23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ları gibi, onlann fantezilerini, imgelerini geliştirecek geniş bir dünyaya sahip olaBileceklerini vurgular. Gerçek yine masalla iç içe geçmiştir. Üçüncü oyunu Küçiik Dost'un kahramanı yine Ali'dir. Bu oyununda da yazar, çocuklann hayvan sevgisi üzerinde durur. Hayvanlann özgür olmasını isteyen AÜ geçen ay aldığı kanaryayı kafeste olmasına üzüldüğü için salmıştır. Şimdi ise balkonda baktığı köpeği Zıpzıp vardır. Evde köpek beslemek istemeyen annesinin isteğini yerine getinnek için ona ilerde terk edilmiş bir evin bahçesine arkadaşlanyla kulübe yapmak isteyen Aü'yi, onlardan yaşça büyük olan Metin engeller. Aradan geçen zamanda eve dönmeyen Metin'i merak eden annesi, Aliler'e gelerek oğlunu sorar. Önce polisle terk edilen bu eve giden Ali, Metin'i bulamaz ama daha sonra Zıpzıp'ın yardımıyla Metin'in kuş avlamaya çâlıştığı sırada başını çarpıp düştüğü kör bir kuyuda olduğu anlaşılır. Kurtarıldıktan sonra kendine gelen Metin ondan özür dileyerek "Yarın kulübe yapmaya başlayalım" der. Bu olay aynı zamanda annenin de değişimine ve daha hoşgörülü yaklaşmasına neden olur. Finalde anne Zıpzıp'ın aşılarını yaptırma kararı ahr. Köpeklerin insanların dostu olabileceğini vurgulayan yazar, Ali'nin gözünden bu hayvan sevgisini ortaya koyarken, insanların bir gün herhangi bir nedenle bu dostluğu kazanabileceklerine de değinmiş olur. Kısa oyunlannın ilki olan Papatya'daki gibi dördüncü oyunu Dünyanın En Güzel Yolculuğu'nda da Ayvaz, çiçekler ve kuşlar kadar ağaçların kolları olan dallannda canlı olduklannı çocuksu bir naifite ile iletir. Oyun bir piknik alanında başlar. Anne yemek hazırlarken, babalarının da yardımıyla salıncak kurmak isteyen çocuklar, sauncağı tutan ağacın dalının kırılmasıyla şimdilik vazgeçerler ve yemek için çeşmeye ellerini yıkamaya gi KiiçükDost derler. îşte burada karşılaştıkları yaşlı adam onlara dalın ve yeşilin önemini anlatır. Yaşlı adam da bir zamanlar çocuk ken, kuşlara taş atarak onlann canlı olduklannı düsünmeden nasıl hata yaptığını söyler. Yaşlı adam çocukları davet eder, onu görmeye gelen çocuklar iş makinelerinin yaptığı apartmanlardan, ağaçsız ve çiçeksiz alanlardan şikâyet eder. Yaşh adam çocuklara gözlerini kapatıp, düş kurmalannı öğütler. Kentsel doku içinde yer alan sesler yerini bir pınann akışına, suyun çiçeklerin köküne inişine, rüzgâr sesine, yaprak hışırtılanna, kuş ve an seslerine bırakır. Çocuklar otların kadife gibi oluşunu hisseder, toprağı koklar. Sonuçta onlar yaşadıklan bu güzel yolculuğu içtikJeri suyun tadını unutmayacaktır. Kücük kız kınlan dal için ağlar. Doğanın canlı olduğunu öğrenmişlerdir. Yaşlı adam gittikten sonra dönen çocukJar, babalannın daldan düşen bir serçeye su verdiğini görürler. Çocuklar ektikleri erik fidanı ile ilgilenirken, yaşıl adamı görürler, tam o sırada erik ağacına bir kuş gelip konar. Bu belki de kanadı yaralı serçedir ve artık onlann da bir kuşu vardır. Ülkü Ayvaz böylece çocuklara doğada kusların ve ağaçlann can taşıdığını ve çocuklar tarafından korunmaya gereksinimi olduğunu vurgulamış olur. Bunu yaparken yazar zamanı durdurup, doğanın içinde çocuklara yaptırdığı yolculukla bu güzellikleri tatma rırsatı tanımıştır. Fantezi burada da gerçeği yakalatmanın bir yoludur. Mavi Yıldız, oyunlar demetinin beşinci oyunu, masalgerçek ikilemi bu oyunda da hâkim. Oyun hastalanan Mehmet'in annesi ve babası tarafından hastaneye götürüldüğü sırada, Ayşe'nin yolcu etmeye gelişiyle başlar. Ayşe sonradan erik ağacının büyüdüğünü anlatan bir mektup yazar Mehmet'e ve ona bir mendil göndereceğinden sözeder. Ayşe'nin aileside Mehmet'in hastalığına üzüımektedir. Öğretmen ise okulunbahçesine diktiği fida nı sular ve budarsa onun kendisini iyi hissedec met'ı dilebiryıldı ten sonra arkadaşını ziyaret etme umuduyla hazırlanan Ayşe gidemeyeceklerini öğrenince üzülür. O sırada yıldızlar gelir ve mendili Mehmet'e rüzgârla birlikte götürürler ve ona geceleri kendileriyle konuşmasını önerirler. Anne ve babası yıldızlan görmez ama Mehmet'in hem ateşi düşer hem de gözlerini açar. Burada Ülkü Ayvaz diğer oyunlarında olduğu gibi gerçeklerden hareket eder, çocuk ve hastalık gibi ama işin içine yine masalı, masalsı öğeleri sokarak konuyu renklendirir. Yıldızlann devreye girmesi onlann çocuklarla diyalog kurması ve iletişimi sağlaması fantastik bir yolla işlenir. Kitaptakı altıncı ve son oyun Bir Armağan Seçelim adını taşıyor. Burada Ülkü Ayvaz yine gerçekçi bir yaklaşımla bayramın son günü olan ertesi gün, hasta olan büyükannelerini ziyaret etmek için köye gidecek olan çocuklann ona ne hediye alacaklannı tartıştırarak konuya giriyor. Çicek, kumaş, vazo, ipek basörtü, kelebeK, kadife terlik gibi seçenelderi konuşurken, eve gelen teyzeleri bahçe makası almalannı öneriyor. Bu konuşmalar sırasında uyanan büvükbaba onlara kendi annesinin işitmedığini ama ona en güzel hediyenin sesleri duymak olduğunu anlatıyor. Ardından masala geçip niç gülmeyen kralın kızını anlatmaya başlıyor. Palyaço, müzisyen, hokkabaz hiçbirinin güldüremediği prensesi güldürücünün de gıdıklamasına rağmen güldüremediğini söylüyor. Güldürücü saoırlı ve inatçı bir insan olarak prensesin çevresinde dönüp duruyor. Sonunda bir sabah güldürücü prensese "Günaydın" dediğinde onun güldüğünü görüyor. "Günaydın, iyi günler, nasılsınız, hoşçakalın". Tum bu sözlere gülen prenses masalını çocuklar çok seviyor. Artık teyzeyle hediye almak için çarşıya çıkma zamanı gelmiştir. Çocuklar satıcılann önerdiği hiçbir seyi almak istemiyorlar ve ziyarete gittikleri büyükannelerine bir zan veriyorlar. Ona gözlerini kapatıp zarfı açmasını söylüyorlar. Işte o sırada zanfı açan büyükanne gökkuşağının olduğu bu rengârenk kâğıdı ve orîlan görmekten mutlu oluyor. Ülkü Ayvaz burada işitmeyenin sesleri duyduğu, gülmeyenin ıletişim yoluyla mutlu olduğu ya da torunlannı özleyen büyükannenin kendisine sunulan gökkuşağı gibi rengârenk bu torunlanyla sevgiyi yakalamanın güzelliğini anlatıyor. Ülkü Ityvaz, yazdığı çocuk oyunlanyla duyarlı bir çizgi yakalarken, aynı zamanda yitirilen değerlerin ve özelükle de doğanın önemi ve korunması gerektiği üzerinde duruyor. O, oyunlannda belli başlı bir tema seçerek (örneğin savaşın kötülüğü, sormanın önemi, gökkuşağı gibi çoksesli ve çokrenkli olmanın güzelliği gibi) bu temanın çevresinde oyununu zenginleştiriyor. Oyunlannın içinde yer alan masalsı öğeler oyunun temasına nizmet ederken, aynı zamanda çocuklann zaman içinde bir yolculuk yaparak, oyun içinde oyun tekniği ile onlann fantezilerini süslüyor. Çocuğun imgelem dünyasına seslenerek onlann salt lcuru bir canlandırma değil, oyun kavramıyla da bulusmalarını sağlıyor. Pedagojik açıdan sahnenin olanaklarını doğru adına kullanan yazar, kuru bir didaktizmden de kaçınıyor. Onun oyunlannda ileti, doğrudan değil, konunun içine yedirilerek veriliyor. Ayvaz ülkemizde ihmal edilen çocuk oyunlan konusunda önemli bir boşluğu doldurma çabasında... Bunu yaparken de konulanna titiz bir yaklaşımla yöneliyor. Belki de büyükanne ve büvükbabalarından masal dinleme şansı olmayan çağımız çocuklannın masal, hayal, fantezi dünyalanna seslenerek, bunu doğruyu bulmanın bir aracı olarak kullanıyor. Çocuğu unuttuğu masal gerçek sentezi içinde oyunla buluşturuyor. • Çocuğunhngelemdünyast BERFIN YAYINLARI BERFIN BASIN YAYIN ve TIC. LTD. ŞTI. Cağaloğiu Yokuşu, Evren Han, Kat:3, No: 56 Cağaloğlu 34440İstanbul Tel: (0.212) 513 79 00 Fax: 512 37 20 "Büyük olasılıkla her gün onlarla karşılaşıyorsunuz; yolda yürürken, alışveriş yaparken, trafikle boğuşurken, sinemaya giderken.. Belki de bir konserde arkanızdaki sırada oturuyorlar. Ama siz onları görmüyorsunuz. Kimbilir, belki de artık onlann yok olduğunu düşünerek aramıyorsunuz, gözlerinin içine bakmadığınız için oradaki ışığı göremiyorsunuz, genele karşı ördüğünüz duvarlann ardında yaşadığınız için size yaklaşmalanna izin vermiyorsunuz ve yarattıklan aydınlığa arkanızı dönüyorsunuz. Ama onlar, içinde yaşadıklan ortamın tüm bezdirici koşullanna karşın söylene söylene de olsa her zaman oluşturdukları aydınlığı büyütmeye, yaşamın güzelliklerini bulup çıkarmaya, doğayla bütünleşmeye çahştılar. Şimdi de birbirlerine kenetlenerek yarattıklan ışık yumağını size iletmek için bu kitabın satırları arasına girdiler ve sizinle beraber karanlıklan delmek istiyorlar. Yardım edinizonlara...." ', ,.„ ; ....,.•..:.•, • • • • Prof. Esin İNAN Alamut Piri Hasan Sabbah'ın gerçek öyküsü. Hasan Sabbah, Ömer Hayyam ve Nizamülmülk ile hiç okul arkadaşı olmadı. Cennet Fedaileri diye bir örgüt hiç kurulmadı. Haşhaşiler (afyonkeş) Alamut Kale, si'nde asla bannmadılar. Sahte Cennet kesinlikle yaşanmadı. Marco Polo, Alamut Kalesi'ni hiç görmeden yazdı. Gerçek Hasan Sabbah kimdir, ne yapmıştır? Alamut Kaiesi ile sahte cennet efsanesinin aslı astarı nedir? Alamut Kalesi, tüm dünyanın nefretini nasıl topladı? "Afyonkeş katiller" (Haşaşiler) deyimi niçin günümüzdeki insanlan bile yanılgıya düşürüyor? Bu sorulan yanıtlayan eser, Hassan Sabbah hakkında uydurulmuş efsaneleri içeren piyasa malı tüm kitaplara bilimsel bir altematif niteliğinde. Haçhlar ve Ortodoks İslamcılann Hasan Sabbah yandaşları hakkındaki karalama ve iftiralannı belgeleriyle ortaya çıkaran bu kitap, Türkiye'de çok az bilinen İsmaili mezhebinin gizemli tarihini açıklıyor. Bu kitapta aynı zamanda Hasan Sabbah'ın İslamda özgürleşme, eşitlik ve kardeşlik fıkriyatının öncülleri ve ardılları olan eşitlikçi dervişan cumhuriyetlerinin hikayesi de anlatılıyor. Tektanrılı dinlerden önce; birçok tannlara, putlara tapılıyordu. S u m e r d e , Mısır'da krallar lanrı olmuşlar, tanrılan da yüksek dağların tepelerine yerleştirmişler. Eskiçağ ilkelleri doğayla birlikte yaşadıklan için, tanrılarını doğadan seçmişler; Güneş'e, Ay'a, yıldızlara, göğe tanrı gözüyle bakmışlar. Tektanrılı dinler de 3200, 2000, 1400 yıl önceleri; imgetannlan yüksek dağlann tepelerinden alıp göğe uçurdular! Böylece yeryüzündeki EFENDİ AĞA, EFENDİ TANRI olup çıktı!.. Abdullah Rıza Ergüven, bu kez TANRILARI NASIL YARATTIK adlı yapıtında; eski çağlardan günümüze, beş kara parçasında gelmiş geçmiş dinleri, tanrılan inceledikten sonra gerçekleri şöyle sergiliyor: "... Bir şeyi imgeleyip var demekle o şey varolmaz! Ama "var" diye sünepeleştirildi yığınlar! Gerçek olan doğa, onun ürünü de INSAN! Evren bilincine insanla utaştık. İnsan da özgürlüğüne, içindeki tanrılan öldürmekle kavuşabilir. Işte o zaman, ağaimgetanrıların kölesi olmaktan kurtuluruz." ABDULIAH RIZA ERGUVEN Tannları Nasıl Yarattık Hasan Sabbah Gerçeği Araştırnıaİnceleme, 352 Sayî'a, 4.000.000.TL. FAtK BULUT Eşitlikçi Dervişan Cumhuriyetleri ve Tanrılan Nasıl Yarattık Tanrıların Ölümüî 364 sayfa, Resimli, 4.000.000. TL. ABDULLAH RIZA ERGÜVEN ESİN İNAN Karanlıktaki Aydınlar Roman. 352 Sayfa, 4.000.000.TL. Kitapçılarda
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle