30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

r vurdumduymaz bohem sevincin üzeri örtülmüş, insan yayılmacılığın çarkları arasında düşselliğini, romantizmini çiğnemek zorunda kalmıştır. Kuşkulu bir gelecektir ötesi!.. Tozun dumanın, kanın gözyaşının ağır sisini kaldırıp bir dilim mutluluğun peşine takılmak her şeymiş gibi duyumsanır. tkinci Paylaşım Savaşı'nın sonlanna doğru yedek askerliğinden mektuplar yağdıran Raik'e, Vicdan tarafından verilen yanıtlarda iyimserlik kınntıları vardır. Tüm çıplaklığı ve yoksulluğu içinde altüst olan bir dünyada insanoğiunun hayatta kalabilme özlemidir bu: "Sakın kötümserolduğumu zannetme, bilakis çok sevinçliyim ve geleceğe umutla bakıyorum. Elbette yurdumuz mesud olacak, bundan şüphem yok. Harb artık bitti sayılır, öyle değil mi? Benim gibi iflah olmaz bir bedbin bile inanıyor sulha kavuşacağımıza. Gene de bazen senin gözlerini natırlayıp hafifçe ürperiyorum. Hatırlar mısın, harbin başlangıcmda ben endişeyle kıvranırken 'Üzülme' derdin, 'Yurdumuz bu badireden sağ çıkacak ama bu şansın bedelini hep birlikte ödeyeceğiz.' Yaşadığımız yoksul ve çetin altı yılda bedel tamamlandı mı Raik, yoksa daha çekeceklerimiz, ödeyeceklerimiz var mı? Ne dersin? Çocuğumuz neler görüp geçirecek?" (s. 276) Dağın öteki yüzünü, yani Bursa'da bir yaz gününden kalma o doruksal sevinci, o yıkılmaz inançların tortop aydınlığını esmer bulutlar örtmektedir yavaş yavaş! Pusuda bekleyen ihanetlerin gölgesi büyük önderin ölümüyle insan suretini yırtıp açığa çıkacak, bir ailenin soyağacını saran aıevlergibi Cumhuriyet sevdalılannı külleriyle baş başa bırakacaktır. Geride, külleriyle tümlenen bir damlanın toprağa düşen öyküsü kalmıştır. Atasü, aynı doğrultuda yeni bir damla olmak yoğunluğunu VicdanRaik mektuplaşmalarıyla ortaya çıkan, o kendi içinde başarıya tutsak çağcıl kişiliklerin de paydasında ele geçirir. Hatta bu kaynaşmada Vicdan'la bütünleşen Nefise'nin efsanevi yakınlığı, hedefe ulaşmadaki iticiliği arttırır. Atasü'nün de belirttiği gibi, diğer yapıtlarına oranla Dağın Oteki Yüzü'nde feminist bilinç örtüktür. Onun yerini Cumhuriyet bilinci almıştır. Daha açık anlamda Kemalist bilinçtir bu. Salt romanın lokomotifi yine bir kadındır. Bursla îngiltere'ye gitmesi, ilkeli bir eğitimci olarak katkılarını sürdürmesi, Atatürk'ün önerisiyle BBC Radyosu'nda Türkiye'deki kadın haklarıyla ilgili program yapması Cumhuriyet'in ilklerinden sayılırken, anaerkil bir tavırla aile köklerini kucaklaması, onu düzeyli bir konuma sürükler. "Mutlu Bir Evlilik" bölümünde yer alan Vicdan'la kızı arasındaki konuşmalarda kadınca yargılar egemendir: "Üzülmek istemiyorsan, oyuna gelme." "Erkekleri yaşantımdan kovuyorum." "Sen mutlu bir kadınsın!" (s. 221) Aynca, eşinin ölümü üzerine siyah çatkıya bürünen Fitnat Hanım, kısa süren ikınci evliliği sırasında da yasını sürdürecek, ancak Cumhuriyet'in ilanından sonra kadınsı bir iradeylebaşını açacak vebir daha örtmeyecektir. Üç kuşak ekseninde alttan alta yansıyan aykırı davranışlarda feminist bilinç, değişim ve farklüık amaçlayan başkaldırılann içindedir. Dağın Öteki Yüzü nde belirginleşen görüntülerde, sosyal ve politik yapımızda olumluolumsuz izler taşıyan