Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Çok şeyi anlatabiliyormuş ya da örneğin, her şeyin bitmediğini." (Damar, Ekim 1991.) Geçen altı yıldan sonra bu kitapla ilgili düşüncelerime bir şey eklemek gereği duymadan Balkız'ın Karın Altı Kardelen (Cem Y., 1993) adlı kitabına geçiyorum. Balkız, daha önceki kitaplarında ilk adımlarını attığı insan durumlarını doğal görünümle bütünleştirme çabasını bu kitabında biraz daha çoğaltıyor. Dostluklarla değer yitimlerini, paylaşmayla çirkinlikleri, güzelleşmekle şaşkınlıkları iç içe gördüğümüzbu öykülerde simgelerle aktarılan yaşam anlarıyla karşı karşıya geliyoruz. "Karın Altı Kardelen", "Akvaryum Kırıldı Balık. Öldü", "Sersem Serçeler" gibi öykülerin adlarından edinilen çağrışımlar, Balkız'ın bu öykülerinin içerikleri hakkındaki ipuçlannı veriyor. "Ye Gurban" öyküsündeki doğainsan ilişkisinin, "Kelepçeyi KeMETİN TURAN ütiin Ülke Yeşil Vadi, Ali Balkız'ın Güller Kitaplara, Dolmuşta Bir Kadın, Karadeniz Dağ Kartalı, Karın Alö Kardelen, Yaşam Bir Anlar Toplamıdır'dan sonra yayımlanan altıncı öykü kıtabı. Diğer öykü kitaplannın ana eksenini olusturan güncel oıanın anlatımı, bu öykü Kİtabında da belirgin olarak öne çıkıyor. Kitaba adını veren Yeşil Vadi adlı öyküsü, Ankara'nın bir semtinde aynı adı taşıyan yerleşim yerinden hareketle; içten içe bütün bir Türkiye'nin gerçekliğinin izdüşümüne işaret ediliyor. Öykülerinde görulen bir diğer özellik ise, zincirleme olay örgüsünün olması. Yani, Ali Balkız bir öyküsünde tek başına bir olay üzerinde kurgulamıyor anlattıklarını. Onun öykülerıbir olaydan çok bu yanıyla, bir güne yayüıyor, bir zaman aralığına dağılıyor. O zaman arahğında yaşanmıs tüm ayrıntılar gözlenebiliyor. Ali Balkız'ı, Orhan Kemal'de belirgin karakterini bulan kahramanla anlatıcının özdeşliği ve konuların doğrudan yaşamla/yaşanmışlıkla ilintisini ve Tarık Buğra'da billurlaşan hayatın bu yaşanmış yanının, birinci tekil kişi ağzından iç diyaloglarla değerlendirilişi tekniğinin bileşkesinde buluruz. Balkız'ın altı kitaba yayılmış öyküler toplamında, başından beri hemep hissediliveren bu üslubunu Bütün Ülke Yeşil Vadi'de ise iç sorgulamajann daha bir derinleşmişliğiyle (Bu Öyküyü Kim Yazdı) görürüz. lepçelemek"teki geçmişin anılarından sevimli bir kucaklaşmaya uzanan serüvenin, "Hostes'teki yolculuğun, "Hasan DağV'ndaki güzellemenin, "Göze"deki Nâzım Hikmet'e Yılmaz Güney'e, Yaşar Kemal'e, Aziz Nesin'e sahiplenmenin ortak noktası insanlararası ilişkilerin güzelleşmesine katkı olarak yorumlanabiliyor. Balkız'ın "799:5 PEN Yazarlar Derneft Orhan Kemal Öykü ödülü" ve "1991 Omer Seyfettin Öykü Ödülü'' kazanan Yaşam Bir An'lar Toplamıdır (Cem Y, 1995) adlı kitabınıda yer alan dokuz öyküsünde yaşam sorgulanıyor. Geçmişte çok "an"ları paylaşan dostluklann yıllar sonra ve toplumdaki değişmelerle birlikte geldiği yerin tartışıldığı kitaba ad olan öyküyle insan vicdanlannı biraz rahatsız ettikten sonra doğal özgünlüğün duygularla bütünleştirıldiği güzelim "Ihlara" öyküsüne geliyoruz. "Yeniden Mamak"ta cezaevi yıllarının çağnşımlanyla ürpermelere sürüklenişi: "Profesör Haldun"da bilimin trajikleşmesi; "Hakan"da bir sokağın sevimli ilişkileri; "Menengiç Ağacı nda, "Bakırtepe"de, "Tohma Çayı"nda doğa parçalannm yakarışı, güzelliği, tükenişi; "Âdsız Öncedir"de oir vapur telaşı insani duygularla örtüştürülerek veruiyor. Balkız'ın şimdiki sqn (altıncı) öykü kıtabıiıin adı Bütiin Ülke Yeşil Vadi (Öteki Y, 1997) adını taşıyor. "Yeşil Vadi", "Tren Yolu", "Göl'\ "Sel", "Ceviz Ağacı", "Yaprak", "Siste Düş" gibi öykü adlarına baktığımızda bile Balkız'ın ilk kitaplarından beri gelen bir özelliğinin artık doruğa ulaştığına karar veriyoruz: Ali Balkız, doğayla bütünleşen, yaşamı ve insanları doğayla kucaklaştıran, kaynaştıran öykülerin yazandır. Öykülere egemen olan hiç beklenilmeyen biçimlerdeki bitişler ve yazarın hemen her öyküye kattığı, gizli gizli yedirdiği alay lar özgünlüğü çoğaltıyor. ilk kitaplarındaki öykülerde geri planda: kalan doğainsan Uişkisi ve betimlemeler son kitaplara doğru artık öyküye iyice egemen olmuşbir duruma geliyor. Bu özellikle de Ali Balkız öykücülüğünün kendine özgü damarı yakaladığının ve kimliğine kavuştuğunun göstergesi oluyor. Doğayı anlatırken, doğanın Dağnnda yaşayan ya da o doğa parçasına gelen insanların ilişkileri ve yaşadıklan anlar öykülerin ortak noktası ve temeli oluyor. Bu temelde yükselen öykülerde yitirilen değerlerin geçit yaptığına da tanıklık ediyoruz. Bu değerler kimi siyasal değerler olduğu gibi, insani ilişkilerdeki tükenmişlik ve doğanın da aynı biçimde yitirilişi de oluyor. Bu tükenmişlik ve yitmişlikle de Ali Balkız öykücülüğünün başarısı ortaya çıkıyor: Balkız, her öyküsüne kattığı iyimserlik, umut, sevgi ve güzellikle sanatçı olmanın hakkını veriyor. • pıklığın fotoğrafını görürüz. Yani anlatılan sadece Dikmen Vadisi değildir; bütün ülkedir... Bir yanda mezbaha artıklarının, çöplük kırıntılarının arasında ekmek toplayan insanlar, öte yandan bunlara inat akıl almaz bir savurganlıkla tüketimi yaşam biçimi seçmişler... Bu örtük anlatım, sadece Yeşil Vadi öyküsü için geçerli değil; Balkız bütün yapıtlan için genellenebilecek bir durumdur. Yer yer alaysılamayla iç içe elestirel bir tavn, ilk kıtabı Güller Kitaplara'dan başlayarak bütün yapıtlannda sezmek olasıdır. Toplumcu öykü geleneğimizde, Balkız'ı oesleyen kaynaklara baktığımızda, yukarıda da vurguladığım gibi Orhan Kemal'de beliriveren hayatı sırtlayan üretici insanların dünyası, Sabahattin Ali'yle ciddi bir düzeye ulaşan gerçekliğin ve betimleme ve kurgulamalarda abartmalardan kaçınan sadeliöiyle Tarık Buğra'nın sindirilmişliğini buluruz. Doğal Konuşma biçemini lcüçümsemeden ama onu öyküye egemen kılmadan bir anlatım beliriverir Balkız'da. Bu bakımdan zorlama ve zorlanma yoktur anlattıklarında. Olayla kahramanlar arasında kurduğu bütünsellik, gerçekçilik tavnnı olduğu kadar, daha da önemli olarak okurla öykü arasında yarattığı sıcaklığın başlıca belirleyenidir. Balkız'ın öykülerinde beliriveren bir diğer ana öğe ise, açık bir mesaj taşıyor olmalandır. Hemen bütün öykülerinde bu açık mesajcılığı görmek olasıdır. Çoğunlukla öykü sonlarına yedirdiği bu açıklık bir anlamda okuyucuya bırakılan yargıyı yönlendiriyor gibi bir etki taşısa da, yazarın tavn anlamında tartışılabilir de. Bir diğer belirgin özellik ise, Balkız'ın öykü konularını gerçekliğe dayandırıyor olmasıdır. Son dönem öykücülüğümüzde çarpıcı biçimde öne çıkan gerçekliğin yadsınması ve buna koşut olarak söylenleştirme, Ali Balkız'da biraz da buna tepki olarak, ama başından beri yayımladıklanna baktığımızda tutturduğu çizgi anlamında doğal bir durum olarak algılanabilir. Bu bana kalırsa, biraz da, sanatçının tavır almasıyla, hayata müdahale etmesiyle açıklanabilir bir durumdur. Çünkü, Ali Balkız gibi toplumcu gelenekten beslenen çizgide, bu eğılimin bir belirleyicilik olarak öne çık ıığını görmezden gelemeyiz. İnsani merkeze almasının anlaşılır nedenlerinden birisi de, hayatı bir taraf olarak yorumlama çabasında aramak gerekiyor. Doğayı betimlemedeki ustalığı da gerçekliği önemsemesinden ilerı geliyor. Türkiye'de kapitalist yeniden üretimin dayattığı çarpık kentieşmeyle birlikte tahrip edilen doğanın anlatımı kadar, bütün bir naifliğiyle doğanın unsurları da onun öykülerinin başlıca teması olmaktadır. • SAYFA 7 B Yok olan doöava özlem All Balkız, osman sahln ve Necatl Cünoör Omer Seyfettin öykü Odülü blrlncllert, GOnen. Günümüz öykücülüğünde, çok kaba hadarıyla, belirgin iki ana eğilim görüyorum. Bunlardan birisi, olayı önemseyip güncel olanı yazan, diğeri de konudan çok anlatımı öne alan, daha çok dil ve biçemle kendini hissettiren anlayış... Öykülerinde olaya öncelik tanıvan ve bu olayın güncelliğiyle hareket eden öykücülerimize örnek göstermek gerekirse, Erendiz Atasü, Hasan Ali Toptaş, Lütfiye Aydın, Osman Şahin, Ali Haydar Makşal, Durcan Yaşacan gibi isimler geliveriyor hemen aklıma. Hayatı, işiyle evi arasında mekik dokuyan bir memurun maceralanyla (!) algılayabilirsiniz... ya da bütün bir dünyayı kurtarmayı masa başı söz yarışlanna indirgemiş yorgun entelektüellerin dünyasına sıkışmışlığıyla da görebilirsiniz. Tüm bunlar yaşadığımız coğrafyanın, belki de yeryuvarının gerçekliği ama, bu gerçekliğe müdahale ya da tepki, sanatçının aydın olarak tavrı kadar, aynca bir sanatsal gerekliliktir. Sürmenaj olmuş bir kafanın okuduğunu anlamasıyla, yaşamı estetikleştirme kaygısını nesnelleştiremeyen sanatçı arasında ciddi bir rark düşünemiyorum. Olumsuzu olumlamakla, olumsuza kaCUMHURİYET KİTA° SAYI 532 hd ana eğHm tılmak arasında fark neyse, hayatı estetize etmekte kaygılanmayip, nesneyi estetize etmekte airenmek de öyle bir şeydir. Sanatsal bir üretimde, kuşkusuz, yaratılan nesne veya ürünün bu anlamda belirleyiciliği de burada; yaratılan bu nesneyle hayat arasındaki ilintide yatmaktadır. Burada bir okur/izleyici adına yararcıhk çıkardığım izlenimi uyanabilir; kaygım o değil, kaygım bir öykücünün yapıtlanndan yola çıkarak, onun hayatı algılama kadar, hayatı yorumlama konusundaki tavrının bir sanatsal üretim olarak öykülerini biçimlendirişi üzerindeki cıkarsamalarımdır. Böyle bir çerçeveden eğilince, benim gördüğüm, Ali Balkız övkücülüğünde başlıca göze çarpan özelliklerden biri, eylem nitelikli sözcüklerin art arda sıralanmasıyla yaratılan harekettir. Bu durum, öykünün ana omurgasındaki yazarın ürünlerinde anlatıcı merkezli bir yargıyı da perçinliyor. Coşku ise onun öykülerinde, belki de hayatında da en belirleyici temel etkenlerden biri durumundadır. Coşku, genel olarak çerçevesini çizmeye çalıştığım Ali Balkız öykücülüğünde önemli bir yere sahiptir. Bir anlamda, metnin kendisinden çok metni olusturan öğeler arasındaki bağlantıyı canlı tutan da budur. Bu, öyküyü bütünüyle yazınsal metin olarak öne çıkarmaktan çok, bir bakıma edebi ilkelerin kimi kez yadsınmasıdır da. *** Ali Balkız'ın öykülerine eğildiğimizde, başından beri insani merkeze alan ve onu yaşadığı mekânla, özellikle de doğayla çevreleyen bir anlatım ve kurguyu yeğlediğini görürüz. Çoğunluklu bir durumun öykuleştirilmesidir ama, bu durum yaşadığımız anlarla bütünleştirilmiş; örgütlendiği betimlemelerle içselleştirilmisbir durumdur. Bütün Ülke Yeşil Vadi'de bir yandan çarpık kentleşmeyle birlikte üst noktasına tırmanan toplumsal çelişkilerin gerçekliği öyküleştirilirken, örtük bir anlatımla bütün bir ülkeye yayılmış bu çar Ibpkımcu BBtensk Oemlr Ozlü lle birlikte stockholm'de.