüyor? Bakın şimdi saraya da çok haksızlık etmeyelim. Osmanlı'ua saray öyle her şeye hemen müdahale etmez. fzler. Genel bir tavırdır bu. Çok dikkatle izler. Mesela Os manlı arşivlcrinde 1830'lu, 4O'lı yıllardan itibaren bir dizi hafiye raponı vardır. Bu raporlar nasıl raporlardır biliyor musunuz? Birincisi, binlercedir sayı olarak; ikincisi, mesela hafıye, Berber Salih'in dükkânına gitmiştir. Şöyle yazar: "Bugün şıı ayın şu günü. Bemer Salih'in dükkânına gittim. Berber Salih'in dükkânında sultanımız için CUMHURİYET KİTAP SAYI 603
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle