04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

mak olanaksızdır. Ada'nın ışıkları yanınca görünüm doyumsuzlaşır. Kıyıdaki küçük meyhaneler de yavaş yavaş doltnaya başlar. Geceye anasonun yanmda iyot kokusu da karışır. Hava nc kadar sıcak olursa olsun buz gibi rakılar içilecek, deniz ürünlerinden, zeytinyağlılardan oluşan mezelerden tadılacaktır. Tekne turunun belleklerde kalan tadı, amsı iyice sindirilecektir çaresiz. Doyumsuz sohbetlere kahkahalar da eşlik eder elbette. Hele perşembe günleri kurulan pazarın trafiğine yakalandıysanız yandınız, demektir. Yazlıkçıların "PerPa" dediği pazarda yok yoktur! Civar sitelerden geIenlerle, yerîi üreticilerin sunduklarıürünlerin pazarlığı kasabaya başka bir canlılık katıyor. Yaşamın tam göbeğinde olduğunu duyumsayan kaç kişi vardır? Ya, pazann yorgunluğunu keyfe dönüştürenlerin mutluluğuna ne demeli? Zengin bir satıcı mozayiğinin belleklerde bıraktığı hoş görüntü kolay kolay unutulur mu? Yazın gelmesiyle birlikte nüfusu olağanüstü kalabalıklaşan Ayvalık'ta zamanı bundan böyle Ara Güler'in objektifinden mi izleyeceğiz? Yeni bir Avyalıkh olan ünlü fotoğraf sanatçısı Ara Güler'in objektifinelbu güzel kasabadan ne takıldı bilemiyorum ama, romanlarıyla ve baskı üstüne baskı yapan "Ayvalık'ı Gezerken" kitabıyla Ahmet Yorulmaz tarihin eski/yeni kütüğünü elinde tutuyor yıllardır. Ayvahk gezerken riyle dikkat çeken Ayvalıklı yazar Ahmet Yorulmaz'ın monografisine kulak veren, ellerinden düşürmeyen gezginler, bu güzel kasabayı daha bilinçli tanıma olanağını buluyorlar. "Nasıl gidilir, nerede kalınır, nerede ne yenir?"den başlayıp "Coğrafyası"na, "Ilk ve Ortaağların Ayvalık'rna," Ya:ın tarihte" Ayvalık'tan, "Ayvalık Evlerı'ne, "Ulusal Kurtuluş Savası ve Ayvalık "a uzanan geniş bir yelpazede Körrez'in Incisi Ayvalık'a "Ayvalık'ı Gezerken"le daha rahat sokulabilirsiniz. Ayvalık'a ilişkin bilmek istediğiniz her şeyi bulabileceğiniz bir kitap "Ayvalık'ı Gezerken". Keşke tümKörfez'e böylesi güzel monografiler yazılsa da tatil yaptığımız verleri daha yakından tanıma olanağı bulsak. • 1 l limlerden kurtulması beklenemez. Bunun canlı bir örneğini Gazali'nin 'felsefeye yıkım' çağnsıyla tslam dünyasının içine düştüğü, günümüzde giderek katılaşan bağnazlıkta bulmaktayız". Bu yazının bir seminerde sunulan bildiri olduğunu belirtmek ısterim. Sayın Yıldırım, felsefe üzerinde genişçe bir ölçüde durmuş ve bunun ne olduğunu açıklamıştır. Ona göre, "Genelde 'felsefe' terimini insanın, daha doğrusu kimi kişilerin, dünyaya ve dünya içindeki insan konumuna yönelik ussal bir anlam veya açıklama arayışı diye tanımlayabiliriz. Me var ki, geleneksel anlayışı yansıtan bu tanımın çağdaş yaklaşımları yeterince yansıttığı söylenemez. geçmişte daha çok metatizik kimliği ağır basan felsefe, son yüzyıl boyunca büyük ölçüde mantıksal çözümlemeye dayanan eleştirel bir uğraş niteliği kazanmıştır". Cemal Yıldınm, terimlerin dilimizde kullanılanlarını satır başı yapmış ve yanına parantez icinde Ingilizcelerini de koymuştur. Böylece, bir genelleme söz konusudur. Ne var ki, bazı terimlerin yabancı dildeki sözcüklerini olduğu gibi almıştır. Sözgelimi, "fenomen", ronksiyon', "hipotetekdedüktif yöntem" ve daha başkaları anılabilir. Bunlann yanında "fideizm" terimini anabaşhk yapmış ve hemen ardından "inancıkk" terimine yer vermiştir; demek oluyor ki "inancılık" o yabancı terimin Türkçesidir. Ama, birçok yabancı terimin karşılığını da Türkçemizle ortaya koymuştur: "Görgücülük (empririsizm)", "Görgül genelleme (empirical generalisation)", "Içlem (intension)", "Ikicilik (dualizm)", "îkilem (dilemma)" bu arada anılabilir. Bu arada "idealizm", "ideoloji" için de Türkçelerinin olabileceği kanısındayım. Yukarıda andığım "inalcılık" ayn bir başhk olarak da yer almıştır kitapta. Terimlerin Türkçeliğini tartışacak değilim. Asıl olan bilginin doğruluğudur. Cemal Yıldınm, kavramları çok belirli bir açıklama ile sunmuştur. Böylece, felsefe terimlerinin ne olduğunu öğreniyoruz. Birçok filozofıı da gerçek yönleri ile tanımış oluyoruz. Çağdaş Felsefe Sözlüğii, bu alanda gerçek bir başvuru kitabı olarak nitelenebilir. Yorucu bir çalışmanın ürünü olan kitap herkese yardımcı olabilir. Ben de felsefenin ne olduğunu böylece öğrenmiş oldum. • Çağdaş Felsefe Sözlüğü/ Prof. Dr. Cemal Ytlatrım/ Sözlük/ Bilgi Yayım/ Ankara 2000/ 232 s. ç Ayvalık'ı Gezerken/ Ahmet Yorulmaz/' Monografi/6. Basım, 2000/ Geylan Kitabevi, Ayvalık/ 212 s. . Çağdaş Felsefe Sodımu MUZAFFER UYGUNER lelsefe konusunda uz;man olan Prof. Dr. Cemal Yıldırım Çağdaş Felsefe Sözlüğii adlı yeni kitabı ilgililere sunmuştur. Sözlük, terimler, öğretiler ve filozofları içermektedir. Böylece, felsefe alanında adı bilinen bilginleri tanımış oluyoruz. Sayın Yıldırım'ın önsözde belirttiği gibi, "Bu kitap, felsefede yerleşik sözcük ve deyimleri tanımlamanın yanı sıra, temel öğretilere açıklık getirmeye, ünlü filozof ve bilginlerin görüşlerini ana çizgileri çerçevesinde özetlemeye yönelik bir çalışma ürünüdür". Başlıca amacının ise felsefeye ilgi duyan aydın kesime, felsefe öğrencilerine felsefeyi anlasılır bir dille tanıtmak, bir rehber sunmakolduğuna da değinmiştir önsözde. Ona göre, "felsefe, özünde bilgelik sevgisidir. Bilgeliğe acılan dikenli yolda, bu sevgiyi yüreğinde taşıyan, yaşamın anlamını gerçekfiği kavramakta bulan kişi ancak yürüyebilir". Cemal Yıldırım, kitabın sonuna "Uygarlık Açısından Felsefenin lşlevi"ni açıklayan geniş bir de ek yazı koymuştur. Bu yazıda uygarlık ve felsefe ilişkileri üzerinde geniş ölçüde durmuştur. Başlangıçta bilgelik sevgisi olarak nitelenen felsefenin zaman içinde, dönemlere ve değişen kültür ortamına göre işlevler yüklendiğine de değinmiştir. Tüm değişimlere karşın, felsefenin kimliğini oluşturan dört ana işlevini de belirtmiştir. Belirttiği gibi, bu dört ana islev şöyledir: " 1 . Entelektüel ilgiyi besıeme; 2. Etik ve estetik normları değerlendirme; 3. Eleştirel düşünme yöntemini işleme; 4. Bilgi vebilgeliği kaynaştırma" (s. 228). Burada yalnızca satırbaşlarını verdiğim bu dört konuda genişçe bilgi vardır. Ona göre uygarlıkla felsefenin birlikteliği herlcesçe bilinmektedir, bilinmelidir. Bu yazının sonunda da şöyle seslenmektedir: "Felsefeye kapalı kalan bir toplumun uygarlıkta ilerlemesi şöyle dursun, uygarlığa engel oluşturan saplantı ve yöne Şeytan Sofrası'nda güneş bir başka batar, diyorlar ya, inanın doğru! Buz gibi beyaz şarabınızı, biranızı yudumlarken güneşin batışıyla bir başka zamana dalıp gitmenin keyfi, bir yılın yorgunluğunu ahp götürüyor, diye düşünüyorsunuz. Çamlık'tan denizi seyrede seyrede kasabanın merkezine doğru yürürken, bir zamanlar burada Orhan Peker'in yaşadığı kaç kişinin aklına gelir. Yenilerde Ayvalık Belediyesi'yle Koç Grubu arasında yaşanan park/benzin sıkıntısına neden olan Migros'u, Öğretmen Evi'ni geçtikten sonra barların, marketlerin, lokantaların, büfelerin, dükkânların, berberlerin, bankaların, balıkçılann olduğu yerden Atatürk Heykeli'nin olduğu meydana ulaşıyorsunuz. Çay bahçesinden bıraz mola verdikten sonra postaneye kadar yürürseniz lokanta, market, banka, eczane... yığının önünden geçeceksiniz yine. Geriye dönüp kasabanın küçücüfc haline girin, biraz serinleyin, mevsimin meyve, sebze dünyasına bir göz atın. Trafik canavarı dışarda kalsın! Alışveriş yaparken çoktandır Ayvalıklı olan Pınar Kür'le, Şükran Kurdakul'la, Erdoğan Alkan'la, Yusuf Ziya Bahadınlı'yla, Ara Güler'le, Hıfzı Topuz'la da karşılaşabilirsiniz. Bu yıl Arif Damar da gelmiş midir? Abbas Sayar, ne yazık ki aramızda değil çoktandır. Fethi Naci, Bodrum'a giderken Ayvalık'ta mola vermiş midir? Ara sokaklara fotoğraf makinesiyle girmeyi unutmayın. 1892'den beri ayakta duran, küçücük cumbalı, kiremit rengi minyatür bir evle karşılaşınca, Tanpınar'ı duşünerek, basın deklanşöre! Ayvalık'ta zaman, eskiyle yeni arasında duruyor. Doğma büyüme Ayvalıklı olan, Izmir'de, IstanbuJ'da, Avyalık'tagazetecilik yapan, 1961'de ancak sekiz ay yaşatabildıği 'Türk Dünyası' adlı bir gazete de çıkaran, otuz üç yıllık kitapçılık yaşamını emeklilikle noktalayan, 'Ayvalık Dizisi' başlığı altında 'Ayvalık'ı Gezerken', 'Savaşın Çocukları, 'Ayvalık'ta Iz Bırakanlar', 'Kuşaklar'... gibi yapıtlarıyla yazınsal çalışmalarını sabırla sürdüren, Yunan yazınından yaptığı çevirileCUMHURİYET KİTAP SAYI 550 Şaytan Sofran halinde yazıya döküyor. Her bir öyküsünde bu tavrı görmek net ve kesin. Sözgelimi ikinci öyküsünde tiyatro temasından yola çıkarak okura çok özel mesaj lar sunabiliyor. Birlikte okuyalım. "Tiyatroyu benim için yaşamdan daha çekici kılan, sınırları yazar tarafından belirlenmiş bir metin içinde bir başkasının kimliğine girmek miydi?" (s. 6) Bir başka örnek vermek gerekirse şunları okuyabiliriz. "Istediğim rolü oynamakta özgürüm. Bana dar gelen o rolü aştım." (s. 8) Yazar, imgenin gücünü edebiyat tadında ve felsefenin düşünsel boyutunda getirip bırakıyor okurun önüne. Oteyandan da böylesi güç konuları isleyen birinin yapmaması gereken hataları görünce bütün keyfiniz kaçıyor. "...oyuncuların şaka yollu 'patron' dedikleri, ....sıradan bir esnafa benziyordu." (s. 9) Aynı adam için aynı sayfada iki farklı tanımlama söz konusu. Bir başka örnek daha verelim. "Seher'in kulağına doğru yaklaştırdı ağzını. ..Alkol kokan soluğu Seher'in ensesinde gezindi." (s. 8) Kulağa yaklaşan alkollü ağzın kokusu, önce yanak ve boyundan geçer sonra da enseye yansır. "Soyguncular, bizi soyacak." (s. 18) SoyacaKİar olacaktı. "Bir gün kütüphanede Shakespeare üstüne bir ödev hazırlarken yanımdaki masada çalışan.. (s. 45) Derse yetişmek için hızla koşarken onun masasına çarptım." (s. 46) Şimdi düşünelün. Kütüphanede koşulur mu? Yazar burada önemli bir mantık hatası yapıyor. Devam edelim okumaya. "Üstelik bir sonraki ders sınav vardı." (s. 46) Ders'te sınav vardı, diye yazılmalıydı."... bunca yıl mektuplaştığımız.. İki yıldır en gizli duygularımızı bile yazmıştık birbirimize. (s. 66) Bunca yıl ile iki yıl hayli farklı anlamlar taşımaktadır. Yazar bazı kelimeleri de gereğinden çok kullanıyor. Sözgelimi, üç satmık bir kısa paragrafta beş lcez lstanbul var. (s. 69) Aynı sorun başkayerlerde de bulunmakta. Bunlann dışında gerek özne kullanımı cerekse devrik cümle üzerine bazı sıkıntılar karşımıza çıkmakta. Bir örnek de bunun için verelim. "Hisar'da öpüyordu lstanbul beni."(s.68) Tamamını yer darhğımız nedeniyle alamadığımız dilbilgisi natalarının dışında farklı olmaya çalışan ve yazının kendi bünyesinden çıkan 'güçle' boğuşan, sevişen, darılan, gülen.. bir kitap Olüme Karşı Oyun. Örneklerini çok az gördüğümüz ve öteki örneklerine göre kurgu olarak eli yüzü düzgün bir anlatımla karşımıza çıkıyor Şükran Yücel'in öyküleri. Ama bu yeterli olmuyor tabii. Kitaba bir başka acıdan yaklaşmaya çalışalım. Öykülerde bazen gereksiz dil işçiliği var. (s. 94) Okur bu gibi metinlerde dil işçiliğini eşelerken ve bunun için belirgin bir emek harcarken aradığı *şeyi' bulamazsa düş kınklığı yaşayabilir. Birçok sayfada'zaman kavramı' gözardı ediferek metin üzerinde yazarın kişisel tavrı sivriliyor ve okuru rahatsız edivor. Böylesi metinlerde 'kırılgan' ve 'olası' durumlar nedeniyle yazarın kendi gücü ve 'alışkanlığı' yitip gidebilir satırlarda. Yazarın bu gerçeği bir sonraki kitabında dikkate alması gerek. Yazarın bir diğer yanılgısı da metindeki aksiyonun ve ivmenin dengesizliği üzerine olmuş. Anlatım bazı bölümlerde 'uzatı' ile karşılaşınca, okurun elindeki sayfalar heba olup gidiyor. Oysa ki, dengeli bir anlatım ile bu sorun aşılabilirdi. Şükran Yücel'in öykülerinde genel tanım 'imge' üzerine demiştik. Bu doğru. Bir ses, bir kırmızı defter, gölge, mektup.. gibi. Kahramanların bu türden 'bakışları' görünmeyen bir aynanın aksi gibi oluyor. O nedenle 'Ölüm kesin/ Yaşam eksik/ Oyun sonsuzdur...' diyor, Şükran Yücel. • Olüme Karşı Oyun/ Şükran Yücel/ Öyküler/ Genda} Kültür/ Nısatı 2000/ 136s SAYFA 17 Öliime Karsı Oyun TUFAN ERBARIŞTIRAN UygarfekvefBlMfe Ş ükran Yücel bu kitabında okurlannı bireylerin iç dünyasına davet ediyor. Bireyin fantastik ve gizemli yolculuğu sırasında yanına alabileceği, kılavuz olarak götürebileceği 'özel bir şey yok. Ölüm, yazgı, aşk gibi kavramlann genel tanımfarının ötesine geçerek okurlannı kendi iç dünyalarına taşırken tek bir şey olabilir demeye getiriyor. Günlük yaşamda sıkça karşılaştığımız imgeler sayesinde hareket noktamızı yeniden keşredebiliriz. Yaşam ve ölüm birbirinin olmazsa olmaz denen türden tamamlayıcısıdır. Yazar bu anlamda hemen bütün öykülerinde imgeler ile hareket ederek aşkın bir düzlemin sınırlannı zorlamaya çalışıyor, bireyin salt öykülerini izduşümü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle