30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

METİN FINDIKÇI Yelda Karataştan 'Ürperme' ve 'Alacaydtnlık' O turduğum pencerenin önünden geçip uzayan cacldeye bakıyorum. Caddedeki araba gürültüsü ve kaldırımdaki insan telaşı gözlerimi yoruyordu. Günün alışıldık akşam versiyonu yaşanıyordu, cadde her günkü gibi; insanlar, kimisi evine, kimisi eğlencesine, kimisi de aşkına doğru bir eğilım içinde. Oturduğum pencerenin önünde akıp giden kaldınmda ilerliyorlar hedeflerine doğru. '"Geceleri yıldızlar çoğalır ya Ege'nin göğünde/ içte öyleyim ışıl ışıl/ karanlığa yeni düşler vazıyorum/nerkes ne çok şey biliyor ilişkiler hakkında/ bilsin/ ben ayın karanlık yüziine vuruluyorum" diye mırıldanıyorum kendi kendime bu dizeleri. Kısa bir süre sonra caddeye bakıyorum, arabalar hırçınlıklanndan sıynlmış veya cadde arabalann hırçınlıklanndan rahatlamış, insanlar seyrekleşmiş kaldınmlarda. Her ne kadar kalabalıklardan hoşlanmasam da, böyle akşamlann ilk dakikalan hep bir karamsarlık doğuruyor bende. lşteyine akşam oldu. Trafik lambalan daha Delirgin şimdi. Orurduğumuz masa iyice uzamış, kalabalıklaşmış durumda. Biliyorum masadakı herkes, ilguizliğimi, dalgınlığımı ve durgunluğumu soracak birazdan. Durgunluğumun ve dalgınlığımın nedenini hatta nedenlerini biliyor ve farkındayım. Ama söylemeyeceğim. Kendime saklayacağım ve kendime söyleyeceğim bütün bir gece. Bugün ben, bana yakın duran şiiri, güzel şiin. beni, kendine deniz gibi çeken şiiri okudum. Bugün yeni bir dünyanın keşfuıe çıkmıştun ve buldum. Yanılmadım. Sordular. "Ben iyiyim" diyorum. Kafka'nın sevgili Milana'ya dediği gibi "Ben iyiyim". Aralanndan biri, akşamdan beri kendıni ve kültürünü öve öve bitiremediği sonradan görme reklamcı bozuntusu; "Ama, bağımsız bir ada gibi duruyorsun bu masada diye üsteledi. Mutluluk içinde gülüyorum. Bir kaplumbağa gibi başımı gömleğimin içine çekiyorum. Donüp caddeyi bakıyorum. Karanlık, iyice istila etmiş ner tarafı. Trafik lambaları işte buradayız ve yalnızız ve senin leyiz diyorlar sanki... "Hadi dön aramıza" diyor saçları hafiften kırlaşmış adam. Gözlerim bir ölüyü gömme faslına duruyor, birdenbire "Ben buradayım diyorum. "ürperme" (*) güzel bir kitap adı değil mi? " Önümdeki rakı bardağından bir yudum alıyorum "kimin öykiisüdür bu sonsuza gizlenen/ sanki bir beyaz at ovayı arjınlıyor/ ..J Bu son olmalı diyorum hazırlıksız yakalanmak sevince/ bu son/ umudu dünya mıdır evrenin/ ömrüm nasıl gizlenir ve bir çiçeğin anlamı nedir/ şehvetle açılan bir yaranın/ öliim...sen hangi tuğlanın ardına sıkışünbunca/karankkta" "Hıh! Güzel" dedi, demin parasıyla ve liberalizm ile övünen şişman reklamcı; "Siz şiirden de anlıyorsunuz" dedim. "Kimin şiiri" dedi: "Şiirini okuduğum şairin adını söyleme ahşkanlığım yok, siz derin ve engin bir bilgi sahibisiniz bundan eminim şairi de çıkanrsınız" O semiz bedeninden, yamuk yumuk olan gömleğin yakasını düzelterek sordu: "Kimse söylemeyecek mi bu şairin kim olduğunu?" Kır saçlı adam, gözlüklerine şöyle t>ir dokunduktan sonra 'yahu deminden beri engin kültürünü övmekten imanımızı gevrettin bu masada, bu şairin kim olduğunu kimse söylemeyecek, iyisi mi, sen, yavaş yavaş 195560 yıÜan arası doğan sairlerin kitaplannı alıp okumaya başla bulursun." "Bir ipucu da ben vereyim, kadın şairlerimizdendir. Eh daha ne olsun, kaç adet kadın şairimiz var. Gerçi şair şairdir ama, ipucu olsun diye böyle bir aynm yaptım" dedim. Önümdeki rakı bardağından bir yudum daha içip, beyaz leblebiden birkaç tâne ağzıma attım. "lstersen başka bir şiirinden 23 dize daha okuyayım" dedim: Işıgı görmeyen ayak izlcrinı izlediler/ öyle küçük/ ama övlesine parlaktı ki nefesleri.../ sevmek ışık belki de/ bunu kendilerine bile söylemeden güldüler" Şişman adamın tepkisini beklemeden, pencereden dışarıva baktım; ışıklar nc güzel duruyordu caadenın ortasında parlak ve yalnız, kendi kendime söylendim: "Kentin orasında iki ateş böceği..y Ateş Yelda Karataş yıllardır sessiz sedasız yayimlar şiirlerini. Pek ortalıklarda görünmez. Ama ne kadar saklansa da, ödüller onu bulur ve eline ulaşır. Geçen yilın Dünya Kitap Şiir Ödülü'nü alan Karataş'ın şiirlerini Metin Fındıkçı "Alacaydınlık"(**)'la Taksim'e doğru yürümeye karar veriyoruz. Maç bitmiş, insanlann birey olarak ömürleri boyunca sanki yakalayamadıklan o ebleh mutluluğu "mılliyetçilik" adına yakalamış ve ne yapacaklarını saşırmış vaziyette, sağı solu rahatsız ederek mutluluklannı ifade ediyorlar. Malum "Bayraklanyla" insanlar, caddeyi istila etmeleri yetmiyormuş gibi, kısacık bu sevincin zaman diliminde faşistçe aralanna katılmamızı istiyorlar." Yüzünüz hep kesik kesik kaldı bende/ Filmin sonuna gelmedik ama/ çok önemli sahnelerde yanınızda olamadım/ Bütün yüreğimle kucaklarken sizi/ hep içimden haykırmak istedim/ bağışlayın, kaçırdığım anlar için beni bağışlayın!" Bir süre sonra, Taksim'in göbeğinde dörtbeş genç yanımıza yaklaşıpDİze, parti bayraklanru uzatıyorlar:" Aun siz de katıhn bu mutlu güne" diyorlar. "Sizin adınıza değil, Türkiye adına sevindiğimi" söylüyonım ve uzattıklan bayraklan elimin tersiyle istemediğimi söylüyonım. "Alacaydınlık" birkargaşa cıkmadan, sarhoş olduğumu söyleyip, teşekkür ediyor, uzakfaşıyoruz. "Bıçağında karanlığın eşsiz yansımalan/ sıyınp geçiyor..." kendimi dar sokakta, ufak bir meynanedebuluyorum.îçkiler söylendi: "yeniden mi başlıyoruz?" aıyorum. "Senin nayatını kurtaraım, buna içilmez mi?" diyor, "Alacaydınlık." "Rüzgâra çarpan kapdar yok arük yüregimizde/ her noktanın arasındaki bu amansız gel gider." Geç bir zamanda, teruerin birbirine kanştığı, ellerin birbirine dolaştığı bir zamanda, sokaklardan geçtik. Koca bir kapı önünde, "biz çocuğuz daha/ bir şapkanm yana eğilnıiş üzgün halini anlamıyoruz." Haya ta gülümseyerek bakmak güzeldir. • içindeydiler" Telefon çalınca, saçlan hafif kırlaşmış adam, telaşlı bir harekeue elini cebine attı;" Alo nerecfesin? Tamam, karşı kaldınmda hafif sağ çaprazda yesilsan bir tabela var, işte orası... haydi bekliyoruz" dedi, telefonu cebine koydu. Beş dakika sonra, paldır küldür, bağıra çağıra, masaya bir "ürperme" yayıldı. Tanışma faslından sonra, sıra şişko reklamaya gelince; hafif saçları kırlaşmış adamla ben göz göze gelince bastık kahkahayı "ürperme" bütün şaşkınlığıyla sordu: "Ne oldu yahu, söyleyin biz de şülelim?" "Aslasöylenmeyecekbirseyegüüyoruz" dedim ve devam ettim: "Içindeki kar iişümesivle eskimiş yüreğini/ gece kuşlaruıa katarak/ bir güzel yalan söyleyip anılara/ harfleri bulanık bir sevdanın pesindesin/ N'olurgeri dönme" "Eyvallah Dabam" dedi "ürperme", çantasından sigarasını ve cakmağını çıkanrken. Şişkoreklamcı:"AlIah allan okuduğu şiirlerin şairi sen misin?" dedi. Kısacık saçlanyla, bileklerindeki cicili bicili boncuklanyla, sigarasını yakıp bir nefes şektikten sonra, "Beğenmemiş gibi bir halın var" dedi. "Haydi, gelenin ve şiiri tanınmayana içelim" dedi. Birer yudum içtikten sonra; "ner riiriü baslıya bilir bu şiir/ ısmariama bir gecenin ısmaruuna karanlığı gibi" dedim. "ısıran giilüşler/ vebıküran şikâyetler gibi" dive ekledi, "ürperme". f Saatler ilerledikçe, herkes karsısındakinden ve birbirlerinaen nasıl yararlanabilirim diye hesaplar yapmakta. Yeni tanışanlar, herkes, herkesin işini sordu, parasını tahmin etti. 2^iman geldi, Türkiye masaya yatınldı, ne kadar büyük bir ülke olduğu söylendi. Maskeler indırildi ve asıl yüzler masaya kondu: "Para", paradan başka bir şey konuşulmamaya başıandı... Dönüp masaya bakıyorum, hafif saçlan kırlaşmış olan ve ikiüç kişi haricindekıler; yüzlerindengözlerinden menfaatın ve ikiyüzlülüğün irini akıyor masaya. Bu güzelim içkiyi de, sohbetin tadını da çıkarlanna uygun adımlarla batırıyorlar. " Ve bütün soru işaretleri/ cümlenin sonunda olmalıdır/ ama başındaysa ilk ünlem/ bir kadını anlamayı bir ömre çok görenler/ ya anlatamıyorsa kendini" diye aklımdan geçirdim bu dizeleri, "ürperme"nin gözle rine bakarken. Şiiri ne kadar benziyor kendisine, kahkahası, hüznü ve çingeneliği bile şiirine sinmiş; günlük yaşantısındakı hareketleri, davranışlannda zerre kadar yapmacık bir an, bir mimik bulunmaz, tıpkı şiiri gibi uzak denizlerin dibinden ayıklanmış imgelerle dobra dobradır söyledikleri, dürüsttür. "senin bütün hüzünlerde yazılı (*) Ürperme/ Ştir/ Yelda Karata}/ Hera mıydı adın/ sahi söyle g y y gece hangi kadın" g Şiir Kitaphğı/ 1996 /(A s. d i k k d Di k i b d okurken o şik k i diyecek kadar. Dci kitabını da (**) Alacaydınlık/ Şiir/ Yelda Karataş/ irlerindeki hüznü etkilemişti beni, çok yaDünya Bastmevi/ Ekim 1999/ 45 s. kın bulmuştum kendime, iç burkan dizelerle karsılaşmıştım, neydi o dizeler? l k l di d i l "kavaklar ağıardı rüzgânn önünde/ ölümü sorardı kaç geceye göğsünü Ey1ül2000 f " ' 7M.000 TU (ItDV. D»N() SAYI 9 açmış bir kadın/ taşıdı gençUğini bir su gibi elden ele/ ..J kavaklar suskun rüzgânn önünde/ şimdi herkesin yüzünde o sevmediğim hüzün/ içten bir gülüşün bedeu ne zaman TENİ1İNTIL WKULTURSANATEDEBTIAT sorulur bir gün/ döner umuda yüklediğimiz her şey keder içinde/ ama İnsan KültUrü ve iklncl ihanet /Hayrl K. Yeök ömrümüz ya en uzun geceyse" soBir Açıdan: 3 Sehre Dönüş /Fertdun Andaç kak çocuklan için ne yazmıştı: "o Mehter Adımlarryla Yürüyen Dünya /Gürhan TUmeı bildik duvara dizdiler sizi/ göz beBlllmsel Değerler Açısından Cavit Atmaca'nın beklerinizde/ kara bir gül saklı...// oysa göz bir milim dönse/ güneşin Reslmlerl Üzerlne Okuma.../Mümtaz Saglam rengi değişir/ sokaklar bunu bilir ölümünün 15. Yılında Ruhi Su Tiirkü Söylemek de/ insan bilmez" İşte, Istanbul'u Benim için Aşk Haildlr" /Hasan Özkılıç bu kadar sessiz bulabileceğim nadir anlardan bir an. Caddede yürürken Helnrlch Helne: Geçmiş Zamanın soluk alsan, soluğun duyulur. BlrYasaklısı/ŞenerBaJ HmüİMntar Ani: Bir insanın iç Tarihi /Osman Bolulu Derin bir soluk alıyorum havada Kızılderlll Şefln Blldlrıjesl: Nasıl Satablllrsln kl... ten ve ter "Tenini sev... Tenini oköykOterlyle: sa... Tenini tenle ara/ ..J Ten öpüaSlsll, Karanlık Günler/Mehmet Bıçak Ierle uyanır, öpüşlerle kendini hisseder ve/ hissettiklerini iletir" İnsan Çoban Evt/Osman Bozkurt biraz da çıplaklığıyla, teniyle insanŞllrierryle: dır. Çıplaklığından utanmadan uyaBu Yaşımda /Cengiz Bektas nlacak ten, uyanlınca nasıl sevgi ve saygıyla karşılarsa, aynı sevgiyi bekYenlden/A. Hkrt izgören ler, ihaneti ve hayınlığı sezinler, sevDll/altı Sözler /Ahmet Uysal mez. "ürperme lerin "yüzleri bir İlk Suçlu Kim /Zeynep Allye bütündür/ Her parça diğerini amansız bir biçimde tamamlar." Bu Yoluma Halılar Seren/Asım Gönen aksamın sessizlığini, maç bitince anGüz Geçtl/Fahretdn Koyuncu laaım. Milli takım kazanmış ve inSevmenln Kaç Dlll Var?/GUrhan Uçkan sanlar mutluluklannı ifade etmek Evier ve Ben /Arzu K. Ayçlçek için arabalanvla (veya arabasız) kenuilerini caddelere, sokaklara atmış Sizln Hlç Annenlz öldü mü?/Kazım Şahln durumda. Daha birkaç dakika önceNedenslz Uyaklama /Soner Demlrbaş sine kadar önümde sere serpe uza aı>oraı yıp giden bu cadde, şimdi anababa günü; sessizliği, gürültüden kaçacak yer anyor. Masadakiler de dağılmaya yüz tutmuş, yavaş vavaş dağılmaya başladı insanlar (dostlar). Bir dahaki carşambaya görüşmek, karşılaşmak üzere; öpüşmeler, gülüşmeler, söylenen son sözler, fırsannı bulan son darbeyi indiren, birer Brütüs ihanetinin verdiği son zevk. Eylül 2000 SAYISI ÇIKTI!... KtTAPEVLERİNDE... Agora Şimdi İnternette: www.geocities.com/agoradergi iletışım ve Isteme Adresı: Gazosmanpaşa Bul No.37/603 AgoraIZMIR Abone Koşullan Yıllık (12 Sayı) 9 000 000 TL Yurtdışı 60 DM Posla Çekı No Hasan Özkılıç 1061118 Tel: 0 232 489 57 41 Fax 0.232.441 20 47 email: [email protected] CUMHURİYET KİTAP SAYI 552 SAYFA 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle