14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Tuhafbir tartışmamn ortasındaki roman Gtılden Kale Dustu •• Yağmur Hüznü'nde kız, bastırılmış arzularını tatmin etmek için çocuğu kullanmakta ve bunu annesinden gizlemek için uğraşmaktadır. Bir yandan korkar, diğer yandan da imgelemini kullanarak bütün bu yaptıklarının aslında kimseye söylenmemesi gereken bir oyun olduğu yalanını üretir. Çocuğu aa bu yalana inanmaya zorlar. Gülden Kale Düştü'de\ri kadın karakter Gülden ise eşini internette tanıştığı bazı insanlarla aldatır. Başta bunu inkâr eder, çeşitli yalanlar söyler, fakat sonra gerçeği kabul etmek zorunda kalır. Karcılılar'ın erkek karakterleri ise kadınlar tarafından sömürülen, kullanılan ve çoğunlukla buna zamanında karşı koyamayıp kin tutan varnklardır. ÖMER ŞİŞMAN bilginin sunumudur.O) Bu postmodernist tavır, okuyucuyu geçmiş okumalarına döndürür. Bu ağları, göndermeleri keşfetmek çoğu zaman okuyucunun hünerine kalmıştır ve keşfetmenin okuyana keyif vereceğini öngörebiliriz. Sözgelimi, Kafka'yı seven bir okuyucu, okuduğu bir kitapta "hamamböceği" imgesine yapılmiş bir göndermeyleTcarşılaşırsa muhtemelen bundan zevk alacaktır. Metin içindeki "giz"leri, başka metinlere yönelen fısıltılan fark eden okuyucu için, yazar kendisine göz kırpan eski bir dost gibidir. Geçmişleri (okuma düzeyinde) benzerdir ve yazar, okura sürekü bu geçmişi, geçmişteki okumaları hatırlatır. Kathleen Burnett, hipermetin kelimesinin kökenine inerek konuyu daha iyi anlamamızı sağlıyor: "Hipermetin bir 'dokuma' şeklidir. Hipermetin yani hipertext'teki 'text' sözcüğünün kökeni, Latince'deki texere sözcüğünden gelir ve bu sözcüğün kökü de textile yani tekstil/dokuma sözcüğüyleortaktır."(4) Karcılılar, metinler arasındaki iliskiyi kurmayı, dokumayı seven bir yazar. tlk kitabı Yağmur Hüznü'ndc Borşes'in "Kum Kitabı" öyküsünden Camus nün Yabatta'sına kadar birçok esere gönderme vardır. Metinleri bir yana bırakırsak, Kuzuların Sessizliğı filmine, Budist öğretiye, hatta (pek kesin olmasa bile) Goethe'nin son sözlerine yapılan göndermeler de fark ediliyordu. (145. sayfada, suçlu, çocukken söylediği şu sözlerden bahseder: "Işık istiyorum, ışık, ışık, bir zerre ışık... Goetne'nin son sözleri ise: "Işık, dana çok ışık!" şeklindedir.) Yazar, bu kitabında varlık haline gelmiş bir "hüznü", sonsuzluk acısını anlatıyor. Bu acıyı bir virüs gibi görüyor ve ona "illet" diyor. îronik bir difle bu virüsün kitaptaki karakterden kendisine ceçtiğini ve bu nedenle acı duymaya başladığını nissettiriyor. Bu acıyı, nüznü, "vağmur" imgesine bağlamış yazar. Bir de korkusu var: Hüznün okuyucuya bulaşması. Çünkü insan acıyageçirgen... Gülden Kale Düstü'de de Karcılılar'ın ilk kitabındaki postmodernist tavırla karşılaşıyoruz. Bu kitapta da göndermelerin çoğunluğu Borges'e yapılmış. Fakat Borges'ten alıntılanan bazı cümlelerin epigraf olarak kullanılmasını bir yana bırakırsak, asd gönderme Borges'in "Gizli Mucize" ısimli öyküsünün kurgusuna. Kitap, belli ki bu öyküdcn csinleni letck ve kurgusundan yararlanı Ahmet Karcılılar. ilk romanı udulu'nu almıştı. larak yazılmış. Bu tavrın bir gönderme mi yoksa intihal mi (çalıntı) olduğu ise tartışılır. İlk kitaptaki "yağmur" imgesinin yerini bu kitapta "gül" imgesi ve ardılındaki "kale" ve "düs" imgeleri alıyor. ilk kitabında okuyucuyu sonsuzluk üzerine düşünmeye zorlayan yazar, bu kitabında da "zaman" kavramına yöneliyor; bireyzaman ilişkısi üzerinde duruyor. Yağmur Huznunâc epigraf olarak kullandığı, Gülden Kale Düştu'de ise metin içinde göndermede bulunduğu, lules Michclet'nin şu sözü Ahmet Karcılılar'ın romanlarındaki kadınlar hakkında bizi fikir sahibi kılabilir: "Kadın gizli işler çevirir ve düş kurar; o fantezinin anasıdır. Onun ikinci bir görüşü vardır; kendisini isteğin ve imgelemin sonsuzluğuna uçurabilen kanatlan vardır onun." Yağmur Hüznü'nde kız, bastırılmış arzularını tatmin etmek için çocuğu kullanmakta ve bunu annesinden gizlemek için uğraşmaktadır. Bir yandarr korkar, diğer yandan da imgelemini kullanarak bütün bu yaptıklarının aslında kimseye söylenmemesi gereken bir oyun olduğu yalanını üretir. Çocuğu da bu yalana inanmaya zorlar. Gülden Kale Dwj/w"deki kadın karakter Gülden ise eşini internette tanıştığı bazı insanlarla aldatır. Başta bunu inkâr eder, çesitli yalanlar söyler, fakat sonra gerçeği kabul etmek zorunda kalır. Karcılılar'ın erkek karakterleri ise kadınlar tarafından sömürülen, kullanılan ve çoğunlukla buna zamanında karşı koyamayıp kin tutan varlıklardır. Karcılılar, her ne kadar ilk romanında "mekân"ı da "zaman" kadar belirsiz kılsa da, daha çok "zaman" üzerine soru işarederi yaratmaya, düşündürmeye çalışan bir yazar. Bir aiğer postmodernist yazar Hasan Ali Toptaş gibi "mekân" üzerinde dil ışçiliği yapmıyor (Toptaş'ın romanlarında basit bir sokakta başlayan anlatı, o sokaktan türeycn bir ormanın kuytusunda, ters dönmüş bir hamamböceği izlenirken ki burada Kafka'ya gönderme vardırson bulabilir). Yazar daha çok sonsuzluk, zamanın geçmesigeçmemesi ve hatta zamanın varlığı üzerinde duruyor. Olayları kronolojik bir zaman akışı içinde anlatmıyor çoğunlukla. (Bu anlatım biçimi de postmodernizmin özelliklerindendir.) Yazar, "mekân" konusunda ise daha çok geleneksel anlatı tekniklerinden yararlanıyor. İlk romanını daha çok monolog üzerine kuran Karcılılar, Gülden Kale Düftü'de diyaloglara daha fazla yer veriyor. Fakat diyalog örgüsü zayıf. Bu nedenle ilk kitabındaki yoğunluğu ve derli topluluğu ilcincisinde yakalayamıyor. Yağmur Huznü üstkurmacaya aayalı bir roman. Yazar, sık sık metne müdahale ediyor ve bu müdahaleler de romanın bir parçasını oluşturuyor. "Gerçekçi yazar anlattığı şeylerin kurmaca bir dünyada geçtiğini unutturmak ister okura. Ister ki okur Kendini gerçek dünyada hissetsin; ve bu amacını yerine getirmek için kullandığı teknik ve konvansiyonları gizlemeye çalışır, gizleyebildiği kadar. Postmodernist yazar ise romanın gerçek dünyayı yansıtmayan bir sözcükler dünyası olduğunu açıkça bellı eder okura. Öyle ki romanın konusu, roman kuramını incelemeye dönüşür." Hasan Ali Toptaş'tn Bin Hüzünlü Haz isimli romanı bu anlayışa tipik bir örnektir. Anlatılan hikâye aslında nikâyenin hikâyesidir. Bilge Karasu da Kılavuz isimli romanında üstkurmacayı uygulamıştır. Roman üç bölüme ayrıbr ve ikinci bölümü okurken anlarız ki, ilk bölümde okuduklanmız, roman karakterinin, ileride yazacağı hikâyelere faydası olur umuduyla tuttuğu nodardır yalnızca. Ve diğer iki bölüm boyunca iki bölüm üzerine düşünceler, düşler, gerçekler iç içedir. Gülden Kale Düştudc de yazar ilk kitabındaki kadar yoğun olmasa da üst kurmacaya başvuruyor. Bu romanında teknik terimleri (çoğunlukla internete dair) sıkça kullanması ise anlatıma sekte vuran bir etken. Hasan Ali Toptaş'ın Bın Hüzünlü Haz isimli kitabı Haraptarlı Nafi'den bir alıntıyla başlar: "Hayat nedir diye soracak olursan evlat, bilmiyorum. Sormayacaksan, biliyorum". Karcılılar'ın YağmurHüz««'ndeise34. sayfada Aziz Augustinus'un bir sözü epigraf olarak kullanılmış: "Zaman nedir? Sormazsanız biliyorum, sorarsanız bilmiyorum." Sözler ne kadar benzer değil mi? Belki de iki ayn insan, ayn zaman ve mekânlarda benzer düşünsel evrelerden geçerek hn denli benzeşen düşünceler üretmişlerdir. Hatta belki de benzer evrelerden bile geçmcmişler, sadece birbirine bu kadar yakın sözler etmişlerdir. Belki de biri diğerinden esinlenmistir. Gerçek ne olursa olsun, iki yazardan Dİrinin "hayat"a, diğerinin ise "zaman"a dair sözden etkilendığini görebiliyoruz. Bu etkiyi farklı bicimlerle üretkenliğe dönüştürdüklerini ae gözleyebiliriz. Hasan Ali Toptaş, metinlerini kendisi kurguluyor ve metin içinde göndermede bulunmayı yeğliyor. Karcılılar ise kurguda da gönderme yapıyor (ilk kitabında kuzuların Sessızlığt filmi çıluş noktasını oluşturuyor, ikincisinde ise kurgu Borges'in kurgusu). Bu durum bana bıraz kolaya kaçmak gibi geliyor. Yazann bu tavrını sürdürüp sürdürmeyeceğini ve 1980 sonrasında oluşan yenilikçi Türk yazını içersinde nasd bir yer alacağını sanırım üçüncü kitabında anlayabileceğiz... • (1) Christine BrookRose, A Rhetorıc of the Unreal, s. 85. (2) Ravir Yorge The Modes o/Modern Writing, s. 225226. (3) Süreyya Evren, "Bu sana da anarşizm gibi gözükmüyor mu?", Varlık, Şubat 2000, s. 2. (4) Kathleen Burnett, Postmodern Culture, Cilt l,No2, Ocak 1993. (5) Berna Moran, Türk Romanma EleşttrelBir Bakıs, Cilt 3, s. 56. Gülden Kale Düştii / Ahmet Karcılılar / Doğan Kıtapçtlık / 171 s Karcıhlar'da dH "Yazmaya bir ımgeyle başlanm her zaman. İmge gerçeğe ulaşmanın aracıdır ve yaratmamn kaynatı, son cö'zümlemede gerçeklıktir her zaman." G. G. Marquez Glrlş E pigraf yazmayı, göndermelerde bulunmayı seven bir yazar Ahmet Karcılılar. Ben de yazarın anlatısınâ dair yazıma, onun biçemine yakın bir tavırla, bir epigraf yazarak başladım. Bu epigrafı kullanışım, ne kadar yazann biçemine yapılmiş bir göndermeyse, epigrafın içeriği de bir o kadar kurgu anlayışına yapılmiş bir gönderme. Çünkü, Karcılılar bir imge buluyor önce; sonra bu imgenin etrafında, imgeyle sarmal öyküler yazıyor, bu öyküler arasında bağıntılar kuruyor ve romanı oluşturuyor. Bunu 1998'de yayımlanan ilk romanı Yağmur Hüznü'nde olduğu kadar geçen aylarda yayımlanan ikinci romanı Gülden Kale Düstü'de de gözleyebiliriz. 19. yüzyılın ikinci yarısında Balzac ve Tolstoy gibi yazarlarla doruğuna varmış olan klasik gerçekçi roman, materyalist, pozitivist ve iyimser bir dünya görüşünün mümkün kıldığı bir anlatı türüydü. Gerçekcilik, sağduyuya uygun birtakım varsayımlara dayanıyordu. Lnanılıyordu ki dünya bilinebüir, betimlenebilir bir dünvadır vc dil bu dünyayı bize tanıtabilir, hakkında doğru bilgi verebilir, yani eerçek olanı kopya edebüir. Dilin aktardığı bilginin doğru olduğuna inanabilmemiz için aradaki gereç saydam bir pencere ile görünmez kılınmalıdır ki dilden bağımsız bir dünyaya doğrudan doğruya baktığımızı kabul edelim.(l) Ne var ki 20. yüzyılın başlanndaki karmaşayla beraber değer yargılan ve gerçekçiliğe bakış değişti. Bu dönemde modernist yazarlar eserlerini düş, gizem, imge, simge, metafizik, ritim gibi öğelerle ördıiler. 1960 vel970'lerde, yani postmodern diye ndlandırılan dönemde, gerçeklik anlayışı ikinci bir kez sarsıldı. Postmodern yazarlar, gerçekliğe daha da köktenci bir şüpheyle bakıyor ve modernisderin bu sorunu fazla basite indirgeyerek aslı olamayan bir umut ışığı tuttuklarına inanıyorlardı.(2) Bu dönemin önde gelen yazarları arasında Jorge Luis Borges, Gabriel Garcia Marquez, Italo Calvino gibi isimleri sayabiliriz. Türk edebiyatında postmodernizmin izleri 1980 sonrasında ctaha belirginleşti. Yazarlarımız Batı yazınındaki evrelerden geçmemişlerdive yeni bir roman türüne gereksinim duyup postmodernizmc yöneldiler. Bu dönemin yenilikçi yazarları arasında Nazlı Eray'ı, Latife Tekin'i, Orhan Pamuk'u, Bilge Karasu'yu ve Pınar Kür'ü gösterebiliriz. Hıpeımetın. okuvi'umun doğrusal ol mayan biçimde dolaşmakta özgür olduğu nodardan oluşmuş bağlantıh ağlar olarak Karc*lar'da erkefc VB kadm Modernizm VB postmodenrizm Sontöz Karattafda "zaman" ve "mekân" Hlpermetln ve Karcılılar Yağmur Huznu' ile 1999 Orhan Kemal Roman SAYFA 8 CUMHURİYET KİTAP SAYI 552
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle