23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kapak konusunun devamı. *" Belki de; Rahatı Kaçan Ağaç'ı (1946; 2. Basım: 1961, Yeditepe Yay., 30 s.),Telgrafhane'yi (1952,2. Baskı: 1964, Yeditepe Yay., 42 s.) o itkiyle okumuştum. Şiir ve yaşam üzerine düsünmeye başlamam için bir pencere açılmıştı. Cenap Şahabettin, Mehmet Akif Ersoy, Mehmet Emin Yurdakul, Faruk Nafız Çamlıbel, Behçet Kemal Çağlar, Ahmet Kutsi Tecer okuyarak, farkinda olmadan, şiirden uzaklaşmıştık. Daha doğrusu, şiirin 'ne olduğu'nu keşfedememiştik. Yaşatndan, duygudan, insan sıcaklığından uzak geliyordular belki de! Sanırım, "Garip Şiiri"yle bunu bulmuş; Cahit Sıtkı'yı, Ahmet Muhip Dıranas'ı, Necati Cumalı'yı» Behçet Necatigil'i, Cahit Külebi'yi de tanımıstık... îkinci fotoğrar ise; o sözünü ettiğim, asıl 'milat'ın başlangıcını oluşturan Göçebe Denizin Üstünde ile buluşmamdır. Bambaşka bir ufuk açıyordunuz bize. Döne done okunulan, duşünülen farklı bir oylumdu bu. Hiç kulaç atmadığımız bir deniz gibiydi. O imgelem dünyası, arada bir bizi çekeleyip bendinde yürütmesi, duygularımıza eş olması..Ö sözcüklerin anlamını zümrüdüanka kuşunun ülkesinde bulma yeğinliğimiz... Anlatılacak gibi değil. Şairin Ömrü ya da Melih Cevdet Andav Yeni TnnnlarYasak/ Melth Cevdet Anday/ Adam Yayınlan/ 418 s. Ölümsüzlük Ardında Gılgamış/ Meltb Cevdet Anday/ Adam Yayınlan/ 326 s. bakan Dinç Apartmaru'nın önüne gelince yaptığım gibi, MEUH duralıyorum. Bu CEVDET ANDAY tMGE ORMANLAFl" kez ağır adımlarla Masal Evi'nin Karin'in önünden geçip gitmiyorum. Âpartmana yöneliyorum. Çocukluğunuzun da bu semtte Imge Ortnonları/ geçtiğini anımsıyoMelıh Cevdet Anrum Dİrden: "Kaday/ Adam dıköy benim cenYayınlan/ 469 s. netimdir. Bahariye, Mühürdar... Artık çocukluğumun Kadıköy'ü yok, o Kadıköy'ü göremiyorum. O zaman gerçek bir köydü. Eski Fenerbahçe Stadyumu'nun yanında iki taş bina vardı. Biri il, öteki ortaokul. Kadıköy Sultanisi. Orayı bitirdim..llkokul arkadaşlarımı tümden kardeşlerim gibi görürdüm. Okıılla ev aynı şey gibiydi." ü cennetin özlemiydi belki de sizi yıllar sonra buraya döndüren.. Çocukluk yurdumun rengine renk katan sözlerinizin bağlayıcılığına tutunarak yürüdüm hep. Her bir yazınızda da yoluma ışık düşürdünüz. Birazdan yüz yüze geleceğiz. Işte ilk adımım. Tıpkı şiir evreninize engin kapıları açan göçebe denizin üstünde yürür gibi hissediyorum kendimi. Yüreğimde o ipiltiler... V./ "Ne yanıma dokunsam sevda Kapasam gözlerimi büyür Gümüşsü gezegeni acının" Teknenın Olümü/ "Kapı" ııu " Ve ben sana göçüyorum an an Göçüp dönüyorum ütreşim gibi," (Göçebe Dentzin Üstünde) gölgelerin tutsağıydık gene de. Sık sık Şahmaran masalını anlatırdık birbirimize, nedense! Leyla ile Mecnun'a içimiz gitmezdi. Sözlerinizin dokunaklı, gizemli yerlerinde duralar; imgeleminizi çözmeye, bunlara kendimizce anlamlar vermeye çalışırdık. Bu kitabınızın, şiirinizdeki tayfın katmanlarının önemli bir dönemecini oluşturduğunu bilmiyorduk. Sözlerinize hayatın, duygularımızın içinden bakıyorduk. Gönlü perişan hüthiit uçuşlarına aldı bizi. Aldı da ayrı ayrı yerlere düşürdü... 'Bir gün çekip gideceksin, kolları bağlı Odysseus gibi...' Kimdi bize ses veren, bizi kendi yurduna çeken... IV./ "Taşların yerini değiştiriyorum, ya da yağan karı öpüyorum diz çöküp. Ruhumu teslim ediyorum anlamayı aşan erince." Güneşle/"Kardelenler" Sözlerinizin beni getirdiği kıyıdayım şimdi. Siz Kadife Sokağı mekân tutalı beri, Şair Latifi Sokağı'ndaki evime giderken, yolumu hep oradan geçirir olmuştum. Adımlarımı gölgeleyen güne eriştim. Sokağın öte ucundayım. Çocukluk cennetinizin izlerinde, çocukluk yurdumun anılannda gezinip geldim. Değişimin diÜne, dirimıe ölümün uslanmaz cebelleşmesine, savrulmaların hüznüne, sözün anlamı ve bağlayıcılığına açtığınız o pencereden baktım. Usul usul dizelerinizi okudum kuşlara, servilere, çınarlara..Uslanmaz bir içlenişle, bilince ağan sözlerin ulaştırdığı kıyı bentlerinde gezinme.. Gene adımlarım yavaşhyor. Pencereden sokağa iz düşüren bilge duruşunuzu anımsıyorum. Birazdan o bakışlann yakınında olacağım. Dr. Ihsan Ünlüer Sokağı'na . O duran an'ı bozmak istemeyen bir yavaşlıkla koltuğunuza oturuyorsunuz. Söze ilkten bunlardan başlamamı gülümseyerek dinliyorsunuz. O 'milat'ın. öncesini sonrasıru, Göçebe Denizin Üstünde'nin bendeki anlamını, Aylaklar'ı, Gizli Emir'i, Babalar ve Oğullar'ı, O Günler'i, Müfettiş'i, Buz Sarayı'nı* bir çırpıda anlatıyorum gibi bir duyguya kapılıyorum. O şiirlerinize dönüyorum datıa çok. Erince eren bir bakışla gülümsüyorsunuz. "Güzel bir buluşma, demek ki," diyorsunuz. Temmuz sıcağının bungunluğunu giderecek esintiyi arıyor bakışlarınız. Bir sonra ki sözünüz de bundan yana oluyor: "Gölge içi serinlik..Hiç kıpırdamadan burada oturmak tek kurtuluş..Köy'e gidemedik, oralar ne güzeldir..." SunaHanım: "Kaçınılmaz bir biçimde gürültüye teslim oluyoruz," diyor. Sayrüık durumunuzun uzun yolculuğa elvermediği için Köv'e gidemediğinizi, son kontrollerde olumlu sonuçlar ahndığını anlatıyor. Gökova'dan, Ege'deki adalardan konuşuyoruz. Hayata ne kadar dingin bakıyorsunuz. Sözcüklerinizin çınıltısını hissediyorum o bakışlarınızda. Kadife Sokak'ın size çektirdiklerini konuşuyoruz. Demek ki ay sonunda ayrılıyorsunuz buradan. Büyükada'ya yerleşeceğinizi söylüyor, Suna Hanım. Artuc Ada vapuru yolcususunuz. Sözleriniz ezgileriyle geliyor aklıma: "Estirir de Ada yeli estirir Seni sevindirir beni küstürür Lüküs kamarada kimler oturur Şınanay da şınanay" ("Ştnanay") O dingin halinize bakınca, şu sözlerinizi anımsıyorum; "Çalışmayı dinlenmekten öne alırım; işimi yapmadan keyfe dalamam, dalga geçemem.." "Şimdi dinlenmek zamanı," diyorum. Gülümseyerek, evetliyorsunuz. Suna Hanım, günde ancak birkaç sayfa okuyabildiğinizi; haberleri izleyip, gazeteye göz attığınızı söylüyor. Yapmanız gerekenleri yapmış olmanın erinciyle günü soluduğunuzu hissediyorum. Evet, iş'ini yapmış olmanın erinci var yüzünüzde.. Bir söyleşinizdeki sözlerinize dönüyorum birden: "Ben kendimi hiç yaşlı hissetmedim. Sebebi şu: Yaşlanmak, özellikle şairin yaşlanması çok iyi. Genç şair çok iyi şiir yazabilir. Benim gibi yaşlanmış şairin şiirinde iş varsa, onda vardır. Asıl şimdi anlıyorum şiirin ne olduğunu. Emin olun, şimdi yazdığım şiirleri tüm insanlık anlayacak gibi bir düşünce içindeyim..." "Yirminci yüzyıh yaşadım Ertelenmiş bir yüzyıldı bu" (Yagmurun Altında) Bakışlarınız süzülmüş. Durgunsunuz. f Sözlerinizin sağnağında kaldığımız bozkır akşamlarını düşünüyorum şimdi de... Gün ışıdı ışıyacak. Buluşma an'nını iple çekiyorıım. Çocukluğunuzun geçtiöi yollardayım şimdi. Yoğurtçu Parkı'nda soluk alıp, Göçebe Denizin Üstünde'nin, o düş ülkesinin renklerinden renini almış kapağına bakıyorum. Bir tür [afdağı'na yolculuğa çıkıyorum eene! Sözcüklerinizin büyülü evrenine dönüyorum. Ama beni kuşatan duygu selinden kopamıyorum bir türlü.. El ele, göz göze yürek izlerini devşiren sözlerinize tutunuyorduk: "Koştum geldim ta sınınna değin. Burdan ötesi suskunluk, zaman Ve gözlerin. Delilik denizlerim benim. Yitişimin inatçı gömütleri." (Göçebe Denizin Üstünde/ "Koştum Geldim") Ruhumuza sinen, günümüzün gecemizin kitabesi olan bu kitabtn anlamını konuşuyorduk.. Kimdi kapımızı çalan, içimizdeki bu şenliğe eşlik eden bilge? Çağsayıcı sesinde yüzyıflar ötesinden gelen bir eda vardı. Uzaktı, uzak; belki yddızlar kadar. Neredeydi, hangi dil yurdunda yaşar, neyi uğraş edinirdi? Bunları sormamıştık kendimize, belki! Ama ateşi calan bir bilge deyüenişi, kavrayıcı bakışı vardı..Öyle ki; sözlerinin çınıltısında usun ve duygunun bize iz düşüren yanlannı buluyorduk. Orada yüreğiniz vardı; bilincinizin ışığı, tutkusu, aşkı..erimli bakışınız .. O sözleriniz ki; bir atışma biçemine dönüşmüştü aramızda. Kale'nin burçlarında iki sevdalı bakış..Şairömrünüz bize hem eşlik, hem de tanıklık ediyordu. Ömrümüzün ilkbaharıydı. Dünya umurumuzdaydı. Üç ldam'ın hüznü de gelip çatmıştı artık. Dağlarda tutulan yollann geçilmezliğine hayıflanıyorduk. Sokaklarda korku oyununa dönüşen Sözlerinize tutunarak soluk alıyorum. Suna Hanım'la* yüzleşiyoruz ilkten. Ve siz...Bir şiir, söz anıtı gibi ayakta karşdıyorsunuz beni. Bilgece duruşunuz, sezgili bakışlarınıza bakıyorum. Zaman'ın dondurulmuş bir an'ı. "Şöyle oturun, ben karşıki koltukta oturuyorum," diyorsunuz. Belleğime otuzuncu yılın tarihini düşüyorum: 12 Temmuz2000 Sizinle yüz yüzeyiz işte. Şiirlerinizi, denemelerinizi, romanlarınızı, çevirilerinizi okuyan çocuk DÜyümüş; karşınızda. YU CUMHURİYET KİTAP SAYI 55;
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle