02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yorumbilgisi acısından bilim ve sivaset MUSTAFA GUNAY Doğan Özlem, felsefe çalışmalannt Hermeneutik (Yorumbilgisi) geleneğj içinde sürdürüyor B8gl ve blltmln tarthselllğl oğan Ûzlem'in felsefe calışmalannı uzun bir süredir hermeneutik (yorumbilgisi) geleneği içinde sürdürdüğünü görüyoruz. O Bir bakıma tek bir relsefi konu ve felsefi problematiği işlemektedir: Mantıkbügibilimtarıhkültür bağıntısı ve bu bağınanın tarihselliği. Yeni yayımlanan "Siyaset, Bilim ve Tarih Bilinci" adlı kitabında ise "bilim" sorunu yanında "siyaset" sorununu da ele almakta ve bilimsiyaset ilişkisini, tarihselciyorumsamacı bir perspektiften, günümüz dünyasından örneklerle işlemektedir. Özlem'in yeni kitabı başlıca beş bölümden oluşmaktadır: A. Cumhuriyet ve Liberalizm, B. Hermeneutik, Evrenselcilik ve "Sosyal Bilimler", C. Heidegger, Kaygı ve Teknik, D. Üç Düşünce Adamımız: Gökberk, Tunalı, Berkez, E. Kitap Tanıtma Yazılan. Kitapta Özlem'in konferans, bildiri, makale ve kitap tanıtma türünden toplam on üç yazısı yer almaktadır. Tarihselciliğin öncelikle bir insan felsefesi olduğunu vurgulayan Özlem'e göre, "o, insanın yapıp ettikleri temelinde, yani tarihte tanmabileceğinden, tarihcuşı ve tarihüstü bir konumdan hareketle insan hakkında konuşulamayacağından hareket eder. (...) Tarihselcilik, en önemli yönüyle, insan varolusunun sabit, değişmez, ezeliebedi nitelikleri bulunmauığı, onun bir özünün olmadığı veya bu "öz"ün, paradoksal olarak, ancak ve sadece "insana özgü ve ona ait zamansallık" olarak "tarihseluk" olduğunu iddia eden felsefe anlayışıdır. (s. 164165) Tarihselci ve hermeneutik felsefe geleneğinde bilimin tekilci yönü vurgulanırken, bunun karşısında evrenselci ve tümelci bir bilim paradigması bulunmaktadır. Başka bir deşiyle, çeşitli felsefeler arasında özellikle geçen yüzyıldan bu yana sürüp giden tartışmada, bilimin niteliği ve yöntemi konusunda başhca iki paradigma ortaya çıkmışar: Nomotetm ve idıografik bilim paradigmaları. (s. 108) Bu iki bilim paradigmasının kökenleri, Batı felsefesinin tarihinin başlangıçlarına kadar geri gitmektedir. Hermeneutik felsefe geleneğinde, konu ister doğa ister toplum olsun, bilginin daima tarihsel, kısmi ve tekile ilişkin olduğu belirtilir. Oysa A. Comte'un pozitivist yaklaşımını izleyen "sosyal bilımler" konularının tarihselliğini ya görmemiş ya da görmezden gelmişjerdır. (s. 113) Bugüne kadar "bilim" denilince hemen doğabilimleri" nin hatırlandığmı ve hatta kültür bilimlerinin kuruluşunda/temellendirilişinde de doğabilimlerinin 'model' alındığinı biliyoruz. Oysa tarih ve toplum bilimlerine örnek alınmak istenen doğabilimleri de belli bir tarihselliğin ürünüdürler. Özellikle 20. yüzyılda klasik Nevvtoncu bilim paradigmasının yerini, yeni bir doğa bilimi paradigmasına bıraktığını görebiliriz. "Bu yeni doğa bilimi paradigmasının dayandığı sayıltılann en önemüleri sunlar olmuştur: a) Doğa ancak küçüm bir bölümüyle doğa yasalannın mekanist belirlenimciliğine dayanarak açıklanabilir; yani doğa yasalannın evrensel ve bağlı olarak genelgeçerli olduğu kanıtlanamaz. b) Doğa hakkındaki bügimiz hiçbir kesinlik taşımaz; tersine doğa bir belirsizlikler alanıdır; çün D Doğan Özlem'in bir felsefeci olarak ayırt edici özelliklerinden biri de, felsefe yaparken, bu etkinliğiyle Türk felsefesini oluşturma ve Türkçe felsefe literatürünü geliştirme amacını hep göz önünde tutmuş olmasıdır. Onun yıllardır hermeneutik felsefe geleneği içinde sürdürdüğü çalışmalar, yalnızca bu geleneğin ülkemizde de kök salmasına yol açmamış, aynı zamanda geneı olarak felsefi düşüncenin yol almasına da katkıda bulunmuştur. kü doğada başat olan yasalılık değil, istikrarsızük, dalgalanma, öngörülemezlik ve hatta kaostur. c) Doğa, açıklanabilir olmaktan çok, ancak anlatılabilir olan bir gidişatasahiptir." (s. 112) Nomotetist doğa bilimi paradigmasının, bugün bizzat doğa büimciler tarafından tertedilmeye başlanmasına karşılık, bu paradigma, tarih ve toplumla ilgilenen bilimler için hâlâ tutkulu bir biçimde kabul görmektedir. Özlem burada "ilginç ve ironik birgörünüm"le karşılaştığımızı belirtir: "Geçen yüzyılda 'sosyal bilimler' nomotetist doğa bilimi modelini örnek alırlarken, bu yüzyılda doğa bi mus, bastınlmış" düşüncelerin kaderini paylaşarak bir süre içerisinde etkili olma hrsatını (özellikle Anglo Amerikan dünyasında) bulamayan temel iddia, tarih ve toplumla ilgilenen bilimlerin dayandığı epistemolojinin yerini yeni bir epistemolojinin alması gerektiğidir." (s. 116) Yeniçağ felseresinde ifadesini bulan öznenesne aynmı, "sosyal bilimler" tarafından da epistemolojilerine temel olarak alınmıştır. Ancak öznenesne temelli epistemoloji, tarihsel ve toplumsal gerçeldik karsısında geçersiz kalmaktadır. Çünkü tarih ve toplum dünyasında "özne inceletliği "nesne"nin içindedir, onun bir parçasıdır. Burada haklı olarak şu türden sorulan dile getirebiliriz: "Tarüıçi, kendisinin de bir parçası olduğu tanhi, tarihin dışına çıkarak inceleyebılir mi? Ya da bir sosyolog, toplumu toplumüstü bir npktadan görme şansına sahip midir?" Özlem'e göre, tarih ve toplum dünyasında "özne ve nesne, birbirini karşılıklı olarak şekillendirip oluşturmaktadır ki, bu durum, tarih ve toplum dünyasında "salt, bağımsız, nesneyi kendisinden ayn bir şey olarak karşısına koyan bir özne"den ve "özneden bağımsız nesne"den söz etme imkânını ortadan kaldınr. "Bu nedenle insan ve kültür dünyası için ortaya konulabilecek bilgi de, ancak, öznelerarası temel bildirişme ve iletişim yolu olup doğa nesneleri için uygulanamaz olan anlama edimini bugide temel alan bir hermeneutik faaliyet, yani yorumlama ve açıklama faaliyeti ile elde edilir. (s. 116117) Özlem'in deyimiyle "yanhlık, taraflılık, insan/toplum dünyasında ve bu dünyada iletişimi sağlayan anlama edimindebi potizmlerin kaynağı budur." (s. 123) Evrenselciliğin sosyal ve siyasal yönlerden birçok zararlı sonuçlan söz konusudur. Evrenselcilik yalnızca bilgisd bir tavır olmakla kalmayıp, aynı zamanda bir "ruh hali"ni de içerdiğinden, bilimsiyaset ilişkisi acısından da üzerinde durulması gereklidir. Özlem'e göre, günümüzde kendi evrenselciliğini bir siyasal söylem içinde dünyaya dayatma girişimi, özellikle AngloAmerikanizrn ve onun "globalleşme tezleri aJtında görülmektedır. Bilgide bir ideal olan tümele/evrensele ulajma isteği ile politikideolojik nitelikli globalleşme arasında doğrudan bir ilişki DUlunduğunu belirten özlem'e göre, "Evrenselcilik, mantıksal düşünme ediminide tanımış olduğumuz "tümel"in doğada, toplumda, tarihte de bulunduğunu iddia eder. Tam da bu yüzden o, bilgide tek ve biricik hakikate ulaşma konusunda bir istek, ar2u uyandınr ve bu istek, arzu, hatta tutkuya, kendisine kapılanlann büyük bir hoşnudukla kullandıklan bir deyimle "hakikat tutkusu"na dönüşebilir. î§te bu yüzden evrenselcilik, Batı mantığı ve kültürü içinde yasayan herkeste şu veya bu oranda bulunabüecek böyle bir isteği, arzuyu, heyecanı ve bunlardan kaynaklanan tutkulu bir ruh halini yansmr." (123124) Bugün bilimin, çok büyük ölçüde AngloAmerikan dünyada ve bu dünyanın kabul ettiği bilim merkezlerinde ve belirli bilimci kalıplara uygun olarak üretildiğini belirten Özlem e göre, söz konusu AngloAmerikanizm, "Dİlimdevesiyasette, bilinen ve denenmiş bir evrenselcilik" dayatmaktadır. "Bu, tekilin, farklı ve hatta aykın olanm içerilmek istendiği bir evrenselciliktir. AngloAmerikanizm, tekil, farklı ve aykın olana, yaratılan ve teşvık edilen "postmodernist" atmosferde alabildiğine, hatta dizginsiz bir açılım imkânı tanırken; eşzamanlı olarak, liberalist/kapitalist bir dünya düzenini evrenselci bir söylem içinde dayatmayı asla ihmal etmemektedir. (124125) claçman bflgi ve Tarttısutel hakikat Özlem'egöre, "Tarihselcilik, insanı kendi gerçekleştirdikleri temelinde anlamaavramayı esas alan tutumuvla, öncelikle bir insan felsefesi olduğu kadar, felsefeyi tarihin içerisine almak ve onu orada değerlendirmekle, bir "felsefenin felsefesi konumuna da sahiptir. (s. 202) Özlem'in deyimiyle, felsefe tarihinde "evrenselci/akılsalcı felsefelerle septik, rölativist, nominalist, irrasyonalist felsefeler birbirleriyle çekişip durmus, hatta bazı dönemlerde evrenselci/akılsalcı felsefelerin dışındaki felsefelere karşı acımasız bir savaş yürüttüğü dönemler olmuştur. Evrenselci/akılsarcı felsefe şunu görememiş veya gördüğü halde örtbas etmiştir: Bizzat felsefeler arası bu cekişme ve savaş olgusunun kendisi, "felsefenin tarihselliği nin kanıtıdır. Ancak felsefenin tarihselliğinin göstergesi olarak felsefeler çokluğu, kendi içerisindeki çeşitlenmeleriyle yine bizzat bir felsefe, evrenselci/akılsalcı felsefe tarafından ortadan kaldınlmak istenmiştir. (194195) Bilindiği gibi hermeneutik gelenekte, felsefe, insanın bir nesnelleştirmesi olarak anlaşılır. Bu nedenle, "felsefeyi tarihin üstüneyerleştirmek imkânsızdır; fakat aynı felsefeyi bir insani nesnelleştirme olarak CUMHURİYET KİTAP SAYI 540 limleri 'idiografik bilimler'e yaklaşıyorlar. Öyle ki, bugün, doğa biümleri ile tarih ve toplumla ilgilenen bilimler, konularının (doğa ve tarih/toplum) belirsizliği, kaotik niteliği, tekilliği, öngörülemezüği hususlannda büyük oranda uzlaşmaya yarmış görünüyorlar. "(11) Özlem'e göre, günümüzde (globalleşen bir dünyada) "genellikle bilim ve özellikle 'sosyal bilim problematiği üzerine epistemolojik ve yöntembilimsel irdeleme ve değerlendirme yapabilmek için, geçen yüzyıhn sonları ile bu yüzyılın başlannda gerçekleştirilen fakat ne yazık ki AngloAmerikan dünyasından beslenen bizim gibi ülkelerin bilim kamuoylarında hâlâ yadırgama ve hatta yabanlık duygusu uyandıran yoğun çabşmalan bu tartışmaları baz olarak almak bir zorunluluktur. (113114) Bu nedenle Özlem, özellikle geçen yüzyıldan beri "tekilci söylem" içindeki kültür bilimlerini temellendirme ve epistemolojik yönden belirleme girişimlerine değinir: "Tekilci söylem içerisinde en az yüz yıldır dile getirilen, fakat "suskunluğa bürünmüş veya susturul zatihi içerilmiştir. (...) Perspektifler,görüş noktalan, düşünceler, ideolojiler, değerler ise, durağan ve tektip değildirler; onlar her tarihsel dönemde, çağda, kesitte değişirler, farklılaşırlar. Ve bu tarihsel obie de buna bağlı olarak değişir. Dolayısıya bilgi ve bilim tarihseldir ve rölatiftir." s. 118) Nbnstyaset I cHNNn Özlem, nomotetizmin iddia ettiği biçimde nesnel ve evrensel bir tarih ve toplum bügisinin mümkün olmadığını ve aynca bunun arzu edilir bir şey olmadığını da belirtir: "Çünkü 'objektif ve evrensel bilgi', ancak sahte, pseudo bir bilgi olabilir. Ve bu görünümüyle o, ancak, siyasal açıdan bir hâkimiyet kurma aracı olma işlevini yüklenebiür." (s. 118) Özlem, bilgi ve bilimin siyasede ve siyasal sonuçlanyla ilgili olarak Karl Popper'ın ünlü bir sözünü aktanr: "Evrensel doğruvu, hakikati bulduğuna inananlar, bu hakikatin başkalan tarafından da paylaşılmasını arzular. Tüm totalitarizmlerin ve des SAYFA 14
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle