Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
panarak ve gizlenerek kendini koruma duygusu"nun güçlendiği koşullarda, "aslında öldürülmezse şaşıracağı birortamda" yaşamıştır. Öldürülmesiyle ilgili çeşitli kaynaklardan aktanlan bilgiler, Nesimi'nin "aşlon ve taşkın sözleriyle lslam inancı çığınndan çıktığı" konusunda birleşmekteair. BöyleIıkle "Enel Hakk" dediği için derisi yüzülen Nesimi de "Hz. Ali, Hz. Hüseyin, Hallacı Mansur gibi heterodoks lslam düşüncesinin tahakküme karşı direniş sembollerinden biri olmuştur." Onun direniş sembollerinden biri olmasını sağlayan şiirlerinden örneklerle zenginIeştirilen "EnelHakk ÜzerineDüşünceler" bölümünde ise bu kavramın felsefi içeriği araştırdıyor. "însanın ve sorunlannın tarihin ürünü ve tarihsel sorunlar olmaya indirgenebilseydi, gerçekte dinlerin sonu ve tannnın ölümü ilan edilebilirdi. Oysa tarihle en çok bütünleşen 'vahiyli dinler dahi iki farklı zamana basan iki ayağa sahiptir" cümleleri, örneğin Kuran'daki "O Evveldir ve Ahirdir; Zâhirdir ve Bâtındır" cümleleriyle bütünleştiriliyor ve "Tevhid"in zıtları tamamlayıcıfığa soktuğuna getiriliyor söz. Işte burada da dönen dervislerin öyküsü başlıyor; ÇÜnkü Tevhid'i harekete geçiren aşk tır ve insani aşkı tanımayan biri ilahi aşk ı da tanıyamaz. Çalışmanın "Gnostik Zaman" bölümünde, kitaplı dinlerin içinden ortaya çıkan mistik ya da gnostik akımların, "Tann ancak Tanrı'yla bilinir" anlayışıyla, "Tann'yı bilmek için Tann ile insan arasında varmış gibi görünen zıtlığı yok etmek, âşıkmâsuk ıİişkisini yaratmak istedikleri; "kendini bilmeyenin Tann'yı bilemeyeceği" düşüncesinae olduklan anlatılıyor. "Dem Bu Demdir Dem Bu Dem" başlıklı bölümde ise, Kul Nesimi'nin "Gâh çıka Çamuroğlu, bu çalışmasında da Bektaşilikteki zaman kavramını araştınyor. "Dinler ve Zaman" bölümünde Sumer ve Babil inanışlarından başlayarak zamanın bu inanışlarda insan için değil tanrılar için var olduğunu; Mısır inanışında insana nesap sorulacağına inanıldığını; eski Yunan aa da benzer bir durum olduğunu ama tannlann zamanının yanı sıra insanların zamanının da var olmaya başladığını okuyoruz. MusevilikJe başlayan kitaplı dinlerle yeni bir çığır açıldığını, örneğin Tevrat'ın Yahudilere kendi geçmişlerini anlattığını ve zamanın artık bir halki ilgilendirmeye başladığını; Hıristiyanlık ve Islamiyette de insanın tarihsel zamana bağlandığını okuyoruz. Insan, bu üç dinde de kendisine tanınan bir süre içinde var olmaktadır ve bu süre iyi değerlendirilmelidir; çünkü yargı günü Kesindir. Zaman kavramı açısından DU üç dinin karşısında Hinduizm vardır; bu dınde kutsal zaman ile tarihsel yani insana tanınan zamanın, yeryüzü zamanının birbirinin zıttı olduğu söyleniyor. Çalışmaya göre, üc kitaplı dinin içinden gelışen heterodoks akımlar ise zaman kavramı açısından bu iki zıt kutbun ortasında yer alırlar. "Kutsal Zaman Tarihsel Zaman" başlıklı bölümde bu kavramlar tartışılıyor ve "herhangi bir dinin kendisini tanh içinde kurması, kendisini yok etmesi anlamına gelecektir" deniliyor. bu durumla siyasi baskı koşullan arasında önemli bir bağlantıgöremiyorum. Bu 'geçmiş'i ana tema ya da dekor edinen eserlerin yükseldiği yıllar aynı zamanda geleceği ya da ötekini konu edinen büimkurgunun da büyük okur kitlelerine ulaştığı yılİar olmuştur. Ben bunun altında daha farklı nedenler arıyorum. Yirmiyirmi beş yıl önce okuma faaliyeti esas olarak bir dışa açdma isteğini ifade ederdi. Okunacak, öğrenilecek ve dışarısı buna göre yeniden kurulacaktı. Anlamaya çahşmak iyi bir şey, değiştirmek her şeydi. Şimdi durum rarkh. Dışarısı öyle kolayca değiştirilebilirmiş gibi durmuyor. Ursula K. Le Guin'in dediği gibi "Devrim yapılamaz, devrim olunur ancak" cümlesi son yirmiyılın gayrünemnun insanmın duygulanyla fazlasıyla örtüşüyor. Devrim olmalfe ise nerkesin bir kez daha dönüp kendi içine bakmasını gerektiriyor. Kendi dönüşme potansiyellerini, kendi sınırlannı tanımak zorunaa insanlar, bir kez daha 'Kendini Bil!' önerisiyle karşı karşıyayız. Dönüşme potansiyellerini anlamak, onların sınır ya da sınırsızlıklarını keşfetmek ise bazı ötekiler aracıhğıyla çarpıcıhk kazanıyor. Bedab ya da Yavuz Sultan Selim ya da Ramses bizim muhtemel ötekilik aynalarımız. Ne kadar öteki olabiliriz? Kendimizi ne kadar dönüştürebiliriz? Sorun burada yatıyor gibi geliyor buna. Bu tavnma iyimserlik denebilir belki ama ben şu son yıllarda okurun bu türlere artan ilgisini son derece olumlu buluyorum. Böyle bir hesaplaşmanın ya da aynaya bakmanın gerekli olduğunu düşünüyorum. Bu bağlamda İsınaiİi tarihsel romanlar içerisindc nereye koyabtlıriz? Ya da tarihsel roman dediğımizde a\ıl olarak îsmail'imt anlamamız gerekıyor'J Ben bir tarihçiyim, tsmail'i yazmak için masaya "romana katkıda bulunmalıyım" diyerek oturmadım. Niyetim bir 'reconstruction' yapmaktı ve uzun süredir edebiCUMHURİYET KİTAP SAYI 553 Bektaşttte Zaman Kavrayışı: Dönüyordu nm gökyüzüne / Seyrederim âlemi / Gâh inerim yeryüzüne / Seyreder âlem beni..." sözlerinden yola çıkılarak Bektaşi menakıbnamelerinde varmış gibi görünen zaman kargaşası işleniyor. Tarihsel olarak birbirinden farklı yüzyıllarda yaşayan kişilerin ilişkilerinin anlatılmasınrn Bektaşüık'in zaman anlayışma uygun olduğu; Bektaşüikte mekânın olduğu, zamanın olmadığı; zamanın dönüp de birbirine dönüştüğü; her şeyin kendi çevresinde döndüğü söylenip tartışma bitiriliyor: "Ne demiştik? 'Donüyordu', hâlâ da öyle. Tam yatmasın aklın hiçbir şeye. / Neler çıkar karşına kimbilir yann, / bu karanlıktan başka bir karanlık, / bu sabahtan başka bir sabah." (Hayyam). Reha Çamuroğlu, 15. yüzyılın son, 16. yüzyılın ilk yıllanna bu kez, "Ismail" romanıvla uzanıyor. Tarihsel romancılıkta önemli bir başannın habercisi olan roman, dönemin OsmanlıSafevi ilişkileriyle, tarihsel olaylanyla, tarihsel kişilıklerinin ve 14871524 arasındaki bir "Şah" yaşamının akta Reha Camuroğlu'nun caiısmaiannda yapacağımız kısa Mrgezlntl, onun tarlh bilinclne katkılannı gösterecek blze. nlmasıyla ortaya çıkıyor. O dönemde yükselen bir "OsmanL împaratorluğu" vardır: II. Mehmet'in tstanDUI'U alması ve başkent yapmasından sonra ticaret, sanayi, tanmdan alınan vergilerle OsmanL sarayı güçlenmis; fetih siyaseti egemen siyaset olmuştur. Batı'da Balkan egemenhği sağlanmış, Makedonya, Sırbistan alınmış.Macaristansınırlannadayanılmıştır. Doğuda Akkoyunlularla yapılan Otlukbeli'ndeki savaş, Kapıkullannın Avrupa'da geliştirilen ateşli silahları ustalıkla kullanmalan sonucunda Osmanlı 'nın yengisiyle sonuçlanmıştır. Karaman Beyh'ği'ne son verilmiş, Bayezıt dönemindeki durgunluktan sonra da Yavuz Selim'in padişahLğında Osmanlı ordusu Doğu seferine * :mıştır. Aynı dönemde Doğu Anadolu ve tı tran'da yaşayan Türkmenlerin birleşmesiyle oluşan, Timur tmparatorluğunun bölünüp zayıflamasıyla egemenL'ğini Iran'a doğru (Azerbaycan, Kafkas Dağlan veHorasan'a) uzatıp Batı Asya'nın en oüyük devleti olan Diyarbakır merkezli " Akkoyunlular" devletinin yıkılmasıyla da "Safevi" devleti yükselmektedir. Bir tarikat şeyhi sülalesi olarak OsmanL Devleri'nin kuruluş yıllanna kadar uzanan Safevilere adını veren ve Erdebil'de derin tasavvuf bilgisiyle ün salan Şeyh Safi, Osman Bey'in cağdaşıdır. Osmanoğullan beylikten sultanlığa geçerken Safevi şeyhleri ta rikatlarını Azerbaycan, Kafkaslar, Doğu Anadolu bölgelerindeki Türkmenler arasında yaymışfardır. Sultan Murat'ın çağdaşı Şeyh Cüneyt tarikatına siyasal bir yön vermeye çahşmış, Akkoyunlu Padişahı Uzun Hasan'ın laz kardeşiyle evlenerek Akkoyunlularla akraba olup ve onlann desteğini alarak savaşçı dervişliğe geçmektedir. Onun 1460'ta ölümünden sonra şeyh olan Haydar da akıncı dervişliği sürdürmüştür. Şeyh Haydar'ın oğlu Şah tsmail'in 1501'de Akkoyunlu ülkesine egemen olması, 1507'de Diyarbakır'ı, ertesi yıl Bağdat'ı alıp Horasan'a kadar uzanan koca bir ülkenin hükümdan olmasıyla Anadolu, Azerbaycan, Irak ve tran'ın Türkmen boylan hem hükümdar hem de Tannsal bir gücün temsil. cisi olarak bağlanırlar şahlanna. Göçer Türkmenler, tarikat, şeyh, gazaya koşma aşkıyla Şahlanna giderlerken aynı zamanda Osmanh'nın denetimlerine, şehirlerine, şe S yatın bu alanda daha özgürleştirici araçlar sunuyor olduğunun farkındaydım. Şimdi bu tarz romanlar 'tarihi kişiliklere gayri etik yaklaşım' gibi eleştiriliyor. Eğer bu eleştirileri doğru kabul edersek biyografi bilc yazılmamalı. Bütün biyografiler hatta otobiyografiler özneldir. Tarihi ortamda geçen romanlara 'kaçış romanı' filan deniliyor, nereye kaçış, kımden kaçış, kaçış nedir? Bu her şeyi açıkladıöı varsayılan kaçış kavramını biri çıkıp izan etse faydalı olacak. Öyle kaçışlar vardır ki kaçan kurtulur, geride kalanın hali berbat olur. Tarihte önemli rol oynamtş bir kişiligi ele almak yazara ne gibi avantajya da dezavantajlar getiriyor? Klasik roman açısından bakarsak yazar adeta bir tanrıdır. Karakterleri ve tüm roman alanı onun bu tanrıhk âlemini oluştıırur. Yaratır, yaşatır, yok eder. Tarihsel kişilikler hakkında ya da onlan yazıyorsanız bu şansmız çok azalır. Gerçeklik sizi şu ya da bu ölçüae smırlar, tannlığınızı yitirir, bir anlamda yaratıcı olursunuz. Bunun da kendine göre zevkleri vardır. Tarihsel kişilikler bazen size direnir, mesela Muhammed Bey bana Ismail'de direndi. Yazdtklartnızla ve verıli kimliğinizle hepimiz için ö'nemlısiniz ama santrtm Alevı kesim için bir başka öneme sahivsintz. Muhalifsöylemtnizı bu baSlamda da düsündüğümüzde neler söyleyebiltrsıniz? Köken ve inanç olarak Aleviyim. Bu durum birçok kimsenin düşündüğü gibi beni sevgili cemaatime kapatmıyor. Dünyada sevgili canlardan başka da milyonlarca insan ve sorıın var. Kendi kuyumuza ya da bize hazırlanan toplumsal nücremize kapanmamızın kimseye bir hayrı dokıınmayacaktır. Yeni bir tarihi roman üzerınde çalıştığını biliyorum tsmaıl'in korsan baskılart akacak kadar ilgı görmesının ve yabana dillere çevriliyor olmasının yeni projene ne gi bi bir etktsi oldu? Evet, Ismail önemli bir ilgi gördü. Sanıyorum korsan baskılarıyla birlikte yirmi bin civannda okur tarafmdan alındı. Çok okunur olmak bir yazar için elbette öaüllendirici. Daha önce kitapıarım dört bin civannda satılırdı. Ismail bu oturmuş rakamları değiştirdi. Ayrıca Yunanca, Fransızca ve Felemenkçeye de çevriliyor olması benim için heyecan verici. Fakat yeni bir çalışma ancak tsmail'den tümüyle anndığımda, onu tümüyle kendi dışıma çıkardığımda tekrar olma riskinden arınabilirdi. Şimdi bunun gerçekleştiğini düşünüyorum ve yaklaşık on yıldır üzerinde malzeme ve bilgi biriktirdiğim bir tarihsel kesiti anlatmayı düşündüöüm yeni bir çalışmaya başladım. Bu çalışmanın gelecek kış beni Dİr kez daha okurla buluşturacak olmasını umuyorum. Daha öncekı kıtaplanmzt deneme, tarih gibi baslıklann altında toplayabıliriz. Bu kitaplar kendi içinde tutarlı olmaya çalısan bir tezi, bir görüsü, bir zihniyet dünyasınt, yani sizin zihniyet dünyamzt anlattyordu. Kavramsal metinlerdi bunlar ve birçok referans metinlerden de besleniyordu. Oysa sanatsal metin, roman bir başka romandan referam almaz, bcslenmez. Aslında şunu sormak ıstiyorum: Lmail'le birlikte kavramsaldan imgesel olana geçtiniz. Bu okur profilinizde bir değişikliğe neden oldu mu? Kesinlikle olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce satış rakamlan bunu gösteriyor. tsmail'den önceki okurlarımın bazılarından olumlu, bazılanndan olumsuz elestiriler almam da başka bir gösterge oldu benim için. Kimi okurlarım eskiden anlaşılması zor metınler yazdığımı, kimileri de önceki tarzımı tcrcih ettıklerini söylediler. Darılanlar bile oldu. Oysa bu kitapların hepsi benim kitaplarım. Fakat genel olarak söylemcni gereıcirse çok çeşitli bir okur proriline tsmail'den önce de sahip tim, şimdi de. Öte yandan ilk kitabını on yıl önce yayımlamış bir yazann son kitabıyla değerlendirilmesi ne kadar doğru o da başka bir soru. Korsan kitap basmak btryazan taammüden öldürmek anlamtna gelir! Korsan kitap basanlartn kibu işi kimi yayınevlerınin de yapttğt biliniyor adi birer hırsız olduklartnı, bir tür cinayet tşlediklerini rahatlıkla söyleyebilıriz. Korsan kitap alanlar açtsından bakıldtgtnda neler söyleyebilinz? Belki de asıl tartıştlması gereken okurun korsan kitaba prtm vermesı. Sanırım okurların vicdan ve cüzdanlarını bu durum karşısında bir kez daha gözden geçirmeleri gerekiyor. Okumayı çok sevdıkleri yazarlarını ağır ağır, acı vererek öldürüyorlar. Unutulmamalı ki yazarlar bankauaki paralanrun faizi ile geçinip, boş zamanlannda kitap yazan kişflcr değiller. Korsan tezgâhlarından alınan her kitap doğrudan yazarların cebinden çalınan para anlamına geliyor. Ne yazık ki korsanlıkla baş edebilmenin mümkün tek yolu bilinçli ve mücadeleci bir okur profilinin var edilmesidir. Otorite, iktidar, tahakküm, mülkiyet vb. kavramlan stkça kullantyor, tarihselkökleri ve bağlamlarıyla tartısıyorsun. Bugü'n bize bu, verilı ststemi anlamak ve antamlandtrmakta ne gibi açtlımlar sağlıyor ya da sağlamasınt istıyorsun? Şunun görüîmesini istiyorum, var olan bilgi edinme ve kurma sistemimiz tahakkümcü. Tahakküm, içinde yaşadığımız toplumsal yapıların temel kurucu öğesi. Ozgürlüğün kurucu ilke olarak, toplumsal, etik, siyasal ve ekonomik sistemlerimizin yani hayatın kurucu ilkesi olarak kabulünü düşfüyorum. Bu bir kültürel transformasyon meselesi. Böyle bir transformasvonu, daha doğru terimlcbirmutasyonu, bilgi edinme sistemimizdc bir mutasyonu düşlüyorum. • SAYFA 15