23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

san, hele bir de Proust gibi kendine göre alışkanlıklara, ev âdetlerine ve uzun zamandır tanınan tatlara, eşyalara sahip ise, uykuda ya da uykuda olmamanın ayrımına varmadan, örneğin zincirlendiği yatağından etrafındaki eşyaları, tavanı, zemini, duvarlan kara ve ışıksız bir odada aydınlık bir nesnenin bir süre sonra hareket ettiğinı düşündüğümüzdeki gibi görece yanılmafarla, demin sözünü ettiğimiz bir üstkavrayışla görmeye başlar. Hastahklı uykusuzluk Baudelaire'in "bir soparun ucunda dans eden yılan" gibi hareket eden, hareketini bölemeyen uzun bir cümledir. Ve Proust Kayıp Zamanın îzinde'sine o ünlü "Uzun zaman, geceleri erkenden yattım" cümlesiyle başlar. Ardından bir otuz sayfa uykusuzluğun bedeninde nasıl kıvrandığını anlatır. Marcel Proust'un hastalık hastası olduğuna dair düşünceler, yaşamının ilk döneminde içinde bulunduğu sosyete ortamında yazdığı kısa deneme ve öyküleri de düşünürsek, araya yaratı üzerine umutsuzluklarla dolu yıllar girdikten sonra, giriştiği devasa çalışmanın temelini oluşturan ve bu girişime, bu fark edişe meydan veren şeyin bir anlamda onu sağlıklı ve güçlü erkek kardeşinden ayıran şey olduğunu gösteriyor bize. Müziğe ve mimarlığa, eğer bir zaman makinesi yapılacak olursa o makinenin kalbini oluşturacak bu iki kavrama tatlar ve kokulardan işlemeler ekleyip kayıp zamanı ortaya çıkaran "Proust gizemi"nın, halen teshisi konulamamış, açılımının edebi anlamda hangi dal aracılığıyla gerçekleştirileceği bilinmeyen bir Hastalık olarak görülmesi, Proust üzerine yazılan bunca eser, yapılan bunca araştırma göz önüne alınacak olursa pek de abartılı kaçmaz. Proust hastalık has UmutsuzMdarta dolu yrilar rılamayan hastahklı bir titreyiş halinde kıskançlık ve aşk arasında savrulmasıni gösterebiliriz) ortaya koymaktır. Proust Biyografisinde "ne oldu da"larla kesin çözümünü bulamayacağımız gibi, bir bakıma tüm bir yaşam boyu kendini içten içe işleyen, hazır eden ve ölüme Proust'la direnen bir eserin, yakından incelendiğinde binbir yaşamı barındırdığı izlenimi veren çiçeksi yapısını somutlaştırmaktır. Proust, bir yazı emekçisi olarak, kendi yatağından hareketle ya da yatağın içinde tam bir hareketsizlikle, başka bir tnsanlık Komedyası yazmaya soyunmustur. Balzac'la benzeşen, Proust'un Balzac'tan öğrendiği tekniklere o, Proust, yaratıcı adıyla yeni buluşlar eklemiş ve kendi açtığı tünelde yürüyüşünü emin adımlarla gerçekleştirmeye çahşmıştır. Duyarlılığının sınırlarına sonsuz kazılar yaptığının izlerini verir her satınnda. Okunmasının zorluğuna, cümlelerin her birinde duyulan dikkatü okunma isteği de eklenince Proust'un bulaşıcı hastalığından korunma, o görme hastalığını tanıma daha da güçleşir. Kendilerini anlatmaya dovamayan, kendilerini bölemeyen şiir dizeleri gibi yılanlar kıvınr Proust, vücudundaki tüm ateşle. Yapabileceğini yapmak istemiştir. Toplantıların, partilerin, kalabalık ve inceükli bir yaşamın ardından odasına çekilen Proust'un bakışı, yatağından uzaklara bakmaya, oralarda gördıiklerine "anımsamak" adını verdiyse de, sırtlan görmeye lanedenmiş şeffaf bir göze ait gibidir. Yine Rimbaud'nun "görülmeyeni görmesi "dir, Proust'un anımsaması. Genç arkadaşı Lucien Daudet'nin kaleme aldığı anılarında anlatıldığı gibi, Domenico Ghırlandaio'nun Yaşlı Adam ve Çocuk adlı tablosundaki yaşlı adamı Proust'un dönem sosyetesinin tanınmış simalarından Marquis de Lau'ya benzetmesi, Proust'un kişilerin benzersiz olamayacağına dair sarsılmaz inancı, belki de Swann'ın Odette'i odasındaki resme benzetmeye çalışmasına ve başanya ulaştıktan sonra, yani hareketsiz resimde bir devinim, bir değişim, Odette'e bir benzeme gerçekleştirdikten sonra, ona karşı şiddetli bir aşkı işlemeye başlamasına, Proust'un kendi yaşamına getirdiği dev dalga Kayıp Zamanın Izinde'de aşkı karşılıklı atışan enstriimanlarcasına dile getirmesine olanak sağlamıştır. Swann kendi odasında, bir başına Odette'e âşık olmuştur, aynı Proust'un bir başına, "kendisineanlatılan kişi"nin roman içerisinde, romanın bütünlüğü içerisinde karşısına çıkabilecek tüm ka rakterleri, içine dalmak isteyeceği ya da istemeyeceği, düşeceği ya da düşmeyeceği delikleri saptamaya, sıkı bir dokumaya girişmesi gibi. Yalnız Proust, eski sosyete yaşantısının izlerinden harekede çizdiği tablonun yüzeyselliğini derinleştirmenin yollannı aramıştır. Yatağındaki devinimsizlikte, hareket dolu geçmiş yaşantısına yönelmiştir. Geçmişe atılan bir olta " madlen", romanı açığa çıkaran bir imgeden öte, kendisini romanda yakalayan, roman a ait bir kapıdır. Binlerce kapıdan yalnızca biri. Proust'un kapıları birbirine açılır ve biri diğer birini ortaya cıkanrken, bu dandinin odası uykusuzlukta saldırıya ;eçen düşünceler, görüntüler kadar kaabahklaşır. Proust, anlatıcısındaki "ben"Ie kendinden kuıtulmanın, kendini zamanın üzerinden aşmanın yollannı aramaktadır. "Ben" hep geriye, hep daha geriye, Proust'un odasına çekilmektedir, arkasında işlemeli kilidi kapılar bırakarak. O kapılann ardında Proust'un yatağı hâlâ sıcaklığını korumaktadır. • SAYFA 7 Göpüfeneyenl görme Proust (safida) karde$lyle, 1877. lü Proust eğretilemeleriyle karşılaşınz. Özneleri ve nesneleri teklikten çokluğa gecişi de eğretilemelerin bir ürünüdür. Odette'in, Albertine'in, Gilberte'in yüzleri eğretilemeler aracılığıyla değişir, her biri eğretilemelerle yeniden değerlenir ve zamandaki devinimle birlikte, her zaman devinim bildiren terimlerle tanımlanan eğretilemelerin yolu da açılmış olur. Bılisel aşk, zamandaki kaymayla anlam evrenleri arasında bir geçişe olanak tanır. Swann'ın imgeleminde Odette, Vinteuil'ün cümlesiyle, Botticelli'nin tablosuyla müziğin ve resmin alanlarına taşınır, tıpkı piyanolayla, Nereidlerle, Balbec ve denizle ve ayrıca, zarifliğiyle Venedik'le, her gün Marcel'e verdıği öpücükle de "anne" imgesiyle özdeşleşen Albertine gibi. Böylelikle bambaşka bir şeyi "gösteren", bir başka nesneyi, bir başka varlığı ya da alanı Delirten bir sözcük farklı bir bağlama, sevilen kişinin varlığına aktanlır. Bu sözcük ya da bu imge zamandaki sapmayla eş giden bir değişmecenin ürünüdür. Yaratıcı etkinliğe, yazınsal etkinliğe cn yakın yordamlardan biridir bu. "Yokluk"tan yola çıkan bellek zaman içinde devindikçe anlamların başka bağlamlara aktarımı yapıt boyunca sürer gider ve hem aşkın nem de sanatın estetiğini oluşturur. "Kayıp zamanı bulan eğretılemedir (3)", der Genette. Swann'ın Bir Aşkı da "Vinteuil'ün cümlesi" sözcesi debenzeretkinliklerin ürünleridir. • 1) Tahsm YÜCEL, Anlatı Yerlemlert, htanbul, Yapt Kredt Yaymları, 1993, s. 117 2) George POULET, Etudes sur le temps humain I, Paris, Ed. Du Rocber, 1952, ç 402 3) GerardGENETTE, Figures 111, Paris, Ed DuSeuil, 1972,s.63. CUMHURİYET KİTAP SAYI SBO Bir hastalık olarak Proust ORÇUN TÜRKAY arcel Proust, hastahklı bir uykusuzluk çekmektedir. Yüksek ateşle tanışıkbğı olan herkesin bilebileceği üzre, düşten gerçekliğe, uykudan bifinçsiz uykusuzluğa savrulma anlarında, o gecenin ateşi daha da yükselttiği anlarda, işlevi, vardiyası gece olarak belirlenmiş yatakta görüntüler, ancak hastanın anlayabileceği, hastahktan kurtulduktan sonra kendisinin bile ateşin gizi olarak niteleyeceği biçimlerde, arka arkaya, geçmişte kurulmuş ve şimdiye firlatılmış izlenimi vererek saldınya geçerler. Dev bir makinenin gürültüsü, işleyen demirleri, buharı, yağı vardır hastanın kafasının içerisinde. Oradan bağlara, bahçelere kaymalar olur. Bir iyileşme anıdegildir bu. M Hnttfekfe uykusuıluk Yalnızca yalancı bir aşkın bir düşte tanınmayan yıizler arasına pek bilindik, sevilen bir kişinin yüzünü işlemesi, hastayı ister zaman, ister bilinen ya da tasarlanabilecek bir mekân içerisinde sürükleyip o yüze çarptırması, isimlerin, geçmişin, şimdinin ve geleceğin altında yatan o dev makinenin, her neyle ya da her ne için çalışıyorsa, hastanın kendisinde gövde bulması ve onun nefesiyle yüksek ateşin zaferini ilan etmesidır. Hastahklı uykusuzluk, bütünüyle uykuya bulanmıştır; düşlere, bir başka, bir aşın kavrayışa. Hastalıklı uykusuzluk içerisindeki in tası mıydı, kesin bir şey söyleyemeyiz ama bir Baudelaire yılanıymışçasına dans eden "tek bir" cümle Kayıp Zamanın îzinde, bir görme hastahğı, bir görme hastalığı içinde hem geçmişi hem de geleceği arayan bir üstkavrayıştır. Proust'un yatağını, içi Proust'la dolu yatağı şöyle göreDİliriz: Görkemli, şık, toprak anayla çiftleşen göklerin tanrısının toprak ana için hazırlattığı bir zaman sonra Odette'in gööüslerini süsleyecek olan cattleya'lara Dezenmis yatağa benzeyen, güzelliklerin, çiçek kokulannın içinde bambaşka bir şekil alan kayıp zamanın doğum sancılannı yankılayan, bu derisiz şaşının teriyle ıslanmış ve arkalığında pirinçten dalgalanmalann oynaştığı dev bir yatak. Sosyete yaşamından, kaybedilen zamandan sonra Proust'un, gerceği, sadece kendi gerçeğini değil, Rimoaud'nun "Ben bir r>a§Kasıdır"ı gibi anlatıcısının gerçeğini; sadece okurun değil, romanın içinde "kendisineanlatılan kişi"nin gerçeğini böyle bir yatakta aradığını düşünebiliriz. Yatağın arkalığını, yazarın Kayıp Zamanın lzinde'yi yazarken sırtını dayadığı arkalığı devinimsiz pirinçten dalgalanmalarla gözümüzün önüne getirmemizin nedeni, Proust'un devinimsizlik içinde "dalgalanma"yı keştlni, (ki buna örnek olarak Swann'ın Odette'e hissettiklerinde kıskançlık ve kıskançlığı kusan aşk arasında, iyivle kötünün kesin bir çizgivle birbirinden ayrışonlamaz oluşundaki gibi birbirinden ay {
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle