03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

NECMI SONMEZ* / ^ s*\ yüzyılın başında Saraym yaJ I I nında ve Saraya karşı olarak d^m \J • kendini konumlandıran Osmanlı aristokrasisi, Batı kültürüyle yakın bir dirsek temasınagirmişti ama "gelenekle modern" arasındaki büyük kopuşu bir sürtüşme yaşamadan geçirebiîeceğine inanıyordu. Aydınlanma fıkirleriyle değişik boyutlarda hesaplaşmaya çalışan DU aristokrasinın, dana sonra Cumhuriyet Dönemi'nin elit tabakasını de şekillendirdiği için yakın tarihimizde oldukça önemli bir yeri vardır. Bu aristokrasiye ait Şakir Paşa ailesinin son yıllarda arkası arkasına ülkemizde şimdıye dek görülmedik bir biçimde biyografık kökenli kitaplara konu olmasının nedeni, Şakir'lerin, sanat ve yazın dünyamıza eşi benzeri olmayan sanatçıları armağan etmesinin ötesinde, gelenekle modern arasındaki çatışmayı Dİr paradigma ve "garip bir bütünlük" oluşturacak şekilde yaşamalannda aramak gerekir. Halikarnas Balıkçısı, Fiireya, Aliye Berger, Fahrünnisa Zeid, Nejad Devrim, Şirin Devrim Trainer gibi resimden tiyatroya, yazından seramiğe dek oldukça geniş alanlarda etkinlik göstermiş olan bu ailenin ünlü bireyleri daha önce Şirin Devrim'in "Şakir Paşa Ailesi" kitabında, Ayşe Kulin'in başansız Füreya biyografisinden büyüteç altına alınmışlardı. Nermidil Erner Binark'ın "Şakir Paşa Köşkü Ahmet Bey ve Şakirler" başlıklı çalışması ilk kez Şakir Paşa ailesinin "öteki tarihine", bu ünlülerin baskısında, gölgelerinde kalan diğer aile bireylerine ayna tutuyor. Kitabın özelliklerinden biri de, yazarın artık günümüzde kullanılmayan bir tstanbul şivesini kullanarak, satır aralarını ayrı bir tonla renklendirmesi. "El sallayıp arkadaşını salavatladıktan sonra", "hakeza Âsım'a da" cümleleri buna güzel bir örnek olarak gösterilebilir. Ülkemizde yayımlanan kitapların ortak kaderi olan imla, noktalama hatalan, özel isimlerin yanlış yazılması gibi sorunlar ne yazık ki bu çalışmanın üzerinde de kara bulutlar gibi geziniyorlar. Kitabın birçok yerinde ismi geçen ressam Nejad Devrim'in, sürekli olarak Nejat olarak anılması bu durumun en fazla göze batan örneğini oluşturuyor. Küçük bir detay ama, Leylâ Dino'nun Âbidin Dino'nun kızkardeşi değil ablası olduğunu hatırlatmak gerekiyor burada. Kitabın sonunda kişilerin isimlerini içeren fihristin hazırlanmaması ve ilginç fotoğrafların tarihlendirilmemesi önemli eksiklikler olarak dikkati çekiyor. "Yaseminim kurudu ama yenisini dikeceğim" Nermidil Erner Binarkın "Şakir Paşa Köşkü Ahmet Bey ve Şakirler" başlıklı çalışması ilk kez Şakir Paşa ailesinin "öteki tarihine", bu ünlülerin baskısında, gölgelerinde kalan diğer aile bireylerine ayna tutuyor. Kitabın özellıklerinden biri de, yazarın artık günümüzde kullanılmayan bir Istanbul şivesini kullanarak, satır aralarını ayrı bir tonla renklendirmesi. "El sallavıp arkadaşını salavatladıktan sonra", "hakeza Âşım'a da" cümleleri buna güzel bir örnek olarak gösterilebilir. Ülkemizde vayımlanan kitapların ortak kaderi olan imla, noktalama hatalan, özel isimlerin yanlış yazılması gibi sorunlar ne yazık ki bu çalışmanın üzerinde de kara bulutlar gibi geziniyorlar. Nermidil Erner Binark'ın kaleminden Şakir Paşa ailesinin "öteki tarihi" lacak clcnlı retli. Çünkü yiiklere saygının temel olduöu "aile terbiyesi" onun pek umurunda değil. Bu durum oldukça ilginç çünkü Osmanlı aristokrasisinin "gelenekle modern arasındaki" çatışmayı sürtüşme yaratmamak için nasıl "iki yüzlü" davrandığı, garip zıtlıkları suskunlukla karşıladığı da ortava çıkıyor. Erner Binark bence çocukfuğundan itibaren bu zıtlıklara, garipliklere karşı kırılmış bir kalple tavır aldığı için, Şakirlerin kozmopolit modern yanına karşın modernizmin dinamizmini aileye taşıyan bir birey durumunda, çünkü o ağzında altın kaşıkla doğmuş imtiyazlı bir paşanın torunu olmasına karşın, hayatın gerçekleriyle yüzleşmeyi başarmış biri. Şakirlere, kendi ailesine, universite çevresine bakarken kendi özgüvenini elden bırakmadan gördüklerini, düşündüklerini büyük bir açıklıkla aktarması bu yüzden. Erner Binark, Şakir Paşa ailesinin az bilinen özelliklerini ele alırken, yarı Fransızca yan Türkce konuşulan, hem kadınların hem de erlceklerin çapkınlıklarına göz yumulan bu ailenin tekkelere bağlanacak denli dindar bir yönü olduğunu da gösteriyor. Hem Sera îsmet'in nem de yazarın annesinin devam ettiği bu tekkenin isminin belirtilmemiş olması bence kitabın önemli