02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cinavet... itipaf... ve Utanc Bitti 16 yaşında hamile kalıp evlendi, bir oğlu oldu, evliliğinde şiddet yaşadı, 19 yaşında boşandı. Gençliğinde defterler dolu öyküler yazdı. Çok erken yaşlarda ilerde yazar olacaklarını bilenlerden olmadığını söylüyor. Okumayı edebiyata olan ilgisine değil, ailesinin akıllı uslu ve can sıkıcı yaşantısının dışında daha maceralı yaşam biçimlerine duyduğu meraka bağlıyor. Orta sınıfbir ailenin kızı iken bir işçi ile evlenip yurtdışına gidiyor. Nedenini anlayamadığı depresyonlar başlayınca, kaderinin annesininkine benzeyebileceği tehlikesini görüp evliliği bitiriyor, geri dönüp üniversiteye başlıyor. Altmışlı yılların protesto hareketlerine ve cinsel devrim dediklerine katılırsa annesinin kaderinden kurtulacağına inanıyor. Üstelik erkeklere sunduğu arkadaşça ilişkinin değerinin anlaşılacağını sanıyor. Anja Meulenbelt bir söyleşide feminizme katılış sürecini böyle anlatıyor. AYSE TEKİN onuçta benimle politika üzerine konuşabiliyorlardı, onların özgürlüğünü kısıtlamıyordum, gelecek vaatleri istemiyordum, benim için para harcamak, barda içtiğim biranın hesabını ödemek zorunda değillerdi, onlardan bir şey elde edebilmek için ne cinselliğimi kullanıyordum, ne de yatakta başım ağrıyordu. Rahat ilerici kadın imajına tam olarak uyuyordum. Fakat sonradan anlaşıldı ki, bana kanlannın ne kadar can sıkıcı olduğundan yakınan, kanları yatakta sürekli baş ağnsı çektiği için benimle yatan bu ilerici erkekler aslında evde yemek pişiren, bluejean'lerini yamayan bir karuarı olmasını kendileri çok istiyordu. Kadınlar sadece geleneksef ailelerde değil, erkeklerin özgürlük lafını ağızlanndan düşürmediği sözümona ilerici çevrelerde de ikinci planda kalıyordu. Neresi olursa olsun öncelikle erkeklere hizmet etmek, onlann ihtiyaçlannı karşılamak için oradaydılar." Sonrası hızlı gelir. 1972'de bir kadın grubuna katılır ve yazmaya başlar. Dört yıl sonra da Utanç Bitti yayınlanır. Hollandaca basımının üzerinden 23 yıl geçen, çeşitli dillerc çevrilen UtançBıttibir gecede kadın hareketinin öncüsü haline getirir onu. "Durumıım acil" diye başlıyor kitap " Yaşadıklanmı yakalamak istiyorum. Daha öncekileri ya da su andakileri Anlanılar değiştiler. llişkiler artık eskinin ilişkileri değil.... Uzlaşmalar istemiyorum." Yazann "kişiscl bir anlatı" olarak nitclendirdiği romanın kahramanının derin üziintüsü ilk satırlardan hissediliyor. Yas tııtuyor Anja, ayrılık acısını yaşıyor. Ama SAYFA 8 sadece kendi acısının değil, otobüste gördüğü bacakları varisli kadının acısının ardında yatan nedenlere de dayanamıyor: " Aşırı duyarlı, fazla duygusal, hatta belki de paranoyak. Kendi ezilişimin aynn tılannı, diğerkadınlann acılarının gündelik ayrıntuarını, çiğ bir projektör ışığımn altında on kez büyütülmüş gibi görüyorum. Buna karşı direncim yok artık, at gözlüklerim yok, kabuğunu kaybetmiş bir midye gibi ortalık yerde duruyorum. Kendine acıma? Elbette.... Kindarlık, evet o da mevcut Ama utanç yok. Utanç Bitti." Bu iki kelime yaşananların üzerindeki ağır örtüyü kaldırıyor ve herkese açıyor. Utanç Bıttfde Anja Meulenbelt'i tanımayan, onunla aynı verde, aynı kosullarda yaşamamış birçok kadın kendinden bir parça buluyor. O zamanki kadın hareketini tanımlarken "önemli olan şok etkisi yaratmak, sarsıp uyandırmaku" diyen yazar romanında da bu temelden hareket ediyor. Kuru teoride anlatılanlar bu romanla canlanıyor, edebiyat felsefenin önüne geçiyor. Aslında kitapta anlatılanlar kişiye özgü felsefenin önüne geçiyor. Aslında kitapta anlatılanlar kişiye özgü değil, birçok kadın tarafından yaşaniyor ama kimse bunu itiraf etme cesaretini gösteremir bugün de! Özgür kadınlar seviştiki erkeğin sabahaTcarşı evine dönmesinin verdiği acıyı; yatağın birdenbire soğuduğunu, oysa kendilerinin de sıcaklığa ihtiyaç duyduklarını itiraf edemiyorlar. Anja Meulenbelt yirmi vılı aşkın yazarlık deneyiminden sonra kitabına daha mesafeli, daha profesypnel bakiyor: "Utanç Bittı"y\ şimdi yazsaydım aynı şiddet ve sabırsızlıkla yazmazdım. Kitap iki kat daha kalın olurdu, üç kat daha fazla çeşitleme içerirdi. Ama böyle daha iyi mi olurdu, bİlmiyorum. Aynı hikâyeyi bugün yazsaydım, kendi tutumuma daha fazla dikkat ederdim. O zamanlar, çoğu şeyi sanki ben pasif konumda acı çekmişim gibi anlattım. Dirençli, büyük bir öfke duyabilen ama yine de kurban konumunda bulunan birinin ağzından yazdım. Bir ömek verecek olursam, erkekler tarafından her terk edilişimde büyük acılar duymakla birlikte, günün birinde beni bırakacaklan önceden belli olan evli erkekleri ya da yabancılan seçiyordum. Bugün bunun nasıl bir iç çelişkiden kaynaklandığını biliyorum. Bir yandan büyük aşkı anyordum, diğer yandan güçlü bir bağdan, özellikle de kimliğimi yitirmekten korkuyordum. Özgürlük dürtüsü, kendimi korunmuş hissedeceğim, güvenli bir ilişkiye sığınma ihtiyacmdan daha büyüktü, sonuçta evlerinde zaten kendilerini bekleyen evcil bir kanlan olduğu için beni evcilleştirme eğilimi göstermeyen erkekleri aradım." Kitapta, yazarın sözünü ettiği sabırsızlık nissediüyor. Kâğıtlar, kalemleryetmiyor, istediği dıli bulamıyor kadın hareketi hâlâ kendi dilini yaratamadı, kendi deyimiyle yaşadıklannı yakalamak için ~M koşarak yazıyor. Kökenini anyor, kendisine yüklenen rolleri sorguluyor, birbiriardına aşklar yaşıyor. Sadece erkeklere değil, kadınlara da âşık oluyor Anja Meulenbelt. Utanç öf'M'deki taze aşk acısı da bir kadın yüzünden. Zaten değişmesi gerektiğine inandığı erkek egemen sistemin dayattığı rollerden kurtulduğunu sanırken, teoride aynı görüşü savunan "ilerici" erkeklerin de farklı olmadığını, cinsel devrimin sadece cinselliğinin algılanıp rollerin sorgulanmadığını yazması bir yana, bir kadına olan aşkını "utanmadan" anlatması farklı tepkilere yol açtı. Marksist yoldaslara göre "burjuva sapma yaşıyordu", feministlere göre "nihayet söylenecekler söylenmişti', "en meranun" olanlar lezbiyenlerdi. Kitabın bu kadar popüler olmasının nedeni kadının kendisini öylece sakınmadan ortaya koymasıydı, şok yaratmasının nedeni ise Meulenbelt'in sadece zincirleri kınp, aileyaşamını reddedip, oğlu ile birlikte yaşadığı evine sevgililerini alması değil, üstelik bunlardan birinin kansına âşık olmasıydı. 68 kuşağının başlattığı cinsel devrim hareketinin etkisindeki Avrupalılar, kadınlann sevgili değiştirmesine alışmışlardı da, kadınlararası askı anlamakta nâlâ direniyorlardı. Ancak Anja Meulenbelt kurumlaşmış her şeyi reddetmekle birden fazla sevgilisi olmak da düzen dışı olmak anlamına gelmiyordu sadece erkek egemenleri kızdırmakla kalmadı, aynı zamanda onu herhangi bir şekilde amaçlarına araç yapmaya çalışanlan da kızdırdı. Utanç Bit:i ve diğer kitaplan ile tüm yapılan ve ilişkileri irdeleyen yazar, cinsel devrimin, devrimden çok cinsellikle ilgili olduğuna, düzeni değiştiımeye çalııan erkeklerin nasıl kurulu düzen aradıkarına, kadın dayanısmasından sözederken kadınlann nasıl kariyerrekabetkıskançlık döngüsüne kapıldıklanna, lezbiyen ilişkinin de egemen kültürün değerlerinden kurtulamadığına değinince kimseye yaranamadı ve tüm cephelerden eleştiri ateşine tutuldu. Heteroseksüelliğe dönüşü bazı kesimlerce aforoz edilmesine kadar vardı. UtançBittıde adeta bu olacaklar görülüyor. Anja Meulenbelt ve kadınlararası ilişkinin hareket için oluşturacağı risklerden söz ediyor. Bu olasıtk onu korkutuyor, çünkü kadın hareketi son sığınağı: "Sonralan arok yitirecek hiçbir şeyim kalmadığında kenaimi kadın nareketine açmamın bir rastlantı olmadığını düşünüyorum. Ancak ardına saklanabileceğim tek bir hayal bile kalmadığında, sınıfsal ayncalıklanm kaybolduktan, işimi yitirdıkten ve en yüksek beklentilerimi bağladığım politilc gruplar tarafından da ortada bırakıldıktan sonra kadın hareketineyaklaştım." Kadın hareketi sadece hayal kınklıklarının tamir edildiği, yaralann sanldığı bir durak mı? Hayır. Böyle olmadığı yüzyıllarca rakip olma dürtüsü ile yetiştirilmiş kadınlann dayanışmayı, birbirlerine güvenmeyi öğrenmesi ile ortaya çıkıyor. Farklı sınıfsal, eğitimsel, meslekı, yasal konumlar ya da cinsel tercihler kaamlan farklı yerlere sürüklese de ortak bir anlayış gelişiyor. Meulenbelt bu ortak anlayışı: Ayrtm Çizgtlert', 'Kadın Çinselliği', 'Kendimizİçin', 'ÖfkedendeÖte', BirSoğanın Kabukları Gibi', 'Küçük AyaklarBüyük Ayaklar başlıkları ile yayınladığı kitaplarda dile getiriyor. Utanç Btttı ile başfayan kişisel tercihlerini yazınlaştırma süreci ise Gündelik Mutluluğa Altşma, Hayranlık ve Kayıp Zaman'h devaın edi Hollandalı Feminist Anja Meulenbelt'in neredeyse tüm yapttlart dilimize çevrildi Her kadmm yaşadığı Î £ Sonsığmak "S UtançBRU yor. Yaşamında nesaplaşmak zorunda kaldığı her durumu bir romana dönüştüren Meulenbelt, eserlerinde kadın hareketi ile yeni bir sosyalizasyon yaşayan kadınların sürecini yansıtıyor aynı zamanda. Yirmi küsur yıllık aradan sonra Utanç Bıttfnin güncellifiini bugün de koruması, hâlâ öğrenilecek şeyler içeren örnek bir biyografı olması ve bir döneme tanıklık CUMHURİYET KİTAP SAYI 553
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle