Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
kimileri de vardır. Anneler Dünyanın anneleri, büyük ormanlar gibi sislerin geri sinde dururlar. Yüzlerini kimseler görmesin diye yarı karanhkta başlarını öteye çevirirler. Adsız ve göğiı kaplayan sürekli bir ses duyulıır onlardan, alacakaranlıkta birini çağırıyorlardır yüzyılların içinden. Yeryüzünün gerçek sakinleridir onlar, dolunay gibi metneleri, koca tomruklar gibi kalçaları vardır. Sonunda budanmış ve aldatılmış, bir anı gibi karanlığa atılırlar, duvarda kalın bir kalas, demir gibi görkemli. Benim Agacım Sedirdir benim ağacım böğürtlenlerin anası. Yaz gerekmez ona yağmurla kar yeter. Tepesi yüksek ve pürtüklüdür, kimse duyrnaz sesini. Sert ve uzun kökü toprağın derinlerine iner. Omuzunun üstünde rüzgâr, saçlannın üstünde bulutlar. Fırtınada yıkılmaz diz çökse bile, terketmez kök saldığı yeri. Belki gideceği bir yer vardır aklında düğün çiçeklerinin beyaz yatağı, Dünyanın bir ucundaki buzullar krallığı gibi. Odur yeryüzündeki ağaçlar içinde en yakın olan yüce karlara, Buzulların kör güne§ine. Olursam, işte böyle bir ağaç olmak istiyorum ben. •• Ama Yaşıyoruz Biz... . Rolfjacobsen/ Şiirler/ Çeviren: Cevat Çapan 'Yüzünüzü bile tanıyamazsımz aynalarda' Rolfjacobsen 19071994 yılları arasında yaşamış Norveçli bir şair. Oslo yakınlarında doğmuş ve büyümüş, ömrünün büyük bir bölümünü Hamar adlı bir kentte gazetecilik ve yayin yönetmenliği yaparak geçirmiş. On iki şiir kitabı yayımlayan Jacobsen'e Isveç Akademisi'nin Büyük Kuzey Edebiyat ödülü verilmiş. Aşağıdaki dokuz şiirden iîk yedisini Robert Bly'ın, son ikisini de Robert Hedin'in îngilizce çevirilerinden Türkçeye aktardım. Kadınların Uykusu Yaşlı kadınlar çoğu zaman öyle derin bir uykuya dalarlar ki, keskin dişleriyle eteklerine asılan küçük çocuklar gibi nice kötü düşlerle boğuşurlar, Bütün eski yaralar açılır ve nicedir her şey ter ve tclaşa dönüşmüştür hayatın birkaç derin nefes ve şişirilmiş göğüsle güç verdiği zamanlardaki gibi. Artık uyanmak isterler, ama sımsıkı kapalıdır uykunun kapılan. Onlar çimento gibi derin bir uykudadırlar ve kimseyi tanımazlar. Kimsesiz Balkonlar Büyük bir kentin derinlerinde bir balkon asılıydı bulutların altında, rüzgârda ve o kadar uzak ve soğuktu ki, kimse adım atmamıştı o balkona. Kendini dünyanın en yalnız balkonu sanıyor herpazar Kutsal Bartnolemew Kilisesi'nin çanfarını duyuyor ve Ulu Tanrı neden bana hiç yardıma gelmez diye hayıflanıyordu. Ne de olsa O da yükselderde ve beni üstüne bir şeyler koyacak küçük bir raf olarak kullanabilir. Kara yeli tanıyordu, Bu isteğini O'na iletmesi ıçın yalvardı ona. Bir gün koca çelik bir iskele ve işini bilen adamlar yükseldi yanı başında ve sekiz dakikada asetelin kaynağıyla onu kesip larmızı mavi bir neon reklamı yerleştirdiler onun yerine Iskoç Viskisi için. Geri Gelin... Taa içerde, ağnyan dizimin arkasındaki boşlukta, küçük bir diz daha var, biraz kirli, yarası kabuk tutmuş biraz. Parmaklarımın içinde de, hem de beşinin, bir başka el var, küçük bir el, hâlâ biraz sinirli, ama sıcak. Kafatasımın derinlerinde de, taa derinlerinde, çırpınıp duran baska düşünceler, garip, minik düşünceler, neredeyse boğulmuşlar, anıa gene de nefes alıyorlar. Heyecan ve nerdeyse sevinç içinde. Bazen yerinde duramıyor bu düşünceler, çıkıp saklambaç oynamak istıyorlar benimle. Hem de sık sık. Ama birden kayboluyorlar. CUMHURİYET KİTAP S/AV/ 6 0 3 Nerede olduklarnı bilemiyorum.. O kadar çok yıl geçti, zamanın övle ağır paltoları orttü ki her şeyi. Ama ne olur geri gelin, hepiniz. Geri gelin, her yere koşar, saklanır gibi yaparız, tek tek hepimiz, herbirimiz. Eski Saatler Eski saatlerin güven veren yüzleri vardır çoğu zaman. Bizimkinden başka bir ırlun insanlarıymış gibidirler; Bütün varlıklan telaşsız bir iyimserlik içeren Büyük ormanlardaki ya da dağlardaki o çiftçilere benzerler. Savaşa savaşa bugüne ulaşmış ve mutsuzluklarının Yeryüzünün yeryüzü olduğıı o ilk dönemlerdeki otlar gibi Kuruyup gittiğini gören bir ırkın insanlanna. Şimdi bizim konuklarımız onlar ve yatağımızın başında acımızla uyum içinde ve o yumuşak bilgelikleriyle tamam, diyorlar, tamam, her şey yolunda. Kimi tnsanlar Kimi insanlar çıkıp gıderler hayatımızdan, kimileri de hayatımıza girerler çağrılmadan ve oturup kalırlar, kimi insanlar sessizce yanınızdan geçerler, kimileri size bir gül verirler, ya da size yeni bir araba alırlar, kimi insanlar yanı başınızda dururlar, kimilerini tumuyle unutmuşsunuzdur, kimileri, kimileri de aslında sizsinizdir, kimilerini hiç görmemişsinizdir, kimileri kuşkonmaz yerler, kimileri çocukturlar, kimi insanlar çatıya çıkarlar, masaya otururlar, hamaklara uzanır, kırmızı şemsıyeleriyle yürüyüşe çıkarlar, kimi insanlar size bakarlar, kimileri hiç dikkat bile etmezler, kimi insanlar elinizden tutmak isterler, kimileri geceleyin ölürler, kimi insanlar başka insanlardır, kimileri sizsinizdir, kimi insanlar yoktur, ..Ama yaşıyoruz biz süpermarketlerin peynir dolu rafları önünden geçerek yaldızlı mayıs ayında jetlerin göklere çizdikleri o ince buharların izinde ve dumandan is tutmuş kentlerde, yaşıyoruz tıksıran karbüratörler, kapısı çarpılan arabalarla. Yaşıyoruz televizyon akşamlarında şu altın yüzyılımızda, asfaltta, magazin gazetelerin ardında, benzin istasyonlannda. Yaşıyoruz istatistik rakamları ve plaka numaraları gibi. Yaşıyoruz penceredeki çiçekle, her şeye karşın yaşıyoruz hidroien bombası ve nükleer yok olma tehlikesiyle, uykusuz yaşıyoruz açhktan ölen milyonlarla yan yana, yaşıyoruz içimizde endışe, yaşıyoruz gene de, büyülenmişcesine, akıl erdiremeden yaşıyoruz bir yıldızın üstünde. Hiç Farkına Varmayız Hiç farkına varmayız hava karardığında, her akşam dünyanın ışığının boşaldığını yatakların altında bile. Sessizce, her toz zerresinin gerisinden karanlık alıp götürür ışığı pencerelerden. Böylece kunaura dolabındaki bağcıklarda ve o minik delilderde de kararır saatler. Camlar da sessizce tepeden tırnağa ışıktan soyunurlar, yüzünüzü oile tanıyamazsımz aynalarda. SAYFA 19