belü başlı iç ve dış olayların karelerine rahatça takılabiliyoruz. Kısaca, tmparatorluk'tan Cumhuriyet'e eriştiğimiz, yerli yersiz savaşlarla savrulageldiSimiz son yüzyılımızı gözden geçirme olanağına kavuşabiliyoruz. Zaman tünelinin neresinde olursak olalım, Vicdan Hayreddin'in solgun sureti daha bir sürü aynntıyı gizleyen bakışıyla aynalara çarpıyor. • (*) Dağın Öteki Yüzü/ErendizAtasü/ Bilgt Yayınevı/ Bırına Bastm/ 304 s. Tarihsel romanlar yazmaya devam edecemm" Murat Aykaç Erginöz, 3. basıma ulaşan ve Yalçın Yayınları'ndan çıkan "Haremin Büyüsü"nden sonra, bu kez yine aynı yayınevinden çıkan "Sarayın Gözyaşları" romanıyla yine tarihle buluşturuyor bizi. Fatih Sultan Mehmet, Cem Sultan, II. Bayezit, Papa, Şair Sadi gibi tarihsel kişilerle, saray cücelerinin, iç oğlanların, gezgin aervişlerin, saray yosmalarının, kölelerin öykülerini birlikte anlatıyor. Şair, aydın ve ilerici bir şehzadenin, Cem Sultan'ın yaşamıhın anlatıldığı bu romanda iki gerçeği vurguluyor yazar: Biri, sürgünlerin acı kaderi hep olacak ve aydınlar her zaman çile çekeceKtir. diğeri, ileride Osmanh'ya oldukça pahalıya mal olacak olan Doğu Sorunu'nun ortaya çıkışı. Kısa sürede en çok satan kitaplar arasına giren Sarayın Gözyaşları romanının yazarı Murat Aykaç Erginöz ile Cem Sultan'ın Fransa'daki sürgün yıllarını konuştuk. TUNCER UZUNOGLU eden Cem Sultan? Doğu'nun bütün ozan ve âşıkları, Cem tarafından dinlenebilmek, beğenilmek için Konya'ya akın ediyorlardı. Kendisi de iyi bir ozan olan Cem, sanata, bilime, edebiyata çok değer veren bir şehzadeydi. Cem güneşle birlikte kalkar, Konya dışında birkaç saat at sürerdi. O, devletin ünlü pehlivanlanndan birisiydi avnı zamanda. Ard arda dinlenmeden birkaç güreşçiyi yendiği bile oluyordu. Güreşlere de oir Sultan oğlu olarak değil, tebdili kıyafet ederek herhangi bir asker veya çoban olarak katdırdı. Zamanının çoğu okumakla geçiyordu. Osmanlı şiiri o zamanlar henüz gelişmemişti. Fars şiirleri ile erişilmez incelik örneği şiirler yazıyordu. Yanına aldığı, beraber çalışüğı kışiler, Farsçadan Osmanlıcaya çeviriler yapıyordu. Şairler, "Cem Sultan'ın tahta çıkacağı günü Allah bize göstersin" diye yalvanyorlardı. ce imparatorluğun hangi yüce çıkarından söz edileDİlirdi. Işte bu çok dramatik yapı, bana çekici geldi ve tam bir roman kahramanı olan Cem Sultan'ın dramını yazdım. O dönemin hangı özelliklennden etkilenatnizy Romanımı yazmak için Cem Sultan'ın türbesinin bulunduğu Bursa'ya birçok kez gittim. Muradiye Mahallesi'nde cumbalı bir ahşap eve yerleştim. O dönemin mimarisini inceledim. Mimar olmam romanlanmı yazmamda hep çok yardımcı oldu. Önce o dönemin mimarisinden çok etkilendim. Sonra yaşam biçiminden. Osmanlı împaratorluğu'nun parlamakta olduğu bir dörjemi, gözlemledim. Fatih Sultan Mehmet'in ölüm haberi geldiği zaman, Cem'in duygulannı şiddetle hissettim. Babasının ölmesi onun da idam edilmesi anlamına geliyordu. Bu duygu çok etkileyici. Hangi kaynaklardan yararlandımz? Bu zamana kadar yazılan birçok kitabı oku. dum. Taradım. Özellikle Vâkıâtı Cem Sultan belgesi, bu bahtsız Osmanlı şehzadesinin eksiksiz bir yasam öyküsüdür. Yazannın, Cem'in çok yakın arkadası Şair Sadi olduğu sanılmaktadır. Ama kesin değildir. Metni kaleme alan kişinin Cem'in hizmetinde bulunup Avrupa'da onu izlemiş olduğu kolayca tahmin edilebilir. Eser dikkatle incelendiğinde, bu ya2ann büyük bir olasüıkla Mısır seferinden itibaren Şehzade'nin yanında bulunduğu, Ekim 1483 ile Temmuz 1487 arasında da ondan ayrıldığı anlaşılmaktadır. Cem hakkında çok önemli Dİr kaynak olan metni, yazarının Avrupa'yı kendi gözü ile görmüş olması bakımından da son derece ilginçtir. Çok yakın ve kolay anlaşılan bu Türkçe ile yazılmış bu eserin iki kopyası bilinmektedir. Osmanlıca yazılmış bu kaynağı, Osmanhca bilmediğim için Fransızca çevirisinden okudum veyararlandım. Romanımı Şair Sadi'nin anıiarını bana anlatması üstüne kurdum. Şair Sadi anlattı sanki, ben de kaleme aldım. Vâkıâtı Sultan Cem, edebi bir metin olmaktan çok, tarihsel yani ağır basan bir yapıttır. Metin, Şehzade'nin iç dünyasından hiç bahsetmez. Ben bunu yaptım. Cem Sultan'ın iç dünyasını anlatmaya çalıştım. Guillaume Caursin isimli Fransız bir tarihçinin de Cem Sultan hakkında, oldukça önemli bir kitabı vardır. Türkler hakkında kötüleyici sözcükler kullansa da, gerçeği anlatmaya çalıştığı zaman, aslında açık fikirli ve önyargısız görünüyor. Cem Sultan'ın öyküsü yazdıkça oluştu, iyice dal budak saldı. Ben yazmadan ön Murat Aykaç Erginözle "Sarayın Gözyaşları" üzerine Kadmca yargüar N ce, birçok Cem Sultan romanı ve oyunu yazılmıştı elbette. Ama benim umurumda değildi; ben kendi Cem Sultan'ımı yazmaya lcarar verdim. Cem'in boyunu, bosunu, yakışıklılığını, tat düşkünlüğünü, giderek karakter özelliklerini hayalimde kurarken beklenmedik bir biçimde noktalananyaşamını da düşlemeye, bu yaşamın bendeki izdüşümlerini araştırmaya çalıştım. Bu kitapta anlatmak ıstediğim iki şairin tutku dolu yaşamöyküsüdür. Aynca Cem Sultan ilk kez Avrupa'ya sürgün giden bir aydındır. Politik nedenlerle ilk kez Avrupa'ya sürgün edilmiş bir mücadele adamıdır. Osmanlı için narcanmış bir değer, Avrupa için ise bir masal kahramanıdır. Tarihte ilt ve son kez Prens adıyla anılan tek Osmanlı Şehzadesidir. Osmanlı diplomasisi Batı ya ilgi duymaya başladı. XVI. yy'da Osmanlı Saltanatı, diplomatik açıctan Avrupa hükümdarlıklarından biri haline geldi. Cem olayı, bu değişikliklerin tek sebebi olmasa da önemli bir fırsat yaratmıştır. Başka çalışmalar var mı? • Tarihsel romanlar yazmaya devam lUkudokıyaşamöyküsâ Mehmet Han, yani Fatih er geç bir gün ölecekti, o zaman, yaşamak, ışımak için yaratılmış bu pınl pını genç, Cem, boğularak öldürülecekti. Bu bir yasaydı. 'Taht'a, Fatih'in büyük oğlu Bayezit geçecekti. Yasalar, Cem gibi ışıl ışıl, tunçtan dökülmüş bir pehlivanın, yaşamının bahannda kurban edilmesini emrediyordu. Gençlik, çekicilik ve yetenek örneği bir gencin öldürülmesi söz konusuyken o yıi DramaUk yapı edeceğim. Osmanlı Tarihi ve Bizans Ta rihi ile ilgili biyografik romanlar olacak. Bir de "Istanbul'un Öyküsü"nü yazmak istiyorum. llkçağdan günümüze kadar olan süreçte Istanbul'u edebi bir mimari dille anlatmak istedim.,. • Sarayın Gözyaşları Cem Sultan'ın Romanı / Murat Aykaç Erginöz / Yalçın Yayınları /151 i. 'CUMHURIYET KİTAP SAYI S52 SAYFA 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle