Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ziihtii Bayar'ın hilimkıiPBU dünyası MUSTAFA YELKENLİ Y dlar önce 1 Ocak 1973 tarihli Türk Dili dergisinde okuduğum Zühtü Bayar ın Tutuklu Buinç adlı öyküsü gerçek anlamda taduıa vardığım ilk yerli öykü olmuştu. ölümsüzlük peşinde koşan Dr. Adam'ın kendini bügisayarın bellek katında tutsak kılmasının trajik sonunu anlatıyordu. Bu öykü aynı zamanda bilimkurgu formlanyla gdecekte olası düzenlerle ilgili toplumsal mesajlar da içermekteydı. Sezar E. Erkin'in 70'li yıllarda çıkardığı Antares ve XBilinmeyen adlı bilimkurgu dergilerinde kimi yazarların umut vercn bazı öykülerine de rastlanıldı ama, bilimkurgunun fazla yaygınlık kazanmaması, sınırh bir avuç meraklının çabalannın yetersizliği, yayınevlerinin ügisizliği nedeniyle bu yazarlar kaybolup gittiler. Ancak öykulerin büyük çoğunluğu yabana yazarlardan esinlenerek yazılmış imitasyon öykülerden öteye de gidemiyordu. Öyle ki, öykü kahramanlarının adları büe Ingiliz adlardan seçiliyordu. Zühtü Bayar, yıllar yıh edebiyatın bu türünü yabancı kaynaklardan çok yakında izlemiş, bu türün yaygınlaşması için emek harcamıştır. Öykulerini çeşitli dergilerde yayınlamış, ancak bir kitap halinde okurun karşısına çıkmayı hep erteletmiştir. Yine de çeşitli gazete ve dergilerde bu konu hakkında yazılar yazmasını sürdürmüş, özellikle Evrensel gazetesinde Mavi Sakal Metinleri adlı köşesinde güncel konulara değinirken bilimkurgudan her fırsatta söz etmiştir. Bilimkurgu ne mutlu ki kanına işlemiştir onun. Toplumcu siyasal kimliği yanında insancıl, sempatik, engin bılgisi ve mütevazı kişiliğiyle kimi ukala yazarlara rağmen bilimkurgu alanında Türkiye'de tek otoritedir. Nihayet öykülerinin yer aldığı Geyşa Androit Şirketi ile her bilimkurgu yazarının ilk başlarda yazmaktan kaçınamadığı bilimkurgunun alt türü sayılan "space opera" stilindeki Sahte Uygarlık adlı romanı Türkiveli okurla buluşur. Sahte Uygarlık ner ne kadar çok önceleri (faşist 12 Mart günlerinde) yazılmış olmasına rağmen politik gündemden bir türlü düşmeyen geri bıraktırılmış çpğrafyamızın bir panoramasını çizer. Örneğin; meslek alanı dışında herhangi bir konuda bilgi edinmek güçleştirilmiş, öğrencilere okullarda düşünmekten çok, önceden sınırlanmış ve planlanmış bilgiler öğretilir. Birçok alanda yetenekli olanlar yeteneklerinin geliştirümesine fırsat verılmeden totaliter, baskıcı bir tür faşist Birleşik Mars Cumhuriyeti adı altında kurulan imparatorluğun hizmetine kosulur. Sistemin çıkarına koşullandırılabilenler ise kendi halkına yabancılaştırdıp egemenlerin çıkarı için calıştırılır. Güneş Sistemini ele geçirereK dunya halkını asimile etmeye çalışan Plerler için eğitim ayrı ve özel okullarda daha farkh yöntemlerle uygulanır. Bu okullarda okumanın en önemli koşulu hem Marslı, hem de Pler olmak gerekir. Oligarşinin bürokrat kesimi bu okullardan mezun olanlardan seçilmektedir. Egemen güçlerin, sömürgeci esaslara uygun bir şekilde gelistirdiği kendi kültürünü dayatarak eski uygarlıklann maddı ve düşünsel alanda etkinliğini yok ettirmesi oligarşik yönetimlerin sıkça başvurduklan bir yöntemdir. Islam haliıelerinin tskenderiye kitaplığını, Urfa'da Harran Üniversitesi'ni yok ederek geçmişe ait tüm bilgileri, insanlığın belleğini yok etmeyi amaçladıkları gibi... Çağımızda totaliter rejimlerin meydanlarda kitap yakmaları, günümüzde enerji sorununu gidermek maskesi altında tüm tarihi zenginliklerin nasıl acımasızca ve düşmanca sular altında bırakılması gibi... Yine meraklısı insanlığm ortak ve evrensel kültür hazinelerinin Hasankeyf, Zeugma, Belkıs harabelerinin nasıl acımasızca, düşmanca yok edilmeye çalışıldığını araştırabilir. Zühtü Bayar'ın kurguladığı ve anlatmaya çalıştığı Plerler, geniş halk yığınlarım sahte bir kültür ve yalan bir tarihle yetiştirirler. Denetimden geçmiş, ayıklanmış, amaca göre yeniden düzenlenmiş bu sahte tarih, yakın geçmisi bir sis perdesi altına sokar. Resmi tarih yalanlanyla yıllarca körpe beyinlerinin nasıl zehirlendiğine örnek vermek için çok uzaklara gitmeye gerek yok. Lise ve üniversitelerde okutulan tarih kitaplarına bakmak yeterli. Sahte Uygarlık bazı noktalarda Asimov'un tarzını andırır. Asimov'un uzayda dünyanın yerini arayan romanlarına benzer. însanların ilk çıkış gezegeni olan dünya gerçeğini kanıtlamaya çahşıldığı gibi ourada ua tüm uygarlığın Marslıların değil dünyalıların eseri olduğu gösterilmeye çalışılır. Asimov'la benzerlikleri bir başka yönde de görülmektedir. Plerlerin Mars'taki başkenti Zaarga Asimov'un ünlü kubbeli kenti Trantor'a benzemektedir. Kubbeli kentler Arthur C. Clarke'ın romanlarında da görülür. Zühtü Bayar'ın Zaarga kenti beton ve lik pilonlar üzerinde kurulu üstü birç plastik ve saydam kubbelerle kaplıdır. Ancak bu kentte sefalet ve zenginlik bir arada bulunur. Plastik kubbelerin bittiği noktada yoksul insanlar hastalık ve pislik içinde, her türlü konforun sağladığı merkezi birimlerde ise Marslı burjuvalar yaşarlar. Kentlerde ulaşımı sağlayan diyamanyetik taksiler, hava yastıkları üzerinde giden bir sistemle çalışır. İlk kez devletin resmi televizyonunda Logon'un Kaçışı dizisinde seyretme olanağı bulduğumuz bu taşıtlan her ne kadar Arthur C. Clarke Geleceğin Çehresi adlı yapıtında işleyip mekanizmasını anlatmışsa da, daha sonra Bıçak Sırtı ve Beşinci Element filmlerinde bilimkurgu seyircileri bunları çokça izleme fırsatı bulmuşlardı. Isyancıların uzay gemisi Aurora yine Asimov'un Şafağın Robotları adlı romanında adı geçen gezegenin adıdır. Sö mürgeci güçlere karşı savaşan isyancılara karşı hep bildik yöntemler kullanılır. Işkence... Ancak işkence filistin askısı, elektrik, kaba dayak gibi ilkel yöntemlerle değil de daha gelişkin aygıtlarla yapıhr. Egemen güçlerin kişilerin beyinlerindeki bilgileri konuşma diline çevirdikleri aygıta verdikleri Saykoprob, kurbana fazla voltaj verildiğinde beyindeki nöronlan yakması ve insanı zihinsel yönden çöküntüye uğratması nedeniyle tehlikeli bir silahtır. Saykoprob uygulaması altındaki insanın direnmesi halinde, nöronlardaki bilgileri çözmek için daha fazla enerji vererek yüksek bir potansiyel kullanıldığında insanın tüm beyni harap olmaktadır. Buna benzer bir aygıtı Asimov Pebble in the Sky (Bu kitap iki ayn isimle Türkçeye çevrilmiştir. Zamandan Kaçış ve Uğursuz Gezegen Galaktika) adlı romanında öğrenmeyi kolaylaştırmak amacıyla kullanılrruştır. Aynı amaçla kullanılan bir başka aygıtı Arthur C. Clarke'ın 3001 Son Efsanc adlı romanında görüvoruz. Sahte uygarlığa karşı direnen örgüt, galaksinin uzak bir köşesinde bilimsel ve teknolojik yönden son derece gelişmiş olan bir devlet olarak karşımıza çıkmaktadır. Yine Asimov'un gizlice örgütlenen Vakıf adlı kuruluşuna benzemektedir. Bütün bu benzerliklere ve Asimov'un etkisinin hissedilmesine rağmen Sahte Uygarlık, kurgusunun sağlamlığı, günümüzün sosyal ve politik koşullarına göndermeler yapmasıyla bilimkurgunun politik versiyonunu göz ardı etmeyen okurun ilgisini çekmeye yetecektir. Roman, bir tür Asimov'un uzay imparatorluğunun değişik bir versiyonunu andırmaktadır; tek farkı buradakinin anti emperyalist ve devrimci oluşudur. • Sahte Uygarlık/ Zühtü Bayar/ Inkılap Kıtapevi/ 253 s. Ayvalık'ı Gezerken GÜLTEKİN EMRE Gezerken" kitabını okumadan, Körfez'in bu güzel kasabasını görmeden bu soruyu kim yanıtlayabilir kı? Belediye hoparlöründe sık sık 10. Yıl Marşı çalınsa da, Galatasaray'ın galibiyetinden sonra geceyansı mevlücfokunsa da, belediye başkanının tutarsız uygulamaları, davranışları yazlıkçıları bezdirse de kasaba, yine de tatil yeri olarak ününü koruyor. Artık her yerde görmek olası büyük marketlerin nasıl huküm sürdüğünü, nasıl ilgi çektiğini. Bakkal dükkânları çoktandır ortadan silindi. Yerini küçük marketler aldı. Sonra, marketlerin de köküne kibrit suyu! Her şeyi içinde olan büyük mağazalar, marketler dönemi hızla Î'aşamımıza girdi. Ayvalık'ta da bu böye. Mahalle aralarında bile marketler var. Deniz kenarındaki tatil sitelerini sebzeciler şenlendiriyor. Yerli üreticinin ürünlerini site site dolaşarak pazarlayan bahcevanlara ilgi daha fazla; ürünler hem marketlerden ucuz, hem de daha taze; üstelik istediğiniz her sey ayağıruza dek de geliyor! Bu da nasu güzel Dİr Akdeniz Keyfidir, bilen bilir! Ayvalık'ta turist yok. Alibey Adası tarihi özelliğini koruyamadığı için sitelerin, motellerin, otellerin hücumuna uğramış. Eski Rum evlerinin yerinde yeller esiyor. Var olanların da koruma altına alındığı söyleniyor. Büyük bir tarih yok olmuş da ağlayam yok! Aynı durum Ayvahk için de söz konusu. Kasaba sözde modern yığınlarla eski yapıların uyumsuz bir tablosunu sunuyor; bu da ona yakışıyor. Kasabada daha çok iç turizm etkili. Yazlıkçıların oluşturduğu sitelerde yaz susuz musuz izler bırakarak geçiyor. Ayvalık'ın kronikleşmiş bir su sorunu var. Sitelere haftada iki kez su veriliyor, o da kimi sitelere bir damla bile ulaşmadan kesüiveriyor. Su, yalnızca Ayvalık'ın değil, tüm Türkiye'nin sorunu ama yazlıkta daha da kendini duyumsatıyor. Susuzluk, cözülmesi gereken acil bir sorun olarak auruyor ortada. Pet şişe su tüketiminin en yoğun olduğu yer Ayvalık'mış. Neden dersiniz? Bundan kimler çıkar sağlıyor acaba? Su kimlere para kazandınyor? Ayvalık, iklimiyle, ortamıyla yumuşak, fazla gelişme alanı olmayan bir yer. Pek çok sahil kasabasında olduğu gibi festivallere, eğlencelere, şenliklere boğulmuş bir yer değil. Gece yaşamı abartısız. Çekirdek çitleyerek dolaşanlarla barlarda, lokantalarda sakinliği tercih edenler aynı duyguları paylaşıyorlar. Kasabanın merkezinin sakinliği Sarmısaklı'da yok elbette, orası eğlence dünyasımn kalbi. Ayvalık'm meydanı sabahlan tam bir şenlik! Yat, motor, tekne sahipleri gezi boyunca sunacakları "animasyonlar"la bağıra çağıra müşteri çekmeye çalışırlar kıran kırana. Saat onbire kadar ne kadar müşteri toplayabildilerse o gün pnunla yetinmek zorundadır teknecüer. Öyle ya, Avyalık'a gelinir de, o güzelim kıyıları tekneyle gezmeden olur mu? Bir gün boyunca, her biri cennetten bir parça sayılan koylarda konaklayarak gezdirir yatçılar Ayvalık'a gelenleri. Kasabayı bir de kıyıdan, koylarıyla tarutma olanağı bulur Ayvalık tutkunlan. Ayvalık Alibey Adası arasında çalışan tarihi vapurla(!) yarım saatlik nostaljik yolculuk da ilginçtir. Orta şekerli kahvenizi yudumlarken hem Âda'ya Avyalık'tan bakış, hem de Ada'dan Ayvalık'a yaklaşırkenki o olağanüstü görünümün büyüsüne kapılmadan edemezsiniz. Kasabadaki eskıyle yeninin iç içeüği, çay bahçelerinin zenginliği, canlılığı meydandaki insan kalabalığı, yoğun trafik... sizi bir başka yere alır götürür. Bankamatik kuyruğunda para çekmeyi bekleyenler, meyve satıcıları, saniyeleri gösteren trafik lambaları... hepsi kasabaya özgü görünümlerdir. Akşamüstü çay bahçelerinde yer bulCUMHURİYET KİTAP SAYI 550 Ayvatrittutkunbn AtbnoVun tarzı A "Space optra" E yyalık'ta ayya yok,ya ne var? Zeytin. Zeytinlik Körrez'in en tarihi, doğası en güzel yerlerinden biri Ayvalık, 18 zeytinyağı, 5 rafine fabrikası, 1 prinası, 2 teneke kutu fabrikası, sayısız sabun işletmesi olan Ayvalık'ın "Karışık Bahçe Otu", "Ada Köftesi", "Peynirli Kabak", "Ayak ve Işkembe Sarması", "Kabak Çiçeği Dolması", "Turp Haşlaması", "Balıklı Bamyası", "Kuzu Etli Arapsaçı"... gibi birbirinden lezzetli yemeklerinden tatmamak büyük bir eksiklik. 1 Şubat 1934'te Avyalık ortaokuluna 17 lira aylıkla resim öğretmeni olarak atanan Fikret Muallâ, 16 Mart 1935'te ayrılır öğretmenh'kten, adeta kaçar Ayvahk'tan. Salâh Birsel "Ah Beyoğlu, Vah Beyoğlu"nda Fikret Muallâ'nın Avyalık tan kaçış nedenini, ünlü ressamın kendi ağzından şöyle dile getiriyor: "Okul müdürünü kovdum, geldim. Zeytinyağı, zeytinyağı... Neredeyse salata olacaktım. Kaçtım, geldim." Orhan Peker, Ayvalık'ta sergi de açtı, Burhan Uygur, Avni Arbaş gibi sanatçılar Avyalık ı seven, bu güzel kasabada resim yapan sanatçılardır. Ressam Gönen Kabalak, Ayvalık evlerini ölümsüzleştiren bir sanatçı olarak kasabanın kalbinde yerini koruyor. Oktay Rifat, Altınova'da "Çobanıl Şürler"i, "Danaburnu", "Bir Kadının Penceresinden" romanlarmı yazar. Ayvtfk'ınasHNlirslnb? Ayvalık'ı nasıl bilirsiniz, diyc sorulduğunda, Ahmet Yorulmaz'ın, "Ayvalık'ı SAYFA 16