04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ye Cesur, Erdal Ateş, Karin Karakaşlı, Adem Eryürük. Öykü yazınına katkıları nedeniyle, özellikle Barbarosoğlu ile Yaşar'ın çabalannı övgüyle karşıîamak gerek! Öykülerin dergilere dağılımında şöyle bir tablo çıkıyor ortaya: AO: 122 kısa, 13 kışa kısa; DÖ: 36 kısa, 1 kısa kısa; FÖ: 8; ÜÖ: 22 öykü. (îki dergide birden yayımlanmış olan bir öykü, genel toplama 1 olarak eklenmiştir.) Dergilerde, genç öykü yazarlanna ayrılan sayra sayısı ile ilgili olarak da bilgi aktarayım. AÖ'nün toplam 4.000 sayfasından 574'ünü yani yüzde 14.3'ünü; DÖ'nün 1.104 sayfasından 141'ini yani yüzde 12.8'ini, FÖ'nün tek sayısındaki toplam 112 sayfasından 25 'ini yani yüzde 22.3'ünü, ÜÖ nün de 464 sayfasından 65'ini yani yüzde 14'ünü genç öykücülerin öykü verimlerine ayırdıiclan görülüyor. FÖ'nün tek sayısının belirleyici olamayacağı düsünülerek diğer üç derginin birbirine yakın verileri dıkkate ahndığında, genç öykücülerin öykülerine, dergilerde ayrılan payın ancak yüzde 13.7 oranında gerçekleştiği anlaşılıyor. Dört öykü dergisinde, dergi boyu olarak öyküye ayrılan sayfa sayısı ise 805 olarak çıkıyor karşımıza. Kitap boyutuyla, 1.000'in üzerinde sayfa söz konusu olmalı. Bu da neresinden bakılırsa bakılsın, en az on kitaplık bir genç öykü verimi sergilendiğini gösteriyor bu tarihler arasında öykü dergilerinde. Bu verimin, 1990'lar öykücülerini en geniş biçimde yansıtacak bir seçki olacaği kestirilebilir pekâlâ. Şu da var: Öykü dergilerinde yer alan bu oykülerin, anılan dergilerin yayın yönetmenlerinin, varsa yayın kurullarının seçiciliğini yansıttığı savlanabilir. Doğru. Ancak, kimi genç öykücülerin iki, hatta üç öykü dergisinde birden öykü yayımlayabildiği de göz ardı edilmemeli! Örneğin Nurdan Beşergil adı, öykü dergilerinin tümünde de yer alıyor! Bu, yanılmıyorsam, belirleyicinin yayın yönetmeni olduğu denli, öykücünün kendisi olduğu gerçeğini de çıkarıyor ortaya... Bu genç öykücülerin verimlerinden yola çıkarak 1990'lar öykücülüğünün özelliklerine yönelik neler söylenebilir? Karln Karakaslı BHgisayar dlli Genç yazarlar, bilgisayar dilini özümsemiş olarak yetiştiklerinden, önlerine çıkan her şeyi kısaltmaya, imlerle göstermeye ya da nicelleştirmeye yatkın bir düşünce yapısı sergiliyor. Bunun sonucunda kestirmeden anlatan, kısaltılmış izlenimi uyandıran bir öykülemeyi yeğliyor genç yazar. Nitekim kısa kısa öyküye, 1990'lar kuşağınca, şimdiye dek görulmedik biçimde rağbet edilmiş olması, kuşağın neredeyse tüm yazarlannca kısa kısa öyküler yazılması Dunıı gösteriyor. Ancak bu kalıpçı (formüler) düşünme yaklaşımının, öyküyü yeğnileştirdiği gözleniyor sonuçta. (Kjsa kısa öykü konusunu bir başka yazımda aynca ele alacağım.) Genç kuşak öyküculeri, sanatsal üretimlere yönelirken bundan, kuramsal sonuçlar çıkarma gereği duymuyor. Çünkü genç öykücüler, lcuramla, düşünceyle sonuçta eleştiriyle ve karşı görüşle ilgilenilmesinin, Dunun ardılı olunmasının, hiç benimsenmediği, sevilmediği; tersine bu tür etkinliklerle ilgilenip uğraşmanın sakıncalı, hatta tehlikeli olabüeceği düşüncesinin karabasan gibi üzerlerine çöktüğü bir toplumsal yapı içinden süzülerek bugünlere ulaşmış bulunuyor. Bunlarla uğraşmanın, bireysel idealizm sayıldığını; bu tür etkinliklerle ilgilenmenin, içi boş, kof, düzmece erdemden başka bir anlam taşımadığını dile getiren egemen ideoloji, genç öykücüler kuşağını da etkilemiş görünüyor. Bu egemen ideolojinin, genç öykücüler kuşağı içinden eleştirmenler, kuramcılar çıkmasını bir biçimde engellediği düşünülebilir pekâlâ. Nitekim bu tür eleştirinin ve kuramsal çalışmaların hep 1960 öncesi doğumlularca sürdürülüyor olması, arkadan kimsenin gelmemesi, buna bağlanabilir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 550 Sonuçta genç yazarlann, tepki verme olgusu nitelikçe değişmiş görünüyor. 12 Eylül sonrasında tepki, toplumsal açıdan bireyin konumunu sarsmayacak, ona bu anlamda zarar vermeyecek bir tepkiye dönüşüyor çünkü. Genç öykücüler, nitelikçe değişmiş bu tepkiyi yansıtıyor işte. Kendi nasırlarına basıp kendilerini sorgulamaları bundan kaynaklanıyor sanınm. Onların kendi içlerine kapanması; bungunlaşarak kendilerine acıyarak ya da kıyarak tepki vermesi, yaşadıklan bu gerçekliğin bir yansıması biçiminde alınabilir. Sonuçta, ağırlıklı olarak soyut ve kapah anlatımları yeğleyen genç yazarlar, bunun için simgeci, örnekçeli (alegorik) yaklaşımlardan yararlanıyorlar. Belki bu nedenle burkulmaya (humora) pek rastlanmıyor genç öykücülerde. Alaysamalı (ironik) eğrerilemelerin de yeterince yer aldığını söylemek zor. Groteskten şaşılacak kertede uzak durmalannı anfamak da zor onların. Genç öykücüler, bireyi, biricik kılacak ayrıntılar toplamının giderek düzleştirildıği, bu ayrıntılann ortadan kaldınlıp herkesin birbirine benzetildiği bir toplumsal yapıda yaşadıklarından, öykülerinde ayrıntılan silikleştirip anlan ve süreçleri öne çıkarıyor. zorunlu olarak. Belki bu nedenle mekanik anlatım, bu dönem öyküculeri için kendilerini kurtaramadıklan bir biçeme dönüşmüş görünüyor. Öte yandan "duyarlılık" üzerinde de gereğince düşünmediklerini gösteriyor genç öykücüler. Genç öykücüler, beğendikleri, örnek aldıklan öykücülerin peşinden gittiklerini gösteren, bu tutumlarını direngenlikle sürdüren bir çelimsizlik yansıtıyorlar bana göre. Genç öykücülerin, etkılendikleri ustalar gibi yazmaya yöneldikleri seziliyor çünkü. Sözgelimi, 1950 kuşağı öykücülerinin, genç öykücüler üzerinde çok belirgin etki oluşturduğunu görmemek elde değil! Bunun dışında, Dostoyevski, Kafka, Borges vb. yazarlardan da apaçık etkiler taşıyor genç öykücüler. Ancak bu etki, özümsenmiş bir etkiden çok, eklenmiş bir etki olarak kendini gösteriyor. Eş deyişle öykücü, etkilendiği yazan özümsemiş olarak İl, onun ele alışıyla özdeşleşmiş olarak laşıyor öyküsüne. Ondan esinlenmek yerine, onun yazınsal yaklaşımını kopyalamayı yeğliyor. Bir açıdan yazınsal klonlama yapıyor. Öykünün şiirle kol kola gezindiğini seziyor genç öykücülerin hepsi; bu ikisini birbirinden ayıran gizi de çözmüş görünüyor hatta. Ama ilginçtir, şairaneliğe düştükleri zaman da oluyor genç öykücülerin. Genç öykücüler, kendilerinden önceki usta öykücülerden el alarak öykü yazmaya yönelirken; onlann estetik kavrayışının ardılı olmaya çabalarken kendi yaşantılanna, kendi trajik var oluşlarına gereğince yer açmaya yönelmiyor! Genç öykücüler, kendilerini kuşatan gerçekliği yansıtmada, ellerinde ne tür olanaklar bulunduğunun sanki ayırdında değillermiş gibi izlenim veriyor. Nitekim, kendilerini kuşatmış gerçekliği yansıtırken onlar, yoğun arayışlara yönelmek yerine, görüneni yansıtmakla yetiniyorlar. Genç öykücüler, öykünün biçimsel yanına, formuna, estetik yapısına yönelik zorlama, dayatma getirmek yerine; bu değişimi öykünün anlatı çatısında, biçeminde, dilinde yapmaya yöneliyor. Bu yüzden 1960'lar öykücülerinin verimleri, ister istemez kendilerinden önce kurulmuş öykücülüğün bir ardılı olarak çıkıyor ortaya. Genç öykücülerin ana sorunsalının, şaltık anlamda birey olduğu görülüyor. Öyküler okunduğunda, bireyi birey yapan ya da yapamayan katmanların kurcalandığı bir öykülemeyle karşılaşıhyor hep. Kişiyi vareden, kendini gerçekleştirmesi yönünde onun girişimlerini önceleyen, bunu dürtüp deşen; bu doğmltuda ara katmanlardakı birikmeleri gün ışığına çıkaran bir yaklaşım sergiliyor öykücüler... Bireye yaklaşımda, genç öykücülerin getirdiği en büyük zenginlik, görece yaklaşım. Nitekim genc öykücülerin, 1990'larda ortaya koyduğu en belirgin varsıllığın öyküae yoğunlaştırdıklan "gö recelestirme" olduğu görülüyor daha ık. (Öyküde göreceleştirme konusunu, ir başka yazımda ele alacağım.) Ne ki bu, madalyonun bir yüzü! Öteki yüzüne de bir göz atmak gerekiyor. Çünkü bireye yaklaşımda ve onun öykü kahramanı olarak öykü evrenine yerleşmesinde belirgin iki sapma görülüyor: 1. Kötümserlik, 2. Gizemcilik. Kötümserlik de gizemcilik de ilkin kendine dönük, kendi içinde gezinen bir dil yaratıyor görebildiğim kadanyla. Bu durum, öykulerde içbükey bir yapının ortaya çıkmasına yol açıyor. Bu, zorunlu olarak buna olanak veren bir estetik kavraEışa yaslanıyor. içbükey yapdanmadaki u estetik kavrayış, dışbükey yapılanmanın estetik kavrayısına göre çok ayn, çok farkb seslendirmeler, yansımalar çıkanyor ortaya. Öte yandan anlaşılmazın aktanlmasını da, yine anlaşılmazla yapıyor yazarlar. Oyku kflhrsıraniıpı, Görece yaidaşm Türkçeye sırt dönmek Genç yazarlar, çatlamış nar sere serpeliğinde Dİr Türkçenin tanıklığını yapamamak bir yana, boğazı sıkılmış bir Türkçeyle yetinmek zorunda kalıyor ve alıştınldıkları Türkçeye koşullandırılıyor. Bu, onlann yazar yelpazelerinin çok dar oluşundan da kaynaklanıyor. Biliniyor ki, onlar Türkçenin ve Türkçecilerin suçlandığı bir dönemde yetiştiler. Anadillerine sövgüler düzülen bu genç öykücüler, kendi annelerinden, onlann aillerinden de uzak durdu bu yüzden. Sonuçta Türkçe sözlüklerle, yazım kılavuzlanyla pek arası olmadığı görülüyor genç öykücülerin. Tam tersine dili bozmayı, Türkçeye sırt dönmeyi kendi tepkileri olarak yansıtıyor bu genç yazarlar. (Pek çok genç yazann, bütün bu olumsuz koşullara karşın yine de dillerine tutkuyla bağlı olması gerçeği, bu doğrunun genel çerçevesini değiştirmiyor ama.) Genç öykücüler, profesyonel yazarlıkla para kazanmak arasında doğrudan bağ kuran; ama bu bağı yazarlık onuruyla kurma gereği duymayan bir toplumsal yapı içinde yetişiyor ve bu yüzden yazarlığın, elestirel usa dayalı yetilerin geliştirilmesi demek olduğunu düşünmüyor. Bu olgu, onlann tekdüzeleşmesinde rol oynuyor. Bu nedenle dramatik damar (aks) ya da damarlar üzerinde durmuyor günümüz genç öyküculeri. Çünkü yaşadıkları çağ, onlarda bu tür bir duygu uyandırmıyor! Dramatik değil, mekanik bir yaşantı kuşatıyor genç öyküculeri... Ancak, mekanik yaşam gerçekliği de, mekanik bir öykücülüğün kapısını aralıyor Kısılmış, kısanlmış, kuşatılmış, işgal altına alınmış, iğdiş edümiş, kışkırtılmış, aldatılmış, korkutulmuş, kalelerine girümiş, yaratıcılığı tüketilmiş, güdük ve kötürüm bırakılmış, kendisinin olamamış, yürüyemeyen, koşamayan, uçamayan bireyler anlatdıyor hep öykulerde... Bu öykü kahramanlan, kabaca şu iki özelliği yansıtıyor: 1. Öykü kişilerinin hiçbiri, kendilerine yüklenen kimliğe karşı koymuyor. Tersine kendilerine biçilen rofleri çarçabuk benimsedjkleri görülüyor bu Kanramanlann. 2. Öykü kişilerinin, bu edilginliklerinden, kendilerine zarar vererek bir bakıma kendilerine kıyarak kurtulmaya; karşılanndakini alt etmeye çalıstıklan, onlardan böyle öç almaya yöneldikleri gözleniyor. Bu kavrayışta, birey, kendi varoluş sorunsalıyla boğuşmak yerine, yok oluşun altında ezilmiş görünüyor... Oysa yazar, estetize edilmiş ölümler, kıyımlar yansıtsa da yok oluşa dayalı estetik bireşimlere gidemez! Yazdığına göre bunun bir varoluşun ifadesi olduğunu bilir o. Bu yolla yazar, kendisini var eden bir Tanrıdır çünkü. Hiç değilse bu aşamada. Yazarken kendisinin Tanrısı olduğunun bilincine henüz varamamış kişiyi, yazar saymak olası mıdır, bilemiyorum... Öykülemede gizemciliğin tekniğinden yararlanmak ayrıdır, gizemciliğe alan açmak ise ayn! Yukandan bu yana, 1990'lar boyunca öykü dergilerinde ürünlerini yayımlayan genç öykücülerin verimlerinden yola çıkarak 1990'lar öykücülüğü üzerine kimi ipuçlan ile bu öykücülüğün genel özelliklerini, kimi saptamalanmla birlikte aktarmaya çalıştım. Bundan sonra, bu genç öykücülerin yayımladığı öyküler üzerinde tek tek durmaya geliyor sıra. Bu değerlendirmeyi de sonraki yazıma bırakıyorum... Çalısmamın bu ilk bölümünü, Feyza Hepçilingiller'in sözleriyle noktalamak istiyorum. Bütün genç öykücülerin okuduğunu umduğum o sıcak, sevecen yazısında Hepçilingirler ne güzel söylüyor: "Öyküde artık sizin de acunız var. Bir şey daha: Öykünün 'genç' kalmak için sizin gençliğinize gereksinimi var." (2) • (1) Bak.: M.Sadık Aslankara; "bir öykü Bahçesiîçin Evtrtp Çevirmeler", Adam öykü, Mayts Haziran 1996, Sayt 4 (2) Feyza Hepçilingirler; "Genç Öykü", Düşler Öyküler, Eylül 1997, sayt 5 C) Genç yazarlann doğum tarihlerine ulasmamn güçlüjjü nedeniyle, yanltshkyapabilecegimin büinmesini isterim. Bu yüzden, adını anditım kimi yazarlann, 1960 öncesinde dogauklan halde listede yer almts olabileceğınt; kımilerinin del960 sonrası doğumlu olduklan halde, listede görülmeyebileceklenni; ancak bunun, bu çalısmayı etkilemeyeceg'ini belirteyim (Yayınlarını bana ulaştırmak isteyen genç öykücüler için adresim: P.K.251, 06443 YenişehirÂnkara) SAYFA 15 Nalan Barbarosoğlu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle