24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

YUNUS NADİ ODULLERİ 2000 "Amactm, bir etnik azınlık manifestosu değil. Azınlıkta olanların ve olmayan insanların kendi azınlık duygularını keşfetmesini istedim." 2000 Yılı Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandığı "Istanbul Bir Masaldı" adlı romanını böyle tanımlayan Yahudi asıllı Türk Yazar Mario Levi, "Benim gerçek ülkem, kendimi ifade etmeye çalıştığım Türkçe" dedi. Kadıköy'de, yüzyılın başlarına tanıkhk eden, Istanbul'u deniziyle kucaklayan eski bir apartmanın en üst katındaki evinde bulduğumuz Mario Levi, ödül alan romanında îstanbul'un etnik, kültürel, dini coğrafyasını anlatmayı çok önemsediğini söyledi. Levi, bu anlamda pek denenmemiş olanı denediğini, romanıyla klişeleri yıkmak istediğini vurgulayıp asıl anlatmak istediğinin azınlık duygusu olduğunu kaydetti: "Kitabı yazdığım günlerde birkaç küçük hayalim vardı. Bunlardan biri, gerçek okurlara ulaşmaktı. Kitabımı okuyacak insanlar, ben bunlara uzak akrabalarım diyorum, aslında yüzlerini görmediğim, isimlerini bilmediğim ama tanıdığım insanlar onlar. Çünkü bir yerde benim romanımı bir şekilde inşa eden insanlar onlar. Bu insanların, yazdıklarımı okurken hep kendilerinden bir şeyler bulabileceklerine inandım." Rornanının yayımlandığı Eylül 1999'dan bu yana geçen zamanda bu hayalinin gerçekleştiğini görmekten mutlu olduğunu anlatan Levi, "Bu romanım nedeniyle bana kendini gösteren insanlar gerçek okurlarımdı. Bunları düşündüğümde kitabın yerini bulduğunu görüyorum. Bir de kitabımı okuvup kendilerinden bir şeyler bulup da bana hiçbir şey söylemeyenler var. Onların varlığı da benim için çok önemli" dedi. Mario Levi, romana başlarken bir hayalinin de Yunus Nadi Ödülü'nün bu romana değer görülmesi olduğunu, bunun önemsediği bir ödül niteliği taşıdığını vurguladı: "Çünkü bugüne kadar romanlarını zevkle okuduğum birçok yazar bu ödülü almıştı. Benim için roman dalında verilen en önemli ödül bu. Bu hayalim de gerçekleşti. Bunun doğurdu&u en önemli duygu ise ödülün kendisi kadar, insanı hayata daha çok bağlıyor olması." Öaülün bundan sonraki romanları için daha çok yüreklenmesi anlamına geldiğini anlatan Levi, ödülü, 43 yaşında aldığı için soğukkanlılıkîa karşıladığını belirtti. Levi, "îstanbul Bir Masaldı" adlı romanıyla ilgili sorularımızı şöyle yanıtladı: SAYFA 4 "Gercek ulkem Turkce" Roman Ödülunü paylaşan Mario Levi: YUSUF ZİYA AY omanınızda anlatmayı amaçladtğınız neydı? Istanbul'da yaşamış, kültürel, etnik, dini bir azınlık coğrafyasını anlatmayı amaçladım. Benim dıle getirmeye çalıştığım aslında bir azınlık duygusu. I lerhangi bir insan kendi azınlık duygusunu yaşayabilir. Içinden geldiğim azınlık, beni azınlık duygusunu daha çok irdelemeye yöneltti. Romanımda ısrarla irdelemeye çalıştığım bu duygunun yeterince algılanmadığını düşünüyorum. Bir etnik azınlık manirestosu peşinde değilim. Bu, siyasi açıdan çok belirleyici olur ve aynı zamanda yüzeysel olurdu. Benim asıl amacım, etnik azınlığı anlatırken herkesin içinde olan azınlık duygusunu anlatmaktı. Her azınlık ve çoğunluk dediğim yerde temkinli olmak gerekiyor. Bu yüzden bu kavramlar, yazacağım azınlıktakinin çoğunluktakine mektubu şeklindeki yeni kitapta hep urnak içine alınacak. lsteyen kendini istediğinde görsün diye. Romantn kahramanlart gerçekteyaşadılar mı? • Romanda kurmaca yanlar da var. Hiçbir kahraman, yüzde yüz kendi gerçeğiyle çıkmadı. Benim eklediğim yanlarıyla da oluştu. Birçok hayattn ayrtntılanyla anlatıldığı bu romanda sız anlatıcısımz. Hem ıçinden, hem dısından bakıyorsunuz bu hayatlara Neden bu tarzda yazdınız? Bunun birçok nedeni var. Bu aslında romanın yazılış tekniği konusunda önemli bir saptama. Burada ben bir bireysel tarihi yeniden inşa etmeye çalıştım. Bu bireysel tarih benim tarihimdi. Bu, romanda hayat buluyor. Ancak benim inşa etmeye çalıştığım bir başka tarih daha vardı: Bana anlatılan, aktanlan tarih. Başka insanların, insanlanmın tarihi; beni benyapanlann tarihi. Fakat bana çok uzak hayatlardan oluşan bu tarihleri bir masal giDİ dinlerken şunu hissettim hep: O insanlar bana çok önemli sırlannı, nayatlannı, gizliüklerini anlattılar. Ama aynı zamanda bir şeyleri gizlemişlerdir dıye düşün R düm. Orada bir boşluk vardı. O boşluğu benim anlatarak doldurmam gerekiyordu. Doldurmaya çalıştığım bu boşluklarda o insanlar kadar ben de vardım. Kimi zaman kendimi dışlanmış hissediyordum, kimi zaman da çok özel hayadara davet edilmiş gibi. Bu dışlanmışlığı, bu kıyıda bırakılmışlığı, anlatarak dıle getirmek istedim. Romanımda cok sevdığim kahraman Kirkor Amca, bana bazı sırlannı anlattı, kendisini belki de anlattırmak istedi. Ama benim gördüğüm Kirkor Amca, sadece benim gördüğüm Kirkor Amca'ydj. bendeki Kirkor Amca'ydı. Bu yüzden ben Kirkor Amca'yı aslında olduğu gibi, hatta gerektiği gibi anlatamadım, anlatamayacağım duygusunu hep yaşadım ve bunu aktardım. Bu yüzden bazen içeride, bazen dışarda olan anlatıcı kimliğini üstlendim. Bu yüzden de kahramanlanmın bendeki hikâyeleri zaman zaman bir masala dönüştü. Romantntzda yaşatttğfnız kahramanlar, bir Yahudi atlesının azınlık duygusu taşıyan bireylerı Azınlıkta olmayanlartn da hisettikleri, yaşamlanndan kesitler buldukları bir şeyler var mı romanda ? Zaten bunun için yazıyorum biraz da. Romanımda herkesin kendinden bir şeyler bulması benim için çok önemli. Dünyanın neresine giderseniz gidin, temel insan duygulan değişmez. Hatta tarihin hiçbir döneminde de temel insan duygulannın değişmediğini görüyorum. örneğin romanda çok sevdiğim bir karakter olarak Tant Tılda. Bu kahraman, benim biraz gerçeklerimden, biraz da hayallerimden çıkmış bir karakter. Kurmaca bir yanı var Tant Tilda'nın. Bana sorarsanız Tant Tılda, rahadıkla Ferhunde Hanım ya da Meliha Hanım da olabilirdi. Hiç fark etmezdi. Sadece Tant Tilda'nın hayatındaki insanların isimleri değişirdi. Belki yaşadığı mekânlar değişecekti. Ama duy gulan, hayata bakışı, insanları değişmeyecekti. tnsanları derken de bir kavramdan söz ediyorum tabi. Belki de bu nedenle isimler değişir, o insanların yaşadıklan değişir. Ama temel duygu değişmiyor. Bu nedenle okuduğunuzda kendinizden bir şeyler bulabiliyorsunuz. Tam da anlatmaya çabştığım bu işte. Neden dığer eserlertnız gibi bu romantntzda hüzün ağırlıklt ? Hüznü seviyor musunuz? Hüznün son derece üretici bir duygu olduğuna inanıyorum. Hüznün, kendisinde hem kederi, hem sevinci, hem de umudu banndırdığına inanıyorum. Günümüz dünyası ve Türkiye'sini düşündüğümde, iyimser olmak için hiçbir neden göremiyorum. İyimser olmadığımı biliyorum. Bu, bende tarifi kolay olmayan bir keder uyandınyor. Ama bu kederin içinde yakalanabilecek, insanın hayata güleryüzle bakmasına yol açabilecek ayrıntılar olduğuna inanıyorum. Bir çeşit aynntı avcılığı benimki. Benim kederim biraz da sevinci ve umudu banndınyor. Yazıyı, yazgı olarak görüyonım. Kendi hayattmın varolusu olarak görüyorum. Yazmak, benim için bir yazgı; oeni hayata daha çok bağlıyor. Romanınızda bir ülke arayı\ı mı var? • Evet, bir yitik ülke arayışı var. Bugün bu ülkeyi görebiliyor, ona dokunabilivorum. Şunu sordum kendime: "îstanbul muydu benim ülkem ?" Buna içime sinerek olumlu bir vanıt veremedim. Fakat zamanla dilinde kendini var etmek isteyen birçok yazann vardığı yere vardım. Ben, vatanımın Türkçe olduğunu biliyorum artık. Benim gerçek vatanım Türkçe. Türkçe'de kendi varoluş dilimi inşa etmeye çaljşıyorum. Dolayısıyla kendi dilimin sınırlannı çizmeye çalışıyorum ve dolayısıyla ülkemin sınırlarını henüz çizemedim. Sınırlanmın beni nereye götüreceğini bilemiyorum. Ama günün Lirinde bir başka coğrafyaya gitmdk durumunda kalırsam, ülkemi beraberimde taşıyacağımı biliyorum. Romanınızda yer alan sürgün yasama duygusunu siz deyasıyor musunuz? Kendini sürgünde hissetme duygusuCUMHURİYET KİTAP SAYI 54
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle