03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

YUNUS NADİ ODULLERI 2000 "Güzel insanlar neni aelecekler" însanı, insan sıcaklığıyla anlatıyor yazar Burhan Günel. Yozlaşma sürecinde her geçen gün biraz daha gözden yiten gerçek insanlara kalemiyle can veriyor. Çiçekleri, kuşları, doğayı "korunağa" alıyor, geleceğe taşıyabilmek için... Yunus Nadi Oykü Ödülü'nü kazanan Günel, "güzel atlarına binip giden güzel insanların" geri gelecekleri inanciyla ürünlerini yerivor. Burhan Günel, ilkokulda "harika çocuk" değildi belki, ama anneye yazılan sevgi şiirleriyle başladı edebiyatla ilgisi. Aralannda 46 ya§ olan babasının anlattığı haflc öyküleriyle büyüdü: "Babam, geleneksel edebiyatı, halk hikâyelerini çok iyi bilirdi. Konukluğa gittiöimizde, çaylar içildikten sonra nadi Emin Amca derlerdi. Babam 1001 Gece Masalları'ndan filan tabii sonradan oralardan olduğunu anladığun öyküler anlatırdı. Aileden bana genlerle gelen bir eğilim var." Eğilimi, okul yıllarında "kitaplık kolu başkanı" olarak ortaya çıktı. Ortaokulun ikinci sınırındayken bir roman denemesi oldu. îlk okuyucusu olan arkadaşı önce güldü, sonra "O filme sen de mi gittin" dedi. Burhan Günel, romanını filmden etkilenerek kaleme almıştı! Duvar gazeteleriyle yoluna devam etti. Yerel gazetelerin açtığı yarısmalarda çeşitli başarılar kazandı. Yoksul bir kesimden geliyordu. tskenderun'da gecekonduda büyüdü. Konya Erkek Lisesi'ni bitirdikten sonra Istanbul Hukuk Fakültesi'ni kazandı. Ancak bırakın okumayi, îstanbul'a gidecek yol parası dahi yoktu... Hava Harp Okulu onun için bir çıkış yolu oldu. 1989'da binbaşı rütbesindeyken kendi isteğiyle Hava Kuvvetleri'nden emekliye ayrıldı. Ünlü yazar Steinbeck yaşamında bir dönüm noktası oldu. Yazarın yapıtlarıyla tanıştıktan sonra "hiç aklında yokken birdenbire öykü yazmak" istedi. Oktay Akbal ve Mehmet Seyda ile tanışıklığı da isteğini yaşama geçirmesine destek oldu. îlk öyküsü 1971 yıhnda daha 24 yaşındayken Cumhuriyet gazetesinin ayhk sanat edebiyat ekinde yayımlandi: "Oktay Akbal ilk öykümü yayımlatan kişidir Cumhuriyet gazetesinde. Şimdi, 11 'i öykü, 11 'i roman, 6'sı çocuk, l'i şiir 2'si de deneme olmak üzere yayimlanmış 31 kitabım var. ÇalışmalaSAYFA 6 Öykü Ödülü 'Çiçekler Korunagı ileBurhan Günel'in rım da sürüvor. Çok erken yaşlarda başladım, vakamı hiç bırakmadı, iyi ki de bırakmadı. Bireysel çizgim üzerinde sanatımdan dolayı oldukça başım ağrıdı. Maddi manevi sıkıntdarım oldu, ama 10 kez dünyaya gelsem yine, eğer fırsatını bulursam bu işleri yapanm diye düşünüyorum." 19891998 arasında yayıncılık ve matbaacılık ile uğraşan Burhan Günel, 19861997 yıUarı arasında Karşı Edebiyat Sanat Düşün dergisini arkadaşlanyla birlikte çıkardı ve yönetti. Edebiyatçılar Derneği'nin kurucu üyeleri arasında yer aldı ve 1999 yılında genel başkanlığa seçildi. Dil Derneği'nin yönetim kurulunda da görev yapıyor ve yayın kolu başkanlığını sürdürüyor. Günel, bugüne kadar Kültür Bakanlığı Çocuk Öyküleri Basan Ödülü, Türk Dil Kurumu ödülü, Mehmet Ali Yalçın Roman Ödülü, Nevzat Üstün Öykü 1. Başan Ödülü, Ömer Seyfettin Öykü Ödülü ve Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Yazar Burhan Günel sorularımızı şöyle yanıtladı: BAHAR TANRISEVER skeriokulun, yazarhğtntza etktlerini anlatır mtstnız? Doğrusu ülkemizdeki demokratik anlayısın yeterince yerleşik olup olmaması ile bağlantıb olarak sıkıntılarım oldu, ama şanslanm da oldu. Çok aydın insanlarla çalışma fırsatı buldum. Yazılannı Cumhuriyet'te okuduğumuz Tanju Erdem benim komutanımdı. Tanju Erdem gibi bir komutanın\7. olursa yazı yazarsınız. Yasal anlamda da içinde bulundugunuz ış buna izin veriyor, ama doğrusu ülkemizin genel koşullan anlamında tedirginhklerım de oldu, olmadı değil. Birebir anlamda sıkıntım olmadı. Askerliğin verdiği çalışma sistemi sanatla çok uyumlu değilmiş gibi görünüyor, ama öyle değil bence. Çalış A ma yönteminiz ve zamanı iyi kullanma açısından yararlı oldu. Silahh kuvvetlerde ülkenin her kösesinden gelmiş gençler vardjr. Onlan görüp onlatın arasında yaşamı§ olmak da beni çok zenginleştirdi. "Baraka" diye bir romanım var. Kahramanhkedebiyatının dışında askerlerin de bu ülkenin insanlan olduğunu anlatan bir romandır. Eğerben havacı, asker olmasaydım öyle bir roman yazamazdım. Bu da benim için zenginlik. Ama askerliğin ,doğası ile yazarlığın doğası uyuşan, kesişen olgular değil. Yapttlarıntzda jürsel anlatım göze çarpıyor. Aslında ben Türkçeye hayranım. Di li iyi kullanmaya cocukluğumdan beri dikkat ederim. llkokul döneminden anımsıyorum çevremde çocuklann yanlış söylediği sözcükleri düzeltme gibi adeta üstlenilmiş bir görevim de vardı. Aslında edebiyatın kendisi dildir. Türkçemiz de çok güzel bir dil. Ben varolan zenginliği kullanıyorum. Şiirsel bir anlatım olsun istemiyonım. Tuz Gölü'nü anlatmakla, Çiçekler Korunagı'ndaki Sapanca Gölü'nü anlatmak rarklı şeylerdir. Çünkü Sapanca'nın kendisi şiir. Bakağınız zaman o şiiri görürsünüz. Gördüğüm şeyi Türkçeningüzelliği içinde aktarmak Luiyor bana. Güzellik, ancak güzel bir dille anlatılabilir. Güzel bir şeyi çirkin bir dille anlatamazsınız, anlatırsanız zaten bozarsınız, o güzel olmaktan çıkar. Yani ülkemizin, insanımızın, dilin güzelliği ve benim güzel görmeye çalışma özlemim... Bunlar Dİr araya geliyor, o sonuç oluşuyor galiba. Ama şiire de uzak bir insan değilim. O da belirleyici olabilir. Yaltn bir anlatım kullamyorsunuz... Benim şiirim yalınlıkor. Ama o en yalın sözcüğü yerinde kullanarak imge vükleyerek çağnsımlara açarak zengınleştiren bir yalınlık. Kaba gerçeklik değil. Ben toplumcu çizgideyim, ama en bicimci, bireyci yazar kadar biçim, kurgu lcaygılan gözetirim. Bir yandan da okurun Kimliğini iyi bileceksiniz, yanı sıra okurunuz olmayanlan da okurunuz olmaya taşıyacak bir yaklaşım içinde olacaksınız. Böyle bir sentez, üretim... Çiçekler Korunağt'ndan bahsedebiltr misiniz... 1980 sonrası ülkemizde genel görünüm, yozlaşma ve kötüye doğru bir değişimin olduğunu hemen hemen herkes söylüyor artuc. Balkonlarda çiçek göremiyoruz, ağaçlan çiçekli görmek de çok ender rastlanılan bir olay. Bildiğimiz, kitaplarda ya da söylencelerde yer alan gerçek insanı da görmemiz zor artık. Kalabalığın içinde onlann seçilmesi günümüzün değerleri ölçüt alındığında çok zor. Günümüzün değerleri artık paraya bağlı değerler. Ama yüreğimizdeki bilincimizdeki güzel insan paraya yakın insan değil, tam tersine paraya çok uzak duran bir insan. Toplumcu dünya görüşünü savunuyorum. Çiçekler yoksa, insanlar yoksa, kuşlar gitmişse, doğa bozuluyorsa, içtiğimiz su bile bozuluyorsa bunların tümünün korunağa alınması gerekir, iyileştirme süreçlerini yaşamamız gerekir diye düşündüm. Çiçekler Korunagı oradan geliyor. Çiçeklerin korunağa alınması aynı zamanda insanların korunağa alınması anlamını taşıyor. Kitap iki bölümden oluşuyor. Birinci bölümde güzel insanlar yer alıyor. Yavas yavaş çirkınliğe doğru geçiliyor. İkinci bölümde de çirkinleşme var. Ama tavnm, kimden vana olduğum belirgindir. Ben o güzelliği anyorum. "O güzel insanlar o güzel adara binip gittiler. Ama geri gelecekler." Ben geri gelecekleri inancının ürünlerini veriyorum. Yapıtlartntzda toplumsal olaylartn insan yaşamtna etkilerine dikkat çektyorsunuz . Son yazdıklarımda 1980' den bu yana olan süreçleri çok yakından, belki zoom yaparak anlatmaya çalışıyorum. Geçmişimizi arayıp geleceğimizi görmeye çalışan bir tutum içindeyim. Geçmişe sığınmıyorum.Geçmişin güzelliklerini ve çirkuiliklerini öğrenmeye çalışıyorum ve onlarla günümüzün kosullan arasında ilişki kurup geleceği anlamaya, kavramaya ve oluşturmaya çalışıyorum. CUMHURİYET KİTAP SAYI 540
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle