Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
sıkıdüzenden kopmamışsak henüz... Çok oldum, değil mi? Doğru! Bu kadar da değil elbette. Değil, çünkü Yekta Kopan, kurduğu tek tümcede bile, bunun gerisinde nasıl sağlam daya naklara yaslandığını ele veren birikimli bir yazar. Genç yazar, daha bu ilk öyküler demetinde, Öykücülüğümüzde kendisine özgü bir yer açmış olduğunu gösteriyor bana göre. Onun öykülerini, yazınla, tiyatroyla, sinemayla, sporla kol kola götürmesi, ılık bir esinti yaratıyor öyküler okunurken... Öyle anlaşdıyor ki, Yekta Kopan, konuk gelmiş biri değil! Tersine öykücülüğümüzün ev sahiplerinden biri o, daha şimdiden... "Cumhuriyet Kitap"ta yayımlanan "Öykü Bahçelerinde Filizlenen Genç Öykücüler" Daşlıklı yazımın ardından, azımsanmayacak sayıda genç öykücü, ürünlerinden örnekler ulaştırdı bana. Oysa, söz konusu yazının her iki bölümünde de adresimi, "yayınlarını bana ulaştırmak isteyen genç öykücüler için" bırakmıştım yalnızca. Ne ki pek çok genç öykücü, tümcede geçen "yayın" sözcüğünü, "ürün"le kanştırdı bilerek ya da bilmeyerek... Elimde bir iki kitabı dolduracak ölçüde öykü birikti neredeyse... Oysa, öykülerini gönderebilecekleri "öykü dergileri" var bu yazarlann... Bu yol dururken bana öyküleriııi göndermeleri yadırgatıcı değil elbette. Âncak, andığım dergilerin, örnekşe "Adam Öykü nün ya da "Üçüncü Öyküler"in, gönderilecek bütün öykülere kucak açtığını çok iyi biliyorum... Sonra öyküye geniş yer ayırdıklarını gördüğüm "öyküden bi bilet: gidişdönüş"ün, "Agora"nın, adlarını anamadığım öteki dergilerin de kendilerine gönderilecek ürünlere açık olduklan ortada. "Varlık"ın sürdürdüğü "Ustaların Seçtikleri" bölümü üzerinde de durulabilir ayrıca. Diyeceğim, genç öykücüler için, öykülerini yayımlayabilecekleri, öyküleriyle ilgili değerlendirme alabilecekleri onca dergi varken; onlara değil de bana ulaştırmalan yadırgatıcı değilse de şaşırtıcı! Ancak bana gönderildikten sonra bu öyküler, onların genç yazarlarına karşı hiçbir şey olmamış gibi davranamam artık. Öyle ya, henüz yayımlanmasa da bu öyküler, yazarlarının bu yoldaki yoğun çabasının, emeğinin, öykü geleneğimizi besleyen bir "gizilgüç olarak alınması gerekmez mi? Öte yandan öykülerinin yayımlanmamış ya da andığım öykü dergilerinde yer almamış olması, bu genç yazarlann öyküleri üzerine değerlendirmeler yapılmasına engel midir? Sonuçta düşündüm ki, bu durumda olan, yani henüz öykülerini herhangi bir dergide hiç yayımlamamış ya da "Adam Öykü" ile "Üçüncü Öyküler"de henüz yayırnlamamış genç öykücüler de eklenebilir bu çahşmaya. Bunun için yeni baştan kural belirlemek gerek ama yanılmıyorsam. Bugüne dek hiç öykü yayımlamamış ya da öykülerini, çalışmamda belirlediğim öykü dergileri dışında yayımlamış olan öykülerine yaklaşımımı merak eden genç öykücüler (1960 ve sonrası doğumlular), Şubat 2001 sonuna dek elime ulasacak biçimde üçer öyküsünü gönderebilir bana. Ne ki bu öyküler, eklenecek kısa bir yaşamöyküsüyle birlikte kesinlikle kara postasıyla gönderilmiş olmalı. Adres: P.K.251,06443 YenişehirAnkara ya da P.K.8, 20001 Denizli. (Ekran aracılığıyla gönderilecek hiçbir öyküyü dikkate almayacağımı belirteyim.) Gönderilecek öykülere özgüleyeceğim ek çalışmayı Adam Sanat ın Mayıs 2001 sayısında yayımlayacağım. Ancak bu çağrıyı, yalnızca bir kezliğine yaptığımı da ekleyeyim. • UMHURİYET KİTAP SAYI 580 Kurgu da. Yazın sanatı ASUMAN KAFAOGLUBUKE "Sahnemtzi açtığımız iu güzel Verona 'da Soylulukta birbirine denk ikiaile Eski bir düşmanltktan gelert yeni bir kavgada; Yurttaf kam yurttaş elinı lekeler buratjte öliimcüldöllerinden bu ikiailenin Doğar ytldtzlart sönük iki talihsiz sevgiH, Yürek parçalayan act yazgtlartyla bu iki ge»£ ölümleriyle toprağa gömer büyüklerin kinini. Ölümle mühürlenen aşklartmn izlediğt seytr Vekimsenin değiştiremeyeceği, çocuklartmn Yokolmasıyla son bulan ana babalartn JUtyu öfken, Sahnemizin iki saal sürecek trahg'idir. Söylediklerimızt dınlerseniz sabtrla Söylemediklerimizi de görürsünüz oyunda." William Shakespeare "Romeo vejuliet" Çev.: Özdemir Nutku, RemzıKitabcvi, 1991. ir edebiyat eserinde konu, tanımadığınız bir yeri haritadan öğrenmeye benzer. O yerin kokusu, tatları hakkında bilgi vermez, ayrıca gezerken alacağınız keyfi size de yaşatamaz, sadece gezmenizeyardımcı olur. Ucuz aşk romanları ile edebiyat tarihinin başyapıtları aynı konııyu işleyebilirler, farklılıkları konunun kendisinde değil, işleyiş biçimlerindedir. Edebiyatta konu, malzemelerden sadece biridir. Konu, olayların akısını ve kahramanın ruh halini verir. Çok basite indirgendiğinde: Kızla oğlan karşılaşır (durum), birbirlerini kaybederler ya da kaybetme tehlikesi yaşarlar (sorun) ve âşıklar ölümde de olsa buluşur (çözülme). Yukarda alıntı yaptığımız "Romeo ve Juliet" oyununda Shaıcespeare, birinci perde, birinci sahneden önce, önoyun bölümünde konunun özetini koronun ağzından aktanr. iki ailc arasında uzun yulardır süren kan davası yüzünden, bir ailenin oğlu ile diğerinin kızı arasında yaşanan aşk hikâyesinin, her ikisinin de ölümü ile sonuçlanacağını söyleyerek başlar bu büyük trajedi. "Romeo vejuliet" konunun işlenisi ve olaylann akışı açısından öylesine kfasik bir düzene sahıptir ki, en dikkatsiz okur ya da seyirci bile yapıyı fark eder. B Shakespeareln tlyatro eserlerl, konunun öteslnde bulu$ur seylrclslyle ve konunun ne olduflu çok önemslz kalır. sı çok önemlidir, gerçekten âşıkların bir araya gelmelerini engelleyen koşulları kendi de kabul etmelidir; her çağda, her kültürdc, okunduğunda inandırıcı olmalıdır, aileler arasındaki nefretin boyutu, neden olduğu kavgalar, yolaçtığı cinayetler, düşmanlık boyutunun hissedilmesini sağlar. Ikinci perde, ıkinci sahne, edebiyat tarihinin en ünlü aşk sahnesiyle başlar. iki sevgili Juliet'in balkonunda, karanlıkta hâlâ birbirlerinin yüzünü görmeden aşklarını itiraf ederler: "Biliyorum, gecenin maskesi var yüzümde" der Juliet. Ikinci perdenin sonunda (6. sahnede) dostlan rahip Laurence yardımıyla gizlice evlenirler. Üçüncü perdede, aileler arasında düşmanlık iyice kızışmıştır, Romeo'nun arkadaşını Capulet ailesinden Tybalt öldürür ve Mantua'ya sürülür. Konu ilerledikçe heyecan sürekli yükselir ve nihayet oyunun doruk noktası sayılan iki sevgilinin geceyi birlikte geçirmelerinin ardından sabah aynlma sahnesi gelir. Bu, trajedinin en uzun sahnesidir. Bu sahnede yaşananlar sadece konu açısından değil, eserin duygu yükü açısından da doruk noktasıdır, birbirlerini gün ışığında hiç görmemiş sevgililer, gün doğmadan ayrılmak zorundadır. "Romeo ve Juliet'i aynı konuyu işleyen yüzlerçe yapıttan ayıran belki en önemli özelliği, Juliet'in çok zeki bir kız olmasıdır. Diyaloglann zenginliği, aşkın felsefesi, hep Juliet'in ağzından dökülen sözlerdedir. Oyunun başından beriı başkahraman olarak görünen Romeo, yerini Juliet'e bırakır, ıcaderlerini belirleyecek kararlan Juliet verir, Romeo ise onu izler. Evlenme fikrini ilk ortaya atan, ailelere oynanacak oyunu kurgulayan hep Juliet'tir, bu arada Romeo eylemlerle varlığını hissettirir, düşmanını öldürür, sürgüne yollanır, aşk yapar ama kendini Julıet'in kararlanna bırakır. Shakespeare oyun boyunca konuyu çok disiplinli biçimde işler. Oyunun yapısal özelliklerinden başka dili de en kalıplar içinde tuttuğu trajedilerinden biridir. Örneğin sevgililerin ilk karşdaştıklan balo sannesincfeki konuşmalan sone ÇokzeklblPkrz formunun kalıpları içine dökülmüştür. Shakespeare komik öğe katmaktan da çekinmemiştir: Juliet'in sırdaşı dadısı ile, Romeo'nun dostu Mercutio ile olan diyalogları ince alay içerir; bu iki yan karakteri çizerken özeılikle cinsellık dolu taşlamalarla süslemiştir, böylece her ikisinin de gençlerin cinsellik ötesinde birbirlerine duydukları bağı anlamadıkları ve onları yalnızlığa ittiklerini görürüz. Dördüncü ve beşinci perdelerde konu çözülür, doruk noktasında aşk yaşadıktan sonra bütün duygular inişe geçmeye başlar. Yerine ulaşmayan haberler, yanlış anlamalar, ailelerin acımasız katılığı, zamanlama hataları, sevgililerin sonunu hazırlar. Shakespeare trajediyi sevgililerin ölümüyle de|il, ailelerin banşmasıyla sonlandınr. Çocuklarının ölüm acısı her şeyi, en önemlisi düşmanlığı bile anlamsız kılmıstır. Shakespeare, son yazdığı oyun olarak bilinen "Fırtına" dışında, diğer oyunlannın konulannı hep lcendinden önce yazılmıs eserlerden almıştı. Fakat konulannı aldığı eserler bugün sadece Shakespeare ile aynı konu işlemiş olduklan için adlanndan söz edilir, geriye bıraktıkları tek şey edebiyat tarihinin en büyük yazanna ilham kaynağı olmaktır. Esinlenmesine neden olan konuları büyük ölçü de tiyatro sahnesine uygun hale getirmesi, en önemsiz karakterleri bile son derece inandırıcı kılması, basit karşıthklan derinleştirmesi, felsefi yaklaşımı, kurguyu hep ana merkezde tutmayı becermesiyle Shakespeare'in tiyatro eserleri, konunun ötesinde buluşur seyircisiyle ve konunun ne olduğu çok önemsiz kalır, bu eserleri başyapıt yapan öğe kesinliklekonu değildir. "Romeo veJubet"in konusu kötü bir Yeşilçam filminde ya da pembe dizi romanlannda karşınıza çıktığında hiç etkileyici olmaz, konuya yaklaşım, götürdüğü derinlikle etki kazanır. Sadece konunun takip edildiği eserler ise edebi değerleri açısından fazla değer^ li değillerdir. Öte yanda, bir başyapıtta sadece konuyu takip eden dikkatsiz okur da, edebiyattan afması gereken zevke ulaşamaz. • aydasu@hotmaU.com SAYFA 15 llham kaynağı "Romeo vejuliet" ilk kez 1594'te sahnelendi. Shakespeare konuyu îngiliz §air Arthur Broke un uzun şiirinden almısXI, Broke ise îtalyan şair Matteo Bandello'nun Fransızca çevirisinden. Orijinal eseri bilmese de Shakespeare "Romeo ve Juliet"i, Verona'da temmuz ayında geçerken anlatır. Capulet ailesinaen JuEet ile Montague'lerin oğlu Romeo, Capulet'lerin evinde maskeli balo davetinde karşüaşırlar. Oyunun ilk perdesinden ik dört sahne Romeo ve Jufiet'i tanımamızı sağlar. Juliet, Paris adında bir adamla evlendirilrnek üzeredir; Romeo ise Rosaline adında bir kıza âşıktır ve baloya onu cörmek için gider. Ancak beşinci sahnede karşılaşırlar ve birbirlerinin yüzünü maskelerin altında görmedikleri halde âşık olurlar. İlk perde olaylann sergilendiği, seyircinin konu ve kahramanlarla tanıştığı bölümdür. Bu bölümde seyircinin ya da okurun sorunun ne olduğunu anlama