eksiklikleri arasında yer alıyor. Fahrelnissa teyzesinin, "otoritesine, yüksekten bakışına, emretme tutkusuna" karşı isyan bayrağını elinden bırakmayan yazann, Aliye teyzesine olan tutkusu üzerinde söz edilmeye değer bir sıcaklık taşıyor. Şakirlerin sanatçı kişilikleri arasında en ilginci olmasına rağmen Aliye Berger'in üzerine aynntdı bir sanat kitabının, biyografisinin hâlâ yayınlanmamış olması oldukça düşündürücü. Kitabın son bölümünde sevdiği, sevmediği Şakirlerin hepsiyle tek tek yüzleşerek onlar hakkında düşündüklerini kısaca özetleyerek aileye karşı aldığı tavrın altını çizen Erner Binark'ın bu betimlemelerine nefret taşımadan, ama bizim kültürümüzde varlığını koruyan "ölünün arkasından konuşmayın" saplantısına yakalanmadan açıkyürekliliği tercih ettiği için, her biri kendi içinde ayrı bir evren olan Şakirleri kahramanlaştırmadan "oldukları" gibi anlatıyor. Satır aralarına sızan sitemlerden ve etkileyici son sayfadan da anlaşılabileceği gibi yazarın bu kitabı kaleme alması adeta kendi bulması, kendi geçmişiyle hesaplaşması anlamına geliyor. Daha önce niçbir yerde yayınlanmamış ilginç, tarihi fotoğraflarla zenginleştirilmiş olan bu kitap, bakışları geçmişe değil, geleceğe yöneltmiş bir çabanın ürünü. • Şakir Paşa Köşkü Ahmet Bey ve Şakirler/ Nermidil Erner Binark/ RemZt Kıtabevı/ Istanbul/4 Baskı/207s (*) Sergt yapıması, sanat tanhçısı, çalışmalartm Frankfurt'ta sürdürüyor. SAYFA 11 AzbNlııenözenkler Yazar, Maltada sürgünlerln Izlnl ararken. KabaağaçUarveGirltlep Erner Binark çalışmasının başında Şakir Paşa ailesinin tarihini öncelikle Kabaağaçlılar ve Giritliler olarak ikiye ayırdıktan sonra ele alıyor. Şakir Paşa'nın ikinci eşi olan Giritli Sera lsmet, ondört yaşında Kabaağaçlılara gelin gelirken ailesinin bir kısmını da yanında getirmişti. Atak, yükselme, önde olma hırsıyla yüklü Kabaağaçlılann yanında Giritluerin "ikinci sınm" oluşturduğunu savlayan yazar, böylece kitap boyunca Şakirleri bu iki ailenin arasındaki farklılıklara dikkat çekerek tanımlayacağını duyumsatıyor. Yazar annesi Sera Ismet'in üçüncü çocuğu olan annesi Ayşe Hanım'ın, Bursalı bir imamın oğlu olan babası Ahmet Faik Bey'in portrelerini çizerken de, babasını ve onun ailesini de Giritlilerle ortak bir payda altında toplayarak, her aile içinde varlığını koruyan baskın grupla, bunlara uymak zorunda kalan diğerlerini belli bir mesafeden tanımlamaya yöneliyor. Sera îsmet'in. çocukları (Cevat, Hakiye, Ayşe, Suat, Fahrelnissa, Aliye) ve onların çocuklarını kendinden emin, baskın Kabaağaçlılann uzantısı olarak Şakirler diye nitelendiren yazar, her biri kendi dünyası içinde gezinen bu kişilerin egosantrik, benCUMHURİYET KİTAP SAYI 550 cil özelliklerini aktarırken onlara karşı olan mesafeli tavnnı saygı dolu sözcüklerin arkasına sığınarak anlatıyor. Kitabın bir tür "iç dökme" olarak yorumlanacak olan birçok bölümü, yazarın Büyükada'daki köskte geçen "gerçeküstü" çocukluğunda, kuzenler arasındaki önde olma mücadelelerinde onun üzerine kanat geren biri olmadığı için nasıl ezildiğini aktarıyor. Bu kitabı belki de Erner Binark'ın çocukJuğıında yaşadığı kırılmalara, sürekli olarak "ikinci plana itildiği" hissine borçluyuz. Nietzsche kendine özgü keskinlikle, acının, özellikle çocukluk, ilkgençlik döneminde çekilen acının bireyin "belleği ni" oluşturduğunu savunurdu. Yazarın "aile içi şiddete" kurban giden çocukluğu, annesi tarafından yeterince korunamaması belleğine derin acıların kazınmasına neden olmuş. Bu acılar o kadar derin izler bırakmış olmalı ki Erner Binark kendisini "giyinmesini bilmeyen, kekeme, çirkin bir kız" olarak göreDİÜyor. Onun adeta sırtına saplanmış bir hançergibi "Şakirlerinbaskısından" söz açması ve bunu gerçekten yaşanmış olaylarla büyük bir açıkyürekJilikle temellendirilmesi kitabın erdemleri arasında yer alıyor. Şakirlerin yazara yaşatmış olduğu çile, sadece onun onurunu kırma konusunda değil, anne ve babasının özel yaşamına kanşmalarına, 1937'de yazarın babasıdanışma gereği duymadan annesini canı sıkılmasın diye Fahrünnisa'nın yanına Berlin'e göndermelerine dek uzanıyor. Erner Binark belki de Robert Kolej'de okumasının verdiği etkiyle çok küçük yaslanndan itibaren Şakirlere karşın duyduğu nefreti onlara akta Nermidil Erner Blnnark'ın annesi Ayse (yanda), ustte Ise köşkun bahceslnde Suat Saklr'ln İlk karısı Salda , kızı Ceraldine ve Fureya.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle